20 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/45

  Kızıl Bayrak'tan
  Süresiz iş bırakma
eylemi örgütlenmelidir!
  Düzenin çözümsüz denklemleri
Sermaye devletinin kulakları: “Telekulak”!
“Ücretsiz ulaşım hakkı için
mücadeleye!”.
Metal işçileri Netaş grevinin
yıldönümünde MESS önündeydi!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıklarından.
  25 Kasım üzerine konuştuk.
  Sınıf hareketinden…
  Küçükçekmece’de eğitim seminerleri sürüyor
  Yaşasın Karahan Tekstil
direnişimiz!
  TKİP III. Kongresi toplandı!
  III. Parti Kongresi Gündemi
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’de emekçi kadınlar bir adım öne
  “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen”
çıkarken...
  Öğrenci gençlik neoliberal
saldırılara başkaldırdı!
  Pentagon’un savaş baronları namluları yeniden Latin Amerika halklarına çeviriyor...
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 2 - M. Can Yüce.
  Zere’den mektup var!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye iktidarının zam yağmuru devam ediyor... 

“Ücretsiz ulaşım hakkı için mücadeleye!”

İstanbul’un trafik çilesine çare olarak sunulan Metrobüs İstanbul Büyükşehir Belediyesi için bir rant kapısı haline geldi. Metrobüsün kullanılmaya başlanmasıyla beraber hayata geçen ulaşım politikaları ile emekçiler metrobüse mecbur bırakılırken, İBB ise bu zorunluluğu kasasını doldurmak için fırsata çevirdi.

Metrobüs hizmetleri 16 Kasım 2009 tarihi itibariyle %33 zamlandı. Metrobüslerde tam bilet 1.5’ten 2 TL’ye, indirimli bilet ise 0.85’ten 1 TL’ye yükseltildi. Yeni zam saldırısıyla beraber aylık mavi akbillerin kontör sayısı 200’den 160’a düştü.

Bugün her ne kadar metrobüse yapılan fahiş zam ön plana çıkmışsa da, son yıllarda hatların yeniden düzenlenmesi ile şekillenen ulaşım güzergahlarına, ücretlendirme tarifesinin her sene İstanbullular’ın hayatını biraz daha zorlaştırması eşlik etti. Bugün metrobüsün hizmete girmesi ile birlikte ara yerleşim birimlerini E-5 üzerinden taşıyan hatlar kısaltılarak Metrobüs hattına entegre edildi. Seferler azaltılarak tüm bu hatların yolcuları metrobüs kullanmak zorunda bırakıldı. İkinci adım ise metrobüse yapılan aktarmaların iptal edilmesi oldu. Böylece yerleşim yerinden otobüse tam ücret ödeyerek metrobüse ulaşan yolcu burada bir kez daha tam ücret ödeme zorunluluğu ile karşı karşıya kaldı.

Aynı yöntem Zeytinburnu-Kabataş tramvay hattı hayata geçtiği dönemde de kullanılmış, hatlar kısaltılarak zam saldırısı devreye sokulmuştu. Sınırsız olan aylık akbil 200 kontör ile sınırlandırılmıştı.

Bu örnekler, yani uzun mesafeli hatların “aktarma” kandırmacasıyla bölünmesi seyahat sürelerinin uzaması ile beraber, kamusal bir hizmet olarak sunulması gereken ulaşım hizmetinin nasıl bir rant kapısı haline geldiğine işaret etti.

Zamlar ile 500 bin TL ek gelir

Metrobüs ulaşım fiyatlarına yapılan zam hakkında yazılı bir açıklama yapan Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME), belediye bütçesine ek gelir kazandırmak için metrobüs fiyatlarını arttırdığını belirtti.

Kaya, metrobüs hatlarıyla günde 1 milyona yakın yolcunun taşındığını belirtirken yapılan zamla birlikte de belediye bütçesine 500 bin TL ek gelir sağlandığını ifade etti. Bütçe açığını elini emekçilerin cebine sokarak kapamak isteyen belediye de doğal olarak bu ek geliri emekçilerin hayatlarını kolaylaştırmak için kullanmayacaktır. Belediyeden, ulaşım hizmetlerini toplumsal bir bakış açısıyla planlamasını bekleyemeyeceğimiz gibi tersine bu paranın kimin kasasına gireceğini sormamız gerekir. İETT 2010 bütçesinin onaylanması ile hayata geçen ulaşım zamları, yine İETT 2010 bütçesinde alınması öngörülen 500 otobüs için kaynak olarak görülüyor. İstanbul’un topografyasıyla uyumlu olmayan ve sürekli arızalanan Hollanda’dan alınan metrobüslerin yarattığı zarar hafızalardaki yerini korurken, İBB yetkilileri alınacak olan otobüslerin görüşmeleri için Adana’da Temsa yetkilileri ile görüştü.

Yapılan zamlar ile emekçilerin cebinden çalınan paralar birilerinin kesesini doldururken alınacak otobüslerin de emekçilerin kullandığı güzergâhlarda kullanılmayacağı aşikârdır.

Bugün çoğunlukla emekçilerin yaşadığı kent merkezinden uzakta kalan bölgelere sunulan ulaşım hizmetleri son derece yetersizdir. Bunun en açık göstergesi, metro ağlarının burjuvazinin yaşam ve ticaret alanlarından geçmesi, külüstüre dönmüş otobüslerin ise emekçi semtlerinde kullanılmasıdır.

Zamlarıyla, ulaşım politikalarıyla sermaye devletinin işçi ve emekçiler için hizmet sunmadığı ortadadır. Onlar kârlarını arttıracak “çözüm” yöntemleriyle ilgilenirler.

Ulaşım hakkı için mücadeleye!

Ulaşımın temel önemde bir kamu hizmet olduğu gerçekse, işçi ve emekçiler için acil istemlerden biri de her türden ulaşım hizmetinin ücretsiz sunulması, bununla beraber nitelikli ve sağlıklı toplu taşıma politikaları hayata geçirilmesi olmalıdır.

İşçi ve emekçiler zaman kaybetmeksizin yaşamlarını çekilmez hale getiren ulaşım zamlarına karşı mücadeleyi yükseltmelidirler.

 

 

1 Mayıs’a 6 ay sonra tutuklama

Son 3 yıldır emekçilerin Taksim’de 1 Mayıs kutlama ısrarına gaz bombaları, coplar ve türlü zor yöntemleriyle yanıt veren sermaye devleti 2009 Taksim 1 Mayısı’ndan 6 ay sonra tutuklama saldırısına girişti.

İstanbul’a Taksim Meydanı’nda yapılması planlanan 1 Mayıs kutlamaları için gelen Hacettepe Üniversitesi araştırma görevlisi Ulaş Derin ve aynı üniversitede öğrenci olan Baran Narin ile Dilay Aydoğan, 1 Mayıs gösterilerine katıldıkları gerekçesiyle 6 ay sonra tutuklanarak cezaevine gönderildiler.

1 Mayıs gününe ilişkin görüntüleri inceleyen Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri Ankara’da 3 kişiyi gözaltına aldı.

İstanbul’da Beyoğlu Adliyesi’ne sevk edilen Derin, Narin ve Aydoğan çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildiler.

Tutuklama saldırısına ise televizyon kanallarından toplanan görüntüler gerekçe gösterildi.


 

 

Engin Çeber’in duruşması görüldü!

8 Ekim 2008 tarihinde Metris Cezaevi’nde maruz kaldığı işkenceler sonucu yaşamını yitiren Engin Çeber’in katillerinin yargılanması için açılan dava devam ediyor. Çeber ile ilgili davanın 8. duruşması 16 Kasım günü Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme, 21 Ocak’a ertelenirken, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar verildi.

Mahkemeye çıkan tanıkların hepsi Engin Çeber’in işkenceyle katledildiğini anlattı.

Karantinada Engin Çeber’le birlikte olan Can Çelebi, Engin Çeber’in kafasının kötü olduğunu, yüzünde morluklar olduğunu ve ayaklarına demir çubukla vurulduğunu ifade etti. Son tanık olan Mustafa Kenan Kutay da Çeber’in saldırıya uğradıktan sonraki halini gördüğünü belirtti.

Savcı tutukluluk halinin devamını isterken, sanık avukatları ise, işkence ile ilgili somut bir belge olmadığını belirterek sanıkların tahliyelerini talep etti..

Mahkemenin ardından avukat Taylan Tanay bilgilendirmede bulundu. Tanay, 8 infaz koruma memuru hakkında görevden çıkarma işlemi yapıldığını, ancak hakkında adam öldürme suçlaması bulunan tutuklu Cezaevi Müdürü Fuat Karaosmanoğlu hakkında sadece “kınama” cezası verildiğini vurguladı.

Mahkeme başladığı sırada Halk Cephesi, işkencecilerin cezalandırılması için bir eylem gerçekleştirdi. Mahkeme sona erene kadar mahkeme önünde beklenilirken, eylemde, “Ferhat’ı vuranlar, Engin’i katledenler cezalandırılsın Adelet istiyoruz / Halk Cephesi” pankartı taşındı.

Basın açıklamasını Halk Cephesi adına Onur Polat okudu.

Polat yaptığı açıklamada, AKP iktidarının Çeber katliamını öncelikle örtbas etmeye çalıştığını, edemeyince “özür diliyorum” açıklaması yaptığını ifade etti.

Kızıl Bayrak / İstanbul