Özelleştirme saldırısına karşı
TEKEL işçisi eylemde!
TEKEL işletmelerinde üç hafta önce başlatılan eylemler değişik biçimler altında devam ediyor. Özelleştirme ve taşeronlaştırma başta olmak üzere sermayenin değişik saldırılarına karşı harekete geçen binlerce işçi, ülkenin her yanına yayılmış işletmelerde değişik eylemler yapıyor.
Yakından baktığımızda eylemlerin değişik nedenleri olduğunu görüyoruz. Fakat TEKELin İMFnin istekleri doğrultusunda özelleştirilmek istenmesi eylemlerin en önemli nedeni olarak öne çıkıyor.
TEKELin devletin özelleştirme planlarında baştan beri önemli bir yeri olduğu biliniyordu. Fakat büyük ve karmaşık bir yapıya sahip olması nedeniyle kurumu blok olarak satın almaya kimse yanaşmıyordu. Öte yandan, kurumun tasfiyesinin ülkedeki tütün tarımının geleceğiyle çok yakından ilgili olması gibi faktörler TEKELin özelleştirilmesini zora sokuyordu.
Hükümet ve emperyalizmin sözcüsü kurumlar arasında şu günlerde yeniden yapılanma ve uyum programının ikinci yılda nasıl uygulanacağı görüşülmektedir. Bu konuda peşpeşe raporlar yayınlanmakta, açıklamalar yapılmaktadır. Dünya Bankası ve İMF, başka şeyler yanında, TEKEL ve diğer KİTlerin özelleştirilmesinin bir an önce yapılması yönündeki telkinlerini giderek artırmaktadır. Kredi kaynaklarının kullandırılması bu özelleştirmelerin yapılması şartına bağlanmaktadır.
Buna bağlı olarak hükümet, hem emperyalistlere verdiği sözleri yerine getirmek, hem de geçen yıl başlattığı tarımsal yıkım programının başarısı için, tarımsal KİTlerin tasfiyesine hız vermiş bulunmaktadır. Tariş, Çukobirlik, Pankobirlik gibi birliklerin mülkiyetindeki sanayi tesislerini onların elinden alıp sermayenin yağmasına açacak yasal düzenlemeler bundan bir süre önce yapılmıştı. Şimdi ise Ziraat Bankası ve TEKELin özelleştirilmeleri yönünde adımlar atılmaktadır.
TEKEL uluslararası tütün ve
sigara tekellerinin hedef tahtasındadır
Bilindiği gibi devlet, özelleştirmeye çalıştığı KİTlerin zarar ettiğini, eski teknoloji ve fazla personel gibi nedenlerden dolayı verimsiz çalıştığını söylüyor. Bu mazeretler TEKEL için de geçerli. Oysa gerçek neden, ne TEKELin zarar etmesi ne de verimsiz çalışmasıdır. Eğer istense TEKEL bu tür sorunları kolaylıkla aşabilecek olanak ve kaynaklara sahiptir. Özelleştirme çabasının arkasındaki gerçek nedenlerin bunlar olmadığı yeterince açıktır.
Türkiye, sigara ve alkollü içki tüketiminin hızla arttığı ülkeler arasında yer almaktadır. Bu haliyle de sigara ve içki üretimi yapan uluslararası tekellerin gözlerini diktikleri önemli bir pazar durumundadır.
Bu nedenle uluslararası tekeller Türkiye pazarına girmenin, sigara ve içki satışlarından daha fazla pay kapmanın yollarını aramaktadırlar. Türkiyede tüketiciye hitap edecek yeni ürünler ve markalar geliştirmekte, satacakları ürünleri daha uygun bir maliyetle üretmek için Türkiyede sigara fabrikaları kurmakta, devasa boyutlarda reklam ve promosyon harcamaları yapmaktadırlar. TEKEL ise, uluslararası tekellerin göz diktiği Türkiye sigara ve içki pazarında çok ciddi bir paya sahip bulunmaktadır. Tüketimin çok büyük bir kısmını tek başına karşılamaktadır. Bu nedenle uluslararası sigara tekelleri, pazardaki paylarını büyütmek için TEKELi tasfiyeye çalışmaktadırlar.
Uluslararası tekellerin TEKELi tasfiye çabasının diğer bir önemli nedeni, sigara üretiminin yerli tütüne dayanmasıdır. TEKEL, ülkenin değişik bölgelerindeki yüzbinlerce tütün üreticisinin en büyük alıcısıdır. Tütün alım piyasasında fiyatların oluşturulmasında bir denge unsurudur. Üreticiden aldığı tütünü kendi tesislerinde işleyip son mamül olarak piyasaya sürecek kapsamda bir yapılanması vardır. TEKEL bu sayede sadece sigara tekellerinin değil tütün tekellerinin de Türkiye pazarına girmesini zorlaştırmaktadır. Ve tüm sorunlara rağmen ülkede tütün tarımının TEKEL sayesinde ayakta durduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla Türkiyede tütün tarımını yıkıma uğratmanın ilk ve önemli adımı da TEKELin tasfiyesi, üreticiden alım yapamaz duruma getirilmesidir.
Tüm bu nedenlerden dolayı emperyalizmin sözcüsü kurumlar tarafından hükümet TEKELi bir an önce tasfiye etmeye zorlanmaktadır.
TEKELi tasfiyeye dönük uygulamalar bugün hız kazanmış olsa da başlangıcı eskidir. Şimdiye kadar TEKEL işletmelerinde çalışan binlerce işçi çeşitli bahanelerle işten atıldı. Harcamaların kısılması gerekçesiyle bazı bölgelerde yaprak tütün işleyen fabrikalar kapatıldı ya da kapasiteleri azaltıldı. Geçimini TEKEL işletmelerinde çalışarak sağlayan mevsimlik işçilere tüm vaatlere rağmen kadro verilmediği gibi sayıları yıldan yıla azaltıldı. Öte yandan birçok işletmede taşeron çalıştırmaya ağırlık verildi. Birçok işletmede ihtiyaç olmasına rağmen hemen hiçbir yatırım yapılmadı. Hükümetin tütün baş fiyatlarını düşük tutması sonucunda TEKEL son yıllarda kaliteli tütün alımı yapamaz oldu. Dolayısıyla kurumun tütün ihracatı azaldı, mali sorunlar ortaya çıktı. Keyfi yönetimle kurumun işleyişi bilinçli olarak kösteklendi.
Şimdi ise tasfiye planının bir üst aşaması olan özelleştirme devreye sokulmak istenmektedir. Bunun için önce kurumun yeniden yapılandırılması hedefleniyor. Yani TEKEL 3-4 ayrı işletme halinde yeniden örgütlenecektir. Sigara üretimi, alkollü içki üretimi, yaprak tütün alım ve işleme işleri birbirinden bağımsız şirketlerce yapılacaktır. Bu arada işletmelerde yemekhaneler ve temizlik işleri birer birer taşeron şirketlere devredilmektedir.
Özelleştirmeye karşı tek çare
işçi ve emekçilerin birleşik-militan mücadelesidir
Yemekhanelerin taşeronlara verilmesinin, özelleştirme saldırısının bir ön aşaması olduğunu şimdiye kadar farklı alanlarda yaşanan deneyimlerden öğrenen binlerce TEKEL işçisi, yaklaşık üç haftadır tüm işletmelerde yemek boykotu yapmaktadır. Yanısıra kapatılma ihtimali bulunan bazı işletmelerin işçileri ve kadro hakları verilmeyen mevsimlik işçiler de farklı eylemler ortaya koymaktadırlar. Saldırı hakkında görüş belirten işçiler ve sendikacılar, özelleştirmeye karşı direnmeye kararlı olduklarını ifade etmektedirler. Yemek boykotunun bir başlangıç olduğu, hükümet özelleştirmede ısrar ederse her türlü eylemin gündeme geleceği ifade edilmektedir.
İşçilerin yemek boykotunu belli bir ısrarla sürdürmeleri ve ortaya koydukları kararlılık, özelleştirme saldırısının önünün kesilebilmesi için elbette ki önemli bir avantajdır. Fakat bununla yetinilemeyeceği açıktır. Zira özelleştirme saldırısı yükseldikçe, iyi niyetten ibaret kalacak bir kararlılık ve yemek boykotu türünden eylemler asla yeterli olmayacaktır. Özelleştirme saldırısı yalnızca TEKEL işçilerinin başının belası değildir. Böyle olmadığı gibi, sadece TEKEL işçilerinin mücadelesiyle püskürtülmesi de imkansızdır. Sermayenin bütün saldırılarının ve bu arada özelleştirmelerin başarıya ulaşmaması için tüm işçi ve emekçilerin güçlerini birleştirmesi; birlikte mücadele etmesi gerekmektedir.
Bu nedenle TEKEL işçileri, saldırılara karşı birleşik mücadelenin aktif bir parçası haline gelebilmek için çaba sarfetmelidirler. TEKEL işçileri, sermayenin saldırılarından nasibini alan her kesimden işçi ve emekçilerle bir araya gelmenin yollarını arayıp bulmalı, bunun örgütsel araçlarını yaratmalıdırlar. TEKELin tasfiyesi çok geçmeden tütün üreticilerini de vuracaktır. O halde, şimdiden, tütün üreticilerini bu konuda aydınlatmak ve birlikte mücadeleye çağırmak da gerekmektedir. Bu çok uzak bir geleceğin işi değildir.
Cibali Tütün Fabrikası işçileri geçmişte militan bir mücadele geleneği yaratmışlardı. Onların mirasçılarını ise bugün her zamankinden daha zor görevler beklemektedir.
Şayet sermayeye karşı duyduğu sınıf kinini direnişin damarlarına akıtabilirse, bilincini ve örgütlenmesini güçlendirip yaygınlaştırmayı başarır, her kesimden işçi ve emekçilerle birleşik-militan bir mücadele içinde buluşabilirlerse, TEKEL işçilerinin altından kalkamayacakları bir görev ve sorumluluk yoktur.
|