- Kızıl Bayrak'tan
- Sınıf hareketinin güncel sorunları
- İşsizlik sigortası
- İMF memuru hükümet
- KESK
- Kamu emekçilerine ek zam
- "Norm Kadro Yönetmeliği"
- Enerji emekçileri iş bıraktı
- Sermaye medyası
- SASA grevi MHP'li...
- İEP 2. Temsilciler Kurulu
- İEP toplantısında yapılan konuşmalar
- İEP -sonuç ve kararlar-
- "Umut" operasyonu
- Tarıma dönük yıkım saldırısı
- Avrupa Ordusu
- F- Tipi cezaevlerine karşı
- İşkenceci devleti aklama operasyonu
- "Yeni Gündem"
- Bogaziçi Üniversitesi...
- Siyonizmin Lübnan yenilğisi
- Komünist militanlardan
- Nazım Hikmet
- Devrimin şairi
- Umut...
- Ülkeyi emekçiler için cehenneme



 
 
Parti içinde muhalif olarak Nazım:

“Benerci kendini niçin öldürdü?”


Ön açıklama notu: Bu yazıda, eserdeki kişi kodlamalarının çözümü, tarafımdan yapılmış değildir. Gerek Emin Karaca, gerek Yalçın Küçük ve gerekse dönemi anlatan tarihsel belgelerde sözkonusu kodlamaların çözümü yapılmıştır. Bu bakımdan yazı, daha önceden yayınlanmış çözümlerin bir derlemesi niteliğindedir.

Nazım, daha şairliğinin ilk yıllarında sosyalizme gönül vermiş bir ozandır. Fakat onun devrimci kişiliği salt gönül vermekle, siyasal atmosferi uzaktan izlemekle ve durumu estetize ederek aktarmakla sınırlı değildir. Nasıl ki sanatında baş yapıtlar yaratmışsa, siyasal mücadelesinde de kıyıda köşede duran, körü körüne onun bunun ardına takılan sıradan bir parti üyesi olarak kalmamıştır. Parti içinde tartışan, tartıştıran, eleştiren, her zaman devrimci duruşu inşa etme çabasında olan ve kavgayı yönetmeye talip bir devrimci kişilik profili çizmiştir.

Nazım, dönemin sosyalizmi temsil etmek iddiasındaki tek gizli muhalif örgütü TKP’nin bir üyesi/yöneticisidir. Bu konumu, şair kişiliğinin oturduğu döneme denk düşer. Sosyalizm ve bu uğurda verilen mücadele, Nazım’ın kaleminde estetize olmuştur. Nazım’ın eserleri, dönemin devrimci gençlerinin elinde illegal ders notları misyonu yüklenmiştir. Dönemin tüm sosyal sınıflarından birçok genç, “Nazımseverlik”le sosyalizme gönül vermiş, bunların birçoğu mücadelede önemli yerler tutmuştur.

TKP içinde muhalif Nazım
1 Ocak 1925’te İstanbul’da toplanan TKP 2. Kongresi’ne, KUTV (Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi) delegesi olarak katılan Nazım, MK’ya seçilir. Fakat birkaç ay sonra çıkan Takrir-i Sükûn Kanunu, partinin o zamana kadarki legal çalışmasını ortadan kaldırdığı gibi, birçok üyesini de tutuklayarak İstiklal Mahkemeleri’ne çıkarır. TKP henüz yola çıkar çıkmaz yediği bu darbeden sonra, durum değerlendirmesi amacıyla, 1926’da Viyana’da bir konferans toplar. Çeşitli kaynaklara göre, konferansta, Nazım ve partinin Genel Sekreteri Şefik Hüsnü’nün yanında, Baytar Mehmet, Hamdi Şamilof, Faik Usta ve Vedat Nedim Tör bulunmaktadır. İçeriği tam olarak bilinmemekle birlikte, konferansta Nazım, Genel Sekreter Şefik Hüsnü’yü şiddetli eleştirir. Burada, partinin bir an önce kongreye götürülmesi ve MK’nın seçimle belirlenmesi ilkesi karar altına alınır.

1929’a gelindiğinde kongre hala toplanmamıştır. Kongrenin toplanmasından ümidini kesen Nazım ve bir grup TKP’li, alternatif bir oluşum için toplanırlar. Böylece Şefik Hüsnü’ye karşı alternatif TKP’nin ilk adımlarını atmış olurlar. Komintern, Nazım’ın TKP’sine, grubu dağıtması ve olanaklarını Şefik Hüsnü TKP’sine devretmesi talimatını gönderir. Nazım talimata uymaz. Böylece Nazım ve birlikte hareket ettiği yoldaşları, Komintern’in Türkiye seksiyonu olarak tanımladığı Şefik Hüsnü TKP’sinden resmen de atılmış olurlar.

Aynı süreçte Şefik Hüsnü tarafından Nazım’a yönelik karalama yazıları kaleme alınır ve bunlar Komintern’in Türkiye Seksiyonu’nun resmi görüşü olarak Komintern yayınlarında yayınlanır. Bu yazılarda; Nazım’ın başını çektiği hareket, “polis ajanı, Kemalizmin kuklası ve Troçkist muhalefet grubu” olarak suçlanır. Nazım’ın tutuklanıp hapse atılmasını da, “Kemalizm’in Nazım’ı bir komünist önder olarak gösterip, işçileri şaşırtarak, onları polisin denetimine almak amaçlı bir yanıltmaca” olarak ifade ederler.

İşte bu koşullarda Nazım, “Benerci kendini niçin öldürdü?”yü yazar.

“Benerci kendini niçin öldürdü?”
Hikaye, Hindistan’da İngiliz emperyalizmine karşı Komünist Parti saflarında savaşan Benerci isimli bir devrimcinin etrafında döner. Fakat aslolarak, bahsettiğimiz dönemin TKP’sinin kodlanmasıdır.

Benerci, Komünist Parti’nin Kalküta İl Komitesi üyesidir. İl Komitesi’nin gizli bir toplantısı polis tarafından basılır. Yakalanan İl Komitesi üyelerinin altısı tutuklanırken, Benerci, İl Komitesi üyesi olduğu bilindiği halde serbest bırakılır. Arkadaşları Benerci’yi ajan olmakla suçlarlar. Yakın arkadaşlarından Somadeva da böyle düşünmektedir. Benerci moral bozukluğuyla intiharı düşünür. Ara diyaloglarla, Benerci kendilerini ele verenin, tesadüfen tanışıp duygusal ilişkiye girdiği İngiliz kadın olduğunu anlar. Bu sefer hapse atılır, durumu Somadeva’ya anlatınca o da inanır. Benerci artık hapiste bir kahramandır. Ve çıkıp hareketin başına geçmesi beklenmektedir. Fakat bu kez, artık eski niteliklerini kaybettiğini ve bu halde hareketin başına geçerse hareketi geriye çekeceğini düşünerek intihar etmek ister ve eder de.

Kim kimdir?
Hikayede, Benerci “haksız yere ajanlıkla” suçlanmaktadır. Nazım da, Viyana Konferansı’nda alınan, en kısa zamanda Kongre toplanması kararının uygulanmasından umudunu keserek 1929’da alternatif TKP’yi oluşturduğunda, Şefik Hüsnü ve Şefik Hüsnü tarafından partinin tek yetkilisi olarak atanan Hasan Ali Ediz tarafından “haksız yere” Kemalizm’in “ajanı” olarak suçlanır.

Hikayenin ikinci önemli karakteri Somadeva, “uzun zamandır Kalküta’dan uzakta” bulunmaktadır. Kalküta’ya gelmesi, Benerci’nin ajanlıkla suçlanmasından sonradır. Benerji hapistedir. Somadeva, Kalküta’daki “eylemlerin yöneticisi” olarak tasvir edilir. Eylemlerde fırtına gibi esmektedir. Ve Benerci’yi ajanlıkla en çok suçlayan kişi durumuna gelir. Benerci’nin ajan olduğunu kitleye teşhir eder, hücresinin penceresinden bakan Benerci’ye ilk taşı atar ve kitlenin de taşlamasını sağlar.

Somadeva’nın ölümü şöyledir: Somadeva hapse girer. Hapiste vereme yakalanır. Ölecektir. İntihar eder. Yani Somadeva mücadelesinden dolayı hapse düşmüş, bu nedenle sağlığı bozulmuştur. Burada intihar etmek istemesi, aynı zamanda sağlığının bozulmasına neden olan mücadeleyi bırakması demektir.

Nazım alternatif TKP’yi kurduğunda Şefik Hüsnü, “uzun zamandır uzaklarda”, Moskova’da Dış Büro sorumlusu olarak bulunan Hasan Ali Ediz’i tek yetkili olarak Türkiye’ye, “faaliyetin başına” getirir. Hasan Ali Ediz’in, Türkiye’ye geldiğinde ilk icraat olarak, Nazım’ı polis ajanı, Kemalizm’in kuklası olarak TKP kitlesine teşhir eder. Ardından hızlı bir faaliyete girerek, Kızıl İstanbul gazetesini çıkarır. Yaygın propaganda faaliyeti yürütür. 1938’de Ankara Harp Okulu Davası’ndan 15 yıl ağır hapis cezası aldıktan sonra nedamet getirerek, bir daha komünist faaliyet içinde bulunmayacağının garantisini verir. Hapse düşmesi, onun mücadeleden gördüğü zarardır. Mücadeleyi terkeder.

Hikayedeki bir başka karakter, Roy Dranat’tır. Roy Dranat, Benerci’nin eski bir kavga arkadaşıdır.

Roy Dranat, Benerci’yle karşılaşmalarında Benerci’yi tanımlar:

    -Benerci sen
    yüksek dağların çayırlarında biten
    keskin kokulu
    gözalan renkli bir otsun.
    Fakat
    deve-dikeninden
    daha faydasız bir ot.

Ardından, Benerci’nin, kendisinin ajan olmadığını kanıtlama çabalarını Donkişot’un erdemli hayalciliğine benzeterek, O’na öğüt verir:

    Benerci bil ki
    neticeler çıkarmak
    öyle mümkün değil ki...
    Hayat öyle karışık.
    Geç efendim bunları bırak,
    akşamüstü serinlikte teferrüce
    (-gezintiye) çık...

Kitapta, Roy Dranat hakkında bir dipnot vardır: “... Kavgadan ayrıldı. Şimdi ROY DRANAT, İngiliz emperyalizminin emrinde, sakalsız, pelerinsiz ve kılıçsız, rahatını arayan zavallı, mustarip bir faust’tur.

Roy Dranat’ın ölümü şöyledir: Roy Dranat, Benerci’ye ajan olmadığını kanıtlama çabalarını bırakıp, akşamüstleri gezintiye çıkmasını öğütlediği gibi, çıktığı bir akşamüstü gezintisinde soğuk alıp zatürreye yakalanarak ölür. Hastalık, boşvermenin bir sonucudur. Yaşama (mücadeleye) veda etmiştir.

Şevket Süreyya Aydemir, Nazım’ın TKP’den eski bir yoldaşıdır. Daha sonra mücadeleyi bırakarak “Kemalist burjuvazinin emrine girer” ve Kemalizm’in resmi tarih yazıcısı olur. Faust, Goethe’nin ünlü eserinde, ruhunu şeytana satan bir zavallıdır.

Benerci, hikayede her ne kadar TKP içindeki muhalif Nazım olsa da, hikayenin gelişiminde yer yer Benerci’nin içinde bulunduğu durum üzerinden Şefik Hüsnü’ye atıf yapılır.

Yer yer Benerci kendini sorgular. Dışarıdaki hareketin başında olmasının hareketi gerileteceğini, kafasının artık eski elastikiyetinin kalmadığını söyler. İntihar etmelidir. Burada, Benerci’nin intiharı yanlış olarak betimlenmez. Hareketin başında olup onu geriletmektense, kendini öldürmesi ve dolayısıyla hareketin önderliğini yapamayacak oluşu bir erdem olarak gösterilir. Bu erdem, yapıtın bildirisi niteliğindedir.

Şefik Hüsnü, hareketi bir dönem Moskova’dan, bir dönem hapisten yönetmektedir. Konferans’la karar altına alınan Kongre’yi toplamamış, MK’yı seçimle değil, atamayla oluşturmaya devam etmektedir. Şefik Hüsnü’nün Genel Sekreterliği’ndeki TKP gerilemiştir. Benerci için, başta olup hareketi geriletmektense, ölmek yeğdir ve ölmüştür de.

Sonuç olarak
Nazım, ilk bakışta sadece sosyalizmin en duygulu, en coşkulu şairi olarak görülür. Ve sosyalizmi Türkiye’ye en estetize anlatan sanatçıdır. Fakat O’nun asıl özü; kenarda duran, körü körüne onun bunun peşinden giden değil, işin merkezinde duran, örgüt sorunlarıyla ciddiyetle uğraşan, yükü omuzlamak için çaba sarfetmiş bir dava adamı kişiliğine sahip olmasıdır.

Bu çabalarının sonucunda bedel ödemekten kaçınmamış, bedel ödemenin ağırlığı karşısında davaya bağlılığından sapmamış ve zerre kadar yılgınlık yaşamamıştır. Somut olarak yaşadığı parti içi sorunları, olağanüstü yaratıcılığıyla ölümsüz destanlar haline getirecek kadar da mücadeleye karşı duygu yoğunluğu yaşamaktadır. Bu duygu yoğunluğu asıl olarak O’nun yaşamının merkezinde sosyalizm davası olduğunu göstermektedir. O’nu devrimci kimliğinden soyundurarak “sahiplenen” burjuvazinin sahtekarlara en iyi cevap, Nazım’ın eserleridir.

Nazım ve eserleri, Türkiye devrim tarihi, bizim olan tarihimizdir. Ölümünün 37. yılında sosyalizm mücadelesinde, aramızda.

F. Özgür

Kaynakça:
Benerci kendini niçin öldürdü?, Nazım Hikmet, Adam Yayınları, 1991
Nazım Hikmet’in şiirinde gizli tarih, Emin Karaca, Çınar Yayınları, 1995
Aydın Üzerine Tezler, Cilt-5, Yalçın Küçük, Tekin Yayınları, 1989


ARSIV ANA SAYFA