30 Mart 2007 Sayı: 2007/12(12)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kontrgerilla katliamının 30. yılında Taksim yasağı kırılmalıdır!..
  Sermaye devleti kendini tahkim ediyor
Düzen siyaseti keskin bir çatışmanın arifesinde!
Dink cinayetinde yeni ipuçları da devlete uzanıyor
Hüsnü Mübarek-Necdet Sezer buluşması...
 Newroz Türkiye’nin dört bir yanında coşkuyla kutlandı...
  Gençlik’ten Newroz kutlamaları...
  İşçi-emekçi hareketinden...
  “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu 3. hazırlık toplantısı…
  “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye?” Sempozyumu ve İstanbul TMMOB yöneticilerinin tutumu üzerine kamuoyuna zorunlu bir açıklama…
  İddialı, etkili ve başarılı bir kampanya çalışması örneği...
  Gençlik hareketi...
  Birleşmiş Milletler savaş kundakçılarının güdümünde!
  Emperyalist güçler Filistin sorununa
çözüm mü arıyor?
  Sınıf hareketi...
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu,
görev ve sorumlulukları / IV
  Bültenlerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kontrgerilla katliamının 30. yılında Taksim yasağı kırılmalıdır!..

Birleşik, kitlesel ve devrimci 1 Mayıs için ileri!

Yeni bir 1 Mayıs’ı karşılamaya hazırlanıyoruz. İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs dişe diş mücadelelerle, kanla, bedellerle yaratılmış ve tarihe kazınmış temel önemde bir gündür. Temelinde işçi sınıfının bütün bir tarihsel mücadele geleneği, birikimi ve deneyimi yatmaktadır. 1 Mayıs, modern burjuva toplumunun iki karşıt sınıfının, proletarya ile burjuvazinin temel ve güncel sorunlar üzerinden karşı karşıya geldiği, o günkü durumlarına ve güçlerine göre birbirlerini sınadıkları, bir anlamda hesaplaştıkları bir mücadele günüdür. Onun özel bir takvim günü üzerinden simgelenen gerçek tarihsel, sınıfsal ve siyasal özü ve anlamı budur, buradadır.

1 Mayıs anlamını, salt bir güne sıkışan özel bir eylemde değil, fakat zaten kesintisiz olarak sürmekte olan bir sınıfsal mücadelenin, dönemin temel ve güncel sorunları üzerinden yoğunlaştırılmasında, ve elbette sonunda militan bir gösteriyle taçlandırılmasında bulur. Her 1 Mayıs’ın kendine özgü gündemi ve çağrısı da buna göre şekillenir. Bu yıl bu çağrı; sürmekte olan emperyalist saldırganlığa ve savaşa, faşist ve şovenist kudurganlığa, sosyal yıkım saldırılarına karşı mücadeleyi yükseltme ve 1 Mayıs alanlarına taşımada ifadesini bulmaktadır. 1 Mayıs, bu eksende sürmekte olan siyasal çalışma ve mücadelenin büyütülmesine ve yeni bir düzeye taşınmasına vesile olabilmelidir. Bu başarılabildiği ölçüde başarılı bir 1 Mayıs döneminden ve eyleminden sözedilebilecektir. 1 Mayıs’ın sınıf mücadelesini geliştirmede ve büyütmede anlamını bulan evrensel devrimci çağrısının güncel anlamına da buradan bakmak gerekir.

Sınıf ve kitle hareketindeki belirgin zayıflık, işçi sınıfı kitlelerindeki dağınıklık ve örgütsüzlük ile güvensiz ruhhali, sınıf ve kitle hareketinin halihazırdaki tablosunu özetlemektedir. 1 Mayıs’ın devrimci çağrısına yanıt vermek, bunu kırmaya yönelik olarak sürmekte olan devrimci faaliyeti bu dönem özel tarzda yoğunlaştırabilmek demektir aynı zamanda. Bu tür bir müdahalenin yol ve yöntemlerini geliştirmek, imkan ve zeminlerini güçlendirmek günün öncelikli görevidir.

Tarihsel amacına ve sınıfsal içeriğine uygun bir 1 Mayıs, işçi ve emekçilerin alanları kuşatması, baskı ve yasakları aşması anlamına da gelmektedir. Bunun başarısı da aynı şekilde işçi ve emekçi kitlelere yönelik etkin ve yaygın bir çalışmanın yürütülmesi demektir. Emperyalist savaş ve saldırganlıkta Türkiye’ye biçilen yeni misyon, bu çerçevede ABD ile sürmekte olan pazarlıklar, derinleşen uşaklık ve kölelik ilişkileri, tırmandırılan şovenizm ve devlet terörü, sınıfa yönelik sosyal yıkım saldırıları, kölece yaşam ve çalışma koşulları, tüm bunlar birarada sınıf ve emekçi kitlelere güçlü ve etkili bir çalışmayla gidebilmenin, onları mücadeleye ve 1 Mayıs alanlarına güvenle çağırabilmenin son derece önemli imkanlarıdır komünistlerin ve devrimcilerin elinde. Aynı şekilde bütün bunlar bu 1 Mayıs’a yönelik ön hazırlık sürecine ayrı bir anlam ve önem kazandırmaktadır. Emperyalizmin ve sermayenin saldırılarına verilecek en iyi yanıt, 1 Mayıs’ın güncel çağrısına uygun yaygın ve etkili bir ön çalışmayı örebilmektir. 2007 1 Mayıs gösterilerinin ve kutlamalarının militan bir atmosferde geçmesi, sınıf hareketinin tıkanan mücadele kanallarının açılabilmesi, güçlü, etkili ve yaygın bir çalışmaya duyulan ihtiyacı daha da artırmaktadır.

Bilindiği gibi bu yılın 1 Mayıs’ı 1977 1 Mayıs katliamının 30. yıldönümüne denk gelmektedir. 1977 1 Mayıs’ında 500 bin işçi ve emekçi büyük bir coşkuyla ve militan bir ruhla Taksim Meydanı’nı doldurmuş, sermaye devleti ise buna kirli tarihine yaraşır kanlı bir yanıt vermiş, gerçekleştirdiği iğrenç katliamda 37 işçi ve emekçi yaşamını yitirmişti. Sınıf ve kitle hareketinin bastırılması ve devrimci hareketin ezilmesi amacına yönelik faşist 12 Eylül darbesinin yolu bu türden kontrgerilla katliamları ile döşenmişti.

Devletin faşist katliam geleneğinde ayrı bir yere ve öneme sahip olan ‘77 1 Mayıs katliamının 30. yılına denk gelen bu yılkı 1 Mayıs’a da bunun gerektirdiği bir bilinç ve sorumlulukla yaklaşmak gerekmektedir. Bu 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkabilmek, Taksim’i yeniden işçi sınıfının 1 Mayıs alanı haline getirebilmek de bu bilinç ve sorumluluğun bir parçasıdır. 1 Mayıs çalışmaları çerçevesinde emekçi kitlelere giderken katliamcı devletten hesap sorma bilincini geliştirmek, sınıf kitlelerinde dumura uğratılan tarih bilincini tazelemek, devletin baskı, yasak ve terörüne karşı militan bir ruh aşılamak, 2007 1 Mayıs’ının güncel çağrıları arasındadır. İşçileri ve emekçileri, Taksim’de kanı akıtılan sınıf kardeşlerinin devrimci anılarına saygı ve sahip çıkış için de 1 Mayıs’ta Taksim alanına çıkmaya çağırmalıyız.

DİSK’in Başkanlar Kurulu’nda aldığı 2007 1 Mayıs’ının Taksim’de kutlanması yönündeki kararı olumludur ve desteklenmesi gerekmektedir. Fakat sendika bürokrasisinin ve bu çerçevede DİSK yönetiminin sicili her türlü güvensizliği fazlasıyla hak etmektedir. Bu kararı desteklemek ile gerçekleşmesini sendika bürokrasisinden beklemek tümüyle iki ayrı şeydir. Elbette DİSK yönetimi, alınan ve kamuoyuna açıklanan bu önemli kararın arkasında durmaya ve gereklerini yerine getirmeye her yolla zorlanmalıdır. Fakat işte bunun da en temel koşulu, Taksim’de 1 Mayıs’ı, işçi ve emekçileri yönelik etkili bir devrimci çalışma ile bizzat hazırlamak ve bunun kendisini de, DİSK yönetimi üzerinde hem cesaretlendirici ve hem de zorlayıcı bir etken olarak kullanabilmektir.

1 Mayıs’ın tarihsel devrimci anlamına ve sınıfsal özüne uygun bir biçimde Taksim’de kutlanabilmesi, emekçi kitleler içerisinde 1 Mayıs’ı ve güncel çağrısını etkili bir biçimde yaygınlaştırmaktan, tarihsel anlamını işlemekten ve mücadele taleplerini yükseltmekten geçmektedir. Sınıf kitlelerinin gündemine girmemiş, devletin çizdiği sınırlara hapsolmuş, sendikal bürokrasinin denetiminde geçen bir 1 Mayıs, nerede kutlanırsa kutlansın, içi boşaltılmış, devrimci içeriği karartılmış, tarihsel anlamından uzaklaşmış bir 1 Mayıs demektir.

‘77 katliamının 30. yıldönümünde yüzü emekçi kitlelere dönük yaygın, etkin, etkili ve güçlü bir 1 Mayıs’ın örgütlenmesi çabasına tüm ilerici, devrimci güçlerle birlikte bugünden başlanması birleşik, kitlesel, devrimci bir 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının da asgari koşuludur. Böylesi bir irade ve pratik çabanın birleşik olarak ortaya konulması durumunda, 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması ve böylece 30 yılı bulan devlet yasağının son bulması da olanaklı olacaktır.