20 Nisan'02
Sayı: 15 (55)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD'nin İsrail'le tarihsel suç ortaklığı
  Cenin'de katliam ve direniş!
  Cenin ilk değil
  Cenin'in ölümsüz kahramanları
  Filistin halkıyla dayanışma eylemleri sürüyor...
  1 Mayıs'ta alanlara çıkalım, mücadeleyi yükseltelim!
  Avrupa'da Filistin halkıyla dayanışma eylemleri
  F tipi hücre karşıtı eylem ve etkinlikler...
  Üniversite gençliğinin eylemlerinden...
  Hakların güvencesi örgütlü mücadeledir!
  Ey Şaron, sözüme kulak ver!
  İntifada'yı küreselleştirmek için Filistin Direnişi'nin dersleri
  1 Mayıs faaliyetlerimizden...
   1 Mayıs'ta mücadele alanlarına!
   Ankara Öncü İşçi Platformu Bülteni'nden...
   Esenyurt İşçi Bülteni'nden...
   KESK Genel Kurulu üzerine röportaj...
   İtalya'da milyonlarca işçi genel grev yaptı
   Venezüella'da ABD fiyaskosu...
   Tasfiyecilikte final!..
   Hatice Yürekli yoldaşın anısına...
   Mamak İKE Nisan ayı etkinliklerinden...
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Siyonist katliam geleneğinden sayfalar...

Cenin ilk değil

Der Yasin katliamı

İkinci Dünya Savaşı sırasında ve hemen sonrasında siyonist çeteler Filistin’de yoğun bir faaliyet yürütüyorlardı. Bölge henüz İngiliz emperyalizminin denetimi altındaydı. Birleşmiş Milletler 29 Kasım 1947’de Filistin’de, biri Arap diğeri Yahudi olmak üzere iki ayrı devlet kurulmasını öngören taksim kararını onayladı. Bunun üzerine İngiltere, 15 Mayıs 1948’de Filistin’den çekileceğini ilan etti.

Irgun ve Stern gibi siyonist çeteler İngiltere’nin çekileceğinin belli olmasından sonra bir Yahudi devletinin altyapısını oluşturmak, bölgedeki Arapları korkutup kaçırmak için faaliyetlerini daha da yoğunlaştırdılar.

9 Nisan 1948’de bu iki çete Filistinlilerin yaşadığı Der Yasin köyünü basarak çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 254 kişiyi katletti.

“Der Yasin'de hâlâ neler yaşandığını tam olarak kimse bilmiyor. Ama çocukların bile ortadan ikiye kesildiği, insanların gözlerinin oyulduğu hikâyeleri hep anlatılır ve yazılıp çizilir. Der Yasin'deki katliamdan sonra hiç kimse uzunca bir süre girememişti o köye, tıpkı şimdi kimsenin Cenin mülteci kampına giremediği gibi...

“O köyde olan bitenlerin söylentileri Filistin halkında korku yaratmış, evlerini bırakıp kaçmalarına yol açmıştı. İsrail milis örgütlerinin istediği de buydu zaten.” (Ayşe Karabat/Radikal/14 Nisan 2002)

Çeteler hemen ardından Yafa’ya saldırdılar. Yafa’daki 70 bin Filistinli’nin 67 bini bu saldırı üzerine kenti terkedip kaçtı.

İşte Cenin kampının geçmişi de 1948 yılında yaşanan bu katliamlara dayanıyor. Kamp 1948 yılında Cenin kentinin kuzeybatısında kuruldu. Kampa Hayfa’dan ve civarındaki köylerden kovulan Filistinli mülteciler yerleştirildi. Kampın yüzölçümü sadece bir kilometrekare. Nüfusu ise Birleşmiş Milletler verilerine göre 14 bine yakın.

15 Mayıs 1948’de son İngiliz askerinin bölgeden çekildiği gün İsrail Devleti’nin kurulduğu ilan edildi.

Tel El Zaatar katliam ve direnişi

15 Nisan 1975’te Filistinli mültecileri Beyrut’taki Tel El Zaatar kampı’na götüren bir otobüs Falanjist faşist milisleri tarafından pusuya düşürüldü. Silahsız yolcuların 30’u öldürüldü, 25’i ise ağır yaralandı.

Bu katliamdan sonra Tel El Zaatar Kampı Falanjistler tarafından kuşatma altına alındı. Bu kuşatma sırasında Lübnan İç Savaşı’nın en uzun ve kanlı çatışmaları yaşandı. Kamptaki 10 bin Filistinli yakın tarihin en görkemli direnme savaşını gerçekleştirdiler. Bunaltıcı abluka ve yoğun ateş altında, yiyeceksiz, içeceksiz ve ilaçsız tam 54 gün kuşatmaya direndiler, teslim olmayı reddettiler. Filistin devriminin simgelerinden biri haline geldiler.

Ve diğerleri...

İsrail Devleti’nin kurulmasından bu yana, yani 50 yılı aşkın bir süredir Filistin halkı sürekli olarak sistemli bir baskı, sindirme ve katliam politikasının hedefi oldu. Der Yasin ve Tel El Zaatar katliamlarından sonra, 1982’deki Sabra ve Şatila katliamları bunların en vahşi olanıdır.



Açıklamalarla Cenin’deki katliamın boyutları

Filistin Uluslararası İşbirliği Bakanı Nebil Şaat, İsrail'in Cenin'de yüzlerce Filistinli’yi öldürerek kıyım yaptığını ve ölenlerden 60-70 kadarının yargısız infaz kurbanı olduğunu bildirdi.

Kampın küçük bir bölümüne girebilen Kızılhaç Sözcüsü Vincent Lusser, kampı “deprem bölgesine” benzetti. Kızılhaç, kampta kaç kişinin öldüğünü öğrenmenin mümkün olmadığını, cesetlerin çoğunun yıkıntıların altında kaldığını bildirdi. Bir çok Filistinli ise İsrail'in Kızılhaç cankurtaranlarını kampa sokmaması yüzünden kan kaybından öldü.

BM'nin Filistinli mültecilere yönelik yardım kuruluşu UNRWIA'nın en üst düzey temsilcisi Peter Hansen, 7 Nisan günü yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İsrail Savunma Kuvvetleri, Balata ve Cenin mülteci kamplarını, siviller için cehenneme dönen bir savaş alanına çevirdi. Salt dehşet haberleri alıyoruz - helikopterler sivil yerleşim alanlarını vuruyor; sistematik tank ateşi yüzlerce yaralanmaya neden oldu; buldozerler mültecilerin evlerini yerle bir ediyor; yiyecek ve tıbbi malzeme yakında tükenecek. İsrail ordusu, insaniyet adına, ambulanslarımızın yaralıları çıkarması için güvenli olarak geçişine ve ilaç ve yiyecek gibi acil yardım malzemesini dağıtmamıza müsaade etmeli.”

Batı Şeria'daki UNRWIA faaliyetlerinin yöneticisi Richard Cook ise şunları söylüyor: “Batı Şeria kamplarında insani bir felaket yaşanıyor. Korkutan sayıda bir insan kaybı var. UNRWIA, insani görevini yerine getirmesi için, gecikmeksizin bu kamplara güvenli bir biçimde ulaşmalıdır.”