- Kızıl Bayrak'tan
- Sınıf hareketinin güncel sorunları
- İşsizlik sigortası
- İMF memuru hükümet
- KESK
- Kamu emekçilerine ek zam
- "Norm Kadro Yönetmeliği"
- Enerji emekçileri iş bıraktı
- Sermaye medyası
- SASA grevi MHP'li...
- İEP 2. Temsilciler Kurulu
- İEP toplantısında yapılan konuşmalar
- İEP -sonuç ve kararlar-
- "Umut" operasyonu
- Tarıma dönük yıkım saldırısı
- Avrupa Ordusu
- F- Tipi cezaevlerine karşı
- İşkenceci devleti aklama operasyonu
- "Yeni Gündem"
- Bogaziçi Üniversitesi...
- Siyonizmin Lübnan yenilğisi
- Komünist militanlardan
- Nazım Hikmet
- Devrimin şairi
- Umut...
- Ülkeyi emekçiler için cehenneme



 
 
İEP 2. Genişletilmiş Temsilciler Kurulu toplantısı yapıldı


İstanbul Emek Platformu (İEP), 2. Genişletilmiş Temsilciler Kurulu toplantısını gerçekleştirdi. 28 Mayıs’ta, 200 temsilci ve işçinin katıldığı toplantının gündemini, ‘TBMM gündeminde bulunan yeni saldırı yasaları, hücre tipi cezaevleri, TİS süreci, ertelenen grev ve yaşanan direnişler ile 15-16 Haziran genel direnişinin 30. yıldönümü etkinlikleri’ oluşturdu.

Saygı duruşunun ardından İEP’in 5 Şubat-28 Mayıs dönemini kapsayan dörtbuçuk aylık çalışma raporu okundu. İEP’in bu süre içerisinde örgütlediği toplantı, eylem, basın açıklaması vb. etkinlikler sıralandı. Ayrıca ilk toplantıda alınan kararlar çerçevesinde, düzenlenen eylem ve etkinliklere daha çok “temsilci” düzeyinde katılım sağlandığı belirtildi.

Raporda; “Geçtiğimiz dört ayda, ülkemizdeki özelleştirmeler bir çığ gibi büyümüş, hükümet toplu sözleşmelere işverenlerin isteklerine bağlı olarak müdahale ederek grevleri ertelemiş, çeşitli şantajlar ve tehditlerle bazı sendikaları ‘beklenen enflasyon’ düzeyinde sözleşme imzalamaya mecbur etmiş, kamu çalışanlarına sahte sendika yasasını yeniden dayatmış, zorunlu tasarruflarımıza el koymaya yönelmiş ve çalışma yasalarına yönelik anti-demokratik düzenlemeleri olgunlaştırarak meclis gündemine sokmuştur.” denildi.

Raporda, saldırılara karşı gelişen işçi tepkisinin geleneksel bürokratik sendikal merkezler tarafından denetim altına alınmak istenmesine en iyi yanıtın, 24 Mayıs’taki Belediye işçilerinin iş bırakma eylemiyle verildiğine dikkat çekildi. Bu durumun doğru bir sendikal önderlikle, büyük güçlerin seferber edilebileceğine de gösterge olduğuna işaret edildi.

Siyasal planda ise hücre tipi saldırının gündemde olduğu, hükümetin yeni F tipi cezaevleri inşasına hız verdiği, ayrıca “demokratikleşme” aldatmacasının arkasına gizlenilerek sömürü ve baskının daha da artırıldığına dikkat çekildi.

İEP Çalışma Raporunda; kuruluş toplantısında alınan kararların büyük ölçüde neden ortada bırakıldığı, süreçlere neden aktif biçimde müdahale edilmediği, çeşitli eylem ve etkinliklere neden salt “temsili”, yani sembolik düzeyde katılındığı, bu süre zarfında İEP’i taban örgütlülüklerine dayanmak için neden herhangi bir çaba harcanmadığı konusunda herhangi bir açıklama ve değerlendirmeye yer verilmemesi dikkati çekti. Yönetimi oluşturanlar işçilerden bu konuda gelen eleştirilere de ciddi bir yanıt vermekten özenle kaçındılar.

Raporun okunmasının ardından çeşitli işkollarından 24 temsilci ve işçi söz aldı.

Direnişte olan Fatih Ökçe, Tuzla Tersane, Kimya Teknik ve Çağdaş Matbaacılık işçileri, konuşmalarında, işyerlerine sendikayı getirme çabalarına patronların işten atmalarla yanıt verdiğini ve bundan dolayı direnişte olduklarını vurguladılar. Buna rağmen diğer sendika ve işyerlerinden yeterli desteği alamadıklarını belirttiler. Sınıf dayanışması için maddi ve manevi desteğin taban çalışması ile mümkün olabileceğinin de altını çizdiler.

Toplantıda konuşan Özgür TAYAD ve TUYAB temsilcileri, F tipi hücre saldırısının gerçekte sınıfa yapılan bir saldırı olduğunu vurguladılar. Bu saldırıyı püskürtebilecek tek gücün sınıfın örgütlü, birleşik, fiili gücü olduğuna dikkat çektiler. Böylesi bir direnişin, salon toplantılarıyla değil taban çalışmasıyla örülebileceği, cezaevleri sorununu sınıfın gündemine taşımak ve alanlarda mücadele etmek gerektiğini belirttiler. Bu doğrultuda İEP’ten aktif çalışma yapmasını ve fiili destek vermesini istediler.

Diğer konuşmacılar; grev yasaklarına, TİS görüşmelerinde dayatılan “0” zamma, sosyal hakların gaspına, ekonomik ve demokratik kapsamlı saldırılara, hücre tipi cezaevi saldırısına değindiler. Saldırılara karşı işçi sınıfının birleşik mücadelesinin zorunluluğu ve gerekliliği vurgulandı. Belediye işçilerinin son eylemi, birleşik mücadele için olumlu bir örnek olarak gösterildi. 15-16 Haziran şanlı işçi eyleminin 30. yıldönümünde platformun bir dizi etkinlik ve miting kararı alması gerektiği belirtildi. Konuşmacılar bu tespitler doğrultusunda önerilerini sundular.

Konuşmaların ardından İEP 2. Genişletilmiş Temsilciler Kurulu toplantısı 9 maddelik sonuç ve karar bildirgesinin okunması ve oylanmasıyla sona erdi.



Bir Pendik Tersane işçisinin İEP toplantısında yaptığı konuşma:

İEP’i fabrika ve işyerlerinde
taban örgütlülüklerine oturtmalıyız


Bugüne kadar emek verip alınteri döken, kürsüyü kürsü yapan biz işçiler olmasına rağmen, bu zamana kadar bu kürsülerden bizim adımıza hep birileri konuştu, karar aldı, karar bozdu. Konuşma sırası artık bizde.

İşçi sınıfı ve çalışanlar çok zor bir dönemden geçiyorlar. Her geçen gün İMF güdümlü hükümet yeni bir saldırıyla işçi sınıfının karşısına çıkıyor. Ve her seferinde, zamanında büyük mücadelelerle kazanmış olduğumuz haklarımızı bir oldu bittiye getirerek ya sınırlamaya, ya da tamamen yok etmeye çalışıyor.

Şimdi de soygun meclisi en hayati haklarımıza, sosyal güvenlik haklarımıza saldırıyor. SSK’yı tasfiye etmek istiyorlar. Bugün sosyal güvenlik imkanlarından zaten büyük çoğunluğumuz faydalanamazken, bu imkan tamamen ortadan kaldırılıp özel sigortacılığın, yani yeni bir talan aygıtının önü açılıyor.

Saldırının öbür ayağını ise eğitim ve sağlığın tamamen paralı hale getirilmesi oluşturuyor. Bugün bir bütün olarak işçi sınıfının bilinci, saldırıların kendini cepheden hedeflediği noktasında açıktır. Sınıfın saldırılara karşı yoğun bir tepki ve öfkesi de vardır. Bu tepkinin alanlarda olması gerekirken, kendini varedememesinin sebebi, sadece önderlik sorunudur.

Sendika bürokrasisi mücadeleyi örgütlemek şöyle dursun, mücadelenin dinamiklerinden korkmakta ve çekinmektedir. Aynı düzeyde tepkiye, saldırılara maruz kalan 500 bin işçinin Ankara’ya aktığı mezarda emeklilik sürecinde sendikacıların aldığı tutum, bunun en temel göstergesidir. Durum böyleyken, İEP’in, saldırılara karşı durma hedefi, önüne çok önemli bir görev koyduğunu gösteriyor. İEP bunun farkında olmalı ve bu konuda hem bir programa sahip olabilmeli, hem de bu programı hayata geçirecek taban güçlerini somut olarak bugün buradan çıkarabilmelidir.

İşçi sınıfı özelleştirme saldırısına karşı çıkarken, KİT’lerin de, onun sahibi devletin de sermayeye ait olduğunu bilmelidir. Fabrikalar ve üretim araçları, ancak sosyalizmde işçi sınıfının olabilir. O güne kadar sahip olduğumuz en küçük kırıntıyı bile savunmalıyız. Ama bu açık gerçekliğin de farkında olmalıyız.

Bugün içinde bulunduğumuz sürecin önemli bir halkasını da toplu iş sözleşmesi oluşturmaktadır. İMF’nin istekleri doğrultusunda TİS’lerde sıfırla yüzde 25 zam oranı bizlere dayatılmaktadır. Sermayenin sözcüleri bu oranı aşmayacaklarını rahatça ifade edip, önden tehditlerde bulunmaktadırlar. Buna karşı üretimden gelen gücümüzü kullandığımızda ise, lastik grevinde olduğu gibi, en önemli gücümüzü, grev hakkımızı, hükümetleri vasıtasıyla elimizden almaya çalışmaktadırlar.

TİS’ler öncesi grev hakkı hayati bir önem taşımaktadır. Bu uğurda temel bir mücadeleye girişmemiz gerekmektedir. Bugün grev ve sendika hakkından işçi ve emekçilerin çok azı yararlanabilmektedir. Bunun için tüm çalışanlar için grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı, sınırsız grev ve genel grev hakkı, lokavtın yasaklanması, faşist 12 Eylül yasalarının iptal edilmesi, işgünün 7 saat, çalışma haftasının 35 saat olması, cumartesi-pazarın tatil olması, yıllık birbuçuk ay ücretli izin verilmesi talepleri etrafında bir kampanyaya başlanmalıdır.

Sermaye devletinin saldırıları arasında önümüzdeki günlerde uygulamaya geçeceği hücre tipi bulunmaktadır. Sınıfın öncüsü devrimciler bu hücrelere konularak yok edilmek istenmektedir. Bu saldırıyı püskürtebilmek de yine işçi ve emekçilerin birleşik, örgütlü mücadelesiyle olanaklıdır. Bu noktada, işçi sınıfının mücadelesi hücre tipine karşı mücadeleyle ortaklaştırılmalıdır. İEP bu konuda tabandan gelişen birlik ve mücadale yaratmalıdır.

İkinci defa İstanbul Emek Platformu’nun düzenlemiş olduğu toplantıda biraradayız. Geçen toplantıda bu ve benzeri birçok sorun enine boyuna ifade edilmişti. O toplantının temel eksikliği, ifade edilen sorunlara ilişkin biraz değinilen çözümleri hayata geçirecek organların oluşturulamamasıydı. Bunun için tüm konuşmalar temenni olmaktan öteye gidemedi. Bugün artık bunu aşmalıyız. Hem saldırılara karşı gerekli tepkiyi örgütlemek için, hem de İEP’i gerçek bir taban örgütlülüğü haline getirebilmek için, bugün buradan bir işyeri temsilcileri kurulu oluşturmalı, somut iş bölümü ve görev dağılımı yapmalıyız. İEP, sendika şubeleri birlikteliğini ancak bu şekilde aşıp, tabanla olan bağını güçlü bir şekilde kurabilir.

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!


ARSIV ANA SAYFA