Kızıl Bayrak'tan...
Hızla ölüm sınırına yaklaşan Ölüm Orucu eylemlerine karşı, hükümet en sonunda bir "görüş" açıkladı. Önce Adalet Bakanı ağzından F tipi kararlılığı yinelendi. Aynı bakan, eylemler konusunda ise tam bir zeka noksanlığı belgesi olacak şöyle bir name yumurtladı: şu anda F tipine sevk olmadığına göre eylemin bir anlamı yoktur...
Sami Türkün, 25 Kasım mitinginin hemen ardından, telaşla yaptığı bu açıklamanın zavallılığı, hükümetin mitingten hiç bir ders çıkarmadığını göstermiyordu elbette. Nitekim çok geçmeden toplanan Bakanlar Kurulundan daha "aklı başında" görünen bir resmi açıklama geldi: Devrimci tutsaklar müdahaleye gerek kalmadan eyleme son vermeli idiler. Yoksa, görevliler görevlerinin gereğini yapacaklardı...
Sami Türkün telaşlı açıklamasındaki zeka noksanlığı ile, Bakanlar Kurulunun resmi açıklamasındaki "aklı başında"lık, aslında aynı şeye tekabül ediyor; hükümetin F tipinden taviz vermeye niyeti yoktur...
Ancak, biz devrimciler biliyoruz ki, bu işler niyetle yürümüyor. Sonucu belirleyecek olan güçler dengesidir. Ve, hücre karşıtı mücadelenin ulaştığı düzey de, devrimci tutsakların ölümüne direniş kararlılığı da, güçler dengesinin devrim lehine işlediğinin en somut kanıtlarıdır. Sami Türkün sözleriyle (ya da anlama kapasitesine uygun) ifade edecek olursak; bu irade karşısında faşist hükümetin kararlılık gösterisi hiç bir anlam ifade etmemektedir. Gösteriye derhal son vererek pazarlık masasına oturmaları gerekmektedir...
Pazarlık masası dediysek, taleplerimizi pazarlık konusu yaptıracağımız da umulmamalıdır. Masaya yatırılacak olan faşist hükümetin saldırı programıdır. Kavga bu program üzerinden yürüdüğüne göre, kesip biçilmeye ihtiyacı olan da odur, taleplerimiz değil.
Gene de, katil hükümetin kararlılık gösterisi niteliğindeki tehditlerini tümden yabana atmamakta yarar var. Güçler dengesi lehimize işlemekle birlikte, henüz zafer garantilenmiş değildir. Bu dengenin tümüyle devrim lehine bozulması için daha yapılması gereken çok şey vardır. Zaman ise giderek daralmaktadır...
Faşist hükümetin kararlılık gösterileri devrimci tutsakların Ölüm Orucu eylemine karşı tehditleriyle sınırlı değil elbette. Bakanlar Kurulunun tutsaklara yönelik açıklamasını, İçişleri Bakanının 1 Aralık iş bırakma eylemine karşı genelgesi izledi. Bu polis eskisi de, aklı sıra, kamu çalışanlarını 4 ay hapisle tehdit ediyor. Bu yolla eylem kırıcılığı yapabileceğini umuyor olmalı. Yoksa, hapis bir yana, genel bir eylemin ardından soruşturma açmaya bile güç ve imkan bulmaları öyle kolay olmayacaktır. 10 yıllık bir mücadelenin ardından, kamu emekçiler böyle boş tehditlere ancak gülüp geçebilir.
Bu konuda da, bir kez daha, İMF uşağı faşist hükümet, çalışanlarla pazarlık masasına oturmaya hazırlanmalıdır. Ve bu masaya yatırılacak olan da, yine, İMF-TÜSİAD saldırı programıdır, çalışanların hak talepleri değil...