25 Ekim'03
Sayı: 2003 (05)


  Kızıl Bayrak'tan
  Sermaye devletinin ipleri tümüyle emperyalistlerin elindedir!
  80. yılında burjuva cumhuriyetinin kararan portresi
  Biz sömürüldükçe semiriyor, öldükçe sevinç çığlıkları atıyorlar...
  KADEK'in tasfiyesi ve Irak'ta istenmeyen gelişmelerin engellenmesi
  İşbirlikçi uşak takımının acizliği
  CHP'nin sahte savaş karşıtlığı...
  Irak halkının emperyalist işgale karşı haklı direnişi büyüyor
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  Onursuz uşak takımının maskesi düştü
  İşçi hareketliliğinin sorunları ve sınıf devrimcilerinin sorumlulukları
  Bıçak kemiğe dayandı..
  Sınıf hareketinden...
  Ekim Gençliği'nden...
  Dünya, Türkiye ve sol hareket/2
  Gençlik taze bir solukla yüklenecek, oyunları bozacak!
  Gençlik eylem ve etkinliklerinden...
  Yıkım ve vahşete onay verildi!
  Dizginlerinden boşanan siyanist vahşet Filistin direnişini ezemeyecek!
  Azerbaycan: Kapitalist restorasyonun vardığı nokta...
  Bolivya'da emekçi direnişinin gücü...
  Dünyada sınıf hareketi...
  Tekstil işçisi olmak!
  Büyük ünlü uyumu!
  Hızlanarak sürüklenirken
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Yasanızı da, tezkerenizi de yakacağız!

12 Eylül askeri-faşist darbesinin üniversitelerdeki postal izi olan YÖK’ün kuruluş yıldönümü vesilesiyle bu yıl da 6 Kasım’da öğrenci gençlik, ülke geneline yayılan protesto eylemleri örgütleyecek. Bu kokuşmuş kurumla gençliğin öfkesinin ve umudunun taştığı alanlarda hesaplaşılacak.

6 Kasım, toplumun ve gençliğin geniş kesimleri arasında sadece YÖK’ün kuruluş yıldönümü olarak değil, fakat aynı zamanda öğrenci gençliğin meşru ve kazanılmış eylem günü olarak gündemleşiyor. Öyle ki; diğer birçok eylemin dışında kalan, bunlara hak ettikleri biçimde yaklaşmayan pek çok öğrenci, 6 Kasım’a katılmayı bir gereklilik olarak algılıyor, günler öncesinden okullarda 6 Kasım havasına giriliyor. Elbette bu ne rastlantı, ne de anlamsız bir takvimcilik olarak algılanmalı. Aksine bu durumu, öğrenci gençliğin özlemlerinin önünde karanlık bir engele dönüşmüş olan bu gerici kuruma karşı duyduğu öfkenin, ona karşı savaşma azminin doğal bir sonucu olarak görmek gerekiyor. Dahası önceki 6 Kasımlar’da karşılaşılan devlet ve yer yer sivil faşist terörüne rağme meşru eylem hattının kararlı bir biçimde savunulması, bugün yaratılan duyarlılığın temeli haline gelmiştir.

6 Kasım’ın harcanan emek ve ödenen bedellerle yaratılan bu tarihsel anlamı, bu yıl daha da pekişecektir. Çünkü gençliğe karşı her dönem güvensiz olan ve duyduğu korkuyu baskıya dönüştüren burjuvazi, bu dönem en ağır saldırılara hazırlanıyor. Gençliği Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyada işgalci ABD’nin ihtiyat birlikleri haline getirmeyi planlayan, bununla da yetinmeyerek eğitim hakkımızın gaspı anlamına gelen YÖK Yasa Tasarısı’nı hayata geçirmek için fırsat kollayan işbirlikçi sermaye iktidarı, önümüzdeki yılları belirleyecek büyük bir hesaplaşma peşindedir. Her iki saldırı da öncelikle işçi sınıfı ve emekçileri, giderek toplumun ezilen tüm kesimlerini etkilemekle beraber, aslolarak gençliği hedefe koymuştur. Irak’a ve dünyanın başka köşelerine direnen halkların kanınıdökmek için gönderilecek olan biz gençleriz. YÖK Yasa Tasarısı ile eşi görülmedik bir biçimde geleceksizliğe mahkum edilen biz gençleriz. Bunlara rağmen kirli ve kanlı hesaplarını bozacak olan, saltanatlarının çürümüş tahtını sarsacak olan da yine biz gençleriz. Önümüzdeki 6 Kasım’da bu gerçeği alanlarda kanıtlamak görevi ile karşı karşıyayız.

Süngü takılmış, hedef belirlenmiştir!

İşte böylesi mücadele gündemlerinin yoğunlaştığı bir dönemde hızla harekete geçmeyi başaran genç komünistlerin kampanyası yukarıda sayılan nedenler dolayısıyla son derece anlamlıdır. Olabildiğince hızlı bir biçimde hayata geçirilmeye çalışılan saldırılara karşı, aynı hızla harekete geçmek, bunları püskürtecek dinamikleri açığa çıkarmak ve önümüzdeki büyük muharebeye hazırlamak görevini omuzlayan genç komünistler, gençlik içerisinde yürüttükleri başarılı çalışma ile ilk sonuçları ortaya çıkarmaktadırlar. Ancak yapılanın yeterli olmadığı açıktır. Aksine bundan sonra yapılacak işlerin şimdiye kadar yapılanları aşması hedeflenmelidir. Bunu sağlayabilecek güçler biriktirilmekte, yeni olanaklar yaratılmaktadır. Okulların açılması ile ilerlememiz de hız kazanmıştır, dah da hızlanmak durumundadır.

Bugün gençliğin geniş kesimleri içerisinde her iki saldırıya karşı da önemli bir duyarlılık oluşmuştur. Bu duyarlılığın arkasında, saldırıların öneminin belli ölçülerde kavranması olduğu kadar, iki yıldır sürdürülen çalışmalar ve eylemli mücadelelerin de etkisi bulunuyor. Bu duyarlılık ve gençliğin hesaplaşma ihtiyacının pekişmiş olması yeni bir mücadele döneminin aralandığını müjdelemektedir. Elbette her yeni dönemin başlangıcında olduğu gibi bu süreçte de geriye düşenler olacaktır, olmaktadır. Nitekim böylesi bir dönemde son derece rahat ve beklemeci bir tutum alanların varlığı bu nedenle şaşırtıcı değildir. Ortaya çıkan bu dağınıklık tablosu ile gençlik hareketinin dinamikleri arasında varolan ve giderek büyüyen uçurum, daha sorumlu hareket etme zorunluluğunu doğurmaktadır. İte bu yılın 6 Kasım’ının diğer anlamı da budur.

6 Kasım’ı hesaplaşmaya çevirelim!

Gençlik sivri ucu kendisine dönük olan bu saldırılara karşı tavrını 6 Kasım’da alanlara çıkarak gösterecektir. Gündemin yakıcılığı ve gençliğin vereceği yanıtın diğer kesimler için de taşıdığı küçümsenemez önem, yapıcı olmayan tartışmaların bir kenara bırakılmasını koşullamaktadır. Bu yıl için gençliğin parolası, “Alanlara, mutlaka alanlara!” olmalıdır. İstanbul için Beyazıt, Ankara için Kızılay, her ne pahasına olursa olsun sloganlarımızla özgürleştireceğimiz meydanlardır. Bunların yanı sıra taşralarda da 6 Kasım kampüslere sıkıştırılmayarak alanlara taşınmalıdır. Yine liseli gençliğin katılımı mutlaka sağlanmalı, gençlik mücadelesinin bu en temel güçlerinden biri mücadelenin bir parçası haline getirilmelidir.

Bir kez daha yineleyelim; gençlik bir ölüm-kalım savaşı vermektedir. Bu savaşın en önemli çarpışmalarından biri olacak olan 6 Kasım’a bu bakışla hazırlanmalıyız. Unutmayalım, geleceği ellerimizde taşıyoruz. Unutmayalım, biz geleceğiz ve geleceği özgürleştirme sorumluluğu taşıyoruz.

(Ekim Gençliği’nin Ekim 2003 tarihli
65. sayısından alınmıştır...)