ARSIVANA SAYFA
 
17 Mart '01
SAYI:10
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
Biricik gerçek alternatif işçi sınıfı partisinin devrimci programıdır
Krizin faturası kapitalistlere
Kriz ve burjuva siyasetinin iflası
Kriz: Nedenler ve sonuçlar, eğilimler ve yaklaşımlar
KOMSA'da işçi kıyımı
Çukobirlik işçilerinin grev kararlılığı
Ankara Sağlık Platformu'nun açıklaması
8 Mart etkinlikleri
Öncü İşçi İnisiyatifi’nin 8 Mart etkinlikleri
Kurtköy halkının gözünden 8 Mart ve gösterdikleri..
Saldırıya karşı işçi emekçi barikatı!
İTÜ'de yemek boykotu sürüyor
Gazi anması
Ölüm Orucu sürüyor!
Kayıpların akıbeti açıklanmalı
Bir tutsak annesinden açık mektup...
Dortmund'ta faşizme karşı 25 bin kişilik yürüyüş gerçekleşti!
Yurtdışı'nda 8 Mart etkinlikleri
Direnişçilerden mektuplar
"Okkan'ı JİTEM öldürdü"
Mücadele Postası


Bu sayının
PDF formatını download
etmek için tıklayın



 
 

Bayram gelmiş neyime...

Perihan Mağden

Düşünün: Üç metreye iki metre bir 'mekâna' tıkılmışsınız. Düşünün.

Bir başınıza.
Hani öyle bir oda ki boyutları, iddialı bir dışavurumcu ressamın bir tablosu kadar. Bir tuval kadar!

O kadarcık bir yerde sıkışmışsınız: Bir başınıza.
Konuşup derdinizi paylaşacağınız bir fareniz, bir hamamböceğiniz DAHİ yok: Çıldırtıcı. Çıldırırsınız.

Zira; siz bir İNSAN'sınız.

Şimdi, yara bere içinde, Devlet'in Ağır Şefkat Operasyonu'nda örselenmiş çokça, öyle silkelenip iyice, o yere fırlatılıp atılmışsınız. Yaralısınız. Tamam.

Ama yalnızlık. Bu ağır tecrit. En ağırı bu. En acıklısı, bu. Konuşacağınız bir Allah'ın kulunun olmaması. Öyle daracık bir 'alanda' tek başına.

Bu, hanımlar beyler, zulümlerin en ağırıdır kuşkusuz. Hiçbir mahkûm dünya yüzünde, cezanın bu denli katmerlisini hak etmemektedir. Hak edemez. Daha önceleri de bu köşede on kere yazdık. İdamı onaylanan suçluların son günlerini geçirmeleri için söz konusu ağır tecrit koşulları diyelim, Teksas'ta, burada, bu ülkede, halen yargılanması devam eden, afişten, mitingden, dergiden, örgütçülükten içeri alınmış mahkûmlara uygulanmaktadır. Onlar, bu son günlere özel muameleye tabi tutulmaktadır: Bu, insani değildir.

Bu, hiçbir hak ve hukuk anlayışıyla bağdaşmaz.

Bu durumun, medyanın 'yüklü' gündeminde beş santimlik yer bulamaması, bu medyanın kimin neyin medyası olduğu konusundaki kanaatleri çok sarih kılmaktadır. Artık, F tiplerini yazmaktan içim şişti. İstiyorum ki, bu ciddi memleket yaramız, başka köşelerde de mevzu olsun.

Gazetelerde F tipleri üstüne haber GÖRMEK istiyorum.

Bir fotoğraf. Bir havadis. Hani ölüm oruçları vardı. Devlet'in Ağır Şefkat Operasyonu'nun akabinde yüzlerce, binlerce mahkûm F tipine sevk edilmeleri üzerine - operasyon öncesinin çok çok fevkinde 'sayılar' ÖLÜM ORUCU'na girdi.

Birinci gruptan 140'lı günlere ulaşmış olanlar var. Olmalı.

Bilinçleri açık mı peki? İyi durumdalar mı? Ne durumdalar? Takserumçıkarserumu / dayavitamini-salşekeri muameleleri sürüyor mu? Ancak CESETLERİ çıkmaya başlayınca F tiplerinden, O zaman mı haber alacağız mahkûmlarımızdan? O zaman mı haber alma hakkımızı bize bahşedecek Uluğ Türk Medyacılığı? Bize durumla ilgili sonnn havadisleri koklatacaklar?
Sansürün her nevisi, delinir.

Yeter ki, istensin. Ama en tehlikelisi, en umut kırıcısı kraldan çok kralcılar; burada, bu topraklarda sansürcüden çok otosansürcüler.

Zaten, bu kadar yanlı, bu kadar taraflı, bu kadar korkak bir medya söz konusuyken, bu denli mevzilenmiş bir medyacılık; sansüre gerek kalmaz. Bazı 'hassasiyetler' ihsas edilir. Yeter de artar!

"Emrin, hatta hatta serzenişin, başım gözüm üstüne, ağam. En iyisi o pis münafıkları görmezden geleyim. Ne kadar yırtınsalar, kimseye duyurmayıvereyim. Onları görmezden gelerek, YOK edivereyim," yapılıverir.

Onlar da YOK oluverirler. Ohhh, ne rahat. YOK oluverdiler işte. Bize ne! Bize ne!
Sonra yüz yıllardır kurban kesilen bu topraklarda, bir 'Ayyy: Bu görüntülerden midemiz bulandı,' duyarlılığı.

Et yiyor musunuz? Son sıralarda 120-130 yıl yaşayamayız ay sonra bu gezegende korkusuyla, Deli Dana paniği yüzünden yani, balık ağırlıklı takılıyor olabilirsiniz.

Ama oturup kuzu şişleri, biftekleri, tavuk şinitzelleri midenize indirdiğinize göre, besi hayvanlarının, dahası tavukların ne koşullar altında beslenip kesildiğinden peki, haberdar mısınız?

Sokakta 'kan' görmeye dayanamıyorlar. 'Özel' kesim yerlerinde durunamayan, bu asi halkın, bu başıbozukluğu onları tarumar ediyor.

Dayak yiyerek kaçan danalar, boğalar, bu yufka yürekleri boş yere üzdü, perişan etti 'tatil' boyunca.

(Bu arada: Tatilin adı 'Kurban Bayramı Tatili': )

Böyle bir incelikler oratoryosu, tıngırdatıyorlar köşelerinde. Manşetlerinde.

Operasyon sırasında kaç kurban verildi peki? F tipi hapishanelerin ORTAK KULLANIM ALANLARI var. 'Cömertçe', inşa edilirken yapılmış bulunan.

O alanlar, açılacak mı kullanıma? Yoksa iyice 'tretmandan' geçirilip, bir nevi ruhsal lobotomi döneminden sonra mı hak edecek içerdekiler, o alanları?

Bu arada besi hayvanlarının yetiştirildiği koşullarda, bölmelerde tıkış tıkış, yara bere içinde; beklesinler bakalım. Biz, bu kurbanlıklardan haber almayalım.

Dana, boğa ve sığır haberleri ise bu sene Bu Duyarlı Medya'yı hakikaten perişan etti.

İçlenmekten içleri dışlarına çıktı, duyarga şampiyonlarının, tatil yörelerinde. İşte böyle.

(Radikal/10 Mart ‘01)



“Okkan'ı JİTEM öldürdü”

Amed'de, geçtiğimiz ay korumalarıyla birlikte, kafalarda oldukça kuşku yaratan bir şekilde öldürülen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastinde, göstergeler JİTEM'i işaret ediyor. Görgü tanıkları ve polislerin ifadelerine göre, suikasti JİTEM elemanları gerçekleştirdi.

HABER MERKEZİ/Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polisin ölümü ile sonuçlanan 24 Ocak saldırısının üzerindeki sis perdesi henüz kalkmadı. Ancak bazı tanıkların anlatımları, saldırının JİTEM elamanları tarafından yapıldığına dair ipuçları veriyor.

Haftalık Aktüel Dergisi'nin son sayısında yer alan bir haberde, Gaffar Okkan suikastinin karanlıkta kalan noktalarına dikkat çekilirken, saldırıda polis ve JİTEM elemanlarının da yer almış olabileceği belirtildi. Görgü tanıklarına ve polislerin ifadelerine dayanılarak verilen haberde, saldırıyı düzenleyenlerin bir kısmının, saldırıdan sonra olay yerine gelerek diğer polislerle birlikte arama yaptıkları belirtilirken; saldırıdan 20 dakika sonra içinde sivil ve üniformalı kişilerin bulunduğu iki JİTEM aracının, Mardin yoluna doğru hızla uzaklaştığı kaydedildi.

Katiller, katilleri aradı

İki tanığın ifadesine göre; saldırıdan hemen önce olay yerine gelen yaklaşık 15 kişi, polisiye bir tatbikat yapılacağını belirterek, çevreyi boşalttı. Haberde, şunlara yer verildi: "Sivil giyimli ikisinin elinde telsiz vardı ve Türkçeleri çok iyiydi. Suikast sonrası saldırganların yarısı yeşil bir araca binip gitti, geri kalanlar olay yerine gelen polislerle birlikte arama çalışmasına katıldı. Katiller, katil arıyordu."

JİTEM arabaları

Suikastten sonra polislerin, bütün çevre yollarını kapattığı belirtilen haberde, Mardin yolu üzerindeki Radyoevi önündeki polis noktasında bulunan polislerin anlatımlarına da yer verildi. Polislerin ağzından şu ifadeler aktarıldı: "Saldırının olduğu Sezai Karakoç Bulvarı'na en yakın kaçış yollarından biri bu yol. Gelen araçları durdurmaya başladık. 20 dakika kadar sonra iki adet Land (Rover jip) geldi. JİTEM'in kullandıklarından, Land Rover. Durdurmaya kalktık ama sadece yavaşladılar ve kapıyı açıp 'Devrem işimiz acele' dedikten sonra el sallayarak geçtiler. Donup kaldık. Durduramadık ama ikisinin de içi sivil ve üniformalı adamlar doluydu."

Haberde başka bir polisin de anlatımlarına yer verilerek, saldırıdan hemen sonra mandallama ve gereksiz anonslar sonucu, uzun süre telsizlerin kullanılmadığı, bu nedenle müdahalenin geciktirildiği kaydedildi.

Er'in geçmişi karanlık

Gaffar Okkan suikastini araştırmak için Ankara'dan Amed'e giden 'özel ekip'in başında bulunan ve soruşturma çerçevesinde ifadesine başvurduğu polislere, 'suikast konusunda tek bir soru sormadığı' öne sürülen Ramazan Er, Amed'lilere hiç de yabancı olmayan bir isim.

Ramazan Er, Amed'de, 1991 yılında Vedat Aydın cinayetiyle başlayan ve aralarında gazeteci, sendikacı, öğrenci, esnaf ve memurun bulunduğu, en son Musa Anter'in katledilmesiyle doruk noktasına ulaşan 'faili meçhul' cinayetler zincirinin işlendiği dönemde, Diyarbakır Emniyet Müdürü'ydü. Er'in Emniyet Müdürü olduğu dönemde Amed'de işlenen onlarca cinayetin hiçbirinin katili, o tarihte yakalanamadı. Yıllarca görev yaptığı Amed'de, 'faili meçhul' cinayetleri önleyemeyen ve katilleri yakalayamayan Ramazan Er'in, Türkiye'de ilk kez, en az 15 kişilik bir grup tarafından, 'gösteri yapılırcasına' bir emniyet müdürü ve korumalarının katledilmesi suikastini çözmek için özel bir ekiple görevlendirilmesi, halkın kafasında 'soruşturmadan bir sonuç çıkmayacağı' endişesini doğuruyor.

(Özgür Politika/11 Mart 01)