20 Nisan'02
Sayı: 15 (55)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'nin İsrail'le tarihsel suç ortaklığı
  Cenin'de katliam ve direniş!
  Cenin ilk değil
  Cenin'in ölümsüz kahramanları
  Filistin halkıyla dayanışma eylemleri sürüyor...
  1 Mayıs'ta alanlara çıkalım, mücadeleyi yükseltelim!
  Avrupa'da Filistin halkıyla dayanışma eylemleri
  F tipi hücre karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Üniversite gençliğinin eylemlerinden...
  Hakların güvencesi örgütlü mücadeledir!
  Ey Şaron, sözüme kulak ver!
  İntifada'yı küreselleştirmek için Filistin Direnişi'nin dersleri
  1 Mayıs faaliyetlerimizden...
   1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
   Ankara Öncü İşçi Platformu Bülteni'nden...
   Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
   KESK Genel Kurulu üzerine röportaj...
   İtalya'da milyonlarca işçi genel grev yaptı
   Venezüella'da ABD fiyaskosu...
   Tasfiyecilikte final!..
   Hatice Yürekli yoldaşın anısına...
   Mamak İKE Nisan ayı etkinliklerinden...
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Eğitim-Sen 4 No’lu Şube’de F Tipi paneli...

“Onur duygusunu yitiren insan özgür olamaz...”

İstanbul Eğitim-Sen 4 No’lu Şube lokalinde 14 Nisan günü İnsan Hakları Komisyonu’nun düzenlediği “Son Günlerde Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri” konulu bir panel gerçekleştirildi. Panelist olarak Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi Av. İbrahim Ergün, Tabipler Odası İnsan Hakları Komisyonu üyesi Dr. Servet Çolak ve tutuklu yakını Semiha Kırkoç katıldılar.

Panelin konusu her ne kadar geniş kapsamlı olsa da bir yılı aşkın bir süredir devam eden, birçok tutuklu ve hükümlünün ölümüne ve sakat kalmasına sebep olan ölüm oruçları ve cezaevlerinde yaşanan katliamlar halen en yakıcı sorun olduğu için, panelistler daha çok bu konuya değindiler.

Av. İbrahim Ergün konuşmasında cezaevlerinin bir toplumun aynası olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Şu dönemde ölüm oruçlarının sebebini oluşturan saldırılar dışarda topluma daha beter yansımaktadır. F tiplerinin yanında bir de L tipi cezaevi inşaatları başladı. Bunlar 3 ve 7 kişilik hücrelerden oluşuyor. Ortak havalandırmaları var ve tamamen fabrika sistemi olarak yapılıyor. Zaten yakında cezaevleri de özelleşecek. Satın alan sermayedar için oldukça ucuz işgücü olacak...”

Cezaevi görüşlerinde avukatlar olarak hukuk ve insanlık dışı muamelelere maruz kaldıklarını belirten Av. Ergün, Meclisten çıkmak üzere olan ve ölüm oruçlarıyla ilgili herhangi bir gösteri, basın açıklaması vb. yapmak istemenin dahi suç sayılacağı yasaya dikkati çekti.

Doktor Servet Çolak, cezaevinin tecrit yeri olduğunu, insanı bir yere kapatıp tecrit etmenin de bir insan hakları ihlali olduğunu vurguladı. İnsanın yaşamında sağlık için uyaranlara ihtiyacı olduğunu, tecritin de bu uyaranları kısıtladığını ya da yok ettiğini, tecrit sonucu insanda büyük tahribatlar oluştuğunu söyleyen Dr. Çolak, ölüm orucu yapanlarda oluşan tahribatlara örnekler vererek konuşmasını sürdürdü. Bir insanın aynı anda 168 kişi ile sosyal ilişki kurabildiğini, ancak cezaevlerindeki 40 kişilik koğuşların dahi bu sosyal ilişkiyi engellediğini, bunlardan yola çıkarak da F tiplerindeki durumun ortada olduğunu belirtti. Açlık karşısında vücudun göstereceği refleksleri açıklayıp ölüm orucunun tıbbi yönden vücut reflekslerini nasıl tahrip ettiğini anlatarak konuşmasını bitirdi.

Semiha Kırkoç da bir tutsak yakını olarak F tipi sistemine karşı verdiği mücadelede karşılaştığı engel ve saldırıları anlattı.

Bir dinleyicinin, “cezaevlerinde yaşanan insanlık ve hukuk dışı muamelelere karşı gerek yurt içindeki mahkemelere gerekse AİHM’e açılan davaların sonuçsuz kaldığını, bunun insanda bir umutsuzluk yarattığını, bunu hukuki açıdan aşmada yapılacak şeyler olup olmadığını” şeklindeki sorusunu, Av. Ergün, “Cezaevleri yargı süreçli siyasi tutumlarla yönlendiriliyor. Bir hukukçu olarak ben dahi hukuki süreçlerin salt çözüm olduğunu düşünmüyorum. Umudu başka yerde aramak gerekir” biçiminde yanıtladı.

Bir başka dinleyicinin “ ‘96 Ö.O’da tutuklulara sahip çıkan kararlı bir kitle vardı, şimdi bu kitle nerede, o insanlara ne oldu?” diye sorması üzerine de, Av. İbrahim Ergün, genel olarak toplumsal muhalefetin her konuda geri çekilmiş durumda olduğunu, insanların varolan saldırılar karşısında sindirilip mücadeleden uzaklaştırıldığını, ortada korkutulmuş ve bastırılmış bir kitle bulunduğunu, ancak koşulların kitleyi yeniden dirilteceğine inandığını söyledi.

Bazı dinleyiciler de ölüm oruçlarında birçok insanın hayatını kaybettiğini, birçoğunun sakat kaldığını, ama artık bu duruma seyirci kalmamak gerektiğini, varolan ayrılıklara rağmen artık insanların biraraya gelip biran önce ne gerekiyorsa yapılması gerektiğini söyleyerek görüşlerini ortaya koydular. Bir dinleyicinin “Ölüm oruçlarını onaylamıyorum. İnsanlar göz göre göre ölüyor. Bazıları da bu ölümleri alkışlıyor, yaşasın diyorlar.” şeklindeki konuşması üzerine, Dr. Çolak şunları söyledi: “Ölüm orucundakiler öyle düşünüldüğü gibi ölümsever değiller. Tahliye edildikten sonra verilen tedaviyi harfiyen uyguluyorlar. Yaşama dört elle sarıldıklarını görüyoruz. İçerdeki insanın en son başvuracağı yoldur ölüm orucu ve başka çareleri kamadığı için ölüm orucuna giriyorlar. Koşulları açıkladık demin ve bu koşullarda kim olsa ölüm orucuna başlamak zorunda kalır.”

Av. İbrahim Ergün de, Bilgesu Erenus’un son kitabından alıntı yaparak, “Onur duygusunu yitiren insan özgür olamaz” dedi. Cezmi Ersöz’den de bir alıntı yaparak, “İnsan yanınızı özgür bırakırsanız o zaman duyarlı olacaksınız” dedi.

Semiha Kırkoç ise “kendinizi bir odaya veya banyoya kilitleyin ve 24 saat kimseyle konuşmayın. Bir olumsuzluk hissetmediyseniz o zaman kafanızı su dolu bir kovaya sokun ve nefessiz kalana kadar çıkarmayın. Eğer hala bir olumsuzluk yaşamadıysanız sizin için yapacak birşey kalmamıştır” diyerek, F tipindeki tutuklu ve hükümlülerle empati yapmaya çağırdı.



Ankara’da hücre karşıtı miting...

Üçbin kişi devrimci tutsaklar için yürüdü...

Tecritin kaldırılması ve “üç kapı üç kilit”in açılması talebiyle Ankara’da, birçok ilden insanın katılımıyla bir miting gerçekleştirildi. Mitinge üçbini aşkın insan katıldı. Valilik’in mitinge, tecrit, 3 kapı 3 kilit ve ölüm orucuyla ilgili slogan atılmaması, bunlarla ilgili pankart, döviz taşınmaması şartıyla izin vermesi nedeniyle, miting görevlileri bu talepli şiarların eylemde kullanılmaması gerektiğini duyurdular. Ancak mitingin içeriğini boşa düşüren bu yasakçı zihniyet hem tertip komitesi tarafından hem de mitinge katılanlar tarafından protesto edildi. Hücre karşıtı miting saat 11:00’de Toros Sokak’ta, değişik kentlerden gelen insanların katılımıyla başladı. Toplanma yerinde kortejler oluşturulduktan sonra Sıhhıye Köprüsü üzerinden miting alanına doğru yürüyüşe geçildi.

Yürüyüş sırasında kortejlerin başında tutsak aileleri örgütlenmelerinin pankartı yer aldı. “Kapılar açılsın yaşam kazansın!/TAYAD -THYADER-TUYAB”, “Tecriti kaldırın ölümleri durdurun! Devrimci irade teslim alınamaz/Kızıl Bayrak”, “Tecrite son! Üç kapı üç kilit açılacak yaşam kazanacak/Ankara Sosyalist Basın Platformu”, “Yaşasın ölüm orucu direnişimiz/Zonguldak K.Ü. Öğrencileri”, “Daha kaç insan ölecek ya da sakat kalacak, yaşam hakkına saygı/İHD”, “İHD İstanbul/Tecriti kaldırın ölümleri durdurun”, İHD Konya, İHD Kayseri, Hacı Bektaş Kültür ve Dayanışma Derneği, HADEP, Hak-Par, ÇHD, TSİP, Nakliyat-İş pankartalarıyla katıldılar. Eylemde “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “İM-F tipi yaşam istemiyoruz!”, “Devrimci irade teslim alınamaz!”, “Tecriti kaldırın ölümleri drdurun!” vb. dövizler taşındı, sloganlar atıldı.

Eylemde Filistin direnişine sahip çıkıldı, “Filistin halkı yalnız değildir!”, “Direnen Filistin kazanacak!”, “Hepimiz Filistinliyiz!” dövizleri taşındı, sloganları atıldı.

Saat 12:00’de miting alanına varıldı. Kürsüden tutsak anası, ÇHD Başkanı, İHD Başkanı ve bir tutsak babası birer konuşma yaptılar. Konuşmacılar devletin uygulamaya geçirdiği F tiplerinin insanlık dışı bir politika olduğunu, ölümlere ve sakat kalmalara rağmen devletin bundan vazgeçmediğini belirterek, hücrelerdeki faşist uygulamaları anlattılar. Ayrıca dışarının da bir şekilde F tipi olduğunu, buna karşı sessiz kalmayacaklarını, mücadele edeceklerini vurguladılar. Konuşmaların ardından, valiliğin eyleme koşullu izin vermesi 15 dakika süren oturma eylemiyle protesto edildi. Bu sırada kitlenin çoğu ağzını siyah bantla kapattı, üzerlerini siyah örtü ile kapattı. Vardiya Müzik Grubu’nun söylediği parçalarla miting sona erdi.

SY Kızıl Bayrak/Ankara



ZKÜ’den “Üç kapı-üç kilit” eylemine
ortak katılım...

Ölüm Orucu direnişinin 540. gününde, Ankara’daki “3 kapı-3 kilit” eylemine Zonguldak Karaelmas Üniversitesi öğrencileri olarak ortak katıldık. Eylemi iki gün önce haber almamız daha geniş bir çalışma yürütmemizi engelledi.

Eyleme “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!- ZKÜ öğrencileri” imzalı pankartımız arkasında 35 kişiyle katıldık. Eylem boyunca çevremizdeki devrimci gruplarla ortaklaşarak, sık sık “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!” vb. sloganları attık. Katılım ve coşkumuz oldukça iyiydi. Şimdi sıra bu coşkumuzu işçi sınıfının devrimci 1 Mayıs’ına taşımakta.

ZKÜ’den Ekim Gençliği okurları



İzmir’de “Üç kapı-üç kilit” eylemi...

“3 kapı-3 kilit Çalışma Grubu” 17 Nisan günü, “Üç kapı-üç kilit” formülünün kabul edilmesi için Konak Sümerbank önünde basın açıklaması yaptı. Eyleme yaklaşık 80 kişi katıldı. “Devrimci tutsaklar yalnız değildir!”, “Susma sustukça sıra sana gelecek!”, “Tecriti kaldırın, ölümleri durdurun!”, “İçerde dışarda hücreleri parçala!” sloganları atıldı.

Basın açıklamasında şunlar söylendi: “Hepimiz aynı karanlığın içindeyiz. Bir buçuk yıldır cezaevlerinde yaşanan en koyu karanlık hepimizi yakıyor. Yaşam hakkını görmezden gelen, düşünceye set çeken, sessiz imhayı benimseyen anlayışın pratiği olan F tipi cezaevlerinde tecrit edilerek yok edilmeye çalışılan insanların birer birer yaşama vedası hepimizin yüreklerini acıtmaya devam ediyor.”

SY Kızıl Bayrak/İzmir