30 Mart 2007 Sayı: 2007/12(12)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kontrgerilla katliamının 30. yılında Taksim yasağı kırılmalıdır!..
  Sermaye devleti kendini tahkim ediyor
Düzen siyaseti keskin bir çatışmanın arifesinde!
Dink cinayetinde yeni ipuçları da devlete uzanıyor
Hüsnü Mübarek-Necdet Sezer buluşması...
 Newroz Türkiye’nin dört bir yanında coşkuyla kutlandı...
  Gençlik’ten Newroz kutlamaları...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu 3. hazırlık toplantısı…
  “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu ve İstanbul TMMOB yöneticilerinin tutumu üzerine kamuoyuna zorunlu bir açıklama…
  İddialı, etkili ve başarılı bir kampanya çalışması örneği...
  Gençlik hareketi...
  Birleşmiş Milletler savaş kundakçılarının güdümünde!
  Emperyalist güçler Filistin sorununa
çözüm mü arıyor?
  Sınıf hareketi...
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu,
görev ve sorumlulukları / IV
  Bültenlerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

“GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu ve İstanbul TMMOB yöneticilerinin tutumu üzerine kamuoyuna zorunlu bir açıklama…

Yalan, baskı ve tehditlerle gerçekleri karartmak yerine, gençliğin taleplerine sahip çıkılmalıdır!

Bir seneyi aşkın bir zamandır mühendislik alanında “yetkin mühendislik” tartışmalarında somutlanan mesleki dönüşümler üzerine bir sürü söz söyledik ve söylemeye devam ediyoruz. Somut planda bu dönüşümlerin hem çalışma yaşamı hem de eğitim üzerindeki etkilerini tanımlarken, karşımıza birçok kez TMMOB çıktı. Bu kapsamda belki de en çok eleştirdiğimiz kurum TMMOB oldu. Sempozyum süreci ile başlayan tartışmalarda İstanbul TMMOB yönetiminin aldığı tavır ve izlediği politika ise bugüne kadar yaptığımız eleştirilerin ne kadar haklı olduğunu ortaya koydu.

Son sempozyum tartışmaları üzerinden yaşanan süreç İstanbul TMMOB yönetiminin düştüğü içler acısı durumu gösterdi, yalan, tehdit ve baskı dışında elinde kendini savunabilecek bir şey olmadığını tüm açıklığı ile ortaya koydu. Sempozyum gibi bir tartışma platformundan dahi duyulan derin korku ve bu korkunun ifadesi tutumlar bunun açık göstergeleridir. TMMOB’a bağlı bazı odalar ve özellikle de Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından öğrencilerin oluşturduğu bir tartışma platformuna yönelik kirli karalama kampanyasının, gençlikten, onun inisiyatifinden ve dinamizminden duyulan korku dışında bir anlamı yoktur. Bu tartışmaları bazı TMMOB bürokratlarının tercih ettiği gibi telefonla ve masa başında yapmak yerine demokratik kamuoyu önünde yapmak, gerçekleri tüm açıklığı ile ortaya koymak açısından ertelenemez bir sorumluluktur.

TMMOB kendi mekanizmalarını ve tartışmalarını hiçe sayarak sempozyumu karalamaya çalışıyor!

Sempozyumun başlangıç sürecini ve tartışmalarını anlatmak, TMMOB’un gerçek dışı iddialarına ve demagojilerine yeterli yanıtı oluşturacaktır. Bu nedenle sürecin gelişimini ve bu süreçte TMMOB yönetimi tarafından yapılan müdahaleleri ayrıntılı bir biçimde anlatmak gerektiğini düşünüyoruz.

Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Öğrenci Komisyonu’nun çağrısıyla başlayan sempozyum tartışmaları ilk önce TMMOB bünyesindeki öğrenci komisyonları arasında yapılmış, daha sonra diğer öğrencilere açılmıştı. Bu zaman dilimi içerisinde sempozyum çağrısı önce, daha sonra adı değişen, TMMOB İİÖK’ya (İstanbul İl Öğrenci Koordinasyonu) yapıldı. Mimarlar Odası Öğrenci Komisyonu’nun bu etkinliğin TMMOB Öğrenci’nin (İİÖK) ortak bir çalışması haline getirilmesi doğrultusundaki isteği genel bir kabul görse de, örgütün fiilen dağılması tartışmaların farklı bir biçimde sürmesini zorunlu kıldı.

Sempozyumun örgütlenmesi konusunda fikir birliğine varan beş öğrenci komisyonu bu çalışmayı farklı bir platformda sürdürdü. Daha ilk baştan bu platform herkese açık bir alan olarak tanımlanmıştı. Mimarlar Odası Öğrenci Komisyonu tarafından yapılan çağrıda ve Şubat ayı sonunda kamuoyuna yapılan geniş çağrı ve basın toplantısında, bu tüm açıklığı ile şöyle ifade edilmişti:

“Bizler, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Öğrenci Komisyonu, Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu, Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu, Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu, Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri, Çağdaş Genç Avukatlar, Tıp Öğrencileri Komisyonu olarak, sorunlarımızı kendi öznel durumlarımızı da ortaya koyarak tartışabilmek ve birlikte çözüm üretmek için bir araya geldik. Ortak sorunların birlikte mücadele etmeyi gerektirdiğini düşünüyoruz.

“Çağrımız benzer dönüşümleri yaşayanlara; 4 yıllık lisans eğitimi ve bu dönem içinde yaptığı stajları hiçe sayılan, tüm bu uygulamaların sonucunda işsizlikle karşı karşıya kalacak olan herkesedir! Sorunlarımıza çözüm arayacağımız bir platformu birlikte oluşturmak için, alanlarında benzer dönüşümleri yaşayan herkesi birlikte hareket etmeye, bu yönde yapacağımız “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye” konulu sempozyumu birlikte örgütlemeye çağırıyoruz!” (Sempozyum basın açıklaması, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, 24 Şubat 2007)

Bu çağrı halen geçerliliğini korumakta ve bu basın açıklamasından bu yana onlarca demokratik kişi ve kurum sempozyum çalışmasına katılmaktadır. Bu katılım son bir aylık süreçte artarak devam etmiştir. Bu konuda kimler sempozyuma destek oluyor diye kinayeli bir dille bizimle tartışan İstanbul TMMOB bürokratları kısa bir süre daha beklesinler, sempozyumdan bir hafta önce sempozyumu destekleyen tüm kişi ve kurumların listesi geniş katılımlı bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurulacaktır. Bugün sempozyum çalışmasına karşı geniş bir karalama kampanyası başlatan TMMOB bürokratları, kendi gençlik komisyonlarının sürecin başında tartıştığı ve destekçisi oldukları bir sempozyumu karalamaktadırlar. Mimarlar Odası tarafından çağrısı yapılan, TMMOB İstanbul İKK tarafından onaylanan bir sempozyumun karşısına çıkmaktadırlar.

Temelsiz iddialara karşın gerçekler devrimcidir!

Tartışma ve yalan kampanyası ilk olarak Makine Mühendisleri Odası İstanbul Öğrenci Üye Kurultayında kürsüden sempozyum çağrısının tüm öğrencilere yapılması ile başladı. Forum bölümünde sempozyuma yapılan çağrı ve panel sırasında, sempozyumun da panelistlerinden olan Fuat Ercan’ın sempozyumun önemi ve anlamı üzerine yaptığı kısa konuşma tartışmaların fitilini ateşledi. MMO İstanbul Şubesi Başkan’ı “bizim böyle bir etkinliğimiz yok” dedi ve yaptığı konuşma ile tüm sempozyum bileşenini yalancı ilan etmiş oldu. Böylece sayın başkan, İÖK’nın sempozyumun programını ve afişini TMMOB İKK’ya (İl Koordinasyon Kurulu) ilettiği ve İKK’nın da bunları tartışarak –hatta afişler üzerinden logoların konulması konusunda bir istek bile vardı- karara bağlamış olduğu gerçeğini, bu kendinden emin konuşmayla reddetmiş oldu. Sayın başkan bu tavrıyla yalancı ilan ettiği öğrencilerden sonrasında “özür dileme ihtiyacı” bile hissetmedi.

MMO yönetimi sempozyum bileşenlerine iki sıkıntı iletti. Bunlardan birincisi Toplumcu MMÖ imzası ile yan yana olmak konusundaydı. Bunu ilkesel bir tutum olarak açıklayan yöneticiler, odanın bir kitle örgütü olarak tüm siyasi yaklaşımlara eşit mesafede durması gerektiğini ve buna uygun olarak odanın yalnızca KESK, DİSK, TTB vb. kitle örgütleriyle ortak imza kullandığını söylediler. Ama biz bu “ilkeselliğin”, örneğin 17 Mart’ta Kadıköy Mitingi’ne koşa koşa gidilirken nasıl bir anda değiştiğini de biliyoruz. Demek ki bu sözde ilkesellikte gerçekte bir samimiyet yok. Demek ki kitle örgütü olmayı siyasetin karşısına çıkaran bu tutumun gerisinde de gerçekte kaba bir siyasal tutum var.

Fakat bundan da önemli olan olayın özüdür. Meslek ve alanlardaki dönüşüm bizzat AB ve ABD emperyalizmi eliyle sürdürülen tümüyle siyasi bir saldırıdır. Tümüyle siyasal odaklı ve siyasal nitelikli (üstelik dünya ölçüsünde!) bu saldırıların karşısına toplumsal muhalefetin ve ilerici-devrimci hareketin bütün bir siyasal gücüyle çıkmanın dışında bir yol ve yöntem var mıdır acaba? Bırakın bu saldırıların karşısına çıkmayı, bu kapsamda bir tartışmayı yapmak bile başlı başına siyasal bir zemini ve tutumu gerektirmektedir. Bu noktada imzalar üzerinden yapılan tartışma bir ilkeselliği değil demagojik bir zemini ifade etmektedir. Doğal olarak saldırının gençlik alanındaki muhatapları da ilk elden siyasal çevreler olacaktır. Tüm bunları kaba bir imza fetişizmi üzerinden tartışmıyoruz, biz daha tartışmanın başında imza üzerinden bir farklılığa gidilebileceğini zaten bir uzlaşma zemini olarak önermiştik. Burada belirleyici olan “siyaset” kavramıdır. Zira başvurulan demagojide kullanılan en temel dolgu malzemesi “siyaset” kavramı olmuştur.

İkincisi ise, öğrenci komisyonlarının tek başına hiçbir yere imza atamayacağı yönündeydi. Eğer atılırsa öğrenci komisyonları bir örgütlülük hüviyeti kazanmış olacağından böyle bir birlikteliğin zaten imkânsız olduğu yönünde bilgilendirilmiş olduk. Bu “aydınlanma süreci”nin tam da öğrenci kurultayı sırasında yaşanması ve hemen karşımızda MMO İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu imzalı afişlerin duruyor olması, farklı bir aydınlanmayı da beraberinde getirdi. Yani bahsi geçen kurultay, yönetimin gözünde fiilen öğrenci komisyonuna ait değildi. Daha sonra MMO üzerinden başlayan bir karalama süreci ile karşı karşıya kaldık. Çağrıcı durumdaki TMMOB bileşeni bizzat MMO tarafından aranarak “Toplumcu Mimarlık-Mühendislik Öğrencileri” çalışması üzerinden başlatılan bir tartışma ile provoke edilmeye başlandı. Odalar bizzat Makine Mühendisleri Odası tarafından aranarak, “bu sempozyum bir siyasetin işi, biz imzamızı çekiyoruz, siz de çekin” denilerek, yalanlarla sempozyumun birleşik zemini parçalanmaya çalışıldı.

Tüm tartışma imza üzerinden başladığı için, sempozyum 2. toplantısında imzalar açısından yeni bir düzenlemeye gidilmesi karara bağlandı. İmza sorununu çözmek için düzenleyiciler/çağrıcılar ve destekçiler şeklinde bir ayrım tanımlanması toplantının kararlarından birini oluşturuyordu. Bu tartışmalarda imzaları TMMOB’un yetkin mühendislik cephesi tarafından tehlikeli görülen Toplumcu MMÖ ve + İvme dergisi, sempozyumun birleşikliğine vurgu yaparak, buna zarar gelmemesi için yapılan imza formülasyonuna koşulsuz destek olduklarını ifade etmişlerdir. Bu, üçüncü sempozyum toplantısı karar metninde –bu metin TMMOB İKK’nın elinde mevcuttur- şu şekilde tanımlanmıştır: “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu örgütlenme sürecinde TMMOB İstanbul İKK’nın görüş ve önerileri çerçevesinde düzenleyenler listesindeki çağrıcılar dışındaki tüm kurum isimleri çıkartılmıştır. Sempozyum sürecinde toplantılara katılan ve/veya sempozyuma destek olan tüm kurumlar destekleyen kurum ve kişiler olarak tanımlanmıştır.”

Bunun birlikteliğin korunması için atılmış iyi niyetli bir adım olmasına karşın, yönetimler açısından bu da yeterli görülmedi. 20 Mart günü MO Büyükkent Şubesi’nde sadece sempozyum gündemli bir İKK toplantısı yapıldı. Öğrencilerin de katıldığı toplantıda sorunu çözmek için attığımız tüm adımların en ufak bir karşılık üretmediğini gördük. Bu toplantıda, meselenin hiç de imza sorunu olmadığı, bu tartışmanın aslında sempozyumun engellenmesi için yapılan girişimlerin “ilkesel” hali olduğu gerçeği açığa çıkmış oldu.

TMMOB bürokratları öğrencileri tehditlerle yıldırmaya çalışıyor!

Bu süreç bu tartışmalardan ibaret olsaydı eğer, bir ölçüde anlaşılır kabul edilebilirdi. Ancak gelinen yerde bunun kendisi kabul edilemez bir biçim almış, yalanlar ve tehditler bazı TMMOB bürokratlarının tek yöntemi haline gelmiştir. Tüm bu tartışma sürecinde öğrenciler telefonla aranıp özellikle imzamız üzerinden “bunlar siyasi bir çevre” denilerek sempozyuma karşı kışkırtılmaya çalışıldı. MMO Öğrenci Üye Kurultayı’nda sayın başkan, “sizi kışkırtıyorlar, Yetkin Mühendislik Çin Seddi değil, o kadar korkmayın” dedi ve buna cevabı konuşmasının sonunda gelmeyen alkışlar verdi. Sempozyum bileşeni, oda teknik görevlililerinin üstü kapalı tehditleriyle karşılaştı. Sorunun özü özeti İKK toplantısı sırasında yaşandı; MO Öğrenci Komisyonu’nun iki temsilcisinin bulunduğu sırada biri çıkıp “biz duyduk, Mimarlar da çekilecekmiş” derken, MO öğrenci komisyonu temsilcileri sempozyumun yapılacağını açık bir dille ifade ediyordu.

Nasıl bir işleyiş oluşturulduysa, TMMOB içinde komisyondan önce komisyon kararlarını duyan, oradaki eğilimi bilen kişiler vardı. Sorunu kendi adına kısa yoldan çözen en parlak cevap ise EMO’dan geldi: “Bizim zaten öğrenci komisyonumuz yok!”. Tabii EMO’nun komisyonu yok, onun için hidrojen yakıtlı araba yarışmasına öğrenci komisyonu katılıp bir de gazetelere röportaj veriyor veya Kimya Mühendisleri Odası Öğrenci Komisyonu ile ortak olarak 24–25 Mart’ta YTÜ Oditoryumu’nda “Elektrokimya Günleri” düzenliyor!

Ancak sempozyuma dönük saldırılar istenen sonuçları üretmedi. Son yapılan sempozyum toplantısına ÇMO ve MO öğrenci komisyonu, EMO-Genç’ten öğrenciler, MMO öğrenci üyeleri katıldı, ayrıca Maden Mühendisleri Odası Öğrenci Komisyonu da sürece dahil olduğunu bildirdi.

Tehditler sadece öğrencilere karşı da uygulanmadı. Mimarlar Odası Öğrenci Komisyonu’ndan bir öğrenciye “sizden bunun hesabını soracağız” diyen Makine Mühendisleri Odası bürokratları, Mimarlar Odası için de “siz zaten gidicisiniz, asıl biz mimarlardan hesap soracağız” diyerek anti demokratik ve baskıcı uygulamalarını tehditlerle sürdürmeye devam ettiler.

Yine TMMOB üzerinden ibret verici bir gelişme daha yaşanmıştır. TMMOB’dan yetkili bir kişi –bu ifade YTÜ idaresine aittir- YTÜ’yü arayarak “13-14 Nisan’da yapılacak etkinliğin bizimle alakası yoktur, bu bir siyasetin etkinliğidir” diyebilmiştir. YTÜ kayıtlarına göre başvuran kurumun Mimarlar Odası olduğu belirtilince, bu kez baskı Mimarlar Odası’na yönelmiştir. YTÜ’de geçtiğimiz dönem onlarca öğrenciye soruşturma açmış, öğrencilerin üzerine ÖGB ve polislerle saldırmış bir yönetimin, TMMOB tarafından aranması ve etkinliğin karşısına çıkarılmaya çalışılması, oda bürokratlarının düştüğü ibret verici durumu ortaya koyan bir başka örnek olmuştur.

Elbette bu tehditler öğrenciler üzerinden olmasa da bazı oda beyleri üzerinde bir etki oluşturmuştur. Mimarlar Odası’na uyguladığı baskı Mimarlar Odası’nın süreçten, yani MMO’nun şerrinden kendini sıyırma çabası ile sonuçlandı. Elbette bu çaba tam da oda bürokrasisine yakışır bir tarzda gerçekleşti. Mimarlar Odası yer için YTÜ rektörlüğüne yaptığı talebi iptal etti. Bu iptal, yönetim kurulu sekreterinin, yönetim kurulunun kararını bile beklemeden, soruna ilişkin olarak bizzat kendi ifadesiyle, anti-demokratik bir inisiyatif kullanmasıyla gerçekleştirildi.

Bu süreç içinde yine bir telefon görüşmesinde bizzat oda yöneticileri bir arkadaşımızı “MMO adına temsiliyet yetkisi olmadığı halde oda adına konuşmakla” suçladı ve yine bu arkadaşımızın da sonu hakkında “iyi” dileklerini iletti. Bahsi geçen arkadaşımız yıllardır MMO öğrenci komisyonunda çalışma yürütmektedir. Ancak sempozyum toplantılarına kesinlikle MMO adına katılmamıştır. Hiçbir yerde hiçbir şekilde bu sıfatı kullanmamış, tersine komisyonu temsil etmediğini birkaç kez açık olarak dillendirmiştir. Tersi ispatlanırsa, biz arkadaşımız adına kamuoyu önünde özür dilemeye hazırız. Peki ispatlanamazsa iddia sahipleri ne yapacaklar?

MMO İstanbul Şubesi merkez öğrenci komisyonu bizzat sempozyum bileşeni adına Mimarlar Odası temsilcisi tarafından bilgilendirilmiştir. İÖK’da sürdürülen tartışmalar aynı komisyona, başlangıç aşamasında Makine Mühendisleri Odası Öğrenci Komisyonu temsilcisi tarafından iletilmiştir. MMO öğrenci komisyonun imzası bizzat öğrenci komisyonu başkanının iradesi ile atılmıştır.

İÖK raporları ve İKK kararı ellerindedir. Zahmet edip bakarlarsa göreceklerdir ki, o önemsemedikleri raporlarda öğrencilerin talepleri açıkça ifade edilmiştir. Burada şu farka işaret etmek yararlı olacaktır; TMMOB’un mevcut anlayışına göre öğrencilerin toplantılarının sonucunda rapor (öneri), yöneticilerin/temsilcilerin toplantılarının sonucunda karar çıkar. Yani öğrenciler kararla kısıtlanmış bir denetim süzgecinden geçerler. Kısacası sempozyumun afişleri için öğrencilerin yazdığı sadece rapordur ve İKK’nın denetiminden geçmiştir.

TMMOB’un kendi bileşenine söz hakkı vermesi bir özveri değildir!

Biçimsel olarak tanımlanan sorunların gerisindeki mantığa baktığımız zaman, tümüyle bilinçli bir müdahale ile karşılaşıyoruz. Bize bahşeder gibi “gelin bu sorunu konuşalım” diyerek sözde demokratlık gösterisi yapılmaktadır. Bir TMMOB bileşenine söz hakkı vermek, bir özveri değil, bu örgütün kendisi için de temel bir gerekliliktir. Zira bir meselede isabetli karar almanın en uygun yolu, sorunu muhataplarının önünde ele alıp tartışabilmekten geçmektedir. Ancak bugün TMMOB içinde düşünce hayatı dumura uğratılmıştır; üyeler düşüncelerini ortaya koyduklarında bunların gerekleri yerine getirilmemekte, bürokratik dayatmalarla işler götürülmeye çalışılmaktadır. Demokrasi değil bürokratik gericiliktir egemen olan. Bürokrasi basitçe bir işleyiş sorunu değildir; kapalı kapılar ardında alınan kararlar ve bunun ürettiği sonuçlar olarak tanımlandığında TMMOB’un bugün içine düştüğü durum daha kolay anlaşılır.

Örgütün herhangi bir unsuru kendisi ile ilgili karar süreçlerinde bulunmak zorundadır. Bu bir örgütte açıklığın temel bir gereği olduğu kadar güveninin de temel bir koşuludur. Bu gerçek bugün odalarda kasıtlı olarak göz ardı edilmektedir. “Demokratik merkeziyetçi” olmayı meziyet sayan yönetimler örgütün iç atmosferini bozmaktadır. Son olarak bizim üzerimizden yapılan tartışmalarda gördüğümüz gibi, bu işleyişle birlikte dedikodu siyasetiyle güvensizlik yaygınlaştırılmış, komisyonlar içerisinde ikilikler oluşturulmuştur.

Sempozyum elbette gençliğin iradesi olarak yetkin mühendisliğin tartışılacağı bir kürsü olacaktır. Asıl sorun da bürokratlar açısından budur. Zira yetkin mühendislikle geniş bir rant alanına kavuşma hayalindeki TMMOB bürokratları için gençliğin geleceğine sahip çıkması, çırak/köle mühendis ve mimarlığa karşı çıkması engellenmesi gereken bir tutumdur. Sorunun özünü bu oluşturmaktadır.

Öğrenci komisyonlarına baskı kurmak yerine, TMMOB gençliğin taleplerine sahip çıkmalıdır!

Bütün görüşlerin çağrıldığı, birey hukuku üzerinden yapılan açık toplantılar sempozyumun tek iradesidir. Bu TMMOB yöneticilerine yabancı olabilir ancak biz tüm tartışmalarımızı hiçbir örtü arkasına saklanmadan açıktan yapıyoruz. İnisiyatifimiz ortaya koyduğumuz çaba ve platformda sergilediğimiz samimiyetle belirlenmektedir. Sempozyum sürecinde tabi olduğumuz irade, bu soruna duyarlı tüm çevrelerin iradesidir. Bizim bilmem kaç üyemiz var, istediğimizi yapar istemediğimizi dayatır yaptırmayız diyenler elbette bu işleyişi anlamayacaklardır. Onları dedikodu kulisleri yerine toplantılara katılmaya çağırıyoruz. Gelin, sempozyum hakkındaki tüm düşüncelerinizi herkese açık bir ortamda ortaya koyun!

Bugün öğrenci komisyonlarının hali içler acısıdır. MMO’nun, binlerce öğrenci üyeye, 200’ün üzerinde aktif olması gereken komisyon üyesine (bu sayının nasıl oluştuğu başlı başına bir tartışmadır) sahip olmasına karşın, İstanbul Öğrenci Üye Kurultayı’na katılım 150–200 arasında kalmıştır. Herhangi bir komisyon üniversitelerde sistematik bir çalışmaya sahip değildir. Ancak tüm bunlar yönetimleri zerre kadar rahatsız etmemektedir. Onlar açısından genel kurullarda “bizim öğrenci çalışmamız da var” diyebildikten sonra gerisi hiç önemli değildir. Öğrenci komisyonları sadece “yetkin mühendislik” denildiğinde hatırlanmaktadır. Bu sözün kendisi bile bazı odalarda kırmızı alarm anlamına gelmektedir.

Öğrenci komisyonları öğrencilere bırakılmadığı sürece bu kısır tablo kendini üretmeye devam edecektir. Birçok samimi öğrenci komisyonların bu atıllığı ve yönetimlerin tavrı yüzünden odalardan uzaklaşmaktadır. Tepesindeki karar mekanizmasının çekici ile tehdit edilen öğrencilerin üzerindeki baskı “yetkin mühendislik” saldırısı ile birlikte boyut değiştirmiştir. Ek olarak bazı odalarda öğrencilerle farklı tabiyet ilişkileri de kurulmaktadır. Burs vb. aracılığıyla komisyon üyeleri sahibinin borazanı haline getirilmeye çalışılmaktadır. Güçlü ve kendi kurumsallığını oluşturmuş öğrenci örgütlülükleri yaratmak çok zor değildir. Tersine bunun olanakları düşünülenden de fazladır. Ancak bunun için öğrenci komisyonu öğrenci gündemlerinin tartışıldığı alanlar haline dönüştürülmelidir. Bürokrasiye teslim edilmiş işleyiş mekanizmaları dağıtılmalı, komisyonlarda açık bir işleyiş hakım kılınmalıdır. Bu oda yönetimlerinin tavrına rağmen başarılamaz bir şey değildir. Birçok eksikleri olsa da, bunun örnekleri vardır.

Bunun için tüm tartışmalar açıktan yürütülebilmelidir. TMMOB’un böyle bir açıklıktan yitireceği hiçbir şey yoktur. Tersine, sorunları tabanın gücü ve desteğini arkasına alarak en kolay biçimde aşmak için ilk elden yapılması gereken budur. Elbette bunu koltuk ve rant derdindeki TMMOB bürokratları yapmayacaktır, yapacak olan irade tabandadır, bunu ancak TMMOB’a sahip çıkan mühendisler, mimarlar ve öğrenciler başarabilirler.

Sempozyum hiç kimsenin değil, geleceğine sahip çıkan tüm öğrencilerindir!

Demokrasi konusunda mangalda kül bırakmayanlar, iş pratikte bunu uygulamaya, politik nitelikteki görüş ayrılıklarına geldiğinde yön değiştirmektedir. Sempozyum bu noktada kendine biçtiğinden farklı bir amaca daha hizmet etmiş, bazı oda yöneticilerinin gerçek konumlarını ve tutumlarını açığa çıkartmıştır. Yaşananlar bunu açıkça ortaya koymaktadır. Ortada tüm kamuoyuna açık bir platform varken, tartışmalar bazı yöneticiler tarafından karalama kampanyaları eşliğinde yürütülmekte, bu da onların gerçek yüzlerini ortaya sermektedir.

Tekrar ediyoruz, sempozyum toplantıları herkese açıktır, isteyen gelir konuşur, fikir beyan eder. Bu gerçeğe karşın sempozyumun, öğrenciler arasında “TMMÖ”, mühendisler arasında da “İvmeciler” tarafından örgütlendiği propagandası sürdürülmektedir. Kasıtlı olarak yalan söylenmektedir. Ancak sempozyumun örgütleniş biçimi bu yalanı boşa çıkarmıştır. Bizim üzerimizden yapılan tartışmalarla esas hedeflenen, oluşturulan birlikteliktir. Bu birlikteliği dağıtmaya dönük tüm girişimler, “yetkin mühendisler” cephesinden ve onların genç veliahtlarından gelmektedir. Odaları şirketlere çevirmeye çalışan zihniyetin bir ürünü olan bu saldırıların azmettiricilerine ve tetikçilerine en güzel cevap yine sempozyum bileşenleri tarafından verilmektedir:

“GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu 13-14 Nisan’da YTÜ Oditoryumu’nda gerçekleştirilecektir. Çalışmaları başlamış ve anlamlı bir katılımla sürdürülen sempozyum toplantılarında sempozyumun başarılı bir biçimde ve mümkün olan geniş katılımla örgütlenmesi için etkin bir çaba ortaya konulmaktadır. Sempozyumun örgütlenme süreci halen kişi ve kurumların aktif katılımına açık bir biçimde sürdürülmektedir.” (GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu 3. hazırlık toplantısı karar bildirgesinden...)

Kendi karar mekanizmalarını mutlaklaştırarak karşımıza çıkanlar bu süreç içerisinde yine aynı karar organlarının aldığı kararları tanımayarak bir anda bunları işlevsiz kılmışlardır. İKK’da alınan kararlar tanınmamış, kendi tartışmaları yok sayılmıştır. Suçu imzalara atanlar, öğrencilerin tartışmalarına ne kadar değer verdiklerini göstermişlerdir. Bu kişiler ellerinde hem İKK kararı hem de İÖK raporu olmasına rağmen çirkin dedikodular üretmiş, karşımıza kocaman bürokrasi duvarları örmüşlerdir. Bu hiç de sempozyum üzerinden ortaya çıkan bir eğilimin yansıması değil, oda bürokratlarının sorunları çözme üslubudur.

Ancak bu kez yalanlar ortadadır. Tüm süreç açıktan yürütülmüştür. Tüm tartışmalar olabilecek en açık biçimde yapılmıştır. Bu, TMMOB’a değil ama bazı reformist unsurların algılarına büyük gelen bir işleyiş olabilir; ama bileşen içinde hiç kimse, bu demokratik işleyişten bugüne kadar şikâyetçi olmamıştır. Zira yine “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” sempozyumu 3. hazırlık toplantısı karar bildirgesinde bu, açık ve net olarak bir kez daha ifade edilmektedir:

“… Hazırlık toplantıları haftalık olarak sürmektedir. Bu toplantılar her kişi ve kurumun sempozyumun örgütlenme sürecinde belirleyici olabileceği bir biçimde, demokratik tartışma toplantıları olarak sürmektedir. Bugüne kadar alınan tüm kararlar bu demokratik katılımın esas alındığı toplantılarda alınmıştır. Bugünden sonra da kamuoyuna deklare edilecek olan toplantılar, sempozyumun örgütlenme sürecine dair her tür tartışmaya ve katılıma açık bir biçimde sürdürülecektir. Sempozyum hazırlık toplantılarına, duyarlı tüm kişi ve kurumların katkı sunması, mesleki dönüşümler üzerine tartışmalarda daha geniş bir çevrenin düşünceleri ve eğilimlerini toplantılara ve sempozyuma taşıması, sempozyumun en geniş katılımla ve demokratik bir biçimde örgütlenme asli hedefinin vazgeçilmez bir parçası olmaya devam edecektir.”

Sempozyum 13-14 Nisan’da gençliğin demokratik bir tartışma platformu olarak gerçekleştirilecektir. Bu irade tek başına toplumcu mühendislik ve mimarlık öğrencilerinin değil, sempozyuma bugüne kadar destek olan tüm kişi ve kurumların iradesidir. Bizler de bu geniş bileşenin bir parçası olarak bu iradenin arkasında olduğumuzu kararlılıkla söyleyebiliriz.

Yalan, demagoji, tehdit ve şantajla gençliğin tartışmalarını engellemeye çalışanlara inat TMMOB’un ilerici birikimini ve geleneklerini savunan herkesi bu sempozyuma davet ediyoruz. Bu sempozyum hiç kimsenin tekelinde değildir. Sempozyumun gerçek sahibi, geleceğine sahip çıkan gençliğin iradesi olacaktır.

Toplumcu Mimarlık Mühendislik Öğrencileri