|
Savaşa karşı yükselen bir çığlık:
Stalingraddan Son Mektuplar
Stalingraddan Son Mektuplar kitabı, Nazi Almanyası tarafından Sovyetler Birliğine işgale gönderilmiş askerlerin ölmeden önce yazdıkları son mektuplardan oluşuyor. Bu mektuplar havaalanı Sovyet askerleri tarafından ele geçirilmeden önce kalkan son kargo uçağıyla gelmiş ve Nazi propaganda bakanı Goebbels tarafından el konulmuş. Mektupların yalnızca %2si savaşı ve Nazi politikalarını destekler nitelikte olduğu için hepsi depolara kaldırılmış. Kızıl Ordunun Berline girmesiyle mektuplar açığa çıkmış ve bu derleme kitap oluşturulmuş.
Kitaba dair söylenecek fazla söz yok. Savaş macerasına karşı sade ve sade olduğu ölçüde çarpıcı bir ağıta benziyor. Birkaç paragrafllık alıntı kitabı anlatacaktır:
(...) Bu mektup yalnız kısa değil, sana yazdığım son mektup da. İstesem bile mektup yazmak için artık olanağım olmayacak. Seninle bir daha karşı karşıya gelmek ve düşündüklerimi söylemek de düşünülemez. Ve ne ben, ne de bir mektup bir daha sana seslenemeyeceği için, 26 Aralıktaki sözlerini anımsıyorum: Sen gönüllü asker olacaksın. Barışta sancak altında durmak kolaydır ama savaşta onu yüksekte tutmak zordur. Sen bu sancağa sadık kalacak ve onunla zafere ulaşacaksın. Bu sözcükler senin son yıllardaki genel tutumundan çok daha açık ve anlamlıydı. Sen bu sözleri yeniden anımsamak zorunda kalacaksın, çünkü Almanyadaki her aklıbaşında insanın, bu savaşın çılgınlığını lanetleyeceği gün yaklaşıyor. Ve sen, benimle birlikte galip gelecek olan sancak üzerine sözlerinin ne kadar kof olduğunu da nlayacaksın. Zafer yok bay General, yalnızca düşen sancaklar, şehit olan insanlar var, ve sonunda ne sancaklar ne insanlar kalacak. Stalingrad askeri bir zorunluluk değil, politik bir serüvendir. Ve deneyimi oğlunuz paylaşmıyor bay General. Siz onun yaşam yolunu engellediniz; o, aksi yöndeki ikinci yolu seçecek, cephenin öteki tarafındaki, ama yine yaşama götüren yolu.
Sözlerinizi düşünün, ve her taraf çökünce umarım ki sancağı anımsar ve onun altında durursunuz.
(...) Sözlerime iki misli üzülüyorum, çünkü onlar benim son sözlerim olacak, ve ben bir daha konuşup onları düzeltemeyeceğim, uzlaştıramayacağım. Sen rahipsin baba, ve insan son mektubunda sadece doğru olanları veya doğru olduğuna inandıklarını söyler. Ben Tanrıyı her bomba çukurunda, her yıkılmış evde, her köşede, her arkadaşımda, siperimde yatarken ve gökyüzünde, hep aradım. Kalbim onu çığlıklarla çağırırken o kendini göstermiyordu. Evler yıkılmıştı, arkadaşlar benim kadar korkak veya cesur; yeryüzünde açlık ve cinayet kol geziyor, gökten bombalar ve ateş yağıyordu; sadece Tanrı ortada yoktu.
Hayır baba, Tanrı yok. Gene yazıyorum ve yazdığımın ne denli korkunç ve tarafımdan düzeltilemeyecek bir şey olduğunu da biliyorum. Ve yine bir Tanrı varsa bile, o yalnız sizin orada vardır, sizin kutsal kitaplarınızda ve dualarınızda, rahiplerin ve papazların dindar konuşmalarında, çan seslerinde, buhardan kokularında; ama Stalingradda değil.
Stalingraddan Son Mektuplar, Kıyı Yayınları,
1988 Eylül, Çev: Muammer Sığırcı
|