Birleşik Metal-İş Sendikası 15. Genel Kurulu 24-26 Kasım tarihlerinde toplandı. 3 gün süren Genel Kurul sonucunda sendikanın başkanlığına Genel Başkan Vekili Ziya Yılmaz seçildi.
MESSle yapılan TİS görüşmelerinin satışla sonuçlandığı bir dönemin hemen arkasından toplanan Genel Kurul, iki yönden önem taşıyordu. Birincisi, satış sözleşmesine ve sendikanın izlediği uzlaşmacı tutuma karşı tabanın tepkisinin delegeler üzerinden ne yönde ortaya konulacağı idi. İkincisi ise, sınıf ve kitle hareketinin yeniden kendini eylem, mücadele olarak gösterdiği bir dönemde, saldırılar karşısında izlenmesi gereken tutumdu.
İlk gün yabancı delegasyon ve sol siyasi parti temsilcileri sermayenin küresel saldırılarına karşı genel bir karşı duruşun örgütlenmesine duyulan ihtiyacı ortaya koyan konuşmalar yaptılar. İkinci gün, delegeler ve şube yöneticilerinin yaptıkları konuşmalar da bu yöndeydi. Sermayenin saldırılarının işçi ve emekçi sınıflar nezdinde yarattığı yıkıcı sonuçlar ortaya konuldu. Emperyalist küreselleşmeyle işsizliğin pazarlandığı, İMF ve Dünya Bankası eliyle saldırı fermanlarının hazırlandığı, işçi sınıfı ve sendikalara karşı saldırıların arttığı, buna karşı sınıf ve sendikaların hareketsiz kaldığı belirtilerek, kapitalizme karşı mücadelenin güçlendirilmesi gerektiği öne çıkartıldı. Genel Kurulda sözalan bir kısım delege ise (Gebze-Bursa) genel saldırılarla birlikte devletin devrimci tutsaklara yönelik F tipi hücre saldırısına da değindiler. Sınıf olarak, F tipi hücre saldırısına karşı mücadeleyi tarihin kendilerine yüklediği görevler içerisinde gördüklerini belirttiler.
Satış sözleşmesinden yeni çıkılmasına rağmen, tabanın tepkisi Genel Kurulda istenilen düzeyde dile getirilmedi. Birkaç delege dışında sorun ortaya konulmadı. Sözleşmelerin işyerlerinde hüzünle karşılandığı belirtilerek bu önemli sorun atlandı. Konuşmalarda, sendikanın kan kaybettiği, metal işçisinin çekim merkezi haline gelemediği, sektöre yönelik esnek çalışma, taşeronlaştırma, düşük ücretler, işten atılmalar, örgütsüzleştirme, vb. saldırıların devam ettiği, buna karşı ise ilgisiz ve kayıtsız kalındığı belirtilerek, sendikanın izlediği tutum teşhir edilse de, olumsuzluk sendika yönetiminden birkaç kişiye fatura edilmeye çalışıldı. Sendika bürokrasisinin yıllardır sermayeden yana izlediği sınıf işbirlikçisi politika ve pratiği ortadayken, metal işçilerine saldırıların birinci dereceden sorumluları orta yerde duruyorken, bundan kaçınılması, Genel Kurulda aday olan sendika bürokratlarının desteklenmesi adına sürdürüldü. Bu olumsuz tablodan güç alan sendika bürokratları, Kongreyi iki aday arasında kişisel tartışmaların yaşandığı bir platforma dönüştürmeyi başardılar. Ne yazık ki delegelerin büyük bir kısmı da şube yöneticilerinin etkisi altında kalarak, bu çürümüş ve yozlaşmış yapıda iki figüran arasında seçime zorlandılar.
İki aday arasında küfürleşmeye varan kavga, delegeler nezdinde de sözlü sataşmalar ve kavgalar olarak kendini gösterdi. Genel Kurul iki aday arasında Kongrenin kazanılması ve mücadelesine dönüştü. İşçiler hesap sorma gücünü ortaya koyamadığı için, adaylar eleştirilere rahat bir ortamda yanıt verdiler.
Birleşik Metal
Genel Kuruludan notlar...
* Genel Kurula 260 delege katılarak oy kullandı. Delegelerin dağılımı şöyle: Gebze: 92, Bursa: 32, İzmir: 16, Anadolu: 13, Kocaeli: 17, Sefaköy: 12, 2 Nolu (Topkapı): 24, 1 Nolu (Kartal): 26. Geri kalanlar Genel Merkez ve doğal delegelerdi.
* Genel Kurulda seçimlerle birlikte DİSKin 62 delegesi belli oldu.
* Yapılan tüzük değişikliğiyle, 3 yılda bir yapılan Genel Kurul 4 yıla, 7 olan yönetim kurulu sayısı 5e düşürüldü. Sefaköy ile Topkapı Şubesinin bir süre sonra birleştirilmesi kararlaştırıldı.
* Kongreda aday olan Ziya Yılmazın listesi 143, eski genel başkan Kamil Kınkırın listesi ise 106 oy aldı.
* İlk gün yabancı delegasyon ile EMEP, SİP ve ÖDP adına genel başkanlar konuşma yaptılar. Ayrıca TUYABdan tutsak anası F tipi hücre saldırısına karşı konuşma yaptı.
* Salonda iki pankart asılıydı; Sosyal devlete sahip çık! ve İş güvencesi istiyoruz!.
* 3 gün süren Genel Kurul boyunca atılan sloganlar; Yaşasın işçilerin birliği!, Yaşasın sınıf dayanışması!, Yaşasın örgütlü mücadelemiz!, İnadına sendika inadına DİSK!, Direne direne kazanacağız!. Atılan sloganlara sadece bir kısım delege eşlik etti. |
Mevcut yönetimde Genel Sekreter olan Muzaffer Şahin, muhalefetin listesinde aday olmasını yönetimle anlaşmazlığa bağladı. 3 yıl boyunca yapılanları sıralarken, MESSle yapılan TİS görüşmelerinin nasıl satışla sonuçlandığını anlattı. MESSin 98 sözleşmesini dayatma ile sendikaya imzalattığını, kendilerinin de bu duruma karşı hiçbir tepki ortaya koymadıklarını belirtti. Birçok işyerinde delege seçimlerinin işyerlerinde değil Genel Merkezde yapıldığını, sendika başkanının işverenlerle anlaşıp eylemleri nasıl kırdığını örnekledi. Metal işçilerinin 98de Türk Metale gösterdikleri tepkinin ardından onbin metal işçisinin Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlenmek istemesinin kendileri tarafından engellendiğini, buna gerekçe olarak o günün koşullarında metal sektöründe patlayan öfke bendini kucaklamalarının mümkün olmadığını gördükleri için işçileri kendi hallerine bıraktıklarını ortaya koydu.
Eleştirilere cevap veren Genel Başkan Kamil Kınkırın konuşması da kişisel hesaplaşmalar üzerineydi. Bu sendika ağası da, 98de sendikaya yönelen Türk Metal işçilerinin örgütlenmesi için kendisinin tek başına gösterdiği çabanın yetersizliğine işaret ederek, yapılan ihanetin sorumlusunun tek başına kendisi olmadığını göstermeye çalıştı. 3 yıl süresince yapmak istediklerini yapamamasının nedeni olarak, yönetim içerisinde ve şubeler arasında aylar öncesinde başlayan Genel Kurula ilişkin hesapların mücadelenin önüne geçmesini gösterdi.
İki bürokratın konuşmaları sınıfa yapılan açık ihaneti ortaya koyması açısından çarpıcı yönler taşımasına rağmen delegeler bu duruma tepki göstermediler. Her iki hainin konuşması da kendisini destekleyen delegeler tarafından alkışlandı. Bu durum sendikal bürokrasinin sınıfın ileri kesimleri üzerindeki örgütsel denetiminin varlığını gösteriyor.
Genel Kurulun divan başkanlığına seçilen DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile DİSK yöneticileri de muhalefetten yana tavır koydular. Açıktan kulis faaliyetleri yaparak delegeleri etkilemeye çalıştılar. Bu durum yer yer delegeler tarafından yuhlamalara varan protestolara neden oldu. Aslında yapılmak istenen DİSKi bütünüyle sermayenin hizmetine sokmak için varolan engelleri ortadan kaldırmaya yönelikti. Son dönemde faşist MHPnin ziyaret edilmesi, Çalışma Bakanı ile yapılan gizli diyaloglar, saldırılar karşısında tabanın eylem isteğine karşın izlenen teslimiyetçi tutum, küçük sol sendikaların ortadan kaldırılmasına dönük tasfiye hareketi vb., aslında DİSKin 11. Genel Kurulunun ardından izlediği ve tüm örgüte hakim kılmak istediği sınıf işbirlikçisi politikanın bir sonucudur.
15. Genel Kurul, Eylül-Ekim aylarında yapılan şube genel kurullarındaki toplam tablonun bir yansımasıydı. Şube genel kurullarındaki coşkusuz ortam 15. Genel Kurulda da değişmedi. Yine şube genel kurullarına işçilerin ilgisizliği, burada da kendini gösterdi. 1 Nolu Şubede örgütlü grevdeki Komsa işçileri ile direnişteki Ramzey işçileri Genel Kurul salonuna taşınmadılar.
Genel Kurulda işçilerin karşı karşıya bulunduğu saldırılar genel hatlarıyla ele alınmasına rağmen, buna karşı çözüm politikaları ortaya konulamadığı gibi, tabanın mücadele isteği gözardı edilmiştir. Genel Kurul daha çok iki aday arasında kongreyi kazanma mücadelesinin verildiği bir platforma dönüştürülmüştür. Dolayısıyla, bürokratların her zaman arzuladığı ve ihtiyaçlarına yanıt veren bir platform olmuştur.
Diğer bir sorun, tabanın temsilcileri olarak metal işçileri tarafından kendi istemlerini Genel Kurula taşıma görevi verilen delegelerin bu yönde bir tavır sergilememesidir. Tersine, delegelerin büyük bir kısmı sözde sınıf adına sınıf işbirlikçisi politikanın eklentileri, yer yer destekleyicileri konumuna düştüler. Eleştiriler mevcut sendika yönetiminin kendisine yöneltilmesine rağmen, 3 yıldır yönetimde olan genel başkan ile başkan vekili arasındaki başkanlık yarışında, ikisinden birinden yana tavır koydular. Bu tutum sınıfın çıkarlarıyla bağdaşmayan bir tutumdur. Bağımsız sınıf politikası, Genel Kurulun, sendika bürokrasisinin etkin teşhirinin yapıldığı, mücadele kararlarının alındığı bir platform haline getirilmesini gerektiriyordu. Bu başarılsaydı, sınıfın çıkarlarının taşıyıcısı politika kendini seçim dahil her yönde daha farklı ortaya koyardı.
Metal işçilerine çok yönlü saldırılar devam etmektedir. Reel ücretlerde düşüş, örgütsüzleştirme, taşeronlaştırma, esnek çalışma başlıca saldırılar arasındadır. Sadece son dört yılda Birleşik Metal-İşin örgütlü olduğu 99 işyeri çeşitli nedenlerle sendikasızlaştırılmıştır. Yine son iki yıllık dönem içerisinde işyerlerinde 13. madde nedeniyle 10 bin 846 işçi işten atıldı. Yine aynı dönem içerisinde işyerlerinin %79unda taşeron uygulamasına geçildi. İşyerlerinin %44ünde esnek çalışmanın diğer biçimi olan kalite çemberleri uygulamasına geçildi. Bunlar Birleşik Metal-İşin yayınlarının ortaya koyduğu gerçeklerdir.
Saldırı ortaya konulandan daha da kapsamlıdır. Bir yandan sermayenin saldırısı öte yandan sendika bürokrasisinin açık ihaneti ile kuşatılan metal işçilerinin bu cendereyi kırması ancak taban örgütlülüğü üzerinden, sendikal bürokrasinin örgütsel denetiminden uzak bağımsız sınıf çalışmasının ortaya çıkaracağı mücadeleyle mümkün olabilir.