- Kızıl Bayrak'tan
- Sınıf hareketinin güncel sorunları
- İşsizlik sigortası
- İMF memuru hükümet
- KESK
- Kamu emekçilerine ek zam
- "Norm Kadro Yönetmeliği"
- Enerji emekçileri iş bıraktı
- Sermaye medyası
- SASA grevi MHP'li...
- İEP 2. Temsilciler Kurulu
- İEP toplantısında yapılan konuşmalar
- İEP -sonuç ve kararlar-
- "Umut" operasyonu
- Tarıma dönük yıkım saldırısı
- Avrupa Ordusu
- F- Tipi cezaevlerine karşı
- İşkenceci devleti aklama operasyonu
- "Yeni Gündem"
- Bogaziçi Üniversitesi...
- Siyonizmin Lübnan yenilğisi
- Komünist militanlardan
- Nazım Hikmet
- Devrimin şairi
- Umut...
- Ülkeyi emekçiler için cehenneme



 
 
Devrimin ve komünizmin şairi


O mavi gözlü bir devdi
Koskocaman bir kavgayı sevdi
Devrimi sevdi...

Şiiri, yaşamı ve kavgasıyla dolu dolu yaşanmış bir ömürdür Nazım. Rüzgar kanatlı atların sırtında, sınırsız ve sınıfsız bir dünyaya yol alan kızıl şovalyesidir devrimin.

Mücadeleler tarihimizde renkli ve özgün bir sayfa, devrimci sanatımızın kitabında ise önsözdür.

Sabiha Sertel “Roman Gibi” adlı kitabında şu cümlelerle anlatır Nazım’ı ve şiirini.

... Nazım edebiyatta yeni bir devrin müjdecisi idi. Şiirleri yalnız şekil bakımından değil, dil, muhteva bakımında da yeni eserlerdi. Nazım’ın kullandığı dil, en temiz bir Türkçe idi. Şiirlerinde halkın dilinde olmayan kelimeleri kullanmazdı. Nesir ve makalelerinde Arapça kelimeler kullandığı olurdu. Nazım, aruzda hecede vezin kalıplarını kırmakla kalmadı, şiir tekniğinde, muhtevasında da bir yenilik yaptı. Konuları toplumun içinden alıyor, buna kendi fikir mekanizmasının benliğinin damgasını vuruyordu. Nazım’ın eserleri yayınlandıktan sonra, serbest nazımla şiir yazan yeni yeni şairler edebiyat alanına katıldılar. Nazım’ın şiirlerinin etkisi yalnız gençler arasında değil işçiler, ressamlar, sanatkarlar arasında da yayılıyordu...

***

Şiirlerini aşkı ve kavgasıyla beslemiştir Nazım. Aşkın ve kavganın en güzel şiirlerini yazmıştır. Köklerini doğduğu, yaşadığı ve mücadele ettiği her karış toprağın derinliklerine salarak boy vermiş bir çınardır o...

Kimliği milliyetini aşmış bir dünya şairidir. Kolombiya’dan Japonya’ya, Güney Afrika’dan Küba’ya, Yunanistan’dan Rusya’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki insanları, onların acılarını kavgalarını, umutlarını, sevdalarını anlatır şiirlerinde. Tüm dünyadaki halkların ve işçi sınıfının içinde atar kalbi.

    Sayın halkları bütün ırkların
    Endonezyalısı, Almanı, Eskimosu
    Sudanlısı, Çinlisi, Türkü, Ermenisi
    Yahudisi, Arabı, Lehlisi, Rusu
    Meksikalısı, Norveçlisi, Kırgızı
    Abhazyalısı, Hintlisi, Kürdü, Fransızı
    Farsı, Liberyalısı, İngilizi
    Amerikalısı
    ak, kara, kırmızı
    tükenir mi saymakla
    ve adını duymadıklarım
    hepinizi, hepinizi
    yerlere kadar eğilerek selamlarım
    saygıyla, şefkatle, bahtiyar severim sizi
    Ne birbirinden üstün
    ne birbirinizden aşağı
    gönlümün tahtında yan yana oturursunuz

Güney Amerika’da dağlarda gerillalar okur bir yanda şiirlerini, bir yanda İzmir’de greve giden tütün işçileri... Bir yanda inci dişli zenci kardeş Robson okur, diğer yanda zindanlarda direnen tutsaklar.

Dünden bugüne hala kavga dostu, iş kardeşi yoldaşlarının dilinde Nazım’ın dizeleri, düşmanlarının ise kulaklarında.....

***

Nazım komünisttir... Sınırsız ve sınıfsız bir dünyaya inanır.

Devrimcidir... Bu dünyayı kurabilmek için mücadele eder, savaşır.

Partilidir.... Çünkü kavgasını verdiği sınırsız ve sınıfsız dünyayı kurabilmenin ancak örgütlü bir mücadele ile mümkün olduğunun bilincindedir.

Komünist, devrimci ve partili bir şair oluşu ise O’nun şiirini önemli oranda etkilemiştir. Diyalektik materyalizmin felsefesi ve marksist estetik anlayışı, şiirlerinin dokusunda ve içeriğinde bir biçimde hissedilir. Kavga şiirlerini güçlü kılan da, aşk şiirlerini farklı kılan da budur...

Peki, Nazım komünist olmasaydı, devrimci olmasaydı, partili olmasaydı, bu denli tanınmış bir şair olabilir miydi? Belki... Fakat o zaman “Nazım” olmazdı. Ve yüzlerce dize eksilirdi yaşamdan, ve binlerce sözcük şiirine kavuşamadan solar giderdi köşelerinde... Ve milyonlarca insan eksikliğini hissederdi bunun. O, “Nazım” olmayı seçti ve asla pişmanlık duymadı seçiminden. Yüzünün salt sanatın aynasından değil insanlığın aynasından yansıyan ışıl ışıl gülümsemesi bundandır...

***

Deliler gibi sevdi Münevver’i; terketti... Partiliydi, partisini eleştirdi; ihanetle suçlandı. Dünyadaki bütün çocukların mutlu olabilmesi için mücadele etti, kendi çocuğuna iyi bir baba olamadı...

Bu karşıtlıklar ona düşmanca yaklaşan siyasi çevreler için karalama vesilesi oldu. Sadece düşmanları değil, kimi zaman yol arkadaşı olarak gördükleri de bu konuları eleştiri, çekiştirme ve karalama konusu yapmaktan çekinmediler.

Kişileri ve olayları içinde bulundukları süreç içerisinde değerlendirme anlayışından yoksun, taraflı, tek boyutlu ve kasıtlı bir yaklaşımdı bu. Nazım’ın sahip olduğu değerlere saldırmak adına onun yaşamına saldırdılar. Onun kişiliğinde devrim ve sosyalizmi karalama yoluna gittiler...

Oysa, bulunduğu koşulların, yaşadığı gelişmelerin ve deneyimlerin onun şiirini olduğu kadar düşünsel, duygusal ve eylemsel pratiğini etkilemesi son derece doğaldı.

Kadını aldattı belki, ama aşkı aldatmadı.

Partisini eleştirdi, fakat asla davaya ihanet etmedi.

Çoğu noktada partisini aşan bir devrimci oldu.

İyi bir baba olamadı, bu doğru...

Fakat çocuğunu sevmediği için değil, sürgünde yaşamak zorunda kaldığından sevemedi onu doya doya... Hep özledi, memleketini özlediği gibi...

***

Bir zamanlar O’nu “vatan haini” ilan eden gerici burjuva basını, şimdi “vatan şairi” diye bahsediyor Nazım’dan. Şiirlerinin basılmasını ve yayınlanmasını yasaklayarak adını zindanlarda unutturmaya çalışanlar, dizelerini okuyorlar bugün fütursuz bir utanmazlıkla. Yurttaşlıktan çıkaranlar ikiyüzlü bir sevecenlikle bahsediyorlar Nazım’dan. Mezarını Türkiye’ye getirmekten, heykellerini dikmekten, adını caddelere vermekten bahsediyorlar. İnsan bedenini, düşlerini ve aşkı metalaştıranlar, şimdi de Nazım’a diktiler gözlerini.

Fakat fazla ileriye gidemiyorlar; çünkü Nazım’ın kim olduğunu bizim kadar onlar da çok iyi biliyorlar. Ufukta ay-yıldızlı değil, fakat orak-çekiçli kızıl bir bayrak gibi dalgalanıyor çünkü Nazım...

Uğur Deniz


ARSIV ANA SAYFA