|
Sincan önünde hücre karşıtı eylem ve açıklama
Hücrelere girmeyeceğiz, direneceğiz!
Sermaye devletinin F tipi adı altında devrimci tutsaklara dayattığı hücrelerin 6 tanesinin yapımının bu sene içerisinde bitirilmesi ve kullanıma açılması kararı alınmıştı. Bunlardan Sincan hücre tipi cezaevinin 22 Haziran 2000 tarihinde köşe yazarlarına tanıtımı yapıldı.
İHD cezaevinin içerisine bir heyet göndermek ve cezaevi önünde bir basın açıklaması düzenelemek için çeşitli kurum ve kuruluşlara çağrıda bulundu ve basın açıklaması yapılması kararı alındı. Otobüslerle cezaevinin önüne doğru yaklaşıldığında, jandarma otobüslerin yolunu keserek barikat kurdu. Adalet Bakanlığından kesin emir aldıklarını, cezaevinin önüne kadar gidemeyeceğimizi söyledi.
Bunun üzerine otobüslerden inilerek, bulunduğumuz yerde basın açıklaması yapma kararı gelen kitleyle ortak olarak alındı. Otobüslerden inmek istediğimizde de jandarmalar kapı önlerine barikat kurdular. Daha sonra Lütfü Demirkapı jandarmayla konuştu ve kapı önlerine kurulan barikat açılarak aşağıya indik. Anaların öfkesi katilleri boğacak!, Hücrelere girmeyeceğiz, direneceğiz!, Devrimci tutsaklar onurumuzdur!, Yaşasın Ulucanlar direnişimiz!, Hücreleri parçala, tutsaklara sahip çık! gibi sloganlar atarak Adalet Bakanının cezaevi önüne gelmesini bekledik.
Uzun süreli bir bekleyişten sonra, kurumların ortak hazırladığı basın açıklaması okundu. Jandarmanın cezaevi önüne gidişimizi engellemek için kurduğu barikatı ve bu tavrı protesto etmek için 3 dakika orada oturarak bekledik. Daha sonra tutsak yakınları birer konuşma yaptılar. Konuşan tutsak yakınları genel olarak hücreleri anlattılar ve hücrelere girilmeyeceğini, çocuklarını kesinlikle hücrelere sokmayacaklarını vurguladılar. Tutsak yakınlarının konuşmalarının ardından otobüslere binilerek geri dönüldü.
Eyleme gelen kitle 100-150 civarındaydı. Katılımın düşük olmasının başlıca nedeni, köşe yazarlarına yönelik olarak yapılacak olan hücreleri tanıtım haberinin geç öğrenilmesi ve basın açıklaması kararının iki gün önceden belirlenmiş olmasıdır. Bu da, öncesinden bu eylemin çalışmasının yapılamamasını getirdi.
İlerici kuruluşların ortak açıklaması
Bugün ülkemizde, anti-demokratik bir ortamda yaşıyoruz. Yaşamımızın her alanında yoğun saldırılarla karşı karşıyayız.
Bir yanda depremler, nükleer santral uygulamaları, bir yanda sosyal afet olarak nitelediğimiz ulusal ve uluslararası alanda yaşanan özelleştirme ve tahkim gibi saldırılar yetmiyormuş gibi bugüne kadar uygulanan güvenlik konseptine bağlı kalınarak şimdi de cezaevlerindeki insanlarımıza yönelik yeni bir saldırı politikası kamuoyunun gözleri önünde planlanmaktadır.
Bizler emekten, barıştan, özgürlükten, demokrasiden yana olan siyasal partiler, meslek odaları, sendikalar, dernekler, insan hakları savunucuları uygulamaya geçirilen Hücre (F) Tipi Cezaevlerinin içerdiği baskı, şiddet, işkence, rehin alma, itirafçılaştırma, tecrit (izolasyon) politikalarının, özel hayatın gizliliğine ve toplumsal muhalefete karşı bir saldırı olduğunu biliyoruz.
Devlet yetkilileri Avrupa Tipi Cezaevi konusunda takiye yapıyorlar. Aslında Avrupa Tipi Cezaevi olarak savunulan tam da Nazi Tipi Cezaevi anlayışıdır. Devlet yetkililerinin F Tiplerine harcanan yüksek maliyetleri ön plana çıkararak kamuoyunu yanlış bilgilendirdiklerini düşünüyoruz. Dünyada cezaevi yapımında ve harcamalarında ilk sıralarda olan ülkemiz, demokrasi ve insan hakları uygulamalarında son sıraları alıyorsa, bu ülkenin insanları olarak bu uygulamalara layık olmadığımızı söylüyoruz. Yetkilileri, cezaevi yapmaya değil de eğitime ve insana yatırım yaparak cezaevine giden yolları kapatmaya çağırıyoruz.
İnsan hakları olmadan demokrasi olmaz.
Cezaevleri varoldukça hangimizin içerde olduğu önemli değil
Katılımcı kurumlar:
İnsan Hakları Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği, Ankara Tabip Odası, SES Ankara Şubesi, BTS, Enerji Yapı Yol-Sen, THYD-Der, TİYAD, Halkevleri Genel Merkezi, EMEP, HADEP Ankara İl Örgütü, ÖDP Ankara İl Örgütü, SİP Ankara İl Örgütü |
Aydın ve sanatçıların hücre tipi
cezaevlerine karşı yapacakları
Ankara yürüyüşüne ilişkin açıklama:
23 Haziran 2000 tarihinde İstanbuldan Ankaraya, aydın ve sanatçıların Hücre (F) Tipi Cezaevlerinin, insan haklarına ve mahkum haklarına aykırı bir politika oluşunu seslendirebilmek ve duyurabilmek amacıyla fiili olarak başlatacakları yürüyüş aşağıda belirtildiği gibi gerçekleşecektir.
* 23 Haziran 2000 tarihinde İstanbul Haydarpaşa Garı önünden sanatçı ve İnsan Hakları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Suavi, sanatçı Şanar Yurdatapan, ressam Ayhan Sağcan, şair Suna Aras bir basın açıklaması ile yürümeye başlayacaklardır.
Yürüyüş İstanbuldan sanatçılar, aydınlar, insan hakları savunucuları, demokratik kitle örgütleri ve parti temsilcileri tarafından temsili düzeyde uğurlanacaktır.
* Bu yürüyüşte günde yaklaşık olarak 65-70 kilometre yürünmesi hedeflenmektedir.
Yürüyüş E-5 Karayolu üzerinden sürdürülecektir.
* 25 Haziran tarihinde fiili yürüyüşe, yürüyüşün devam ettiği noktadan İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Hüsnü Öndül ve gazeteciyazar Cezmi Ersözde katılacaktır.
* Yürüyüşçülerin bulunduğu noktanın takibi için aşağıda belirtilen iletişim telefonları kullanılacaktır.
* Yürüyüşün finali 1 Temmuzda Ankarada ülke genelinde bir çağrıyla yapılacak buluşma ile taçlanacaktır.
* 1 Temmuz 2000 tarihinde Ankarada tüm illerden gelen insan hakları savunucuları, İnsan Hakları Anıtı önünde saat 12.00de buluşacak, yürüyüşün bitişi ile ve konu hakkında bir basın açıklaması yapacaklardır. Bu açıklamada siyah giysiler giyilecektir.
* Yürüyüşün taçlandırılması saat 13.00de Ankara Sıhhıyede düzenlenecek bir açık hava konseriyle sonlanacaktır. Bu konsere Suavi, Ekrem Ataer, Ferhat Tunç, Alaaddin Us ve Efkan Şeşen katılacaktır.
* Yürüyüş güzergahında E-5 Karayolu üzerinden İzmit-Kocaeli-Adapazarı-DüzceBoluda yürüyüşçülerin karşılanması ve uğurlanması için katkı sunabilecek ekipler oluşturulmalıdır. Bu ekipler trafiği kesinlikle aksatmadan yürüyüşçüleri uğurlamalıdırlar.
İletişim Tel: (0 532) 321 16 49 (Suavi /23 Hazirandan itibaren)
(0 212) 244 44 23 (İHD/İstanbul Şubesi)
Ulucanlar katliamı için göstermelik dava
Katliamı yöneten subaylar dururken, bazı jandarmalar yargılanacak!
Ulucanlar katliamının üstünden yaklaşık 9 ay geçti. Devletin giriştiği kanlı operasyon gün gibi ortadayken, katledilen devrimci tutsaklar ikiye ayrılmış; 5inin devlet tarafından öldürüldüğü kabul edilmiş, işkence izlerinin yoğun olduğu diğer 5inin de kendi arkadaşları tarafından öldürüldüğü iddia edilmişti.
Davanın, devletin öldürdüğünü kabul ettiği tutsaklarla ilgili kısmında, operasyona katılan 150ye yakın jandarmaya görevlerini yaptıkları gerekçesiyle dava açılmamıştı. Katledilen tutsakların yakınları ve avukatları tarafından yapılan itirazlar üzerine dosya valiliğe gitmiş, vali yargılanmalarına gerek olmadığını bildirmişti. Avukatlar tarafından Bölge İdare Mahkemesine yapılan itirazlar sonucu, askerlerin yargılanmaları gerektiğine karar verilerek, dosya başsavcılığa gönderilmiş bulunuyor.
Böylece, Başsavcılık kararı reddetmediği koşullarda, ilk kez katliamcılardan bir kısmı sanık sandalyesine oturacak. Halihazırda yargılanacak olanlar yalnızca bazı jandarmalar. Her zaman olduğu gibi, gerçek sorumlular gizleniyor ve korunuyor. Katliamın bizzat devletin doruklarında kararlaştırıldığı, bizzat kontr-gerilla elemanlarınca planladığı ve düzenlediği gün gibi açıktır. Katliam bizzat subayların emri-komutasında gerçekleşmişken, subaylar korunmakta, sıradan erlerin göstermelik yargılanmasıyla iş geçiştirilmek istenmektedir. Ayrıca, Meclis Komisyon raporlarında, operasyona karar verenlerin Ankara İl Jandarma Alay Komutanı, Ankara Valisi, Ankara Emniyet Müdürü, Başsavcı ve MİT sorumlusu olduğu yeralmaktadır. Bunlar devletin kendi resmi belgeleridir.
Meclis İnsan Hakları Komisyonunun Ulucanlarda işkence ile ölümlerin yaşandığı gerçeğine vurgu yapmasının ardından askerlerin yargılanması doğrultusunda verilen kararın, son dönemdeki demokratikleşme manevraları ile aynı evreye gelmesi tesadüf değildir. Devlet göstermelik duruşmalarla katliamın üstünü örtme hesabındadır.
Yeni Ulucanlar yaşanmasını engellemek ve katillerin yargılanmalarını sağlamak için, Ulucanlar davasına sahip çıkılmalı ve duruşmalara aktif katılım sağlanmalıdır.
|