20 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/45

  Kızıl Bayrak'tan
  Süresiz iş bırakma
eylemi örgütlenmelidir!
  Düzenin çözümsüz denklemleri
Sermaye devletinin kulakları: “Telekulak”!
“Ücretsiz ulaşım hakkı için
mücadeleye!”.
Metal işçileri Netaş grevinin
yıldönümünde MESS önündeydi!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıklarından.
  25 Kasım üzerine konuştuk.
  Sınıf hareketinden…
  Küçükçekmece’de eğitim seminerleri sürüyor
  Yaşasın Karahan Tekstil
direnişimiz!
  TKİP III. Kongresi toplandı!
  III. Parti Kongresi Gündemi
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’de emekçi kadınlar bir adım öne
  “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen”
çıkarken...
  Öğrenci gençlik neoliberal
saldırılara başkaldırdı!
  Pentagon’un savaş baronları namluları yeniden Latin Amerika halklarına çeviriyor...
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 2 - M. Can Yüce.
  Zere’den mektup var!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TUYAB’tan görüş gününde eylem

TUYAB Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde yaşanan baskılara ve tutsak yakınlarının görüş günlerinde karşı karşıya kaldığı keyfi uygulamalara dikkat çekmek amacıyla görüş günü olan 13 Kasım Cuma günü Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi önünde basın açıklaması yaptı.

Açıklamada devletin hapishanelere, toplumun ilerici güçleri olan devrimcilerin iradelerini ele geçirilecek yer olarak baktığını belirten Semina Köz, bunun sonucunda tecrit ve işkencenin de olacağını vurguladı.

Hapishanelerde yaşanan sorunların sadece Bakırköy’de yaşanmadığını, Edirne F Tipi’nde kaloriferlerin yakılmadığını, sıcak suyun hiç akmadığını, devrimci basının tutsaklara verilmeyerek el konulduğunu ve tutsakların tedavilerinin yapılmayarak ölüme terk edildiğini ifade etti.

Köz, Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde yaşanan sorunları maddeler halinde şöyle sıraladı:

1- Gerekli düzenlemeler yapılmadığı için ziyaretçilerin neredeyse gününün tamamı yakınlarıyla görüşebilmek için tükenmektedir.

2- İdarenin gerektiği kadar personel vermemesinden kaynaklı giriş işlemleri çok uzun sürmektedir.

3- Görüşçülerin eşyalarını koymaları için bulunan dolapların çoğu ya kilitlidir ya da anahtar bulunmamaktadır ve bu sorun acil bir şekilde çözülmelidir.

4- Açık ve kapalı görüş saatleri kısa tutularak görüş hakkı gasp edilmektedir.

5- Kapalı görüşlerde hiçbir uyarı yapılmadan telefon kesilerek görüş bitirilmektedir.

6- Tutsak yakınlarının gönderdikleri mektuplar idare tarafından postaya geç verilmektedir. Hatta, bazı mektuplar hiçbir zaman tutsaklara ulaşmamaktadır.

7- Hasta tutsakların hastaneye sevklerinin geç yapılması ve askerlerin muayene esnasında dışarı çıkmaması nedeniyle tedaviler engellenmektedir.

8- Özellikle açık görüşlerde onursuz bir şekilde arama dayatılmaktadır.

Açıklama, mücadele çağrısıyla sona erdi.

 

 

 

Güler Zere’den mektup var!

Adana Balcalı Hastanesi’nde tutulduğu mahkum koğuşundan, dışarıda yürütülen güçlü mücadelenin sonucunda özgürlüğüne kavuşan ve kanser tedavisine İstanbul’da Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde devam eden devrimci tutsak Güler Zere’nin 2 günlüğüne hastane dışına çıkarılmasına izin verildi.

13 Kasım Cuma günü doktorlarının izniyle hastaneden çıkan ve 2 gün boyunca ailesi, dostları ve yoldaşlarıyla vakit geçiren Zere kamuoyuna yeni bir mektupla seslendi.

Güler Zere’nin kaleme aldığı mektubu yayınlıyoruz:

Öncelikle selam ve sevgilerimi gönderiyorum. Biliyorum ki şu anda içinde bulunduğum ruh halim, düşüncelerim merak ediliyor. Doğrusu hala duygularım tek bir tarafa doğru akmıyor. Karışık.

Şimdi dışarıdayım. Yani Özgür. Özgür bir ortamda tedavi edilmeye çalışılıyorum. Bugüne nasıl geldik? Elbette emekle, özveriyle, fedakarlıkla, azimle, “biz”im gücümüzle geldik. Zulmün elinde bırakılmadım. Mücadele dalga dalga yayıldı. İmzadan afişlere, afişlerden oturma eylemlerine kadar büyüdü. Kararlılıkla devam edildi. Öyle ki adımı duymayan neredeyse kimse kalmadı.

Gün oldu soğukta, yağmurda kaldınız, gözaltına alındınız. Bunları duyunca her defasında ben daha çok hayata sarıldım. Yatmaktan utandım. Hani şair demiş ya; “senin karşında ölmekten utanıyorum” öyle bir şey benimki de.

Adeta bir kapıydı zorlanan ve o kapı açıldı. Mücadele zorladı o kapıyı. Mücadele açtı o kapıyı. Bugüne mücadele ile geldik. Ben ne diyeceğimin zorluğunu yaşıyorum aslında. Teşekkür etsem... Bu mücadeleyi başlatan, yükselten, canlarıma, emek verenlere, omuzlayanlara, destek verenlere, basın emekçilerine teşekkür ediyorum.

Geç bırakıldım. Fakat bunun sorumlusu mücadele değil. Aşikar olan düzenin ta kendisidir. Beni ölümün kıyısına getirip öyle bıraktılar. Yaşam hakkım gaspedildi. Dışarıda “ölme hakkı” verildi. Bunu da unutmayacağım. Henüz içeride hasta tutsaklar var. Hala tecrit var. Ki tecritin ta kendisidir ölüm.

Benim bir yanım buruk. Hastalık şu bu değil bu burukluğun sebebi. Sebep tutsak yoldaşlarım, dostlarımdır. Onları çok özlüyorum. Beni teselli eden tek şey ise, ne yapıyorsam onlara yapıyorum. Kimin elini tutuyorsam onların sıcaklığını da parmaklarımın arasına yüklüyorum. Ve yüreğimdeki gücün sebebi onlar, tüm sevdiklerim... Sizleri çok seviyorum...

Sevgi ve saygılarımla

Güler Zere


 

Platform saldırıları kınadı

Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde bulunan Anadolu Haklar Derneği ve Gülsuyu’nda bulunan Gülsuyu Gülensu Haklar Derneği’ne yönelik 9 Kasım Pazartesi akşamı gerçekleştirilen saldırılar Devrimci Demokratik Yapılar Arası Diyalog ve Çözüm Platformu tarafından kınandı.

Tamamen kullanılamaz hale gelmiş olan dernek binasında 13 Kasım günü incelemede bulunan platform bileşenleri yaptıkları açıklamada devrimci ve demokratik yapılar arasında gerçekleşen şiddet eylemlerinin her ne gerekçe ile gerçekleştirilmiş olursa olsun kabul edilemez olduğunu söylediler. Platform adına bir heyetin DTP ile görüştüğünü ve DTP’nin eylemleri sahiplenmediğinin de belirtildiği açıklamada platformun sürecin takipçisi olacağı ifade edildi.