ARSIVANA SAYFA
 
16 Aralık '00
SAYI: 47
İçindekiler
Kızıl Bayrak'tan
İlerici ve devrimci güçler tarihi bir sorumlulukla yüzyüzeler
Kanlı operasyona karşı devrimci direniş!
Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!
Faşist terör örgütünün “isyan” provası
EP sözcüleri devrimci tutsakları mücadeleyi bırakmaya çağırdılar
İlerici sendikacılardan Ölüm Orucu’na destek eylemi
Antalya’da F tipi protestoları yaygınlaşıyor
Ölüm Orucu’nu destekleme etkinliklerinden notlar
Hücre karşıtı muhalefet güçleniyor
İzmir’de hücre karşıtı eylemler
Kirli dilini direnişimizden uzak tut!
Yaşamın her alandan hücreleştirilmesi!
Hükümetin af gündemi ve Ölüm Orucu direnişi
TELEKOM özelleştirmesi ve birleşik mücadelenin büyüyen olanakları
Zaferi biz kazanacağız!
Gençlik Ölüm Orucu’nu desteklemek için alanlarda!
Ölüm Orucu direnişi ateşini harlayalım!
Planlı, programlı ve hedefli bir mücadele hattı ve talepler
Devrimci disiplin ve kurallı yaşam üzerine
Ölüm Orucu ile dayanışma faaliyetimiz güçlendirilerek sürüyor
Devrimci direniş ruhuna bin selam!
Devrimci kimliği teslim almayı başaramayacaklar!
ABD emperyalizmi yeniden Vietnam’da
İngiliz İşçi Partisi: İhanetin 100 yılı
“Direnişin arındıran ve güçlendiren temiz havası sarmış tüm benliğimizi”
Yaşananlardan öğrenmek
İktidar hapishanelerde ne yapmak ister?
F tipi emperyalizmin bir saldırısıdır
Hücre karşıtı faaliyetlerimiz
Mücadele Postası
 



 
 
Faşist rejimin tüm insanlık önünde
teşhirine yönelik faaliyetlerimiz sürüyor...

Devrimci direniş ruhuna bin selam!


Türkiye zindanlarında 20 Ekim’den bu yana yükselen direnişin sesini uluslararası kamuoyuna duyurmak ve devrimci tutsaklarla enternasyonalist dayanışmayı teşvik etmek amacıyla Fransa’da yürütülen faaliyetler devam ediyor. Bu amaçla sürdürülen çabaları iki kategoriye ayırarak özetlemek durumundayız.


Öteki devrimci çevrelerle
ortak faaliyetler

Birincisi, direnişe katılan diğer örgüt temsilcilikleriyle ortaklaşa düzenlenen ve halen devam etmekte olan etkinliklerdir.

Bu etkinlikler özetle şöyledir:

1) Kızılbayrak, Kurtuluş ve Devrimci Demokrasi okurları tarafından 18 Kasım’da açlık grevi başlatıldı. Bu arada değişik kurum ve kuruluşlara devrimci tutsakların maruz kaldıkları saldırıyı teşhir eden, onların mücadelesini ve taleplerini tanıtan dosyalar sunulmaya başlandı.

2) Türk rejimini protesto etme amacıyla Türkiye’nin Paris Konsolosluğu önünde izinsiz gösteriler düzenlendi, siyah çelenk bırakıldı ve basın açıklamaları yapıldı.

3) Devrimci tutsaklarla dayanışma faaliyetleri Cumartesi Anneleri eylemi ile birleştirilerek, Georges Pompidou kültür merkezinin önündeki meydanda mitingler düzenlendi. Devrimci tutsaklara karşı yapılan saldırıları anlatan bildiriler dağıtıldı ve imza toplandı. Mitinglere yoğun ilgi gösterildi.

4) Yabancı kurumların Paris’te düzenlemiş oldukları üç farklı yürüyüşe katılım sağlandı. Bunlar Filistin halkı ile dayanışma, Fransız cezaevlerindeki koşulları protesto etme ve Mumia Abu Jammal ile dayanışma amacıyla düzenlemiş olan yürüyüşler oldular. Bu yürüyüşlerde Fransızca bildirler yoğun bir şekilde dağıtıldı ve eylemlerimiz basında ve televizyonda yankı buldu.

5) Türkiyeliler’in yoğun olduğu semtlerde farklı günlerde her defasında yaklaşık 250 kişinin katıldığı izinsiz gösteriler yapıldı.

6) Avrupa Birliği kurumlarını duyarlı olmaya zorlamak amacıyla Brüksel’de düzenlenen merkezi gösteriye Paris’ten otobüsle topluca gidildi.

Her eylemde hem Devrimci Tutsaklarla Dayanışma Komitesi (DETUDAK, hem de ölüm orucuna katılan partilerin pankartları taşındı. Bütün faaliyetlerde “F tipi cezaevlerine girmeyeceğiz!”, “Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!”, “Devrimci tutsaklar onurumuzdur!”, “Devrimci tutsaklara kalkan elleri kıracağız!”, “Yaşasın uluslararası dayanışma!” sloganları haykırıldı.

Bu ortak faaaliyetler farklı biçimler kazanarak hala devam etmektedir.


Kendi bağımsız faaliyetlerimiz

Devrimci tutsaklarla dayanışma faaliyetlerinin ikinci boyutunu ise, kendi bağımsız çabamız teşkil ediyor. İletilen parti afişleri Türkiyeli işçilerin yaşadıkları ve çalıştıkları semtlerde, eylemin ilk günlerinden itibaren zaman kaybedilmeden yapıldı. Aynı şekilde elimize geçen Türkçe bildiri ve el ilanları çoğaltılarak sözkonusu semtlerdeki işyerlerinde, sokaklarda, ortak gösterilerde, gazete satışı sırasında yoğun bir biçimde dağıtıldı.

Fransız kamuoyuna hitap eden kampanya araçları ise, buradaki yerel inisiyatif doğrultusunda doğrudan Fransızca olarak hazırlandı. Türkçe hazırlanmış araçların tercümesine gidilmedi. Sadece cezaevlerinden gelen ilk ortak bildiri ve DEDUTAK’ın bildirisi bazı zorunlu düzenlemelerde bulunularak Frasızcaya çevrildi ve ortak komiteye iletildi.

Günlük faaliyetin seyri içinde ihtiyacı karşılayan bildiri, imza kampanyası formları dışında esas ağırlık verilen kampanya aracı, kapsamlı bir broşürün hazırlanması oldu. Devrimci değerlere yabancılaşılmış, Türkiye’de yürürlüğe konmaya çalışılan hücre sisteminin olağanlaştırılmış olduğu bir mekanda, sadece devrimci tutsakların taleplerini içeren ve bu uğurda yürüttükleri eylemi tanıtmakla sınırlı bildiriler, sorunun özünü anlatmakta yetersiz kalmaktadır. Geçmiş deneyimler ve özellikle Ulucanlar katliamının ardından yürütülen kampanya bunu somut olarak göstermişti.


Kendi faaliyetimizin bazı özgün
araçlarının sağladığı deneyim

Konu hakkında ön bilgisi olmayan farklı sosyal kesimlere ve önden belirlenmesi imkansız değişik ilgi düzeylerine aynı anda hitap edebilen, ayrıntılı, ama aynı zamanda da sade bir dil ve uslüpla kaleme alınmış bir belgenin hazırlanması, bizi karmaşık seçeneklerle karşı karşıya bıraktı. Bu güçlükleri önemli ölçüde bağdaştırabilen 40 sayfa tutarında bir broşür hazırlandı. Broşürde, Türkiye rejiminin en temel alanlardaki başlıca özellikleri, 70’lı yılların başlarına dayanan tarihsel bir perspektif içerisinde tasvir edilmektedir. Açımlanan ya da atıfta bulunulmakla yetinilen olguların toplamı, bugünkü cezaevleri sorununa da ışık tutan bir işlev görmektedir. Okurun ideolojik önyargıları dikkate alınarak, kullanılan kavramların özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi ortak kabul gören bir düzeyde kalmasına özen gösterildi.

Türkiye’nin kaba bir tablosunu çizen ve aktüalitenin ötesinde bir değerlendirme olan bu broşürün matbaa baskısı beklenmeden fotokopide 100 adet çoğaltılarak, ön söz niteliğindeki bir mektup eşliğinde birçok kuruma iletildi. Fakat esas dağıtım, internet aracılığı ile sürdürüldü. Bazı ilişkilere doğrudan iletilirken kurumsal düzeydeki kamuoyuna BİR-KAR aracılığı ile ulaşılmaya çalışıldı. Bazı siyasi partiler ve basın organlarının yanısıra, sayıları 250’ye yaklaşan kuruma da gönderildi. Bu kurumların esasını Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Federasyonu’nun dünyadaki tüm şubeleri oluşturuyor.

İkinci kampanya aracı ise, aynı kıstas ve perspektifle hazırlanmış günlük basının istediğinde yayınlamakta zorlanamayacağı dört sayfalık bir makale oldu. Yazı resmi dilleri Fransızca olan toplam yirmi ülkenin 30 günlük gazetesine gönderilmiştir. Bu girişimle yazının olduğu gibi yayınlanması kuşkusuz amaçlanmadı. Redaksiyonun konuya ilgi duymasını teşvik etmek, yaptıkları haberin eksenini etkilemek düşüncesi ile böyle hareket edildi.


Avrupa kamuoyuna sonuç alıcı biçimde
hitap etmenin gerekleri üzerine

Bu kampaya süresince bugüne kadar bize doğrudan ciddi bir tepki gelmiş olmaması pek şaşırtıcı değildir ve bu, yürütülen faaliyetin karşılıksız kaldığı anlamına kesinlikle gelmemektedir. Günlük basın, televizyonlara, radyolar kendi üsluplarıyla da olsa sorunun özüne işaret eder tarzda cezaevleri direnişine yer vermektedirler. Yani harcanan çabanın, verilen emeğin karşılığı dolaylı olarak kendisini hissettirmektedir. İnsanlar gelişmelere biraz edilgen, çekingen hatta önyargılı da olsa ilgi duyuyor, güvenilir bilgi elde etmeye, sorunun özünü kavramaya çalışıyorlar. Ama bu ilgi aktif bir dayanışma refleksine dönüşmüyor.

Ancak, Avrupa kamuoyunun bu gerçekliği, biz de dahil olmak üzere, Türkiyeli örgütlerin toplamına hakim olan bir zaafiyeti tali konuma düşürmeye yetmiyor. Türkiyeliler Avrupalı insanın beklediği doyurucu ve yalın bilgi vermekten acizler. İyi dil bilmeme özürünün burada basit bir bahaneden öte bir değeri yoktur. Kuru ajitasyon ile somut bilgilendirme arasındaki farkı görmek için yabancı dillere vakıf olmak gerekmiyor. Kaldı ki, yirmi yıldır sürmekte olan doğrudan bir ilişki ortamında halen iletişim kurmada zorluk çekiliyorsa, bunu da Avrupalı kitlelerin depolitizasyonuna fatura etmeye kimsenin hakkı yoktur.

TKİP Taraftarları/Fransa





İsviçre’de Zindan Direnişi’ni destekleme eylemleri...

Bern ve Basel’de kitlesel ve coşkulu yürüyüşler


Ölüm Oruçları’yla dayanışma faaliyti çeşitli etkinliklerle devam ediyor. Bir mitingle bitirilen açlık grevinin ardından, 6 Aralık Perşembe günü ,Bern’de izinsiz meşaleli bir yürüyüş yapıldı. Yeterli bir ön hazırlık çalışması olmamasına ve hafta içi olmasına rağmen, yürüyüşe 300 kişilik bir kitle katıldı. Polisin müdahele çabaları ve provokatif tutumu coşkulu kitle tarafından boşa çıkarıldı. Ancak kitle dağıldıktan sonra, üçer-beşer kişilik topluluğu takip eden polis dört arkadaşı gözaltına aldı.

8 Aralık Cumuratesi günü Basel’de izinli bir yürüyüş yapıldı. İki günlük ön çalışmayla gerçekleştirilen yürüyüşün propagandası zayıf kaldı ve çağrısı bile yapılamadı. Buna rağmen yaklaşık 1500 kişilik bir kitle katılımı sağlandı. Yürüyüş, ölüm oruçlarıyla dayanışma komitesi ve DETUDAK tarafında organize edildi. Yurtseverler de dahil yürüyüşe geniş bir çevre katılımı sağlandı. İsviçre Devrimci İnşa Örgütü’nden arkadaşlar da yürüyüşe katılanlar arasındaydı ve yürüyüş boyunca Almanca açıklamalarımız onlar tarafından okundu. Miting alanında ise İsviçreli devrimci grubun destek mesajı okundu. Yürüyüş boyunca Almanca sloganlar sıkça ve coşkuyla haykırıldı. Taşınan pankartlar ilgi çkiciydi. Miting alanında (açık havada) Ulucanlar katliamınıda içeren bir sinevizyon gösterimi yapıldı.

BİR-KAR/İsviçre