20 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/45

  Kızıl Bayrak'tan
  Süresiz iş bırakma
eylemi örgütlenmelidir!
  Düzenin çözümsüz denklemleri
Sermaye devletinin kulakları: “Telekulak”!
“Ücretsiz ulaşım hakkı için
mücadeleye!”.
Metal işçileri Netaş grevinin
yıldönümünde MESS önündeydi!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıklarından.
  25 Kasım üzerine konuştuk.
  Sınıf hareketinden…
  Küçükçekmece’de eğitim seminerleri sürüyor
  Yaşasın Karahan Tekstil
direnişimiz!
  TKİP III. Kongresi toplandı!
  III. Parti Kongresi Gündemi
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’de emekçi kadınlar bir adım öne
  “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen”
çıkarken...
  Öğrenci gençlik neoliberal
saldırılara başkaldırdı!
  Pentagon’un savaş baronları namluları yeniden Latin Amerika halklarına çeviriyor...
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 2 - M. Can Yüce.
  Zere’den mektup var!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

KESK’e bağlı sendikaların yöneticileriyle 25 Kasım grevi üzerine konuştuk...

“25 Kasım’ı ve taleplerimizi
işyerlerinde tartışıyoruz!”

-25 Kasım’da KESK, toplu sözleşme hakkı, insanca bir ücret, krizin faturasını ödememek, demokratik bir çalışma yaşamı için uyarı grevi kararı aldı. Kararın işyerinize yansıması nasıl oldu, işyerinizdeki emekçilerin düşünceleri nelerdir?

Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa: Uzun yıllar sonra 25 Kasım uyarı grevi işyerlerinde kendiliğinden tartışmaların önünü açtı. Uyarı grevi iş bırakma yerine sevk olarak algılanıyordu. Bu eylemin emekçilerin kendi durumlarını değerlendirme olanakları sunduğunu gözlemledim. Birlikte eylemin gerçekleştirilecek olması eylemin daha rahat tartışıldığı ortamları yaratıyor.

BES Adana Şube Başkanı Sinan Tunç: Karar olumlu karşılanmaktadır. Toplu görüşmelerden bir şeyler çıkmayacağı konusunda tüm çalışanlar hemfikir. Ancak yer yer “Ne yaparsak yapalım hükümet gene bildiğini okuyacak” şeklinde bir özgüven yoksunluğu var. Bu ise her sendikanın, örgütlü bulunduğu her işyerinde hemen her çalışanla birebir buluşarak güven vermesiyle, onları motive etmesiyle aşılabilir bir durum.

İşyerlerindeki çalışmalarda herhangi bir çalışanla “ben bu eylemi doğru bulmuyorum veya katılmayacağız, katılmıyoruz” gibi bir yaklaşımla karşılaşmadık.

KEY’ler, ücretlere yapılan 2.5+2.5 sefalet zammına, elektrik zamlarına, katkı paylarına karşı çalışanlarda eyleme dönüştürülebilecek ciddi bir tepki var.

SES Adana Şube Sekreteri Muzaffer Yüksel: İşyerlerinde olumlu bir tablo gözüküyor. Ancak baskılar devam ediyor. Aciller, çocuk ve doğum servisleri çalışacak.

4-B ve C’lilerin kadroya alınması ve halkı katmadığımız sürece başarılı olunacağını düşünmüyorum. Özellikle acillerde katkı payı alınmadığında günlük başvuran hastaların sayısı 1000’leri buluyor.

İstanbul Eğitim-Sen 6 No’lu Şube Örgütlenme Sekreteri Arzu Acar: İşyerimizde, örgütlü ve bilinçli üyelerimiz nezdinde olumlu ve heyecanlı karşılanmakla beraber çalışanların genelinde umutsuz ve kayıtsız bir tutum hakim

BES İsmir Şube Eğitim Sekreteri Mustafa Güven: Bu kararı zaten bekliyorduk. Krizin yansımaları kamu emekçilerinin ücretlerinin diğer halk kesimlerinin yoksullaşmasına paralel olarak temel tüketim maddeleri karşısında erimiştir. Bu nedenle grev yani gerçek anlamıyla bir grev son 2 yıldır gündemimizdeydi. Ancak bizim sorunumuz ne için grev ne için toplu sözleşme istediğimizi kamu emekçilerine ve halka yeterince anlatamamış olmamızdır. Dolayısıyla işyerlerinde sözde bir iş bırakma değil komiteler üzerinden örgütlenen bir grev tartışması heyecanla karşılanıyor. Ancak yukarıda belirttiğim eksiklikler nedeniyle sorunlarla da karşılaşıyoruz. Yani emekçilere hem gerçek anlamda bir grevi anlatıyoruz hem de onlardan grev komitelerinde görev almalarını bekliyoruz.

BES İzmir Şube TİS Hukuk Sekreteri Servet Ertaş: İşyerlerinde emekçiler 8 yıldır toplu görüşmelerde bir şey çıkmadığını gördükleri için grev gibi sonuç alıcı bir eylemi istiyorlar ve bekliyorlardı. Yani üretimden gelen gücün kullanılması, hizmet üretmeme gibi bir silahı tam da böyle bir zamanda kullanmak gerektiği görüşü oluşmuştu. Tabii çok geniş bir yelpazeye sahip bir örgütlenme alanımız bulunmaktadır. Adliyeden Maliyeye, SGK’dan Nüfus’tan Sivil Savunma’ya, Gençlik, Spor ve Gümrük’e kadar birbirinden çok farklı ve geniş bir örgütlenme alanında işyerlerinde çalışma koşulları ve lokal talepler de birbirinden farklıdır. Biz 25 Kasım’da grevli toplu sözleşme talebiyle işyerlerine has lokal sorun ve talepleri birleştirmeyi hedefliyoruz.


-Sendikanın 25 Kasım’ı örgütleme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, 25 Kasım yeterince gündemleştiriliyor mu, ön süreci güçlü örgütleniyor mu?

Güven Boğa: Sendikanın 25 Kasım ile ilgili çalışmaları eksikliklerine rağmen olumlu bir zeminde gidiyor. İşyeri gezileri, ilçe gezileri, bildiri dağıtımı devam eden çalışmalar.

 Sinan Tunç: BES olarak örgütlü bulunduğumuz hemen hemen tüm işyerlerini ziyaret ettik. Hemen her bölümde serviste konuşmalar yaptık. Her masaya bildiriler, açık mektuplar bıraktık. SGK, Vergi Daireleri gibi fazlaca çalışanın olduğu işyerlerinde daha da bir yoğun çaba gerekiyor.

Muzaffer Yüksel: Genel olarak olumlu bakılıyor. Ancak SES’liler çıkarsa diğerleri de ardından gelecek. Hafta sonu yaptığımız eğitim seminerinde 25 Kasım’a yönelik örgütümüzü değerlendirdik. Başarılı olursak sendikamız kazanacak, insanlarla görüşüp ilişkileri geliştirmek ve katılımı arttırma hedefimiz var. Herkesle taleplerimiz ortak ancak sorun alana çıkıp çıkmayacakları. Çabamız bu durumu da ortaklaştırmak.

Arzu Acar: Sendikanın uzun süredir işyerleri ile yaşadığı kopukluktan kaynaklı sorunlar bulunuyor, sendika temsilciliklerinin işlevsizliği ve zayıflığı nedeniyle gündemleştirme çabaları üyelere yeterince ulaşamıyor.

Mustafa Güven: Zaten bizim grevi örgütlememizdeki en büyük engellerden bir tanesi medyanın bunu gündemleştirmemesi. Diğer işçi sendikalarının, kitle örgütlerinin açıklamalarının destekten öteye gitmemesi kamuoyu oluşturmada problem olarak duruyor.

Servet Ertaş: İşyeri toplantıları yapıyoruz. Yönetim kurulumuz haftada birgün olan izinlerini kullanarak ve ekstradan sevk vs. olanaklarını kullanarak işyeri toplantıları yapmaktadır. Büyük kompleks binaya sahip işyerlerimizden Adliye, SGK, Vergi Daireleri gibi işyerlerimizde emekçilerle taleplerimizi ve 25 Kasım’da yapacağımız grevi enine boyuna tartışıyoruz. Hatta pek çok işyerinde grev komiteleri bile kurduk.


-Sürecin güçlü örgütlenmesi için sizce neler yapılması gerekiyor?

Güven Boğa: Sendika yönetim kurulu ve işyeri temsilcilerinin birlikte gerçekleştireceği ve eylem günü sorumluluk alacak arkadaşlardan komiteler oluşturulacak.

Sinan Tunç: Biz BES olarak gündem oluşturduğumuzu düşünüyoruz.

Arzu Acar: Temsilcilikler ve üyeler nezdinde bilgilendirme toplantıları ve sürekli geziler yapılarak üyelere bilgi ve heyecan aşılamak, cesaretlendirmek gerekiyor.

Mustafa Güven: Sürecin güçlü örgütlenmesi için öncelikle bunun gerçek bir kamu emekçisi yani KESK ve Kamu-Sen’in kendi ihtiyaçları için yaptıkları bir eylemden öte tüm kamu emekçilerinin 4/B, 4/C ve taşeron gibi diğer istihdam biçimlerinin de içinde yer aldığı bir kamu emekçisi grevi olarak algılanması gerekmektedir. Eğer KESK çağrılarıyla ve yine yerel platformlar ve demokrasi güçleri bu çalışmaya yapacakları katkıyla bu grevi işsizliğe, yoksulluğa, krize karşı genel bir greve çevrilmesi mümkündür. İşte burada Türk-İş, DİSK vb sendikaların kendi toplu sözleşme dönemini beklemeden 25 Kasım’da grev ilan etmeleri bu grevi tüm emekçi halk açısından kazanımla sonuçlandıracaktır. Şu an işçi sendikalarında son 2 yıldır milyonlarca kişi işsiz kalmasına rağmen böyle bir hareket görmüyoruz. Ama bu demek değildir ki 25 Kasım ve sonrasında işçi sendikaları bu eylemden etkilenmeyecek. Aslında bu grev krizin bedelini ödememek üzere bir genel greve dönüştürülmesi en çok da işçi sınıfının çıkarınadır. Bu koşullarda bunu yapmayan sendikacılar ilerde işçilere ne hesap vereceklerdir merak konusu.

Servet Ertaş: Grevi ve toplu sözleşme talebini işyerlerinde yapılacak geniş katılımlı toplantılar ile emekçilerle birlikte tartışmak onlara grevin amacını, sürecini enine boyuna anlatarak ikna olmalarını ve mücadeleye inanmalarını sağlamak, işyerlerinden grev komiteleri oluşturmak, grev sözcüsü ve gözcüleri belirleyerek grev günü yapılacakları tartışmak. Ayrıca grevden etkilenebilecek halka yönelik aydınlatıcı bilgilendirme yapılmalıdır. Bildiri, broşür vs.


-25 Kasım’ın güçlü örgütlenmesinin koşullarından biri de işyerini harekete geçirebilecek taban örgütlülüklerinin yaratılmasıdır. Bu anlamda sürecin grev ve direniş komiteleri aracılığıyla örgütlenmesi önemli bir ihtiyaç olarak görünüyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz? Sendikanın bu yönlü bir çabası var mı?

Sinan Tunç: Grev ve direniş komitelerine, her ne kadar içimize sinmese de ve katılımlarının sembolik düzeyde kalacağını bilsek de Kamu-Sen’in yöneticilerini veya işyeri temsilcilerini katmak gerekiyor. Aynı zamanda muhasebeciler odası, eczaneler odası, esnaflar odası gibi kurumlarla 25 Kasım’a destek vermeleri, o gün kamu hizmetlerini boykot etmeleri talepleriyle görüşmelerimiz oluyor.

Grev komiteleri kurulmaktadır. Grev önlükleri, alan etkinlikleri (konuşmalar, davul-zurna, şiir vb.) planlanmaktadır.

Muzaffer Yüksel: İşyeri temsilcileri ve yönetim kurulları birer komitedir. Ve aynı zamanda grev sözcüsü olarak da işlev görebilirler. Sorun işyeri temsilcilerinin aktif katılımıdır.

Bu noktada yük işyeri temsilcilerinin üzerinde. Bu bizim 7. grevimiz ve sonuçta alınan cezalar ve bu cezalara karşı kazanımlarımız mevcut.

İnsanların kendi sorunlarına sahip çıkması ve inanmaları gerekiyor. İşyerlerimizde, mahallemizde, evimizde gündemleştirebilirsek başarırız.

Arzu Acar: Sendikanın güçlü olduğu iş yerlerinde bu çabalar kendiliğinden oluşuyor ve komite benzeri çalışma grupları kuruluyor. Ancak çok yetersiz.

Mustafa Güven: Biz zaten işyerlerinde grev komiteleri kuruyoruz. Ve komiteler aracılığıyla greve kadar her türlü çalışmayı yürüteceğiz. Şu an birçok komplesk binada onlarca emekçinin katıldığı grev komiteleri kuruldu. Bunun tüm işyerlerinde üye olan-olmayan veya farklı sendikadan olan. Yani tüm çalışanları kapsayan grev komiteleri kurulmasının gerçek anlamda bir grev için tartışmasız bir çalışma yöntemi olduğunu düşünüyoruz. Komityeler aracılığıyla grev ve toplu sözleşme taleplerimizi tüm işyerlerine ve emekçilere yayabiliriz. Yine onların taleplerini de bu greve katabiliriz.

Servet Ertaş: Grev öncesi, grev günü işyeri kapılarının kapatılarak hizmetin tamamen durdurulması özellikle büyük işyerlerinin önünde grev coşkusunu yaşatmak için davul-zurnalı halay çekilmesi emekçileri psikolojik açıdan grevin havasına sokacaktır. Ardından merkezi yerde yapılacak alan eylemine katılım sağlanmalıdır. Çalışmalarımız bu yöndedir.


-Sürecin güçlü örgütlenebilmesi için kamu emekçilerine ne gibi görevler düşmektedir?

Güven Boğa: Kamu emekçileri 25 Kasım uyarı grevinin başlangıç olduğunu bilmeli, ileriki süreçte tüm saldırılara karşı işçi ve emekçilerin birlikte gerçekleştireceği eylem ve etkinliklere de hazırlanmalı, genel grev çağrıları yapılmalıdır.

 Sinan Tunç: Çalışmak, çalışmak, çalışmak… Ulaşılmayan hiçbir emekçi ve işyeri kalmayacak. Ancak hizmet almaya gelen vatandaşlara 25 Kasım’ı kendi işyerlerinde, evlerinde, kahvelerinde anlatacak, destek vermeye çağıracak, demokratik kurumların çalışmaları da önemli bir katkı sunacağı için bu konu da önemli diye düşünüyorum.

Televizyon-basın ziyaretleri, programlar değerlendirilmeli. Afiş pano, bilboardlar imkanlar ölçüsünde ve zorlanarak değerlendirilmelidir.

Muzaffer Yüksel: Bildiri, bülten dağıtımı ve e-maillerle yerellerdeki değişiklikleri üyelerimize bilgi vererek genel atmosferi değiştirmeye çalışıyoruz.

Arzu Acar: Sorunlarına karşı duyarlı ve mücadeleci olmak.

Mustafa Güven: Bilinçli, örgütlü, devrimci, demokrat kamu emekçileri bu grevin kendilerinin değil tüm kamu emekçilerinin grevi olacağını göz önüne almaları gerekir. Bu nedenle emekçilerin işyerlerinde yaşadıkları somut talepleri üzerinden hiçbir çalışanı dışlamadan şalteri indirmeleri bugün daha mümkündür. Kamu emekçisinin zaten var olduğunu söylediğimiz grev hakkını, sendikalaşma hakkını kullanmadan insanca bir ücret ve insanca bir yaşam için taleplerini kazanmasının mümkün olmadığını görmesi gerekiyor. Ancak birleştikleri takdirde grev haklarını kullanarak kazanacakları şüphesizdir.

Servet Ertaş: 25 Kasım’da hayatı durduracak ve emekçilerin emeğiyle hayatı yaratanlar olduğu herkese gösterecek büyüklükte ve etkide bir grevi örgütlemek hepimizin tarihi görevidir. Bu konuda başta sendika yöneticileri olmak üzere işyeri temsilcilerine ve bilinçli, ileri işçi-emekçiler büyük görev düşmektedir. Halkımızdan, bize destek olmaları anlamında da o gün çocuklarını okula göndermemelerini, hastaneye gitmemelerini ve kamu kurumlarına da gitmemelerini istiyoruz.

Kızıl Bayrak / İzmir

 

 

SES İzmir Şube Örgütlenme Sekreteri Hüseyin Çoban ile 25 Kasım üzerine…

“Taleplerimiz kabul edilmezse
süresiz iş bırakmaları gündeme getirmemiz gerekiyor!”

- 25 Kasım’da KESK, toplu sözleşme hakkı, insanca bir ücret, krizin faturasını ödememek, demokratik bir çalışma yaşamı için uyarı grevi kararı aldı. Bu karardan sonra sendika yönetimi olarak neler yaptınız son bir ayınızı, yaptığınız toplantıları anlatır mısınız?

Hüseyin Çoban: SES İzmir Şube uzun zamandır şube temsilciler kurulunu (ŞTK) toplama sıkıntısı yaşıyordu. Şube temsilcileri, ŞTK’nın karar alma işlevini yerine getirememesinden dolayı ilgisizdi. ŞTK işlemeyince yönetim kurulu da sendikadaki tek karar alan kurul olarak kendini görüyordu. Bu da tabandan kopuk kararlar alınmasına yol açıyordu. Uzun bir süre bu sorunu ortadan kaldırmaya çalıştık. Sonuçta başarılı olduk ve İzmir’de şube temsilciler kurulu karar yeter sayısı ile (15 Ekim ‘09) toplandı. Toplantıda var olan gündemler dışında 25 Kasım grevi ve şube temsilciler kurulu işleyişi hakkında uzun ve sert tartışmalar yaşandı. Sendika binasının bulunduğu işhannını erken kapanması nedeni ile bu toplantıda 3 karar alındı.

SES MTK üyesi seçimi, şube temsilciler kurulu işleyişi ve 25 Kasım grevi… Bu üç konuda her birini ayrı ayrı tartışmak üzere üç ayrı toplantı tarihi kararlaştırıldı. Bu kararlar SES İzmir Şubesi’nde çalışmalarımızı yoğunlaştırmaya olanak tanıdı. Şube temsilciler kurulu toplantısından hemen sonra yapılan ilk yönetim kurulu toplantısında temsilciler kurulu toplantısı gündeme oturdu. Toplantıda alınan kararların yerine getirilmesi konusunda dahi yönetimin isteksiz davrandığı göze çarpıyordu. Tüzük gereği bu kararların yerine getirilmesi gerektiği konusundaki ısrar sonucu, MTK gündemli toplantının aynı hafta içinde (21 Ekim ‘09) yapılmasına, 25 Kasım grevi gündemli toplantıyı Kasım ayının ilk haftası (5 Kasım ‘09) ve şube temsilciler kurulunun işleyişi hakkındaki toplantının 25 Kasım grevinden sonra yapılmasına karar verildi. 5 Kasım ’09 tarihinde şube binasında şube temsilciler kurulu yanı sıra genel üye toplantısı yapıldı. İzmir’de örgütlü olduğumuz metropol merkezinde bulunan tüm işyerlerinden temsilci ve üyeler toplantıya katıldı. Toplantı yine sert tartışmalar içinde geçti.

İşyeri temsilcileri ağırlıklı olarak, hastanelerde taşeron çalışanların bulunduğunu, bu nedenle grevin örgütlenmesinde sıkıntı yaşanacağını, bu sorunu aşmak için SES olarak bir şeyler yapmak gerektiğini dile getirdiler. Birçok temsilci ve üye iş bırakma ve grev yapıldığında KESK İzmir Şubeler Platformu’nun alan eylemi yaptığını, eylemin öğlen saatlerinde yapılmasının sağlık işkolunda bir sıkıntı yarattığını, işyerlerinde eylemlerin kırılması ile sonuçlandığını vb. nedenler ile alan eyleminin olması durumunda saat 16.00’dan sonra başlaması gerektiğini ısrarla belirttiler.

Alan eylemi kararı alınır ise özellikle Tepecik hastaneler bölgesindeki işyerlerinden başlayarak davullu-zurnalı bir yürüyüş yapılmasının son derece olumlu olacağı belirtildi. Grev örgütlenmesi yapılacak ise başta işyerlerinde içinde Türk Sağlık-Sen üyelerinin ve taşeron işçilerin de olacağı bir işyeri komitesinin yanı sıra ilde merkezi bir komitenin oluşturulması gerektiği konusunda ısrarla vurgu yapıldı. Bir an önce vakit kaybetmeksizin işyeri gezilerinin planlanması gerektiği vurgulandı.

Toplantıda DSD grubundan olduklarını bildiğimiz kişiler ısrarla bu eylemin grev olmadığını, iş bırakma olduğunu söylediler. Üyeler ve temsilciler DSD’lilerin yaptığı bu tartışmayı toplantının sabote edilmesi olarak algıladılar. Toplantıda bir hafta sonra bir komite oluşturmak amacı ile tekrar toplanılması kararı alındı. Toplantıda reformist anlayışların 25 Kasım eylemini örgütleme gibi bir kaygıyı taşımadıkları bir kez daha ortaya çıktı. KESK merkezi tarafından karar alındığı için 25 Kasım kerhen gündemleştirilmekte görünüyor.

25 Kasım’ın  örgütlenmesi için işyeri gezilerinin planlanması halihazırda tam olarak yapılamamıştır. Şu ana kadar sadece 4 ilçeye gidildi. Bu gidişler 25 Kasım iş bırakma eyleminin örgütlenmesinden çok ilçelerde yaşanan hukuki sorunların tartışmalarıyla geçti. İlk olarak Bergama Devlet Hastanesi’ni ziyaret ettik, işyeri temsilcisinin işyerinde bir toplantı tertip etmesine zaman yoktu ancak burada öğlen arası başlayan sohbet tarzı toplantı sendika üyelerinin katılımı ile 25 Kasım eyleminin tartışıldığı bir toplantıya dönüştürüldü.  Toplantı yaklaşık 3 saat devam etti.

 

- Sendikanın 25 Kasım’ı örgütleme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, yeterince gündemleştiriliyor mu, ön süreci güçlü örgütleniyor mu?

Hüseyin Çoban: Aslında bunun yanıtı ayrıntılı olarak anlattıklarımda var. Sermayenin işçi ve emekçilere saldırılarının pervasızlaştığı bir dönemde 25 Kasım’da uyarı grevi kararının alınabilmesi kuşkusuz anlamlıdır. Ancak bu eylemin başarısı ön sürecinde yapılan hazırlığa bağlıdır. Anlattığım tablo, en azında şubemiz açısından ifade edecek olursak, ön sürecin güçlü bir hazırlıkla geçirilmediğini ortaya koyuyor. Burada sorun duyarlı birkaç kişinin gündemleştirmesi değil kolektif olarak sürecin örgütlenmesidir. Bütün yol yöntem ve araçları kullanarak eylemin örgütlenebilmesi için yönetimlerin seferber olması gerekiyor. Bu işyeri gezilerinden tartışma toplantılarına, ev ziyaretlerine kadar. 25 Kasım’ı doğru anlatırsanız tartıştırabilirseniz işyerleri gereken karşılığı verecektir.

Kuşkusuz ki bu sadece yönetimlerin işi değil ama öncelikli sorumluluk yönetim kurullarına aittir. İşyerlerinde aktif süreci göğüsleyen üyelerden tabanı harekete geçirecek örgütlenmeler yaratmak lazım. Bunlar grev komiteleridir, direniş komiteleridir. Üye olsun olmasın tüm çalışanları bu eylemin bir parçası yapmak gerekir. Bu da kuşkusuz ki sırf merkezi olarak çıkarılmış bildiri ve afişlerin ulaştırılması ya da eyleme çağrı yapılması ile mümkün değildir. Kaldı ki bu eylemi bir başlangıç saymak lazım. Mücadele tarihimizde sayısız günlük iş bırakmalar, miting, uyarı eylemi vb. örgütlemişiz. Sağlık emekçileri buna yabancı değildir. Bir haftalık iş bırakmalar da örgütlemiştir. Ancak artık taleplerimiz kabul edilmezse süresiz iş bırakmaları gündeme getirmemiz gerekmektedir. Dolayısıyla bugün atacağımız adımı, yapacağımız hazırlığı sadece 25 Kasım için düşünmemeliyiz. Sendikaların işyerleriyle, üyeleriyle yeniden bütünleşmesi gerekir. Burada görev öncü, devrimci, (sendika yöneticisi, temsilci, üye) kamu emekçilerine düşüyor. Hepimize düşüyor.

Sosyalist Kamu Emekçileri