- Kızıl Bayrak'tan
- Sınıf hareketinin güncel sorunları
- İşsizlik sigortası
- İMF memuru hükümet
- KESK
- Kamu emekçilerine ek zam
- "Norm Kadro Yönetmeliği"
- Enerji emekçileri iş bıraktı
- Sermaye medyası
- SASA grevi MHP'li...
- İEP 2. Temsilciler Kurulu
- İEP toplantısında yapılan konuşmalar
- İEP -sonuç ve kararlar-
- "Umut" operasyonu
- Tarıma dönük yıkım saldırısı
- Avrupa Ordusu
- F- Tipi cezaevlerine karşı
- İşkenceci devleti aklama operasyonu
- "Yeni Gündem"
- Bogaziçi Üniversitesi...
- Siyonizmin Lübnan yenilğisi
- Komünist militanlardan
- Nazım Hikmet
- Devrimin şairi
- Umut...
- Ülkeyi emekçiler için cehenneme



 
 
İMF memuru hükümet sosyal yıkım programını harfiyen uyguluyor


İlk olarak İMF heyeti geldi. Ardından Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn. Ayın son günlerinde de Japonya Uluslararası İşbirliği Bankası’ndan (JBIC) bir heyet ile Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nden (OECD) bir heyet...

Hemen hepsi, ekonomik reformlar olarak adlandırılan, işçi ve emekçilere yönelik saldırıları gözden geçirerek, yeni kredi ve anlaşmaların önünü açmaya geliyorlar.

İMF’nin emir hükmünde “tavsiyeleri”
Ekonomi sınavı için ilk gelen İMF heyeti oldu. Yakında iki uzmanını sürekli olarak Ankara’da bulundurmaya hazırlanan İMF, şimdilik her üç ayda bir gelerek dikte ettirdiği reçetenin ne ölçüde yaşama geçirildiğini inceliyor. Böylece bir sonraki çeyrek krediyi serbest bırakıp bırakmayacağını kararlaştırıyor.

İMF Türkiye masası şefi Carlo Cottarelli, bir önceki incelemeleri sırasında özelleştirme ve ücretler üzerinde hassasiyetle durmuş, özelleştirmelere ağırlık verilmesi yönünde ısrarlı “tavsiyeler”de bulunmuştu. Gerçekte birer tartışmasız direktif olan bu “tavsiyeler” aynen uygulandı, İMF’nin emir eri gibi çalışan hükümet tarafından özelleştirmeler hızlandırıldı.

Cottarelli yine özelleştirme ve ücretler konusundaki hassasiyetini koruyor. Ne var ki bu kez, güncelliğinden ötürü, ücretlerin özel sektörde de hedeflenen enflasyon oranının üzerinde olmaması gerektiği konusunda ısrarla “tavsiye”de bulunuyor. Bu tür “tavsiye”leri emir bilip harfiyen uygulan hükümet, yasadışı bir biçimde grev ertelemelerine bile gidebiliyor.

Cottarelli, kamu emekçilerine verileceği söylenen ek zammın dengeleri sarsacağından dolayı verilmemesini, ya da mümkünse Temmuz zammına yedirilmesini öneriyor. Ayrıca deprem vergisi gibi ek vergilerin sürekli hale getirilmelerinin program açısından oldukça hayırlı olacağını belirtiyor. Bu deprem vergisinin gerçek amacına da ışık tutuyor.

Bankacılık ve fonlar konusunda da bir takım tavsiyelerde bulunan İMF heyetinin ağırlık verdiği bir diğer konu da tarım reformudur. Bu sorun üzerinde bu sayımızda kapsamlı biçimde ayrıca durulduğu için burada anmakla yetiniyoruz.

Dünya Bankası’ndan “mucize” övgüsü
Dünya Bankası Başkanı James Wolfensohn 24 Mayıs’ta Türkiye’ye geldi. Geldiği günden itibaren İMF heyeti gibi pembe tablolar çizen Wolfensohn’un yaptığı inceleme sonucunda sermaye hükümetine verdiği tepki oldukça çarpıcı: “Mucize yaratmışsınız!”

Dünya Bankası, bu “mucize” ve asıl olarak verilen sözler karşılığında 760 milyon dolarlık krediyi onayladı. Dünya Bankası’na verilen 30 maddelik sözler manzumesi, İMF’ye verilen niyet mektuplarından farksız. Ücretlerin hedeflenen enflasyonla sınırlandırılması, sosyal saldırı paketinin ve özelleştirmelerin bir an önce yaşama geçirilmesi ve “tarım reformu”nun uygulamaya sokulması, verilen sözlerin temel maddelerini oluşturuyor.

İMF heyeti ve Dünya Bankası başkanı gibi, JBIC ve OECD heyetlerinin de benzer biçimde “mucize”den sözedeceklerini söylemek hiç de yanlış bir tahmin olmayacaktır. Çünkü Türkiye’de, İMF programı gibi adeta sosyal patlamayı zorlayan bir programın cüretkâr bir biçimde uygulanması ve hala bir sosyal patlama olmaması, bunu koşullayan nedenler bir yana, gerçekten de bir mucizedir. Bu mucizeyi gerçekleştiren sermaye, emperyalistlerin haklı takdirini almaya devam ediyor.

Mucizenin diğer yüzü
Mucizenin bir yüzünde sermayenin kazanç hanesine yazılan tatlı kârlar var. Diğer yüzünde ise, yoksulluk sınırının 440 milyon lira olduğu koşullarda, asgari ücretin 82 milyon küsur olması gerçekliği... İşçi ve emekçilerin sosyal saldırı uygulamasıyla sağlık hizmetlerinden tümüyle yararlanamaz hale gelmesi var. Mezarda emekli olmak, dahası hiç emekli olamamak var. Özel sektörde de ücret zammının hedeflenen enflasyon oranının üzerinde olmaması var.

Burada öncelikle görülmesi gereken, sermayenin ve sadık hükümetinin İMF programını uygulamadaki cüretidir. Burada 12 Eylül yasaları bile zorlanıyor. Bir anlamda yasadışılık var. Lastik sektöründeki grevin ülkenin “milli birliği”ni bozacağına kimse inanmıyor elbette. Ama inanılıp inanılmamasının hiç önemi yok. Önemli olan programın hayat bulmasıdır. Demek oluyor ki, sermaye, programı hayata geçirmek için her türlü yöntemi kullanmakta kararlıdır. Dalavere ve ayak oyunlarının yetmediği yerde yasadışı yasaklamalara başvurulacak. Bunun da yetmediği yerde, işçi ve emekçilere devlet terörü uygulanacak.

Yasallık duvarına çakılmadan...
Yasalar hemen her seferinde işçi sınıfının karşısına, haklarını almaları konusunda bir duvar olarak çıkarken, sermayenin hak gaspına yol düzleyici ve yol açıcı oluyor. Sendikalı olmak için işçilerin sendikalaşmayı alabildiğine zorlaştıran bir dizi koşulu yerine getirmesi gerekirken, bu koşulları yerine getirip sendikalı olsa bile, işveren tarafından rahatlıkla işten atılabiliyor. İşçilerin grev silahı yasalar ve türlü dalaverelerle işçinin elinden alınıp silahsızlandırılırken, işverene lokavt silahını hoyratça kullanma hakkını veriyor yasalar. Bunlar da işe yaramazsa, Bakanlar Kurulu 12 Eylül yasalarını bile zorlayarak grev erteleyebiliyor. Bu da gösteriyor ki, yasa duvarına çakılınıp kalındığı sürece, değil İMF programını püskürtmek, kırıntı haklar alabilmek bile imkansızdır.

İşçilerin ve emekçilerin ekmeği ve emeği için mücadele etmesinden daha meşru bir şey olamaz. İşçi sınıfının tarihsel misyonu gereği olduğu kadar, insani bir hak ve görevdir de, emeği ve ekmeği için mücadele vermek. Bu meşruiyet esas alınmadığı sürece, sefalet içinde yok olmak işten bile değildir.

Emek cephesi işçi, memur, sözleşmeli personel, taşeron işçisi, sigortalı-sigortasız işçi, sendikalı-sendikasız işçi ve işsizler olarak sermaye sınıfı tarafından bölünüp parçalanmış ve bu yasal teminat altına alınmıştır. Oysa saldırı, küçük üreticiler de dahil, tüm emek cephesinedir. Sermayenin yasalarla teminat altına aldığı bölünmüşlük, parçalanmışlık zincirleri kırılmalı, yine meşruiyet zemini üzerinde birleşilerek mücadele edilmelidir.

İMF programının emek cephesine yönelik topyekûn bir saldırı olma niteliği, emek cephesinin birleşik mücadelesinin örülmesi için önemli bir imkandır. Bu imkânın en iyi biçimde değerlendirilmesi ihmal edilemez bir sorumluluktur.


ARSIV ANA SAYFA