26 Ekim '02
Sayı: 42 (82)


  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikan askeri olmamak için Amerikancı düzen partilerine oy verme, hesap sor!..
  BDSP bağımsız sosyalist adaylarının seçim bildirileri...
  Hazırlanan faiz ve savaş bütçesidir!
  Yıkım programlarını uygulama sırası yeni hükümette
  Boş vaadler ve gerçekler
  Emperyalistler arası savaş pazarlığı
  Amerikalı ve Amerikancı generallerin savaş zirvesi
  Emperyalist savaş karşıtı eylemlerden...
  Savaş planları çerçevesinde Kürt devleti meselesine yeni yaklaşımlar
  Sermaye için ak, emekçiler için kara!
  Emperyalist savaş, seçimler ve Parti
  Esenyurt BDSP çalışmalarından...
  BDSP'nin faaliyetlerinden...
   Ankara Hüseyingazi BDSP çalışmalarından...
   Dikmen BDSP çalışmalarından...
   Adana BDSP çalışmalarından...
   İzmir'de BDSP bildirgesi dağıtımından...
   Seçimler yaklaşırken...
   İtalya bir kez daha milyonlarca emekçinin genel greviyle sarsıldı
   Sınıfa, Partiye ve Devrim'e Destek Gecesi
   Şan olsun 20 Ekim direnişine!..
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
TKİP’nin 4. kuruluş yıldönümü etkinliğine bini aşkın emekçi katıldı...

Sınıfa, Partiye ve Devrim’e Destek Gecesi

“Sınıfa, Partiye ve Devrim’e Destek Gecesi” Almanya’nın Wuppertal kentinde gerçekleştirildi. Partimizin kuruluşunun dördüncü yıldönümü vesilesiyle düzenlediğimiz bu politik etkinliğe bine aşkın işçi, emekçi ve genç katıldı.

Etkinliğimizi emperyalist saldırganlığın artarak devam ettiği, komşu ülke Irak’a dönük bir savaşın yalnızca bir zaman sorunu olduğu ve Türkiye’de yeni bir genel seçimin gündemde olduğu bir sırada gerçekleştirdik.

Geleneksel kültürden kopuş kararlılığı

Yurtdışı örgütü olarak hazırlıklara erken bir tarihte başladık. İlk olarak, izleyeceğimiz politika ve nasıl bir program üzerine tartıştık.

* ABD’nin başını çektiği Irak’a dönük bir savaş, Türkiye’nin boylu boyunca bu savaşın içinde olması demekti. Emperyalist saldırganlığa, bölge halkları için ölüm ve yıkım demek olan bu savaşa karşı devrim alternatifi ileri sürülmeliydi. Bununla birlikte devrimi gerçekleştirecek yegane güç olan işçi sınıfına ve onun devrimi gerçekleştirme yolunda en büyük silahı olan parti silahına vurgu yapılmalıydı.

Düzenlediğimiz bu tür etkinlikler politik yanı ağır basan etkinlikler olagelmiş, her defasında hangi siyasal sorun gündemde ise etkinliğin ana temasını oluşturmuştur. Doğal olarak bu etkinliğimiz de savaşa karşı sınıf, parti ve devrim vurgusunun yapıldığı bir etkinlik olmalıydı.

* Devrimci hareket özellikle son iki yıl içinde ciddi bir yıpranma yaşadı. Politik faaliyet ve eylem kapasitesi en alt düzeye düştü. Son bir-iki yıldır ideolojik-siyasal gündemli konferans, seminer, panel vb. etkinliklerin yapılmaması bunun somut örneğidir. Etkinliğimiz aynı zamanda bizim çeperimizde de yankısını bulan bu duruma politik müdahale işlevi görmeliydi.

* Bu tür etkinliklerde işçi ve emekçilerin kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, programı hazırlarken bunu gözetmek gerekir. Bu noktada devrimci sanatçılar sorunu gündeme gelmektedir. Kendisini işçi ve emekçilerin bir parçası sayan, onlarla bütünleşmeyi öncelikli amaç olarak gören, kültür emekçisi denebilecek sanatçıların bu tür etkinliklere çağrılması doğaldır. Ne var ki, geleneksel hareketin bu konudaki pratiği olumsuzdur. Piyasa kurallarıyla hareket eden sözde popüler sanatçılarla iş görülmekte, politik etkinlikler yerine böylelerinin katıldığı bir tür “halk konserleri” tercih edilmektedir.

Yeni bir çizgi, yeni bir gelenek ve yeni bir kültürün temsilcisi olarak, bu geleneksel kültürden ve anlayıştan tam ve kesin kopuş kararlılığımızı ortaya koyarak, partimizin kuruluşunun dördüncü yılındaki etkinliğimizi gerçekleştirme kararına vardık. Bundan böyle işçi ve emekçilerin alınterinin ürünü olan birikimleri istismar eden, bunu bir geçim aracı haline getiren sözde ilerici, devrimci gerçekte, ise piyasacı “popüler sanatçı”ları hiçbir etkinliğimize çağırmama kararı aldık. Bunu, devrimci kültür ve sanat ürünlerini bizzat kendi güç ve imkanlarımızı harekete geçirerek bu etkinliklerde ortaya koyma kararıyla birleştirdik.

Planlı, yöntemli ve hedefli bir çalışma

Gece programını bu açıklıklar ışığında hazırladık. Faaliyetlerimizde gerekli olan yazılı ve görsel materyalleri erken bir tarihte devreye soktuk. Çalışmalarımızı planlamak, nasıl bir çalışma tarzı izleyeceğimizi belirlemek ve hedeflerimizi ortaya koymak amacıyla toplantılar yaptık. Etkinliğe dönük politik ve pratik bir faaliyet için harekete geçtik.

Yurtdışında bugüne dek çok sayıda popüler sanatçının katıldığı etkinlikler gerçekleştirilmiş, bu bir kültüre dönüşmüştü. Geleneksel hareketin on yılları bulan bu pratiğini bir anda unutturmak, alışkanlıkların gücünü kırmak, yeni olanı kabul ettirmek o kadar kolay değildi. İşimiz zordu ve sorumluluğumuz bir kat daha artmıştı. Politikamızı ve bunun ifadesi gece programını tok bir biçimde işçi ve emekçilere anlatmak gerekiyordu. Bu nedenle en çok bu nokta üzerinde yoğunlaştık, güçlerimizi bu konuda donanımlı hale getirmeye çalıştık. Sözlü seslenme faaliyeti eşliğinde yaygın bilet satışları yaptık. Özellikle gecenin gerçekleştirileceği eyalette yazılı ve görsel materyalleri yoğun bir biçimde kullandık.

Ancak ekip çalışmasıyla verim alınabileceğini geçmiş deneyimlerimizden biliyorduk ve belli yerlerde bunu başarıyla gerçekleştirdik. Özellikle etkinliğimizin gerçekleştirileceği kent ve çevresinde planlı, hedefli ve yöntemli bir tarzda önceki yıllardan daha başarılı bir çalışma yürüttük.

Politik olgunluk örneği düzeyli bir etkinlik

Yaklaşık bir aylık yoğun ve gerilimli çabaların ardından gecenin yapılacağı güne geldik.

En başta sahne olmak üzere, gecenin yapıldığı salonun görünümü görsel açıdan oldukça güzeldi. Sahnenin orta üst bölümünde “Devrim tarihimizde bir kilometre taşı”, alt kısmında “TKİP dördüncü yılında” ibarelerinin yazılı olduğu, ortasında partimizin ambleminin bulunduğu ana pankart göndere çekilmişti. Onun sağında ve solunda ise büyük boy iki kızıl bayrak asılmıştı. Habip, Ümit ve Hatice yoldaşların ana pankartla adeta bütünleşen büyük posterleri görselliği daha bir anlamlı kılıyordu.

Gecemiz, partimizin zor dönemin partisi olduğunu, aradan geçen dört yıllık sürede pek çok güçlüğü aşarak ve en zor sınavlardan alnının akıyla çıkarak günümüze geldiğini dile getiren kısa açılış konuşmasıyla başladı. Onu, Enternasyonal eşliğinde, devrim ve sosyalizm kavgasında şehit düşen tüm komünist ve devrimciler için saygı duruşu izledi.

Saygı duruşundan sonra Paris Gençlik Korosu programının ilk bölümünü sunmak üzere sahnede yerini aldı. Coşkuyla söyledikleri devrimci türküler beğeniyle karşılandı. Erdoğan Egemenoğlu’nun tok sesiyle Nazım’ın “Vatan haini” şiirini okumasının hemen ardından bir yoldaş partimiz adına gecenin konuşmasını yaptı. Konuşma dinleyici kitle tarafından belli bir merak ve olgunlukla dinlendi.

Sanatçı dostumuz Erdoğan Egemenoğlu’nun yoğun ve değerli çabalarıyla şekillenen oyunsalaştırılmış şiir gösterisini sunmak üzere “Salkım Söğüt” tiyatro grubu sahnedeki yerini aldığında heyecan doruğa çıktı. Sekiz yaşındaki çocukların da yer aldığı gençlerden oluşan grubun yüreklerinden taşan heyecanlarını katarak sergiledikleri gösteri gerçekten etkileyiciydi. Onlardan fışkıran heyecan izleyicileri de sarmıştı. Özellikle küçük çocuklar devrimin büyük ozanı Nazım Hikmet’in sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız, özgür ve eşitçe bir arada yaşam ve toplum özlemini dile getiren dizelerini okudukları sırada salonda heyecan doruğa çıkmıştı. Grup gösterinin sonunda, ellerindeki karanfilleri seyircilere atan alınları kırmızı bantlı 5 ile 10 yaşındaki çok sayıda çocu&curen;u da kendine katarak çoğaldı. Gösteri bittiğinde tüm salon ayaktaydı. “Salkım Söğüt” grubu alkışlar ve “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” sloganıyla uğurlandı.

Onları Filipin Komünist Partisi mensubu misafir dostumuzun partimizi ve etkinliğimizi selamlayan kısa konuşması izledi. Filipinli dostumuz, partilerini ve onursal başkanları Jose Mario Sison’u terörist ilan edip, uluslararası anlaşmalarla onaylanan politik ilticacı statüsünü ortadan kaldıran ABD kaynaklı emperyalist saldırı konusunda bilgi verdi. Jose Mario Sison’un haklarının iade edilmesi için açılan kampanyaya destek çağrısında bulundu. Çağrı “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” şirarıyla karşılık buldu.

Etkinliğimiz verilen aradan sonra “Kapitalizm savaş demektir” içerikli sinevizyon gösterimi ile devam etti. Emperyalist saldırganlık ve savaşı hem iki emperyalist dünya savaşı ve hem de bugünkü saldırganlık ve savaş üzerinden sarsıcı biçimde kare kare sunan, savaşın dehşet tablosunun yanı sıra sömürü ve zulümden, açlık, işsizlik ve yoksulluğa kadar kapitalizmin tüm kötülüklerini çarpıcı verilerle ortaya koyan gösterim beğeniyle izlendi.

Hemen ardından değerli aydın Haluk Gerger anlamlı bir konuşma yaptı. Emperyalist saldırganlık ve savaşı tok bir biçimde teşhir eden, sermaye devletinin ABD emperyalizmine sadakatini tam bir onursuzluk örneği olarak değerlendiren, fakat bunun onu kaçınılmaz yıkılıştan kurtaramayacağını ve artık böylesi bir noktaya doğru gidildiğini, tam da bu nedenle sürece hazırlanmanın yaşamsal öneme sahip olduğunu dile getiren konuşması dikkatle dinlendi.

Haluk hocanın ardından geceye katılan tek sanatçı Ekrem Ataer sahnedeki yerini aldı. Paris Gençlik Korosu’nun değişik yörelere ait halk türkülerinden oluşan dinletisi özellikle gençler tarafından beğeniyle karşılandı. Gecemiz Gençlik Korosu’nun sunduğu müzik eşliğinde sergilenen folklor gösterisi ve halaylarla sona erdi.

Bizden kaynaklanan ve bizi aşan nedenlerle hedefimize tam olarak ulaşamasak da başarılı bir etkinlik gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Yeni bir çalışma tarzı izleyecek, yeni araç ve biçimlerle çalışmamızı zenginleştirecek, partimize yaraşır bir kitle temeli yaratmak için inançlı ve bilinçli bir çaba ortaya koyacağız.

TKİP Yurtdışı Örgütü



Parti gecesine gönderilen mesajlardan...

Zorluklar karşısında sınanmış olmanın
haklı kıvancını yaşıyoruz

Partili adımlarımızı Yeni Ekimler hedefine doğru büyütmüş olarak, zorlu bir mücadele yılını daha geride bırakıyoruz. Son birkaç yıldır toplumsal-siyasal atmosfere tüm ağırlığıyla çöken teslimiyet ve tasfiyecilik havasına inat Partimiz, zorluklar ve badireler karşısında sınanmış olmanın, ideolojik-politik, taktik ve örgütsel çizgisinin doğrulanmasının haklı kıvancını yaşıyor. “Sınıfa, Partiye ve Devrime Destek Gecesi”ni onurlandıran tüm katılımcılara, bu kıvancın yüreklerimizde yarattığı coşkuyla “merhaba!” diyoruz.

Partimiz, dünya ölçüsünde girilen “Yeni bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemini”, büyük bir siyasal ve moral güçle, sarsılmaz bir özgüvenle karşılıyor. Zira geçtiğimiz dönemin belli başlı gelişmelerine karşı aldığımız tutum ve sergilediğimiz pratik, bir kez daha teyit etmiştir ki, proleterya sosyalizminin Türkiye’deki biricik gerçek temsilcisi TKİP’dir! Ne Kuruluş Kongremizi izleyen düşman darbeleri bizi yolumuzdan alıkoyabildi, ne de İmralı teslimiyetinin ivmelendirdiği tasfiyeci rüzgarlardan etkilendik. Ne iki önder yoldaşımızı kaybettiğimiz Ulucanlar katliamı yıldırdı bizi, ne de Yürekli bir yoldaşımızı ve onlarca siperdaşımızı yitirdiğimiz hücre saldırısı...

Partimiz, örgütsel yeniden inşa görevlerine yüklenmek zorunda kaldığı bir dönem içersinde, tasfiyeci ve teslimiyetçi dalgalara set çekmenin, zindanlarda boy veren direnişlerin, egemenler cephesinden yöneltilen çok yönlü saldırılara göğüs germenin de ön saflarında yerini aldı. Dönemin bütün zorlu sınavlarından alnının akıyla çıkmayı başardı. Ve Partimiz bu başarıyı; toplumun ve sınıfın genel gündeminden kopmayan, buna mümkün mertebe devrimci bir çizgide müdahale etmeye çalışan, bu çerçevede çok yönlü pratik çalışmasını aksatmayan bir davranış çizgisi ve çalışma kapasitesiyle de birleştirebildi. Araç, biçim ve yöntem bakımından zenginleşen çok yönlü siyasal faaliyetimiz, nihayet örgütsel yapı ve güç planında da güvence altındadır. Son bir yılda ortya koyduğumuz siyasal faaliyet kapasitesi, bunun başlıca göstergesidir. Zorlu döneme göğüs germede sergilenen metanet ve sebatkarlığın yarattığı moral ve siyasal özgüven, “Partiyle sınıfı, parti ve sınıfa dayanarak devrimi kazanma” sorumluluğunun hakkını vermenizin manivelası olacaktır.

Kendi payımıza böylesi bir inaçla girmiş olduğumuz bir dönemde, egemenler cephesinden tam bir göze dönmüşlük sergileniyor. Emperyalist savaşlarla, sayısız bölgesel boğazlaşmalarla, siyasal gericilik ve beyaz terörle, kesintisizce sürdürülen neo-liberal politikalarla, polis devleti uygulamalarıyla yeryüzünü cehenneme çeviren, insanlığı yıkıma ve barbarlığa sürükleyen emperyalistler, 11 Eylül sonrasında uzun süreli bir savaş ilan etmiş durumdalar. Bugüne dek yaşanan gelişmeler göstermiştir ki, emekçiler ve ezilen halklar emperyalist savaş ve saldırganlığın başlıca hedefidirler. Ülkemizi çevreleyen bölgeleri kalbura çeviren, Filistin’deki siyonist katliamlara arka çıkan, Afganistan’ı yerle bir eden emperyalist savaş makinası, şimdi de Irak’ı yerle bir etmeye, tüm bölgeye ölüm ve yıkım kusmaya hzırlanıyor.

Enternasyonalizmin çok daha yakıcı bir zorunluluk haline geldiği, “işçilerin birliği halkların kardeşliği” parolasının belirleyici bir önem kazandığı günlerdeyiz. İnsanlık, kendisini barbarlık içinde çöküş sürükleyen emperyalist-kapitalizmi yeryüzünden silmeden rahat yüzü görmeyecektir. Emperyalist kapitalist sistemi Türkiye cephesinden yarıp çıkmanın yolu, sermaye iktidarına karşı proletarya partisinin dalgalandığı kızıl bayrak altında sosyalizm mücadelesine omuz vermekten geçmektedir. (...)

Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!

TKİP İstanbul İl Komitesi

“Bayrağımızı hep yüksekte tutmaya and içtik”

“Ya kapitalist barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!” şiarı altında düzenlemiş bulunduğunuz bu dayanışma gecesine, devrimin topraklarından bin selam gönderiyoruz...

Yüreklerimiz yüreklerinizin yanında, yüreklerimiz “devrim” için çarpıyor. Burada, onlarca devrimci tutsağı zindanlarında en barbar yöntemlerle katletmiş bir faşist rejim altında, partinin ve devrimin şiarlarını asla dilinden düşürmeyen biz işçi sınıfı devrimcileri, Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlarımızın kanlarıyla daha bir kızıllaşan bayrağımızı hep yüksekte tutmaya and içtik. Son üç yıldır bu iddiayla çalışmalarımızı sürdürüyor, en olumsuz koşullara rağmen bayrağımızı yükseltiyoruz. Emperyalist-kapitalist kölelik sisteminin barbarlığını her vesileyle olduğu gibi, bugün de seçimler vesilesiyle, en yaygın ve etkin biçimde teşhir etmekteyiz. (...)

Partiye ve devrime verilecek her destek bu stratejide çok özel ve önemli bir yer tutacaktır. Dünyanın neresinde olursa olsun! Çünkü tüm eylemlerimiz aynı amaca hizmet edecek olan bir ve tek mücadelenin parçalarıdır. (...)

İşçi sınıfı savaşacak, sosyalizm kazanacak!

Komünist basın çalışanları

“İşçi sınıfının devrimci programı altında
zafer bizim olacak!”

Karanlığın ve sis bulutlarının arasında, geleceksizlik ve yıkım üzerimize bir çığ gibi gelirken, devrimin ve sosyalizmin sönmeyen meşalesini ellerine alan, işçi sınıfının devrimci partisinin etrafında kenetlenip tüm boranlara fırtınalara karşı yürüyen biz genç komünistlerden hepinize merhaba!
Bugün burjuvazi tüm gücüyle ve kurumlarıyla üzerimize saldırıyor. Gençliğin devrimci dinamizminin yok etmeye, teslim almaya çalışıyor. Baskı ve terör, soruşturmalar, işkenceler, tutuklamalar sürekli genç insanları öğütüyor, ama bu devrim toprağında ne gelecek umudunu yok edebiliyorlar, ne de parti davasının yepyeni genç neferleriyle her geçen gün büyümesini engelleyebiliyorlar. Çünkü bir avuç gerici asalağın, yani burjuvazinin milyonlarca gencin sınıfsız ve sömürüsüz, güzel, özgür günlere gitme arzusunu yok etmeye gücü yetmez.

Genç komünistler, partinin kızıl bayrağı altında birleşmiş, tüm gençliğin en ön saflarında kavgayı yükseltmek için çalışıyor. (...) Komünist bir dünya kurulana kadar da kavgamız sürecek, işçi sınıfının devrimci programı altında zafer bizim olacak!

Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!

Genç Komünistler



“Yeni bir dünya, yeni bir kültür için!”

Merhaba dostlar! Düzenlemiş olduğunuz “Sınıfa, Partiye ve Devrime Destek Gecesi” etkinliğini en içten duygularımızla selamlıyoruz. Emperyalist barbarlar bir süre önce “gerekirse yüzyıl sürecek” diyerek başlattıkları savaşı adım adım tırmandırıyorlar. Halklara karşı barbarca saldırılar ve kirli-haksız savaşlar her geçen gün yeni boyutlar kazanıyor. Her gün yeni hedeflere doğru parça parça genişletiliyor.

Saldırılar yalnızca savaşlarla ve savaş cephelerindeki yıkımlarla sınırlı değil. Bugün 2 milyar insan karnını doyurma, ayakta kalma savaşı veriyor. Bugün, milyonlarca insan açlıktan, susuzluktan kırılıyor, en sıradan hastalıkların pençesinde can veriyor. Bugün işşizlik çığ gibi büyüyor, ücretler düşürülüyor. Bugün, bir avuç para babası dışında milyarlarca insanın bir sosyal güvencesi yok. Cehalet batağı, sosyal çürüme ve yozlaşma gittikçe büyüyor. Bir yanda modern kapitalizmin devasa eğitim kurumları, bir yanda cehalete terkedilen, eğitim hakları ellerinden alınanlar. Kısaca, bugün, işçi ve emekçiler için yaşam dünden daha iyi değil. Ve şimdi savaşı aratmayan bu sosyal yıkım tablosu, emperyalist savaşın yaratacağı yıkımlarla daha da büyüyecek.

Dostlar, kardeşler! Karşı karşıya olduğumuz savaş, halkların bağımsızlık ve özgürlüğünü yok etme; işçi sınıfının iki yüzyıldır bedel ödeyerek kazandığı hakları gaspetme; milyonlarca emekçiyi yıkıma ve sefalete boyun eğdirme savaşıdır. Bu savaş, emperyalistlerin dünya ölçüsünde yaşadıkları krize çözüm bulma savaşıdır. Bu savaş dünyanın tüm zengin yeraltı ve yer üstü kaynaklarına kaba biçimde el koyma, halkları sömürgeleştirme savaşıdır. Bu savaş petrol savaşıdır, dolar savaşıdır, sömürü ve soygunu artırma savaşıdır.

Artık biliyoruz ki bu barbar sömürücüler iktidarda oldukları sürece dünyanın her yerinde işçilerin, emekçi yığınların ve halkların yaşamı, hak ve özgürlükleri ve gelecekleri tehdit altındadır. Biliyoruz ki, kapitalizm sefalet, savaş ve yıkım demektir. New York sokaklarındaki işşiz zenciler de bu savaşın hedefidir, Afrika’nın, Asya’nın medeniyet yüzü görmemiş köylüleri de. Ford fabrikasında çalışan Alman işçiler de hedeftedir, sefalet ücretine talim ettirilen Türkiye işçi sınıfı da. Hedef bugün Irak’tır, yarın İran, Suriye, Kore ve diğerleridir. ABD emperyalizmine ve onun işbirlikçi ortaklarına boyun eğmeyen herkes bu savaşın yakın hedefidir. Hedef emeğimiz, alınterimiz, insanlık değerlerimiz, kültürel ve tarihi zenginliklerimiz, yani; bütün bir geleceğimizdir.

Ve eğer bu savaşın kurbanları olmak istemiyorsak; biz varoşlardaki işşiz yığınlar, fabrikalardaki işçiler, tarlalarda alınteri döken emekçi köylüler, eğitim hakkı gaspedilmeye çalışılan gençler, kadınlar, zenciler, beyazlar, çekik gözlüler her ırktan her ulustan bütün emekçiler ve halklar bu savaşa dur demeliyiz.

Biz dur demedikçe sermayenin barbar düzeni yıkım ve savaş üretmeye devam edecek, çürüme ve yozlaşma artacaktır. Biz durdurmazsak daha çok kan akacak, daha çok acılar yaşanacak, yıkımlar daha büyük olacaktır. Savaşın kaynağı olan kapitalist sömürü düzeni ortadan kaldırılmadıkça, savaş, yıkım ve vahşet yeryüzünden eksik olamayacaktır.

Çıkarları, gelecekleri bir, sosyal ve kültürel bağları ortak olanların, aynı sınıfa mensup neferlerin safları ve güçleri de bir olmalı, aynı bayrak altında savaşmalıdır diyoruz. İnsanlık bin yıllardır özlemini duyduğu barışa, kardeşliğe, özgürlüğe ve tarihsel-külterel değerlerini geliştirme olanağına ancak sosyalist bir toplumda kavuşabilir. Sosyalizm bunun için bir ihtiyaçtır.

“Yeni Ekimler için Türkiye devrimi” iddiasıyla yükseltilen bayrağı selamlıyoruz. Bu bayrağı daha da yükseltmek amacıyla “yeni bir dünya, yeni bir kültür için” şiarıyla çıktığımız yolda aynı kavgayı paylaşmanın, aynı gelecek için çarpışmanın kıvancını taşıyoruz. (...)

Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!

Kültür-sanat cephesi çalışanları