20 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/45

  Kızıl Bayrak'tan
  Süresiz iş bırakma
eylemi örgütlenmelidir!
  Düzenin çözümsüz denklemleri
Sermaye devletinin kulakları: “Telekulak”!
“Ücretsiz ulaşım hakkı için
mücadeleye!”.
Metal işçileri Netaş grevinin
yıldönümünde MESS önündeydi!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıklarından.
  25 Kasım üzerine konuştuk.
  Sınıf hareketinden…
  Küçükçekmece’de eğitim seminerleri sürüyor
  Yaşasın Karahan Tekstil
direnişimiz!
  TKİP III. Kongresi toplandı!
  III. Parti Kongresi Gündemi
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’de emekçi kadınlar bir adım öne
  “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen”
çıkarken...
  Öğrenci gençlik neoliberal
saldırılara başkaldırdı!
  Pentagon’un savaş baronları namluları yeniden Latin Amerika halklarına çeviriyor...
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 2 - M. Can Yüce.
  Zere’den mektup var!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Pentagon’un savaş baronları namluları yeniden Latin Amerika halklarına çeviriyor...

Yaklaşan çatışmanın sonucunu halkların devrimci direnme
kararlılığı belirleyecektir!

Ortadoğu halklarına karşı giriştiği iki vahşi işgalin ABD savaş makinesi için bir bataklığa dönüşmesi, önceki ABD başkanı Bush liderliğindeki neofaşist çetenin Latin Amerika’ya dönük müdahalelerini sınırladı. Bu durum bir tercihten değil fakat zorunluluktan kaynaklıydı. Zira Afganistan, Irak işgalleri, direnişler sayesinde ABD’nin bataklığına dönüştürülmeseydi sıra İran ve Suriye’ye de gelecekti. Halkları köleleştirme seferinde bu iki ülkenin dize getirilmesi, neofaşist çete için öncelikli hedefler arasındaydı…

İlk soluklanmada gözler Güney Amerika’ya çevrildi

Irak’tan çekilmenin tartışılmaya başlandığı dönemde Pentagon’un savaş baronları, gözlerini yeniden Latin Amerika’ya dikme fırsatı buldular. Kıtada yükselen “sol dalga”nın gücüyle yönetime gelen ABD karşıtı hükümetler, uzun süredir Washington’daki savaş kundakçılarının huzurunu kaçırıyordu.

Kıta ülkeleri arasında birlikler oluşturan, ekonomik, siyasi, askeri işbirliğini geliştiren bu ülke liderleri, gerektiğinde ABD’ye kafa tutmaktan da geri durmuyor. ABD’nin geçmişte kıta halklarına karşı işlediği ağır suçları da teşhir eden liderler, emekçi kitlelerden aldıkları desteğe de dayanarak bağımsız yol yürümek için ciddi bir çaba harcıyorlar.

Dünya jandarması ABD’de egemen olan zihniyete göre bu gidişe dur diyebilmek için namluları Latin Amerika halklarına çevirmek gerekiyordu; bu misyonu, ‘değişim’ vaat ederek başkanlığa gelen Barack Obama üstlenmiş bulunuyor.

Savaş üsleri kıta halklarına karşı…

Ekvador’dan kovulunca bu ülkedeki Manta Üssü’nü boşaltmak zorunda kalan Pentagon, Kolombiya’da 5 yeni üs kurmak için harekete geçti. Kolombiya’daki kontra-faşist rejimle anlaşan Barack Obama yönetimi, hızla üs yapımına başladı.

Üslerin kurulmasını “ABD emperyalizminin kıta halklarına karşı savaş ilanı olarak” değerlendiren Venezüella lideri Hugo Chavez ile Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, Kolombiya rejimini şiddetle protesto etmiş, bu tutum bölgedeki diğer ülkelerin liderleri tarafından da desteklenmişti.

ABD ile yapılan anlaşmaya gösterilen sert tepkilerin önünü kesmeye çalışan kontra rejimin şefi Alvaro Uribe, “üslerin komşu ülkelere karşı kurulmadığını, uyuşturucu ticareti ve terörle mücadelenin hedeflendiğini” iddia etti; bu palavra Washington tarafından da desteklendi.

Bu safsatalara elbette inanan olmadı. 28 Ağustos’ta, Kolombiya’daki askeri üsler sorununu görüşmek üzere Arjantin’in Bariloche kentinde toplanan UNASUR üyesi ülke liderleri, yoğun bir tartışmanın ardından ortak bir bildirge yayınladılar. “Güney Amerika’nın bir barış ülkesi olarak kalması gerektiğinin” vurgulandığı bildirgede, “yabancı askeri güçlerin, bölgenin hiçbir ulusunun bütünlüğünü ve egemenliğini tehdit etmemesi gerektiği” ifade edildi.

Bu arada üsleri kıta halkları için büyük bir tehdit olarak değerlendiren Chavez de, hem Venezüella ordusuna hem de halka çağrıda bulunarak savaşa hazır olmalarını istedi. ‘Merhaba Başkan’ programında canlı yayında konuşan Chavez şunları söyledi: “Savaştan korunmanın en iyi yolu ona hazırlanmaktır. O halde temel hedefimize dönük bir gün bile kaybetmeden işe koyulalım, savaşa hazırlanalım, halkımızın savaşa hazırlanmasına yardım edelim çünkü bu hepimizin sorumluluğudur”.

ABD’yi uyaran Chavez, “Amerika Birleşik Devletleri’ne sesleniyorum çünkü efendi ile konuşmaya ihtiyaç var. Yanlışa yönelme başkan Obama ve Kolombiya’yı kullanarak Venezüella’ya karşı saldırı emrini verme. Yanlışa yönelme çünkü her şeye hazırlıklıyız ve hiçbir zaman Yanki kolonisi olmayacağız” diye konuştu.

ABD Hava Kuvvetleri’nin resmi belgesi kirli planların ortaya dökülmesini sağladı

Üslerden bütün kıta halklarına karşı saldırıya geçebilme olanağına kavuşan Pentagon’un savaş baronlarının kirli planları, Kolombiya İstihbarat Servisi’nden (DAS) 3 ajanın yakalanması ile deşifre edildi. Ajanlarla birlikte ele geçirilen belgeler, Küba, Venezüella, Ekvador halkları ve yönetimlerinin öncelikli hedefler olduğunu ortaya koydu. Ajanları yakalayan Venezüellalı yetkililer, her üç ülkeye karşı yapılması planlanan birçok ‘aktif istikrarsızlaştırma ve casusluk operasyonunu’ ortaya çıkardı.

Obama yönetiminin hazırladığı saldırı planının kapsamını, Chavez’in daha önce sözünü ettiği ABD hava kuvvetlerine ait belge ise, tüm yönleriyle gözler önüne serdi.

ABD Hava Kuvvetleri tarafından yayınlanan resmi belge, Kolombiya’daki Palanquero askeri üssünün, Pentagon’a “Güney Amerika’da tam kapsamlı operasyonlar yapma fırsatı” tanıyacağını ortaya koyuyor.

ABD-Kolombiya arasında imzalanan askeri anlaşma ile Amerikan savaş makinesinin yedi askeri üssün kullanımını olanaklı kılıyor. Dahası, Kolombiya topraklarındaki “diğer bütün bölge ve üslere hiçbir kısıtlama olmaksızın girilmesinin ve bu alanların kullanılmasının” da önü açılmış oluyor.

ABD savaş makinesine tanınan ayrıcalık bunlarla sınırlı değil. ABD ‘özel savunma ve güvenlik müteahhitleri’ de dahil olmak üzere Birleşik Devletler askeri ve sivil personeline ülkedeki bütün üslerden -hatta ticari havaalanlarından- askeri operasyonlar için yararlanabilme yetkisi de veriliyor.

Belge, Barack Obama yönetiminin saldırgan niteliğini tüm iğrençliğiyle ortaya koyuyor. Belgede, Pentagon’un hedefleri arasında bölgedeki “Amerika karşıtı ülkeler”den gelebilecek “sürekli tehditler”le mücadele etmek için “sadece Kolombiya”da değil, bütün Güney Amerika’da “tam kapsamlı askeri operasyonların geliştirilmesi”nin gerekliliğine de vurgu yapılıyor…

“Amerika karşıtı ülkeler” tanımının kimleri hedeflediği bir sır değil. Bu listenin başında Küba, Venezüella, Bolivya, Ekvador bulunmaktadır. Demek oluyor ki, Pentagon’daki savaş barolarının namluları, öncelikle bu ülke haklarına çevrilecektir.

Sınıf savaşımları ve ezilen kıta halklarıyla ABD emperyalizmi arasındaki çatışmalar sertleşiyor!

Emperyalist ABD rejiminin Güney Amerika halklarına karşı saldırı hazırlığına başlaması sürpriz değil. Zira kıtayı “arka bahçe” olarak tanımlayan Beyaz Saray’ın akıl hocaları, ABD’nin dünya jandarmalığını sürdürebilmesi için öncelikle Latin Amerika’ya egemen olması gerektiğini savunuyor. ABD ‘ulusal güvenlik’ doktrininin bu tezi temel alması, Pentagon’daki savaş baronlarının “arka bahçe”deki “sol dalga”ya uzun süre seyirci kalmalarının mümkün olmadığına işaret ediyor.

Elbette ABD rejimi Güney Amerika’ya tümüyle ilgisiz değildi. Venezüella’da Hugo Chavez’e karşı fiyaskoyla sonuçlanan darbe girişimi, Honduras’ta Manuel Zelaya’nın faşist askeri darbe ile devrilmesi, Paraguay’da başkan Fernando Lugo’ya karşı tezgahlanan bir askeri darbenin açığa çıkartılması… Tüm bunlar ABD’nin kıtadaki gelişmelere “ilgi”siz kalmadığını ortaya koyuyor.

Buna rağmen son yıllarda “arka bahçe”ye gösterilen “ilgi”nin sınırlı kaldığı da bir gerçek. 20. yüzyılın ikinci yarısında, faşist cuntalar aracılığıyla kıtayı bir kan deryasına çevirenlerin son 10 yılda üç askeri darbe tezgahlamaları, Ortadoğu bataklığında çırpınan savaş baronlarının kıta halklarıyla fazla uğraşamadığının göstergesi sayılıyor.

Açığa çıkarılan ABD Hava Kuvvetleri kaynaklı belge, bu dönemin artık sona erdiğine işaret ediyor. Bu ise, kıtada hem sınıf savaşımlarının hem ezilen kıta halklarıyla ABD emperyalizmi arasındaki çatışmaların önümüzdeki dönemde şiddetleneceğini gösteriyor.

Emekçiler lehine yapılan düzenlemelere bir süredir tahammül etmek zorunda kalan kıtadaki burjuva kesimlerin, ABD’nin bu saldırgan müdahalesini dört gözle beklediklerinden kuşku duyulamaz. Zira tek başlarına kaldıklarında “sol dalga”nın önünü kesme gücünden yoksun olduklarını anlamış bulunuyorlar. Pentagon’un savaş baronlarının aktif desteğini aldıklarında ise, sicili kanlı bu asalak sınıflar, büyük bir olasılıkla daha küstah, daha saldırgan bir tutum içine gireceklerdir.

Keskinleşmesi kaçınılmaz görünen çatışmaların sonucunu, son on yıllarda mücadele deneyimleri iyice zenginleşen kıta işçi ve emekçileriyle ilerici ve devrimci güçlerin direnme gücü ve iradesi belirleyecektir.