20 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/45

  Kızıl Bayrak'tan
  Süresiz iş bırakma
eylemi örgütlenmelidir!
  Düzenin çözümsüz denklemleri
Sermaye devletinin kulakları: “Telekulak”!
“Ücretsiz ulaşım hakkı için
mücadeleye!”.
Metal işçileri Netaş grevinin
yıldönümünde MESS önündeydi!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıklarından.
  25 Kasım üzerine konuştuk.
  Sınıf hareketinden…
  Küçükçekmece’de eğitim seminerleri sürüyor
  Yaşasın Karahan Tekstil
direnişimiz!
  TKİP III. Kongresi toplandı!
  III. Parti Kongresi Gündemi
  Kapitalist kriz tipleri
- Volkan Yaraşır
  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’de emekçi kadınlar bir adım öne
  “Mühendislik, Mimarlık ve Şehir Planlamada Toplumcu Eksen”
çıkarken...
  Öğrenci gençlik neoliberal
saldırılara başkaldırdı!
  Pentagon’un savaş baronları namluları yeniden Latin Amerika halklarına çeviriyor...
  Ulusal soruna devrimci yaklaşımın paradoksları - 2 - M. Can Yüce.
  Zere’den mektup var!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Temmuz-Ağustos-Eylül resmi işsizlik rakamları açıklandı...

“Herkese iş,
tüm çalışanlara iş güvencesi!”

Resmi rakamlara göre 2009 Ağustos döneminde işsizlik oranı yüzde 13,4 olarak açıklandı. İşsizlik oranı, bu yılın Temmuz döneminde yüzde 12,8 seviyesindeydi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) üçer aylık dönemler itibariyle her ay açıkladığı Hanehalkı İşgücü Araştırması, “Temmuz-Ağustos-Eylül 2009’’ dönemini kapsayan “Ağustos’’ sonuçlarına göre Türkiye genelinde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 927 bin kişi artarak, 3 milyon 429 bin kişiye yükseldi.

İşsizlik oranı 3,2 puanlık artışla yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti. Kentlerde işsizlik oranı 4,3 puanlık artışla yüzde 16,5, kırsalda ise 1,3 puanlık artışla yüzde 7,4 oldu. Resmi işsizlik oranı, bu yılın Temmuz döneminde yüzde 12,8 seviyesindeydi. Buna göre Ağustos döneminde işsizlik oranı, bir önceki resmi olduğu düşünüldüğünde dahi işsizliğin ulaştığı düzeyin korkunç olduğu açıklıkla görülebilir.

İşsizlik sorunu her geçen yıl artarak devam etmektedir. İşsizlik oranındaki bu artış kapitalist büyük işletmelerde taşeronlaştırmanın yaygınlaşmasına yol açmaktadır. İşsizlik, orta ve küçük işletmelerde ise sigortasız çalışma için sermayeye uygun ortam hazırlamaktadır. Bu nedenle kapitalist işletmeler, en ufak bir sorunda işçileri işten atmakta, işçilik maliyetlerini daha da düşürmek için işsizlik silahını en etkili biçimde kullanmaktadırlar.

Asalak patronlar yaygın işsizlikten birçok noktada yararlanmaktadırlar. Bu sayede milyonlarca işçiyi sigortasız çalıştırabilmekteler. Asgari ücretle, hatta asgari ücretin altında işçi çalıştırma fırsatına sahip olabilmekte, iş saatlerini diledikleri gibi uzatabilmektedirler. Kısacası patronlar, yaygın işsizliği işçiye karşı tepe tepe kullanmaktadırlar. İşçilerin örgütsüzlüğü devam ettiği sürece bu devran böyle dönmeye devam edecektir.

Az işçiye çok iş yaptırılması tüm kapitalistlerin ortak tutumudur. Zira artıdeğer sömürüsüyle elde edecekleri kârlarını katlamalarının başka bir yolu bulunmamaktadır. Bundan dolayı kapitalistler, istihdam oranını sürekli olarak düşürmektedirler.

Kapitalizm her yerde işsizlikten beslenir. Bu nedenle kapitalizm, kaynağı olduğu işsizlik sorununu çözmekten özenle kaçınır. İşsizlik sorununu çözmek bir yana, kapitalizm, işsizliği sürekli olarak arttıracak politikalara dört elle sarılır. Bu politikanın yıkıcı sonuçları nedeniyle milyonlarca işçi işini kaybeder. Fiziki ve moral yönden yıpranır ve yozlaşır.

İşsizlik burjuvazinin elinde, işçi sınıfının mücadelesinin önünü kesen, işçileri bölen ve denetim altında tutan bir silahtır. Sermaye sınıfı bu silahtan çıkarları doğrultusunda en iyi bir biçimde yararlanmaya çalışır. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi amacıyla yürütülen her türlü mücadele ve örgütlenme girişimi işten atma tehdidi ile kırılmaya çalışılır. Grev ve direnişleri kırmak için de kapıda hazır bekleyen işsizler ordusundan yararlanılır.

İşsizlik sadece iktisadi bir olgu olarak tanımlanamaz. İşsizlik aynı zamanda, işçi ve emekçilerde derin sosyo psikolojik ve kültürel yaraların açılmasına zemin hazırlar. İşsiz, üretimden kopmuş, koparılmış insan demektir. Kapitalist üretim içinde de olsa işçiler, kendi yaşamlarını disipline ederler. İşsiz, 8-10 saatini çalışarak geçiren işçiden farklı olarak, tamamen boşluktadır. İşçi için üretim sonrasının zaman öldürülen kahvehane vb. yerler, işsizler için sürekli uğranılan mekanlardır. Tam da bu koşullar çürüme ve yozlaşmanın önünü açar. 

Kriz dönemlerinde çığ gibi büyüyen işsiz kitleler oluşur. İşsizler, çaresizlik içinde kahve köşelerinde kumara, fuhuşa itilerek yozlaşma ve çürümenin bataklığına terk edilirler. İşsizlikten dolayı cinnet geçirerek intihar edenlerin, hırsızlık yapanların, psikolojik dengesi bozulanların sayısı bu nedenle sürekli olarak artar.

Sonuç olarak, her koşulda yozlaşma, insani çürüme, işçi ve emekçilerin yerleşik değerlerinden kopuş işsizlik zemininden beslenir. Hatta bir süre sonra, bu eğilimin bizzat kendisi yerleşik değerlerinden biri haline dönüşür ve en uygunsuz para kazanma yolları, en dizginsiz ahlak dışılık kanıksanır hale gelir.

Her türlü kötülüğün kaynağı olan kapitalist düzen yıkılmadığı koşullarda işsizlik sorunu artarak devam eder. İşsizliğin kalıcı ve tam çözümünün biricik yolu, işçi sınıfının devrimci iktidarı olan sosyalizmdedir. Ancak bu genel doğru işsizliği azaltıcı tedbirlerin alınması için, emeğin korunması talepleri çerçevesinde mücadele etmeyi ertelemek gibi yanlış bir anlayışı, asla içermez.

İşsiz kitlelerin işçi sınıfının bir parçası olduğu ve kurtuluşlarının da ortak mücadeleyi gerektirdiği gerçeğinden hareket ederek işsiz kitleleri mücadeleye çekmek sınıf bilinçli öncü işçilerin görevidir “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi” yakıcı talebi, tüm işsizlerin, işçilerin ve emekçilerin birleşik mücadelesini örgütlemek için kararlılıkla yükseltilirse, işsizlik saldırıları top yekun mücadeleyle durdurulabilinir.