Ölüm Orucu Direnişi ile dayanışma çerçevesinde yürüttüğümüz faaliyet nihayet istediğimiz hızı ve yoğunluğu kazandı. Geride bıraktığımız günlerde pek çok etkinlik ortaya koyduk.
* 9 Aralık Cumartesi günü Kölnde ırkçılığa karşı yürüyüş vardı. Hem Almanyada kolgezen Neo-nazi terörünü protesto etmek ve en önemlisi de Ölüm Orucu Direnişimizin sesini ve soluğunu binlerce kişinin katılacağı bu yürüyüşe taşımaktı amacımız. BİR-KAR adına yürüyüş çağrısı yapıldı. Bir el ilanı hazırlayıp yürüyüş öncesi dağıttık.
Yürüyüşe 35-40 bin civarında insan katıldı. Neo-nazilerin tehdit ve provokasyonları ve polisin manevralarına rağmen, katılım, Alman işçi ve emekçilerinin, ilerici ve anti-faşist güçlerin ırkçılık ve faşizm karşısında artan duyarlılığının somut bir göstergesiydi. Yürüyüş boyunca bu duyarlılıklarını dadışa vurdular. Özellikle anti-faşist gruplar (Anti-FA) Neo-nazileri kente sokmamak için büyük çaba gösterdiler.
Ölüm Orucu ile Dayanışma Komitesi imzalı pankartla yürüyüşteki yerimizi aldık. Almanca olarak Türkiye cezaevlerinde katliam hazırlığı! Acil Müdahale! yazılı bir başka pankart da taşıdık. Ellerimizde Ölüm Orucu Direnişinin taleplerinin tümünün yazılı olduğu dövizler vardı. Yürüyüşün başından sonuna kadar var gücümüzle Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!, İzolasyon ölümdür!, Hücreler ölümdür, girmeyeceğiz!, Faşizme karşı omuz omuza!, Yaşasın enternasyonal dayanışma! vb. sloganları haykırdık.
Amacımız pankart, döviz ve sloganlarımızla dikkati cezaevlerindeki Ölüm Orucu Direnişine çekmek, sesini alana taşımaktı. Kısmen de olsa bunu başardık. Kürsüden konuşma imkanı bulamadık ama, birkaç cümle ile de olsa kürsüden Ölüm Orucu dile getirildi.
Yürüyüşün bitiminden sonra, önde pankart ve dövizlerimiz olduğu halde, kortejimizle yürüyüş yaparak sloganlarımızı haykırarak, açlık grevi yaptığımız çadırın önüne geldik.
* Yürüyüş sonrası Ford fabrikasından bir grup öncü işçi çadırımıza anlamlı bir ziyaret yaptılar. Dayanışmacı duygularını dile getirdiler.
* Pazar günü İzolasyona Karşı Mücadele Komitesinin Berlinde başlayıp çeşitli kentlerden Kölne ulaşan Uzun Yürüyüşün finaline katıldık. Köln-Ebertplatzdan açlık grevi alanımız olan Dom kilisesine kadar bir yürüyüş yaptık. Yürüyüşe yaklaşık 700 kişi katıldı.Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz! yazılı kızıl bayraklarımız oldukça dikkat çekiyordu. Slogan atarak Doma geldik. Çadırımızın kurulu olduğu bu alanda halaylar çektik, alanı miting alanına çevirdik. Süresiz açlık grevindeki arkadaşlar kısa konuşmalar yaptılar. Ardından Grup Yorum direniş ve kavga türküleriyle bir konser verdi. Mitingimiz sloganlar ve halaylarla sona erdi.
* Pazartesi günü, Düsseldorf kentindeki TC Konsolosluğu önünde, 60 kişinin katıldığı bir protesto gösterisi yaptık. Ardından eyalet parlamentosuna yürüdük, burada da bir protesto gösterisi gerçekleştirdik. Eyalet parlamentosuna hazırladığımız suç dosyasını verdik. TC nezdinden girişimde bulunup, faks çekmelerini istedik.
* Salı günü Alman Yeşiller Partisi bölge örgütü temsilcileri çadırımıza gelip bir basın toplantısı yaptılar. Bir kez daha Ölüm Orucu Direnişimiz hakkında bilgi verdik. Yeşiller Partisi ve basının duyarsızlığını eleştirdik. Dosyalar verdik, acilen sorunu parlamentoya taşımalarını, gündem yapmalarını istedik.
* Aynı günün akşamı Duisburg kentinde bir meşaleli yürüyüş yaptık. Ellerimize meşalelerimizle uzun bir güzergah boyunca sloganlar atarak yürüdük. Yaklaşık 800 kişinin katıldığı meşaleli yürüyüşümüz oldukça ilgi çekti.
Dağılma anında Alman polisinin provokatif bir saldırısı ile yüzyüze geldik. Polis bizimle birlikte yürüyen Alman anti-faşistlerinden bir arkadaşı gözaltına almak için saldırıya geçti. Alman dostumuzu aramıza alıp koruduk. Bunun üzerine çembere alındık. Zaman zaman polisle çatıştık. Bir saat kadar polis çemberinde kaldık, ama dostumuzu kaçırmayı başardık. Sonuçta polis çemberi açmak zorunda kaldı. Yeniden açlık grevi çadırımıza döndük.
* Çarşamba günü Kölndeki Türkiye İnsan Hakları Derneğinde (TÜDAY) bir basın toplantısı gerçekleştirdik. Uzun yıllar Diyarbakır Cezaevinde yatan bir arkadaş ve RAFdavasından yargılanıp, izolasyon uygulamasını yaşayan bir davetlinin de katıldığı bir toplantı oldu. Ölüm Orucu ile Dayanışma Komitesi olarak kapsamlı bir bilgilendirme yaptık.
Basın toplantısının ardından, sayısı 15-20 bini bulan imza kampanyası dosyalarını Avrupa Parlamentosu ve TC İçişleri, Adalet Bakanlığı, Başbakan ve Cumhurbaşkanına postaladık.
Ölüm Orucu Direnişi ile dayanışma çabalarımız her geçen gün artan bir ilgi ve destek görüyor. Hızımızı kesmeyeceğiz, tempomuzu daha da artıracağız. Ölüm Orucu Direnişi ile dayanışmayı daha da yükselteceğiz.
Sermayenin faşist diktatörlüğünün kirli oyunları, tehditleri ve manevraları sökmeyecek. Direnişimiz Türkiye işçi sınıfının, emekçilerinin, militan gençliğinin, onurlu aydın ve sanatçılarının, kısacası rejim muhalifi tüm güçlerin bilincinde ve gönlünde meşruiyet kazanmıştır. Direnişimiz bu nedenle çok kısa bir süre içinde büyük destekler görmüş, büyük bir güce ulaşmıştır. Faşist rejim köşeye sıkışmıştır. Direnişin taleplerini kabul etmeye mahkumdur.
Hiç kuşku yok, biz kazanacağız!
20 Ekim 2000 tarihinde, Türkiye hapishanelerinde bine yakın siyasi tutsağın izolasyon politikalarına karşı başlatmış olduğu SAG eylemi; 19 Kasım 2000 tarihinden itibaren ÖLÜM ORUCUna dönüştürülmüştü.
Bu gelişmelere bağlı olarak, Avrupanın çeşitli kentlerinde, Türkiyedeki ölüm oruçlarıyla dayanışma amacıyla açlık grevleri örgütlendi. Böyle bir dayanışma açlık grevi de, 29 Kasım 2000 tarihinde Hollandanın Rotterdam kentinde başlatıldı.
Eylemin basına ve kamuoyuna yansımasının ardından, belediye binasının önündeki açlık grevi çadırına yönelik çeşitli provokasyonlar gündeme geldi. Fakat, her defasında bu provokatif girişimler açlık grevcileri tarafından boşa çıkartıldı.
Ne var ki, bu provokatif girişimlerin arkası kesilmedi. Son olarak, 9 Aralık 2000 tarihinde, açlık grevi çadırı önünde yapılan Grup Yorum konseri sırasında yeni bir provokasyon girişiminde bulunuldu. Bu girişim de açlık grevcilerinin soğukkanlı tutumuyla kısa bir süre içerisinde boşa çıkartıldı. Aynı günün akşamı, saat 19:00 sıralarında Türkiyede adına ülkücü-bozkurt denen 30-40 kişilik bir grup, "ülkücü hareket engellenemez!" sloganlarıyla çadırda bulunan açlık grevcilerine saldırdı. Bu saldırının sonucunda, çadırımızda destek amacıyla açlık grevi yapan CAFER DERELİ isimli yoldaşımız, kalbinin üzerine aldığı ağır bıçak darbeleriyle katledildi.
Saldırının kısa bir süre içerisinde gerçekleşmesi, tümüyle organize ve planlı bir saldırı olduğunu göstermektedir. Hollanda polisinin açlık grevi çadırının çok yakınında olmasına rağmen, olay yerine yaklaşık 3 saat sonra gelmesi bu iddiamızı doğrulamaktadır. Bu saldırıdan; Türkiye devleti ve onun Hollandadaki uzantıları olan sivil faşist çeteler sorumludur.
Türkiye hapishanelerinde sayısız katliam yapan Türkiye devleti, bu kez Hollandadaki beslemeleri eliyle yeni bir katliam yapmıştır. Böylece, Türkiyede başlatılıp, kısa sürede ülke dışına da yayılan açlık grevi ve ölüm orucu direnişi ilk şehidini vermiştir. Tüm ilerici, demokrat, anti-faşist ve "insanım" diyen herkesi alçakça gerçekleştirilen bu katliamı şiddetle protesto etmeye ve direnişimize destek vermeye çağırıyoruz.
Cafer yoldaş ölümsüzdür!
Yaşasın Ölüm Orucu Direnişimiz!
Ölüm Oruçlarıyla Dayanışma Komitesi
Türkiye ve Kürdistan zindanlarında F tipi ve anti-demokratik yasaların geri çekilmesi için devrimci tutsakların başlattıkları SAG ve ÖO direnişlerini, bizim de kavgamız bilinciyle destekliyoruz. Bizler de, İsviçrenin İtalya kantonunda bulunan Türkiyeli ve Kürdistanlı demokrat ve ilericilerin katkısıyla, 09.12.2000 tarihinde 200 kişilik meşaleli bir yürüyüş gerçekleştirdik. 10.12.2000 tarihinden itibaren ölüm oruçlarıyla dayanışma amaçlı açlık grevi başlattık. Zindanlardaki direniş devam ettiği sürece, aynı duyguları hissederek biz de eylemimize devam edeceğiz.
Gelinen aşamada eylemimiz yerel televizyon, radyo ve gazetelerde işlenirken, elimizdeki materyallerle 13 ayrı demokratik kitle örgütüne giderek, TCnin Cumhurbaşkanına, Başbakanına, Adalet Bakanına ayrı ayrı protesto metinleri gönderdik.
Bundan sonraki süreçte de eylemlerimizi sürdürerek, bedenlerini ölüme yatıran direniş geleneğini bulunduğumuz alanlarda da yeşertmek için, bu yürekli seslere ses katmanın insanlık görevi olduğunun bilinciyle hareket edeceğiz.