- Kızıl Bayrak'tan
- Sınıf hareketinin güncel sorunları
- İşsizlik sigortası
- İMF memuru hükümet
- KESK
- Kamu emekçilerine ek zam
- "Norm Kadro Yönetmeliği"
- Enerji emekçileri iş bıraktı
- Sermaye medyası
- SASA grevi MHP'li...
- İEP 2. Temsilciler Kurulu
- İEP toplantısında yapılan konuşmalar
- İEP -sonuç ve kararlar-
- "Umut" operasyonu
- Tarıma dönük yıkım saldırısı
- Avrupa Ordusu
- F- Tipi cezaevlerine karşı
- İşkenceci devleti aklama operasyonu
- "Yeni Gündem"
- Bogaziçi Üniversitesi...
- Siyonizmin Lübnan yenilğisi
- Komünist militanlardan
- Nazım Hikmet
- Devrimin şairi
- Umut...
- Ülkeyi emekçiler için cehenneme



 
 
Norm Kadro saldırısı üzerine kamu emekçileriyle konuştuk:

“Norm Kadro Yönetmeliği” eğitimde özelleştirme saldırısının bir parçasıdır


Saldırı bütünselliği içinde ele alınmalıdır

- Son dönemde NKY (Norm Kadro Yönetmeliği) adı altında kamu emekçilerine yönelen saldırı sizce neyi hedefliyor?

1. kamu emekçisi: Tekelci-militarist-polis devletinin eğitimle ilgili yetkilileri, Norm Kadro Yönetmeliği’ne gerekçe olarak şunları söylemektedirler: Öğretmen dağılımındaki adaletsizlik giderilecek; öğretmen yığılmasının önüne geçilecek; öğretmensiz okul kalmayacak; personel ve kaynaklar dengeli dağıtılacak; eğitimde fırsat eşitliği sağlanacak; artık atamalarda torpil yapılmayacak.

Belirtilen gerekçeler, eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumu hiçbir yoruma gerek bırakmadan gözler önüne seriyor.

Yapılan saldırıları bir bütünsellik içerisinde görmek gerekiyor. Aynı zamanda tarihsel arka planını da görmek gerekiyor. Emperyalist kapitalizmin hem yerel-ulusal düzeyde, hem de evrensel-uluslararası düzeyde gündemini bilmek gerekiyor. Kısaca belirttiğim hususları açayım.

Ekim Devrimi’nin baskısı ve batıda yoğunlaşan sınıflar savaşı, kapitalizmi taviz vermeye yöneltti. Sınıf iktidarını korumak için bu taviz “sosyal devlet” biçimine büründü. Reel sosyalizmin çözülmesiyle birlikte dengelerin kapitalizmin lehine işlemesi, sosyal devletin tasfiyesine yöneltti emperyalist kapitalizmi. Şimdi bu tasfiye süreci işliyor. Sürecin sancılı gerçeğinin ve ters çevrilebilineceğinin tehlike ve olanaklarını her olay ve olguda gözlemlemek mümkün.

Dünyanın tek bir kapitalist pazara dönüşmesi, emperyalistler arası hegemonya krizini derinleştirmiştir. Hegemonya krizinin bölgeye ve coğrafyaya yansıyış biçimi, bölgedeki ve coğrafyadaki kapitalist ülkelere çeşitli fırsatlar tanımaktadır. Bölgede fırsattan yararlanmak isteyen TC ve İran İslam Cumhuriyeti’dir. Irak Körfez Savaşı ile adaylıktan çekilmek zorunda kalmıştır. Alt-emperyal bir dönüşüme uğramak isteyen bu aday ülkelerde “reform” sözcüğünün en çok sözkonusu edilmesinin, bu sürece uygun yasal düzenlemeler yaparak ekonomik-askeri-kültürel-siyasal alanlarda yeniden konumlanmasının altında, bu nesnellik ve mantık yatmaktadır. Kuşkusuz, bu krizli süreci belirleyecek olan, bölgedeki ve coğrafyadaki sosyal ve ulusal kurtuluş savaşımının gücü, stratejisi, örgütlülük düzeyi olacaktır.

“Reform” sürecini bir bütünsellik içerisinde, Norm Kadro Yönetmeliği’ni de bunun bir parçası olarak görmek gerekiyor. Sosyal Güvenlik Yasası, Kamu Görevlileri Sendikası Yasa Tasarısı, Personel Rejimi Yasa Tasarısı, 657 Sayılı Devlet Memurluğu Yasası’ndaki kimi maddelerin değiştirilmesi, Eğitime Katkı Payı Vergisi-yönetmeliği- uygulaması, Yerel Yönetimler Yasası’nda yapılan ve yapılması tasarlanan kimi değişiklikler, Anayasa’da sosyal devletle ilgili hükümlerin değiştirilmesi, Toplam Kalite Standartı Yasası, Norm Kadro Yönetmeliği vb. ile ilgili yasal düzenlemeler ve yasal düzenleme hazırlıkları, saldırıların çok geniş kapsamlı, topyekûn, uzun vadeli, stratejik olduğuna işaret etmektedir. MAİ, MİGA, Tahkim’i de bu bütünsellik içine alabilmeliyiz. Norm Kadro Yönetmeliği’ni saldırıların bütünselliğinden kopardığımızda, darlaşma ve ufuksuzluğa kapı aralayacağını unutmamalıyız.

İmalat sektöründe uygulanan ve yoğun işsizliğe-örgütsüzleştirmeye yolaçan “Toplam Kalite Kontrol Çemberleri” uygulamasının hizmet sektöründe de uygulamaya başlama çalışmalarına dikkat edilmelidir. Saldırılara bir de bu boyutuyla bakmak gerekir. Yine “endüstriyel demokrasi” uygulamalarıyla “iş yerinde yönetime katılma”nın yapmış olduğu tahribata (Yeni Fordist ve Taylorist uygulamalar) dikkat edilmelidir. Bu açıdan Toplam Kalite Standartı Yönetmeliği ile Norm Kadro Yönetmeliği titizlikle incelenmeli, sonuçlar çıkarılıp müdahale noktaları belirlenmeli ve müdahale edilmelidir.

Norm Kadro saldırısı eğitimde özelleştirmenin bir ayağıdır
2. kamu emekçisi: Norm Kadro saldırısı genel saldırıların bir parçası olan eğitimde özelleştirmenin bir ayağıdır. Dengesiz öğretmen dağılımını önlemek, açık olan öğretmen ihtiyacını gidermek, partici yaklaşımlarla yapılan siyasal kadrolaşmayı önlemek vb. gibi gerekçelerle masumane gibi gösterilmeye çalışılan Norm Kadro uygulamasının özü tamamen eğitime yapılan genel saldırıların politik kurnazlıkla uyarlanışıdır.

“Yeni dünya düzeni” adı altındaki emperyalist saldırıların böl-parçala-örgütle-yönet taktiğinin ta kendisidir. Eğitim emekçilerinin iş güvencesini elinden alan, sözleşmeli öğretmen statüsünü getiren, özelleştirmeyi hızlandıran, eğitimcileri birden fazla iş yerinde çalıştırarak verimi düşüren, deneyimli öğretmenleri emekliliğe zorlayan, öğretmenler arasında rekabeti arttırarak birbirine düşüren, ailenin bütünlüğünü parçalayan, nihai olarak ise sendikasızlaştırmayı, örgütsüzleştirmeyi hedefleyen bir uygulamadır.

Kısacası özelleştirme saldırısıyla devletin sırtında bir kambur olan eğitimi sırtından defetmeyi, İMF direktiflerini yerine getirmeyi hedeflemektedir. Bu direktifleri yerine getirirken de emekçileri bölüp parçalayarak ve kendi güdümündeki örgütlülüklerde eriterek yönetmeyi seçmektedir.

Kaba ayrıcalık: Subay, polis ve bürokrat eşleri kapsam dışı!
- Norm Kadro uygulaması asker eşlerini kapsam dışı tutuyor. Bu uygulauma hakkında ne düşünüyorsunuz?

1. kamu emekçisi: Eğitim işçilerinin “ayrıcalıklı” olan bu kesiminin ayrıcalığı iyice perçinlenecek. Bu yeni bir uygulama değil. Subay, astsubay, polis, bürokrat eşlerinin atamaları erkeğin durumuna göre yapılmaktaydı. Erkeğin atandığı yere kadın da zorunlu olarak atanmaktaydı.

Eğer karşı duruş gerçekleştirilmezse, eğitim işçilerinin homojen olmayışları nedeniyle bu uygulama, iç rekabeti derinleştirecek, iç bölünmeyi arttıracaktır. Kendi iç bütünlüğünü sağlayamayan, iç rekabeti aşamayan Kamu işçileri hareketi sürekli bölünme ve zayıflama ile yüzyüze kalır. Bölünmenin panzehiri, sınıf bilincini canlı tutmak ve geliştirmektir. İşçi sınıfının örgütlü ve örgütsüz kesimlerine yönelinirken, hizmet sektöründeki işçilerin işçi sınfının bir bileşeni olduğu, imalat ve hizmet sektörü işçilerinin tek bir konfedarasyonda örgütlenmeleri gerekliliği bilince çıkarılmalı, mevcut dört konfederasyon aşılmalıdır. Bunun yolu da işçi sınıfının siyasal-sendikal birliğinden geçer.

Norm Kadro Yönetmeliği uygulamada bazı kurumları da kapsam dışında tutmaktadır. Hem asker eşlerinin hem de “bazı kurumların” kapsam dışında tutulması, kendi anayasalarında da bulunan “eşitlik ilkesine” de aykırıdır.

2. kamu emekçisi: Evet, Norm Kadro Yönetmeliği asker eşlerini kapsamıyor. Niçin kapsasın ki? Devlet, askerin, polisin devleti olduğunu, bu uygulamaya asker ailelerini tabi tutmayarak bir kez daha kanıtlamıştır.

Eğitim-Sen tutarsızlıkları bir yana bırakmalıdır
- Eğitim-Sen’in Norm Kadro Yönetmeliği uygulamalarına karşı yaptığı eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu saldırı nasıl püskürtülebilir?

1. kamu emekçisi: Bu sorunun yanıtı bir önceki soruya verdiğim yanıtta vardı aslında. Eğitim-Sen’in çıkarmış olduğu “Norm Kadro Yönetmeliği’nin Anormalliği” broşürü (Nisan 2000), bizim karşı çıktığımız şey, bu yönetmeliğin (NKY) arka planındaki ‘asıl niyetler’dir, diye söze başlıyor ve bu niyetler özetleniyor: “Yeni Dünya Düzeni” adıyla bir “özelleştirme” fırtınası estirildi ve bu fırtınanın “yıkıcı etkisi” İMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar aracılığıyla ülkemizde de hissettirilmeye başlandı, deniliyor Eğitim-Sen bu belirlemelerle yarım doğruları dillendirmekte, gerçekliğin kıyısında-köşesinde dolaşmaktadır.

Eğitim-Sen aynen “Katkı Payı”nda olduğu gibi bir tavır sergilerse, Norm Kadro Yönetmeliği de hayat bulur. Eğitim-Sen “Katkı Payı” konusunda üyelerini ikna edememiş, katkı payını toplama ve harcama komisyonlarında şube yöneticileri bile görev almıştır. Uygulamaya karşıyız demenin, somutta karşılığını bulamıyorsa eğer, “bir anlamı” olmasa gerek. Üstelik belirtilen komisyonlarda görev alan üyeleri hakkında da bir yaptırımı olmamış, adeta uygulamaya ‘göz yumulmuştur’. Aynı kaygıları Norm Kadro Yönetmeliği için de taşıyorum. Umarım yanılırım.

Eğitim-Sen mücadele gündemini kendisi belirlemeli, kendi dışından dayatılan gündemlere girmemelidir. Eğitim alanında temel sorunlara yoğunlaşarak çeşitli kampanyalar düzenlenmelidir. 30 kişinin üzerindeki öğrencileri sınıflara almama, ücret karşılığı girilmesi zorunlu ders sayısının dışında derse girmeme, birinci kademedeki sınıf öğretmenlerinin ikinci kademede branş derslerine girmemesi, katkı payı toplamama gibi kampanyalarla bu yönetmeliğin uygulanması engellenebilir. Eğitim sisteminin ‘aşil topuğu’ bu basit gibi görünen noktalardadır. Bu noktalardan hareketle işyerlerinde dinamizm sağlanabilir ve somut kazanımlar elde edilebilinir.

Uzlaşmacı-icazetçi anlayışla bu saldırı geri püskürtülemez
2. kamu emekçisi: Bu saldırı özünde eğitimin özelleştirilmesi, sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme amacıyla yapılan bir saldırı. Saldırı ciddidir. ‘95 yılında çıkarılan bu yönetmelik uygulanmaya çalışılmış, çeşitli kaygılarla daha sonra geri çekilmiştir. Yaklaşık 5 yıllık bir süre geçmesine rağmen eğitim emekçileri bu uygulama konusunda biliçlendirilmemiş, “bekle gör” politikası güdülmüştür. Sendikalara egemen olan reformist-uzlaşmacı anlayış sendikal hareketi dibe vurdurmuştur. 5 yıl bekletilen bu uygulamanın niçin bu süreçte gündeme getirildiği sorusunun cevabını ise devlet vermiştir. Çünkü en örgütsüz, en dağınık, en dibe vurduğu bir süreçtir. Bu süreç devlet tarafından iyi değerlendirilmiştir.

Eğitim-Sen’in fiili-meşru mücadele hattından uzaklaşması, aldığı ‘eylem’ kararlarıyla da kanıtlanmaktadır. Kokart takma, basın açıklaması, parti ziyareti gibi kararlar da göstermiştir ki, sendika bürokrasisi “günah savma” niyetindedir.

Norm Kadro Uygulaması, günübirlik kararlarla eylemsizliği özendiren, devletten beklenti içerisinde olan, uzlaşmacı-icazetci anlayışla geri püskürtülemez. Eğitim-Sen’e hakim olan egemen anlayışların pratiği de göstermiştir ki, fiili-meşru mücadele hattında yürümeden hiçbir saldırı geri püskürtülemez. Eğitimde harç, katkı payı vb. saldırıların geri püskürtülemediği gibi.

Genel Kurul sürecinde olduğumuz şu günlerde, sınıf sendikacılığı perspektifiyle hareket eden tüm devrimci-demokrat eğitim emekçilerinin görevi, işçiye, köylüye, öğrenciye, tutsaklara yönelen saldırıların bir parçası olan eğitimde özelleştirme, sendikasızlaştırma, örgütsüzleştirme saldırılarına karşı, sınıf sendikacılığı perspektifiyle hareket etmelidir. Sınıfa yönelik saldırılara karşı ortak duruşu sergilemek, sendika genel kurullarını, kelle hesaplarıyla, ilkesiz, küçük-burjuva kaygılarla değil; ilkeli, tutarlı, ısrarlı mücadele azmi ve pratiğiyle dönüştürmekten geçer.



İzmir:

Eğitim emekçilerinin “Norm Kadro”
saldırısına karşı eylemi


Sermaye devletinin saldırıları adım adım hız kazanırken, eğitim emekçileri de paylarına düşeni alıyorlar. Öğretmen dağılımını dengelemek, derslerin boş geçmesini önlemek ve partizanca atamalara son vermek amacıyla başlatıldığı söylenen “Norm Kadro” uygulaması, gerçekte eğitim emekçilerine yönelik bir saldırı olmaktan öte bir anlam taşımıyor.

26 Mayıs günü 300 eğitim emekçisi, gerçekleştirdikleri eylemle, “Norm kadro” saldırısına sessiz kalmayacaklarını ortaya koydular. Eğitim-Sen tarafından örgütlenen eylem, Sümerbank önünden Konak Meydanı’na yapılan yürüyüşle başladı. Eğitim-Sen 1 No’lu Şube pankartının taşındığı eylemde, “Gerici-faşist eğitime son!”, “Baskılar, sürgünler bizi yıldıramaz!”, “Sürgün yasası istemiyoruz!”, “Yaşasın çağdaş, demokratik eğitim mücadelemiz!”, “Direne direne kazanacağız!” vb. sloganları atıldı.

Eğitim-Sen İzmir şubeleri adına Eğitim-Sen 5 No’lu Şube Başkanı tarafından bir basın metni okundu. Yukarıdan dayatma ve haksız uygulamalarla sorunların çözülemeyeceği, tersine çoğalacağı; Eğitim-Sen’in her türlü haksız uygulamanın karşısında olacağı; eğitimde kalitenin arttırılması, herkese parasız, çağdaş, bilimsel ve anadilde eğitim verilmesi, karar süreçlerinin demokratikleştirilmesi için mücadele edileceği vurgulandı.

Basın metninin okunmasının ardından eylem bitirildi.

Kızıl Bayrak/İzmir


ARSIV ANA SAYFA