Amerika-İngiltere savaş koalisyonu Irak saldırısına destek bulmak için yoğun bir çaba harcamaya devam ediyor. Dolayısıyla savaş hazırlığı, Ortadoğuya asker, silah ve cephanelik yığınağı yapmaktan ibaret değil; meşruiyet kazanma, suç ortağı bulma ve en azından maliyetin bir kısmını paylaşacak yeni müttefikleri bu yükün altına sokma arayışlarını da kapsıyor. Diplomatik yolların deneneceği ve bunun savaş olasılığını azaltacağına dair kimi haber ve değerlendirmeler yapılmakla beraber savaş hazırlığı dolu dizgin devam ediyor. Haydut başı Bush, Amerikan Kongresinin kendisine verdiği savaş yetkisini onaylayarak resmileştirdi. Artık petrol ve savaş tekellerinin düğmeye basması savaşın başlaması için yeterli olacak. Ortadoğuya silah ve asker sevkiyatı da hızla devam ediyor. Amerikanın üçüncü savaş gemisi de Körfez bölgesine ulaşmak üzere. Dördüncüsü ise aralık ayında bölgede konuşlanmış olacak. Bir İngiliz gazetesi son 6 haftadır Ortadoğuya gizli asker, silah ve cephanelik sevkiyatının yapıldığını yazdı. Gizli tutulanlar hariç Iraka saldırmak için hazır bekleyen Amerikalı asker sayısı 60 bindir. Amerikan askeri olmaya hazırlanan uşaklar da bu sayıya dahil değildir. Bazı istisnalar dışında Ortadoğuda Amerikan askerinin bulunmadığı ülke kalmadı. Türkiyenin Kuzey Iraka 12 bin asker sokması; ABDli generallerin Ankara ziyaretleri; kasap Şaronun 7. defa Bush tarafından ağırlanması ve İsraile Amerika tarafından korunma güvencesinin verilmesi; İngiliz ordusunun tanklarını çöl savaşına hazır hale getirmek için onarıma alması vb. gelişmeler, savaşa hazırlık kapsamında yapılmaktadır. Bu hazırlığı tamamlayan bir diğer nokta, diplomasi alanında süren yoğun trafiktir. ABD-İngiltere ikilisi tarafından BM Güvenlik Konseyine sunulan Irakla ilgili yeni tasarı kabul edilmedi. Güvenlik Konseyinin üç daimi temsilcisi Fransa, Rusya ve Çin tasarının kabul edilemez olduğunu açıkladılar. Bunun üzerine saldırgan ikili yeni bir tasarı hazırlayıp yeniden Güvenlik Konseyine sundular. Ancak yeni tasarıda bazı ufak rötuşlar dışında bir değişiklik yapılmamıştı. Tabii ikinci tasarı da reddedildi. Basın tekellerinin Bush geri adım attı türünden haberler, Bushun gayri meşru durumunu düzeltmek amacıyla, savaş çığırtkanlığı yapan yayın kuruluşları tarafından maksatlı olarak yayıldı. Arapça yayın yapan El Hayat gazetesi ise yeni tasarıyı Iraka savaş ilanı olarak değerlendirdi. Zira bu tasarı da, sudan bahane bulup Iraka saldırmak için bir araç işlevi görmekten başka bir anlam taşımıyor. Eğer silah denetçilerinin Iraka gitmesi gibi bir mesele olsaydı ABD onları engellemez, onlar da şimdi Irakta olurlardı. Irakla yaptıkları anlaşmaya göre 19 Ekimde Bağdatta olacaklardı. BM tasarılarını kabul etmeyen emperyalist güçler ise Iraktaki çıkarlarının tehlikeye girmesinden kaygı duydukları için böyle tavırlar almaktadırlar. Ortadoğu kapsamında yaptığı gezinin Lübnan durağında açıklama yapan Fransa Cumhurbaşkanı J. Chirac, savaşın önlenmesi için elden gelen herşeyin yapılması gerektiğini söyledi. Bunun da ötesine geçen Chirac, Ortadoğunun yeni bir savaşa ihtiyacı olmadığını ekledi. Bu açık ifadelere rağmen Chirac, savaşa açık kapı bırakmayı da ihmal etmedi. Chirac, sadece BM yetkisi dahilindeki bir saldırının meşru olabileceği aksi halde uluslararası ilişkilerin tehlikeye gireceği uyarısında bulundu. Savaşa bırakılan açık kapı pazarlıkların devam ettiğini, eğer anlaşma sağlanırsa savaş için BM kararının çıkartılabileceğini göstermektedir. Çinden Irakla ilgili pek bir açıklama yapılmamakla beraber, savaşı onaylamadığı görüntüsü veriyor. Rusya ise çıkarlarını koruyacağını açıkça ilan etmekte, bu tavrını sürdürmekte ısrarlı görünmektedir. Bir süre önce Amerikalı ve Rus bakanlar ortak açıklama yaparak sanki anlaşmaya yakınlaştılar gibi bir izlenim bırakmışlardı. Ancak son gelişmeler şimdilik farklı görünüyor. ABDnin sunduğu yeni tasarı ile ilgili bir Rus yetkili, veto haklarını kullanabileceğini ima eden bir açıklamada bulundu. Bu gelişmeler pazarlığın sıkı bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Bu tablo, Bushun sürdürdüğü telefon trafiği, Blairin Rusya ziyareti, ABDli ve İngiliz bakanların yürüttüğü tüm diplomatik çabalardan sonra ortaya çıkan sonuç. Bu sıkı pazarlıklar, Fransız ve Rus şirketlerinin Irakta güçlü çıkarlara sahip olmalarından kaynaklanıyor. Bu şirketler, Bush başkanlığında bir ABDnin Irakı işgal etmesi durumunda Irakla daha önce yapılan anlaşmaların geçersiz sayılacağı kaygısını haklı olarak duymaktalar. Dolayısıyla çıkarlarını sonuna kadar korumaya çalışacakları kesindir. Ya savaşı engellemeye çalışacaklar -ki buna güçleri yetmez-, ya da çıkarlarını azami ölçüde güvence altına almaya çalışacaklar. Eğer kesin olarak savaşa karşı olsalardı, tavırlarında savaşa açık kapı bırakmazlardı. Bu yönüyle ne Fransa ne de Rusya Irak halkının katledilmesinden ya da Irakın yakılıp yıkılmasından dolayı herhangi bir rahatsızlık duymaktadırlar. Onların tek derdi şirketlerinin çıkarlarını korumaktır. Zaten Amerikanın yürüttüğü pazarlık, onları rahatatmak amacıyla yaptığı açıklamalar, doğrudan bu hassasiyetlere seslenmektedir. Bunun ötesinde gündeme getirilen kimi söylemler, Irakın BM kararlarına uymasına yönelik çağrılar tamamen iki yüzlü ve sahtekarlıktan ibarettir. Zira herkes biliyor ki Amerikan saldırısının Irakın BM kararlarına uymasıyla bir ilgisi yoktur. ABD için dillendirilen, saldırı olacaksa BM kararıyla olmalıdır söylemi de emperyalistler arası pazarlığın üstünü örten bir şaldan ibarettir. Zira bu güçler kendi aralarında anlaşmaları halinde hemen Irakın kabul edemeyeceği bir Güvenlik Konseyi kararı çıkartıp, Iraka saldırabilirler. Bush yönetimi rüşvet-tehdit silahlarıyla yürüttüğü bu pazarlıkta bir sonuca ulaşabildiği andan itibaren saldırıya geçmemesi için bir neden kalmaz. Bir tehdit unsuru olarak ABD ve İngiltere dişişleri bakanları BM kararı olmadan da Iraka saldıracaklarını yeniden ilan ettiler. BM kararı konusunda anlaşma olsa, Irakta tasarıyı kabul etse bile, bunun saldırı ihtimalini ortadan kaldırmayacağı, sadece bir süre ertelenmesinde neden olacağı değişik kesimler tarafından dile getirilmektedir. Emperyalist haydutların bir diğer manevrası da içine düştükleri gayri meşru konumdan kurtulmak, gittikçe yükselen savaş karşıtı mücadelenin önün kesmeye yöneliktir. Konuyla ilgili ilk açıklama Bushtan geldi. Haydut başına göre Irak tehdidi giderilemezse kaos Avrupada ve çok daha ilerisindeki bölgede de hissedilecek. Diğer açıklama ise CİA şefi George Tenetten. CİA şefi, El Kaidenin yakında ABD topraklarında ya da dışarıda ABD hedeflerine yönelik saldırılar düzenleyeceğini, Amerikalıları hem evinde hem de denizaşırı bölgelerde vuracağını iddia ediyor. Bu açıklamalar savaş karşıtı hareketin ABDde gittikçe güçlendiği, yüzbinlerce insanın sokaklara döküldüğü bir döneme denk gelmesi bir tesadüf değildir. Aynı günlerde Endonezya, Filipinler ve Finlandiyada bombalar patlıyor, yüzlerce insan ölüyor, bir o kadarı da yaralanıyor. Amerikada bir keskin nişancı çıkıyor birçok insanı öldürüyor, polisle mesajlaşıyor ve dünyanın en ileri tekniğini kullanan CİA-FBI bu kişiyi yakalayamıyor. Bu kadar gelişmenin üst üste binmesini kimse rastlantı olarak görmüyor. Kirli işler imparatorluğu CİAnin provokatif eylemlerdeki ustalığı, bu işte kullandığı çok sayıda taşerona sahip olduğu da bilinmektedir. Bu katliamlar emperyalist savaşın henüz başlamadan insanlığa vermeye başladığı zararın bir göstergesidir. Savaş karşıtı hareket henüz caydırıcı bir güce ulaşmadı, ama bu haliyle bile emperyalistleri sıkıntıya sokacak, onları gayri meşru duruma düşürecek bir işlev görebiliyor. Hala Bush-Blair ikilisi bu hareketi önemsemiyor gibi görünmeye çalışıyorlar. Bu tavırlarını nereye kadar sürdürebilecekleri hareketin seyrine bağlı olacaktır. Amerikan yönetimi BM üzerinden meşruiyet arıyor, ama aradığını bulamasa da saldırgan politikasına devam edecek. Şimdiden BM kararlarıyla uğraşmayı zaman kaybı gören çevreler var. BM karar tasarıları biz diplomatik yolları sonuna kadar zorladık diyebilmek için kullanılıyor. Bunun ötesinde bir anlam taşımıyor. Emperyalistler uzlaşsa da uzlaşmasa da, BM karar tasarısı kabul edilse de edilmese de anti-emperyalist, savaş karşıtı mücadele kesintisiz bir şekilde sürdürülmelidir. Burjuva medyada çıkan savaş olasılığı azalıyor, ABD BM kararlarına uyacak vb. haberlere aldırmadan savaş karşıtı hareketi güçlendirmek, sokağa taşırmak için tüm imkanlar seferber edilmelidir. |
|||||