Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
15 Kasım-15 Aralık '02
Sayı: 55
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  6 Kasım'ın gösterdikleri...
  Gençlik hareketinin gündemi.
  İstanbul'da 6 Kasım protestosu
  Ankara'da 6 Kasım protestosu
  6 Kasım protestoları...
  Savaşa karşı mücadeleyi yükseltelim!
  Floransa'da yüzbinlerce kişi kızıl bayraklar ve savaş karşıtı pankartlarla yürüdü
  Savaş partileri mecliste...
  ABD askeri olmayacağız!
  Savaş ve faiz bütçesi yıkım getirecek!
  Savaş karşıtı eylem ve etkinliklerden...
  Amerikan askeri olmamak, kardeş halkların kanını dökmemek için görev başına!
  Yeni hükümet kuruluyor!
  BDSP'nin Esenyurt mitingi...
  Düzen saldırılarına devam ediyor!
  KTÜ'de ÖTK seçimlerinin gösterdikleri...
  Büyük Zindan Direnişi'nin 3. yılı...
  ÖO direnişçisi Muharrem Kurşun'la konuştuk...
  ÖO direnişçisi Fatime Akalın ile konuştuk...
  Susurluk ve çete devleti
  Çocuk emeği sömürüsü
  "Stalingrad'dan Son Mektuplar"
  Avrupa'daki göçmen işçiler ve sorunları
  Alman Kasım Devrimi yol gösteriyor
  Saraylara savaş, kulübelere barış!
  Okur mektupları



 
 
Ölüm Orucu direnişçisi Fatime Akalın ile konuştuk...

“Hücre saldırısı tüm toplumu hedef alan bir saldırı”

Gelinen aşamada F tipleri ve Ölüm Orucu Direnişi için ne düşünüyorsunuz?

Fatime Akalın: 20 Ekim 2000’de başlayan direnişin 19 Aralık’ta yapılan katliamla bitirilmeye çalışılması ve devrimci tutsakların fiziki olarak F tiplerine götürülmesi süreci yaşandı. Burjuvazi açısından asıl sorun devrimci tutsakları teslim almaktı. Bizim açımızdan ise asıl sorun teslim olmamak, ideolojik-politik ve siyasal kimliğimize sahip çıkmaktı. Direnişe başlarken de bunu böyle koymuştuk zaten. Devrimci kimliğimizi hiçbir koşulda teslim etmeyeceğimizi, son kişi kalana kadar direneceğimizi söylemiştik.

- TV’lerde Ölüm Orucunun bittiğine ve mahkumların sanatsal ürünler vermeye başladıklarına dair görüntüler yayınlanıyor. Siz neler düşünüyorsunuz bu konuda?

Fatime Akalın: Orada gösterilenler daha çok adli ve islami kesimden gelen insanlar için geçerli. Devrimciler hiçbir koşulda onların işliklerinde çalışmayı kabul etmiyor, tredmanlarına uymuyor.

Mesela Kandıra F tipinde siyasi tutsaklardan tredmana uyan insan sayısı 5. Bu da çok önemli, çünkü uyguladığı tecride rağmen 5 kişiyi teslim alabilmesi hiçbir şey ifade etmiyor. Devlet açısından bir zafer yok. Bizim açımızdan mevzi anlamında kayıplarımız var evet, ama direnişin görkemi karşısında siyasal bir zafer de var. Çünkü 3 kişilik, 1 kişilik yerlere bile konsalar, insanlar hala direnmeye devam ediyorlar.

Bugün F tipi cezaevlerinde bir şehit haberi alındığında ya da herhangi bir saldırı olduğunda tutsaklar slogan atıyor, kapılara vuruluyor. Oradaki iletişimi devlet hiçbir şekilde kesebilmiş değil. Benim kardeşim Kandıra F tipinde yattığı için biliyorum. Şehit haberi aldıkları zaman kapıları dövüp slogan atıyorlar. Hangi saat olursa olsun bütün cezaevi inliyor. Bu, devlet açısından siyasal bir yenilginin göstergesidir.

- Mücadele sürecinde gençliğin karşı karşıya kaldığı en önemli sorun nedir sizce?

Fatime Akalın: Yapılmak istenen ve F tipleri ile de başarılmaya çalışılan, işçileri, emekçileri, gençliği toplumsal sorunlardan, kendi sorunlarından yalıtmak. Böylece kimliksiz, kişiliksiz, örgütsüz insan modeli yaratmak. Hücrelerde yalnızlaştırma dediğimiz şey burada şekilleniyor işte. Gençlik açısından da böyle.

Bugün savaş gündemli bir süreç yaşanıyor. Önümüzdeki dönem gençlik savaşa sürülecek, kurban edilecek emperyalistlerin çıkarları uğruna savaşacak ve ölecek. Yaşamın içinde ölüm var, ama kendisi için olmayan bir ölüm olacak bu. İşte asıl sorun burada, yani bizim açımızdan niçin, nasıl yaşadığımız nasıl öldüğümüzün belirleyicisi olacak. Eğer bugün kendimize apolitik bir yaşam biçimi seçersek yarın o emperyalist odaklar için gidip kurban olacağız, öleceğiz. Ama kendimiz için yaşamaya başladığımız andan itibaren de ölebiliriz, evet bu Ölüm Orucunda ölüm olabilir, ya da sokak ortasında bir kurşunlanma olabilir ya da mücadele ederken bir barikatta... Ama yaşadığımız sürece özgür yaşamış olacağız. Gerçekten yaşamış olaca&currn;ız. Yaşamımızın anlamı gerçekten o zaman olacak. Çünkü yaşamın anlamı, nefes alıp vermek, yemek yemek değil. İnsanı insan yapan onun kimliği, düşüncesi, düşünebiliyor olması ve bir belleğe sahip olması.

Gerçek anlamda yaşamanın koşulu, bugün düzene karşı cepheden savaşçı kimliği ile ortaya çıkmakla, örgütlenmekle, kendi geleceğini yaratmakla mümkün.

- Hücre tipi hapishanelerin gençliğin önünde büyük bir engel olarak durduğuna sohbetlerimizden tanık oluyoruz. Sizce de bu gerçekten böyle mi? F tipleri gençliğin bedel ödemesini ağırlaştırdığı oranda onu düzene yakınlaştırabilir mi?

Fatime Akalın: F tipi saldırısı sadece cezaevlerine yönelmiş bir saldırı değildi. Asıl olarak dışarıya yönelmiş bir saldırıydı. Bu saldırının içerisi ile dışarısı arasındaki bağlantının tam anlaşılamadığı koşullarda bu tür kaygılar önplana çıkabilir. Direnişin görkeminin belli bir zamandan sonra gündemden düşmesi/düşürülmesi kitlelerde umutsuzluk ruhhali yaratmış olabilir. Devletin istediği de bu zaten. Toplumsal sorunlardan, mücadeleden uzak duran bir gençlik yaratmak.

Ancak bu umutsuzluğun hızla aşılması gerekiyor. Çünkü devrimcilerin, komünistlerin kendisi umuttur toplumda. En geri insana dahi gittiğinde bu umudu gözlerinde taşımalısın. O sendeki umudu, sendeki o devrim için savaşma azmini ve enerjisini gördüğü koşullarda umudu hissedecektir. Asıl sorun bizim kendi enerjimize güvenmemiz, kendi öz örgütlülüklerimizi yaratmamız ve de umut olduğumuzun bilincinde olmamızdır. Gençliğin bunun farkına varması gerekir. Herşeyden önce gençlik gelecektir, gelecek de sosyalizmdir.