21 Eylül 2007 Sayı: 2007/37(37)

  Kızıl Bayrak'tan
   ABD-Türkiye ilişkilerinde “yeni dönem”...
  Anayasa tartışmaları ve liberal sol...
Gül’ün büyük Kürdistan seferi...
Küreselleşen dünya “küreselleşen yoksulluk” demektir...
Cezaevlerinde hak ihlalleri ve keyfi uygulamalar sürüyor…
Temelinde mülk olan adalet kardeşliğe düşman, katillere kalkandır!
  Kamu emekçileri hareketinin sorunları,
imkanlar ve devrimci müdahale ihtiyacı
  İttifak politikasını düşünmek - Haluk Gerger
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  Novamed grevi 1. yılında...
  Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Ali Akcan’la TİS süreci üzerine konuştuk...
  DİSK/Emekli-Sen yöneticileriyle kapatma saldırısı üzerine konuştuk...
  Sabra-Şatila katliamının 25. yıldönümü...
  Fransa da saldırgan koroya katıldı!
  Ortadoğu’dan...
  Dünyadan...
  Kavganın sürdüğü her yerde Neruda ve şiiri yaşıyor!
  Ulucanlar katliamı ve direnişinin 8. yılında...
  Partinin düşünen önderleri ve savaşan
neferleri önünde saygıyla eğiliyoruz...
  2. Enternasyonal Gençlik Buluşması başarıyla gerçekleşti...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cezaevlerinde hak ihlalleri ve keyfi uygulamalar sürüyor…

Devrimci irade teslim alınamaz!

Cezaevlerinde keyfi hak ihlalleri ve baskılar aralıksız bir biçimde devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Adalet Bakanlığı tarafından yayımlanan “Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler” başlıklı genelge cezaevlerinin önemli bir bölümünde uygulanmıyor. Yeni çıkartılan kimi yönetmeliklerle cezaevlerinde bu zamana kadar varolan bir takım haklar da gaspediliyor. Tutuklular lehine birçok yasa hükmünün uygulanması cezaevi idarelerinin keyfi tutumlarınca belirleniyor.

F tiplerinde tecrit saldırısı tüm kapsamı ile sürüyor. Tecrit saldırısının alt ayakları olarak son aylarda öne çıkan sorunların başında, Adalet Bakanlığı’nın genelgesinde kabul edilen “tutsaklar arası 10 saatlik görüşme hakkı”nın ihlali, sağlık problemi yaşayan tutukluların adeta imha edilmesini hedefleyen uygulamalar ve 22 Temmuz seçimlerinin hemen ardından çıkartılan yönetmelikle düzenlenen ziyaret/ziyaretçi sınırlaması geliyor.

Genelgeden bu yana değişen bir şey yok!

Özellikle Tekirdağ 1 ve 2 No’lu F Tipi Cezaevleri’nden yansıyan haberler, 5 saatten 10 saate çıkartılan haftalık görüşme hakkının keyfi olarak uygulanmadığını gösteriyor. Hak ihlallerinin en ağır biçimlerinin keyfi yasaklar, baskı ve şiddetle beraber yaşandığı Tekirdağ’dan İHD’ye gelen çok sayıdaki şikayet mektubunda da ağırlıklı olarak bu sorunun üzerinde duruluyor. 10 saatlik yasal hakka rağmen adli tutsaklara haftada sadece 2 saat görüşme hakkı tanınırken, devrimcilerin 10 saatlik hakkı da gaspedilerek kütüphane ve spor alanlarının birer saatlik kullanımı ile beraber 5 saate indirilmek isteniyor. Yanısıra genelgede tutuklulara tanınan görüşeceği kişileri seçebilme hakkı da cezaevi idaresince keyfi olarak gaspediliyor. Tutuklular cezaevinin belirlediği kişilerle ve oldukça kısa sürelerle görüşebiliyorlar. Halihazırda Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nde ortak alan kullanımı genelgeye rağmen bu güne dek uygulanmamışken, Tekirdağ 2 No’lu da ise 10 saatlik süre cezaevi yönetiminin keyfiyeti ile 5 saate indirilmiş durumda.

Tutuklular tedavi edilmeyerek işkenceye maruz kalıyorlar!

Ciddi sağlık problemleri yaşamalarına rağmen cezaevi idarelerinin ve cezaevi doktorlarının bilinçli tutumları ile hastaneye sevkedilmeyen tutsakların durumu da tecrit koşullarının devrimci tutsakların imhası amacını taşıdığını gösteriyor. Beyin kanaması geçirmesine rağmen zatürre, sinüzit gibi uyduruk teşhislerle hücresine geri gönderilen Nevin Yayla’nın bilincini kaybedene kadar bir sağlık kurumuna götürülmemesi son dönemde yaşanan en çarpıcı örneklerden biri. Hepatit C taşıyıcısı olan Yaşar İnce’nin de hastalığı haftalık kontrol ve tedavi gerektiriyor. Steril koşulları şart kılan bir hastalık olmasına ve beslenmesi için ciddi bir diyetin zorunlu olmasına rağmen İnce hala tecrit koşulları altında tutuluyor.

Her geçen gün baskı ve yasaklar artıyor!

Genelgenin uygulanmamasından ileri gelen keyfiyet ve sağlık sorunu yaşayan tutukluların karşı karşıya kaldığı işkence uygulamaları elbette F tiplerinde süreklileşmiş baskı ve zor ile kolkola yürüyor. Ziyaretlerde ve telefon görüşmelerinde devrimci tutsaklara Türkçe konuşmaları zorunlu kılınıyor. Kürtçe kesinlikle yasak. Tutuklular Türkçe bilmeyen aile bireyleri ile fiili olarak görüştürülmemiş oluyor. Son birkaç ay içerisinde Ermenice de toplumda yaşanan siyasal gelişmeler uyarınca sakıncalı diller arasına katıldı. Bazı cezaevlerine ulaştırılan AGOS gazetesinin Ermenice sayfaları yırtıldıktan sonra tutuklulara veriliyor. Cezaevlerine gönderilen birçok siyasal yayın, yasak olmamalarına rağmen “sakıncalı” görülerek verilmiyor. Mektuplar sıkı kontrolden geçiyor. Cezaevi idaresinin eleştirildiği mektuplar dışarıya gönderilmiyor. Bir cezaevinde dışarıdan gelen mektuplarda sakıncalı görünen ifadeler yer aldığı taktirde tutuklulara tahliye oldukları güne kadar mektup ulaştırılmıyor. Dahası moral veren ifadeler dahi kimi cezaevlerinde sakıncalı olarak kabul ediliyor. Devrimci tutsakların telefon görüşme hakları da çeşitli gerekçelerle fiilen engelleniyor. Örneğin yakın zamanda Edirne F tipinde alınan bir karar doğrultusunda telefon görüşmelerinin haftasonu yapılması yasaklanmış ve salt hafta içi mesai saatinde telefon etme hakkı tanınmıştır. Bu durum, birçok devrimci tutsağın dışarı ile bağlantısını fiilen sınırlıyor.

Cezaevlerindeki baskı ve yasakların bazıları ise son derece mantıksız. İHD’nin yayınladığı 6 aylık hak ihlalleri raporunda da yer verilen kimi yasaklara kısaca göz gezdirildiğinde devletin tek amacının irade savaşını derinleştirmek, devrimci tutsakların kimliklerini ezmek olduğu görülebilir. Örneğin şu an cezaevlerinin bir kısmında siyah üzüm istemek, kırmızı, yeşil, lacivert ve bordo iç çamaşırı giymek, sabun ve deterjanı cam kenarına koymak yasak...

Ziyaretçi sınırlamaları ile tecrit derinleştiriliyor!

Şimdi de ziyaret sınırlaması getirerek devrimci tutsakların dışarı ile kurdukları ilişkiyi sıkı bir denetim altına almayı hedefleyen yönetmelik gündemde. 22 Temmuz seçimlerinden hemen sonra çıkartılan ve burjuva medya tarafından F-tiplerindeki devrimci tutsaklara getireceği sınırlamalardan öte milletvekillerinin politik tutsaklarla görüşmelerini sınırlayan ve koşula bağlayan hükümlerinin öne çıkartıldığı yönetmelik, bugün birçok cezaevinde uygulamaya konuldu. Cezaevlerinden ardarda gelen şikayetler, kamuoyuna “DTP’lilere Öcalan yasağı” olarak yansıtılan yönetmeliğin esasta devrimci tutsakların izolasyonunda yeni ve kapsamlı bir adımı ifade ettiğini gözler önüne serdi.

Yönetmeliğe göre, tutsaklardan on günlük süre içerisinde, tutuklu kalacakları bütün bir dönem boyunca kendilerini ziyaret edecek üç kişinin ismini ve adresini cezaevi müdürlüğüne bildirmeleri isteniyor. Verilen süre içerisinde bildirim yapmayan tutsak görüş hakkını kaybediyor. İsmi bildirilen üç kişi ilgili merciilerce inceleniyor ve sakıncalı bulunmazlarsa bundan sonra söz konusu tutuklu ile ancak belirtilen üç kişi görüşebiliyor. Sakıncalı bulunduğu taktirde ise yerine başka bir isim bildirilmesi için ek bir süre tanınıyor. Yönetmelikte kimin sakıncalı kapsamına girdiği, sakıncalılık/uygun görülmeme durumunu belirleyen kriterlerin ne olduğuna ise yer verilmiyor. Belirtilen üç kişinin daha sonra değiştirilebilmesi için ise ancak ölüm, ağır hastalık gibi koşulların sözkonusu olması ve ispatlanabilir olması şartı aranıyor. Şu ana kadar Tekirdağ 1 ve 2 No’lu, Kandıra F tipinde uygulamaya konulduğu kesin olarak bilinen yönetmelik çerçevesinde tutsakların bildirdikleri kimi isimlerin reddedildiği de gelen haberler arasında. Ayrıca Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nde 10 günlük süre içerisinde birçok tutsağın üç kişilik listelerini yetiştirememeleri ve cezaevi idaresinin de süreyi uzatmaması üzerine birçok devrimci tutsak görüş hakkını kaybetti. Zaten Tekirdağ 1 No’lu F Tipi’nde beşinci üç aylık görüş yasağı devresine henüz geçildi.

Devrimci irade teslim alınamaz!

Bütün bu saldırılar, hak ihlalleri, yasak ve baskıların hepsi devrimci tutsakların iradesini kırmak, onları teslim almak için uygulanan sistemli politikalardır. Bu politikaların uzantısı olarak tutsaklar gerekçesiz hücre cezalarına çarptırılmakta, görüşler sürekli olarak yasaklanmaktadır. Ancak sermaye düzenin sahipleri de çok iyi bilmektedir ki, bu coğrafyanın zindanlarının tarihi teslim olmayanlarla doludur, devrimci tutsakları teslim almaya dönük saldırılar bugüne dek hep devrimci iradenin duvarına çarpmıştır!