21 Eylül 2007 Sayı: 2007/37(37)

  Kızıl Bayrak'tan
   ABD-Türkiye ilişkilerinde “yeni dönem”...
  Anayasa tartışmaları ve liberal sol...
Gül’ün büyük Kürdistan seferi...
Küreselleşen dünya “küreselleşen yoksulluk” demektir...
Cezaevlerinde hak ihlalleri ve keyfi uygulamalar sürüyor…
Temelinde mülk olan adalet kardeşliğe düşman, katillere kalkandır!
  Kamu emekçileri hareketinin sorunları,
imkanlar ve devrimci müdahale ihtiyacı
  İttifak politikasını düşünmek - Haluk Gerger
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Novamed grevi 1. yılında...
  Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Akcan’la TİS süreci üzerine konuştuk...
  DİSK/Emekli-Sen yöneticileriyle kapatma saldırısı üzerine konuştuk...
  Sabra-Şatila katliamının 25. yıldönümü...
  Fransa da saldırgan koroya katıldı!
  Ortadoğu’dan...
  Dünyadan...
  Kavganın sürdüğü her yerde Neruda ve şiiri yaşıyor!
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 8. yılında...
  Partinin düşünen önderleri ve savaşan
neferleri önünde saygıyla eğiliyoruz...
  2. Enternasyonal Gençlik Buluşması başarıyla gerçekleşti...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Partinin düşünen önderleri ve savaşan neferleri önünde saygıyla eğiliyoruz...

Ümit Altıntaş: Partinin sarsılmaz dava adamı


Her dem sevdalı

Ve her an ayaklanmaya hazır

Bir yorulmaz yürekti

Ümit yoldaşın yüreği

Sesinde yıldızlar terleyen

Bir çatal yürek

Zifiri mavi

Gözbebekleri

İki sıcak,

İki güneş damlası

Tanyerinin namlusuna sürülmüş

İki dal mermi...

Genç önderiydi Parti’nin

Kavganın güleç yüzlü militanı

Öfkesi

alnının altında

erimiş metaldan bir okyanustu

ve bir yanardağın derinliklerinden

gelirdi

kahkahaları

Aykırı çiçeklere benzerdi sonra

Kayanın yüzünde açan

İnatçı,

Direngen

Bir top ateş dikeni kimi zaman

Kimi zaman bir tutam çiğdem

Ve en çok da

Bir kızılca karanfildir o şimdi

Zafer çelengini süsleyen

...

Cüret ettik, başardık!

Devrimcilik bir yıkma ve yeniden kurma diyalektiğidir. Biz 1987’de siyasal mücadele alanına çıktık. Yüzümüzü esasta düzene dönmüş olmakla birlikte, duruşumuz küçük-burjuva devrimciliğini aşmaya ve yıkmaya dönüktü. Ona yönelik eleştirimiz, onun tarihsel bir ara dönemin ürünü olarak neden bittiğinin ilanıydı. Yıkıcı bir eleştiri olarak bunun bir değeri vardı; ama partiye kadar daha ileri bir devrimciliğin, sınıf devrimciliğinin üretilebileceği bir iddiaydı, buna dönük bir cüretti.

On yıllık süreç içinde cüret ettik ve başardık. Geldiğimiz yer, yıkmayla yeniden yaratma arasındaki o ilişkinin şimdi yüzünü tümüyle ve gerçek kapsamıyla düzene dönmesi gereken yerdir. Şimdi bütün değerlendirmelerimizdeki düzene dönük yan gerçek maddi temellerine kavuştu ve bundan böyle bunun üzerinden anlam bulacaktır. Buradan bakıldığında, yeni girdiğimiz partili mücadele evresi, düzeni yıkacak maddi güçleri bulmanın, pratiğini gerçekleştirmenin ve önceki deneyimleri de dikkate alarak bu topraklarda sosyalizmi yeniden yapılandırmanın cüretidir.

Partiyi kazandık! Gerçekte geleceğimizi, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken temel bir tarihsel aracı kazandık. Üzerine artık tereddütsüz öleceğimiz bir davayı kazandık. Artık tereddütsüz öleceğiz! Çünkü parti öncesindeki bütün birikim güvenceden yoksundu. Parti inşa süreci hep bir biçimde attığımız adımların sallantılı olduğu, güvenceli olmadığı adımlardı. Şimdi tereddütsüz öleceğiz! Çünkü parti, her ne olursa olsun, bundan sonra bu birikimin yok edilemeyeceğinin maddi bir karşılığıdır.

Partiyi kazandık! Önümüzde sınıfı partiye kazanma, parti ve sınıfa dayanarak devrimi kazanma sorumluluğu var!

Şan olsun partimize, Türkiye Komünist İşçi Partisi’ne!”

Ümit Altıntaş/Tuna

 

Habip Gül: Partinin komünist işçi önderi

Bir civan yiğitti Habip,

Yaşamın alnında uzayan

Kalabalık bir çizgi

Kararlı, derin...

Ve cengaver bir proleter

Köpüğünde

O şarabi düşlerin

Çakır gülüşü

Karakoçan göklerinden damıtılmış

Ferah bir türkü

Öylesine berrak,

Coşkun,

Sevecen...

Ekim’in saçlarında

Kumral bir rüzgardı esen

Munzur eteklerinden


Ve özgürlük

Saf,

Tortusuz...

Parti’nin bayrağında

Dalga dalga büyüyen

Tanıktır hücreler,

İşkence tezgahları

Asla eğilmemişti başı

De ki, çelikten yoğrulmuştu gövdesi

Habip yoldaşın

Atıldı en öne

Duvarlar

Demir kapılar tanık

Kor çelikten bir ırmak gibi aktı

Ateşinde kavganın

İnancın olduğu yerde zulmün hükmü yoktur!”

Ben tercihini yapmış bir işçi sınıfı devrimcisiyim, bir komünistim. Bu kokuşmuş düzen ve çürümüş devlet karşısında mevzilenmiş savaşıyorum. Bizim savaşımımız, bilimsel temellere dayanıyor ve gücünü, tarihsel haklılığını bu bilimsel nesnelliğinden alıyor.”

Benim savunmamda yer alan ve iddianamede de altı çizilmiş olan “ÇÜRÜMÜŞ DÜZENİNİZİ VE KOKUŞMUŞ DEVLETİNİZİ YIKACAĞIZ” cümlesine gelince. Bu cümleyi, benim SOSYALİZM idealimi ve bu düzen karşısında konumlanışımı çok net olarak ifade ettiği için, bilinçlice kullandım. Ben örgütlü bir devrimciyim, bir komünistim. Nasıl ki sınıfsal konumunuz gereği, tarih siz yargıçlara, mesup olduğunuz sermaye sınıfının sömürü, soygun, zulüm ve vahşetine toplum nezdinde ‘meşruluk’ sağlama, işçi sınıfı ve emekçileri cezalar yoluyla yıldırıp boyun eğmeye zorlama görevi yüklemişse; aynı tarih bana da, sınıfsal konumum gereği, sizin de mensubu olduğunuz sermaye sınıfının saltanatını yıkma ve benim sınıfsal çıkar ve özlemlerimi ifade eden ‘SOSYALİZM’i ve ‘KOMÜNİZM’i kurma sorumluluğu yüklemiştir. İşte sizin düzeninizi ve devletinizi yıkmak, bu tarihsel sorumlululuğum çerçevesindedir.

Bugün artık daha güçlüyüz, çünkü özlemlerimizin kurmayı “PARTİMİZİN AYAK SESLERİ DAHA ŞİMDİDEN DUYULUYOR!”

Habip Gül/Tekoşin