Ankaranın göbeğinde yeni bir katliam provası!
Kanlı operasyona karşı devrimci direniş!
Ölüm Orucu Direnişine destek eylemlilikleri Ankarada belli bir ivme ve kitlesellik kazandı. Günlük olarak yapılan Sakarya ve Yüksel Caddesi eylemlileklerine binlerce kişi katılmakta, coşku ve kararlılık kendisini belirgin bir biçimde ortaya koymaktadır.
Sakarya eylemi, ÖDP binası önünden yapılan yürüyüşle başlıyor, eylem sonrasında ise yine yürüyerek ÖDP binasına gelinerek burada sloganlar atılıyor ve yapılan konuşmalardan sonra kitle dağılınıyor. Emekçi İnisiyatifi tarafından düzenlenen akşamki Yüksel Caddesi eylemi de yine ÖDP binası önünde cadde trafiğe kapatılarak başlatılıyor, Yüksel Caddesine kadar yürünüyor. Buradan yapılan açıklama ve protesto gösterisinden sonra aynı güzergah izlenerek eylem sonlandırılıyor.
Bu iki eylem dışında ayrıca merkezi olarak ara eylemlilikler yapılıyor. İlki Hücre Karşıtı Platform tarafından 9 Aralık Cumartesi günü Kızılay zorlamasıydı. Kızılayda miting yapılacaktı, ancak polis engellemesiyle karşılaşıldığı için miting Ziya Gökalp Caddesinde gerçekleşti. Bir diğer eylem ise F tipi karşıtı öğrenciler tarafından Adalet Bakanlığına siyah çelenk bırakma eylemiydi.
Başta da söylendiği gibi eylemlerde önemli bir ivme ve kitlesellik yakalanmıştı. Bu, ilerleyen günlerin daha da kitlesel ve militan eylemlerinin habercisiydi. Bu eylemler, toplumsal bir meşruluk yarattığı gibi, katil devletin sokaklarda protesto edilmesi emekçi halka güven ve cesaret verici bir işlev görüyordu. İşte 12 Aralık günü yapılan siyah çelenk bırakma eylemine yönelik terör, sonrasında sivil faşistlerin öne sürülmesi, açlık grevindeki ailelerin vahşice gözaltına alınması ve insanların Ankaranın göbeğinde linç edilmeye çalışılması şeklinde seyreden olaylar, devletin böylesi bir gelişimin önünü almaya dönük planlı bir operasyonuydu.
Sivil faşist ve panzer destekli
polis saldırısına karşı saatlerce süren militan direniş!
Devletin kanlı operasyonunun fitili, Adalet Bakanlığına siyah çelenk bırakmak üzere yürüyen kitleye vahşice saldırılmasıyla ateşlendi. Günlük eylemlerimizde suspus olan polis bu kez, herhangi bir uyarı yapmadığı gibi, Cesaretiniz varsa gelin! gibi provokatif sözlerle saldırının işaretini verdi. Bu sözlerle birlikte polis vahşice saldırıya geçti. Açlık grevindeki aileleler de dahil onlarca insan vahşice dövüldüler. Buradaki saldırı sonrasında yaralılar alınarak Ziya Gökalpa doğru çekilindi. Sloganlarla saldırı protesto edildi. Ancak saldırı burada da panzerler eşliğinde devam ettirildi. Tam bu sırada devreye, 100-150 civarında sivil faşist güruh girdi. Sivil faşistler saldırıya geçtiği sırada, çevik polisler Kızılayda sloganlı gösteri yaptılar. Sivil faşistlerin yanında sadece panzerler bulunuyordu. Panzerler kitleye su sıkıp gaz bombası atıyor, sivil faşistler panzerlerin açtığı yoldan saldırıya geçiyorlardı. Bu şekilde çatışmalar sokak aralarında saatlerce sürdü. Sivil faşist saldırılar karşısında çatışan kitlenin yorulması sonrasında, çevik kuvvet devreye girdi. Azgınca saldırdılar, kitlenin üzerine yürüdüler, ama kimseyi gözaltına alamadılar. Çünkü kendilerine taşlarla yanıt verildi. Bunun üzerine hınçlarını çevredeki insanlara saldırarak ve taciz ederek aldılar. Çankaya Belediyesi panzerler desteğinde basılıp, içeridekiler sivil faşistler ve çevikler tarafından dayaktan geçirilip, birçoğu hastanelik edildiler. Bayan çalışanlara cinsel tacizde bulundular. Binaya ayrıca gaz bombası atıldı.
Ailelerin bulunduğu bina:
Yeni bir Sivas provası!
3-4 saat süren çatışmalardan sonra kitle dağıtıldı ve polis ÖDP ve TSİP binalarını kuşattı. Sivil faşist beslemeler bina önünde toplanarak, faşizan sloganlar atıp kan istediler. Taşlarla parti binalarının camları indirildi.
Burada sivil faşistleri bizzat sivil polisler yönlendiriyor, tüm hareketlerini belirliyorlardı. Hatta sivil polisler, sivil faşistlere ajitasyon çekerek daha da azgınlaştırdılar. Bu arada çevrede dağınık durumda bulunan devrimci ve ilerici insanlar alınıp önce sivil faşistlerin önüne atılıyor, linç ettiriliyor, sonra da çevik kuvvet polisleri tarafından bu vahşet sürdürülüyordu.
Birkaç saat sonra ÖDP ve TSİPe girildi. Aileler dövülerek 4 kat aşağı indirilip, aşağıda oluşturulan koridordan vahşice dayaktan geçirilerek polis otolarına bindirildiler. ÖDP ve TSİP binaları tahrip edilerek eşyalar paramparça edildi. Operasyon tamamlandıktan saatler sonra ancak polis binanın bulunduğu caddeyi terk etti.
Baştan sona kadar Emniyet Müdürü tarafından bizzat yönetilen ÖDP ve TSİP operasyonu, hafızalara Sivas katliamını getiriyordu. Çünkü sivil faşistlerin kullanılışı, polisin uyguladığı vahşet ve bir binada kıstırılmış insanlar, yaşananları Sivastan farksız kılıyordu. Yine devletin yönlendirdiği bu sivil faşistlerin Ankaranın göbeğinde solcu olarak gördükleri her kuruluşa ve insanlara saldırışı Maraştan farksız değildi. Yapılanlar devletin geleneksel katliam geleneğinin yeni ve açık bir provasıydı.
Kanlı operasyon sonrası:
Direnişe devam!
Sermayenin elikanlı devleti, Kızılayda gerçekleştirdiği bu vahşi operasyonla, ÖO Direnişine yönelik çığ gibi büyüyen ve eylemlerin yarattığı toplumsal meşruiyet üzerinden daha da büyüme potansiyellerini barındıran toplumsal muhalefetin önünü almaya, sergilediği terörle muhalefet dinamiklerine gözdağı vermeye çalışmıştır. Ancak, gerek gün boyu faşist teröre teslim olmayan, saatlerce sokak sokak çatışan militan duruşla, gerekse kanlı operasyona karşın birkaç saat sonra yeniden alanlar doldurularak, bu oyun boşa çıkarılmıştır.
Kanlı operasyonun sona ermesinden birkaç saat sonra, günlük Yüksel Caddesi eylemiyle faşist teröre yanıt verildi. Faşist devlet ÖOna destek veren kitleyi suskunluğa boğmak istemişti, ama bu eyleme katılım bir gün önce yapılan eylemdeki katılıma yakındı. Böylesine kapsamlı bir faşist saldırı sonrası toplanan bu kitlenin tavrı oldukça önemliydi. Ki eylemin ÖDP ve TSİPin bulunduğu binadan sonra devam eden yürüyüş kısmında bir gün önceki eylemi aşan bir katılım gerçekleşti. Yüksele ilk çıkan en kararlı kitleydi. Kararlı duruş giderek, devletin faşist terörle yarattığı atmosferi dağıttı, moral üstünlük devrimciler lehine geçti. Mevziler korundu. Hatta böylelikle daha da geliştirildi. Kızılayı çevreleyen yollarda trafik aksatılıp, katil devlet protesto edildi.
Faşist terör sonrasında yapılan bu eylemden sonra, ailelerin mahkemeye çıkarılmaları üzerine bir gün sonra Adliye binasına, Sakarya Caddesinden Sıhhıye meydanı üzerinden yüründü. Adliye binası önünde saatlerce beklenildi. Akşam eylemi sonrasında da yine Yüksel Caddesinden Kızılay üzerinden Adliyeye yüründü. Buradaki kitle 1000in üzerindeydi. Aileler mahkemeden alındıktan sonra yine, Sıhhıye meydanı üzerinden, Kızılay istikametine yürünüp Sakaryada bir eylem daha yapıldı. Tüm bunlara Çankaya Belediyesi çalışanlarının eylemi de eklenince, devlet operasyonu boşa çıkarıldı. Yanısıra saldırı, boşa çıkarılmakla kalınmadı, devrimci politik etkiyi artırıcı bir karşı saldırıya dönüştürüldü.
Zafer direnen ve düşmana karşı
tereddütsüz yürüyenlerindir!
Kanlı operasyon, devlet ile devrimcileri ve ilerici emekçi kitleyi karşı karşıya getirdi. Ancak sadece bu kadar değil. Tatlı sularda yüzmeye alışmış liberal takımı, devletin estirdiği bu terör karşısında yelkenleri suya indirdi. SİP vahşi bir terörden geçirilmiş ve kaldıkları binalar harap edilmiş bulunan aileleri binasına almadı. Binlerce kişi, aileleri devletin polis kuşatmasından alıp sloganlar ve kortejler eşliğinde SİP binasına kadar götürmüşken, SİP; aileleri alamayacaklarını, çünkü kendilerinin bu eylemleri örgütlemediklerini, sadece pasif destekçileri olduklarını söyleyip, kapılarını ailelerin yüzüne kapattı. Bir gün sonra SİP Genel Merkezi ailelerden özür diledi. Parti binasını kullanabileceği duyuruldu. Çünkü hırçınlaşan sular durulmuştu.
Pratik, bu liberaller tarafından edilen onca lafın ne kadar boş olduğunu yalın bir biçimde göstermiştir. Hiçbir göstermelik çaba bu liberal-reformist yüzü gizleyemeyecek. Bedel ödemeden komünizm adına konuşmak yüzsüzlüğünü eskisi kadar kolay gösteremeyecekler.
Devrimciler ve ilerici sol güçler, bir kez daha en küçük hak ve mevzinin ancak bedel ödeyerek kazanılabileceğini ve bedel ödeme kararlılığındaki bir mücadeleyle korunabileceğini göstermişlerdir.
Zafer bizimdir, zafer direnen ve düşmana karşı tereddütsüz yürüyenlerindir. Biz kazandık!
Polis ve MHPli faşist çetelerin gündüz
estirdiği teröre akşam anlamlı militan yanıt...
Faşist teröre karşı 2 bin kişilik gösteri
Devletin sabah estirdiği terör sonrasında, Saat 18:00de yaklaşık 500 kişi, Katil devlet hesap verecek!, Türkeşin itleri yıldıramaz bizleri!, Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz! sloganlarıyla Yüksel Caddesinde toplandı. Sendikalardan yalnızca BES, Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük! pankartıyla eyleme katıldı.
Burada atılan sloganlar ve yapılan konuşmalarla devlet terörü protesto edildikten sonra, polis ablukası altında tutulan ÖDP binasına doğru, burada bulunan aileleri alıp güvenli bir yere taşımak amacıyla, yürüyüşe geçildi. Ziya Gökalp caddesi kapatılarak, bina önünde sloganlarla beklenildi. Polis, ailelerin bulunduğu Pir Sultan Abdal Genel Merkezini basacağı yönünde tehditlerde bulunmuştu. Bu nedenle aileler güvenlik zinciri içerisinde alınarak SİPe yerleştirilmek üzere yeniden yürüyüşe geçildi. Bu ara Komünist Parti yaftası da taşıyan SİP aileleri geri çevirerek, korkaklık ifadesi bir oportüznimle kapılarını kapattı. Bunun üzerine bu ürkek liberaller protesto edilerek, TMMOBa doğru yürüyüşe geçildi. Amaç aileleri TMMOBa bırakmaktı.
Atatürk Bulvarına çıkılarak sloganlarla ve düzenli kortejler halinde TMMOBa varıldı. TMMOB ailelere kapılarını açtı. Bunun üzerine yeniden sloganlar eşliğinde kısa bir yürüyüş yapılarak dağılındı.
Devlet terörü ardından yapılan bu eylem, faşist devlete iyi bir yanıt oldu. TMMOBa yapılan yürüyüşte kitlenin sayısı 2 bine yaklaşıyordu. Bu önceki günlerde yapılan eylemlerdeki kitle sayısına yakın bir katılımdı.
Baskı ve teröre karşı direniş moralleri güçlendirirken, mevzilerimizi güçlendirici bir etkide bulundu.
|