Avrupadaki göçmen işçiler ve sorunları
Emperyalistlerin yalancı cenneti
Avrupada işçi sınıfının kuşaklar boyunca zorlu mücadelelerle elde ettiği hakları parça parça elinden alınmaktadır. Çalışma koşulları her geçen gün kötüleşmekte, sosyal hakları sürekli kısıtlanmaktadır. Göçmen işçiler bu saldırıları en yoğun yaşayan kesimdir. Bir dönem sosyalizmin basıncını dengeleyebilme ihtiyacı ve Avrupa işçi sınıfının dişe diş mücadelesinin sonucu olarak elde edilen tüm kazanımlar neo-liberal saldırılarla yokedilmeye çalışılıyor. Buna karşı direnen Avrupa işçi sınıfı saldırılarla engellenmeye çalışılıyor.
Birkaç yıl önce Paris sokaklarında eylem yapan itfaiyecilere saldıran polis, bir itfaiye erinin kolunu koparmış, onlarcasını yaralamıştı. Yalnızca bu bile burjuvazinin kararlılığını, insan hakları, demokrasi gibi değerleri zerre kadar önemsemediğini gösteriyor. Bir yandan Avrupada bunlar yaşanılırken, diğer yandan bize sermayenin cennet Avrupasının bahçeleri vaatediliyor. Oysa o bahçeler işçi kanıyla sulanan sömürü cehennemine aittir.
ABde artan işsizlik
AB üyesi ülkelerdeki işçi sınıfının yaşadığı en büyük sorun işsizliktir. Toplam işsiz sayısı 15 milyonu aşmaktadır. İşsizliğin sorumlusu olarak da göçmen işçiler gösterilmektedir. Oysa AB ülkelerindeki işsizliğin nedeni kapitalizmin krizi, bu krizi aşmak için uygulanan ve yeniden yapılandırma olarak adlandırılan saldırılardır. Büyük tekeller çıkarına yapılan özelleştirmeler, işyerlerinin kapatılarak daha ucuz işgücü olan alanlara transferi, büyük tekeller karşısında dayanamayıp iflas eden binlerce işyeri ve işçileri başka firmalara köle gibi satan taşeron firmalar vb.dir.
ABde sosyal devlet anlayışının yok oluşu
Geçmişte kazanılan birçok ek ödeme çoktan rafa kaldırılmıştır. 13. aylık olarak verilen ek ödemeyi birçok firma artık vermemekte, ya da düşük bir miktarını ödemekte, geliri az olan işçilere sosyal yardım verilmemekte, işçiler düşük ücretlerle çalışmaya zorlanmaktadır. Özelleştirmeyle devredilen işyerlerindeki önceki sözleşmeler geri çekilerek, işçiler daha geri sözleşmelerle çalışmak zorunda bırakılmaktadır. Yapılan zamlarla hayat giderek pahalılaşmakta, sağlık hizmetlerinde önemli kısıntılara gidilmekte, gençliğin meslek ve eğitimde karşılaştığı zorluklara her gün yenileri eklenmektedir. Aile birleşimi ve oturma hakkına getirilen yeni zorluklar, vatandaşlığa geçişteki yeni engeller, iş bulmada karşılaşılan sıkıntılar ve iş güvenliğinden yoksunluğun yanı sıra seçme ve seçilme hakkına sahip oamama, yaşanan zorlukları göçmen işçiler açısından katmerleştiriyor. Göçmen işçiler Avrupa işçi sınıfı içinde ciddi bir sayıya sahip. Örneğin Almanyada 7,5 milyon göçmen işçi yaşıyor ve bu nüfusun %15i anlamına geliyor.
Örgütsüzleştirme saldırısı
Özelde göçmen işçilerin genelde tüm Avrupa işçi sınıfının karşılaştığı en büyük saldırılardan biri de örgütlülük noktasındadır. Aynı işyerinde birkaç taşeron kuruluş adına çalışan kiralık işçilere farklı ücretler ödenmektedir. Yanı sıra sendikal hakları ellerinden alınmakta, grevler fiilen engellenmekte, işçiler arasında dayanışma kırılmakta, bazı hastalıklardan rapor alanlar derhal işten atılmakta, taşeron firmalar bünyesinde çalıştırdığı işçileri istediği işyerinden alıp daha uzak ve kötü işlerde çalıştırabilmektedir. Sözde iş ve işçi bulma kurumlarının olduğu Avrupa ülkelerinde bu kurumun artık işlevi kalmamış, bu görev adeta taşeron firmalara verilmiştir. Taşeron firmalar hiçbir güvencesi olmayan modern köle pazarlarıdır. Bu da işçiler arasında dayanışma ve örgütlenmeyi güçeştirmektedir.
Tırmanan ırkçılık
Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda, İsviçre, Danimarka gibi Avrupa ülkelerinde işsizliği, sosyal haklardaki kısıtlamayı ve daha birçok hassas konuyu kullanan ırkçılar giderek güçlenmektedir. Toplumda yaşanan bütün hak ihlallerinin sebebini göçmen işçilerin varlığına bağlayarak kamuoyunu manüple eden tekeller, faşist odaklara devlet eliyle yardımlar sunarak saldırılarını devam ettirmektedir. Tırmandırılan ırkçılıkla, aynı azgın sömürüye maruz kalan farklı uluslardan işçiler bölünerek birleşik mücadeleleri engellenmeye çalışılmaktadır.
Sonuç olarak
Son dönem işsizliğin çözümü olarak sunulan AB çözüm olamayacaktır. Halihazırda 15 milyonun üzerinde işsize sahip olan Avrupa emperyalizmi, doğası gereği bu sayıyı sürekli olarak arttırmaya mahkumdur. Özellikle ülkemizdeki gençler üzerinde yaratılan yurtdışında refah içinde çalışma ve yaşama hayalleri yerini haklı ve meşru talepler uğruna mücadele etme bilincine bırakmadığı koşullarda, sadece sermayenin bize oynadığı oyun kolaylaşmış olacaktır. Avrupada yaşayan göçmen işçiler, tıpkı burada olduğu gibi sağlıksız yaşam ve iş koşullarının yanı sıra azgınca sömürülmektedirler. AB ve refah toplumu palavraları, emperyalist tekellerin gelecek umutlarımızı yok etmesinden başka bir şeye yaramazlar.
Gençliğin tek kurtuluş yolu kendi birleşik devrimci eylemliliğindedir. Uğruna mücadele edilmeden, bedel ödenmeden kazanılmış haklar dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Gençlik bu sahte vaatlere aldanmayarak onurlu bir yaşam için mücadeleyi seçmelidir.
|