9 Mart 2007 Sayı: 2007/09(09)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,
halkların kardeşliği!
  Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin
ücretlerinin satın alma gücü - Yüksel Akkaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik koordinasyonu’nun 4. toplantısı…
 Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...
  “Geleceğimiz hakkında söz söylemek
bizim için acil bir ihtiyaç!..”
  13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”
  İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için
çarpan bir yürek…
  Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!
  8 Mart etkinliklerinden.
  8 Mart faaliyetlerinden...
  Grev tüm Airbus işletmelerinde!
  Dünyadan kısa kısa...
  ÖSS’ye karşı mücadeleye!
  Özgürlük ve gelecek mücadeleyle
kazanılır!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu görev ve sorumlulukları
  Etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Özgürlük ve gelecek mücadeleyle kazanılır!

Liselerde ikinci dönem başladı. Ara tatilde yoğun ve sistematik bir biçimde sürdürülen eğitim çalışmalarımızla hazırlandığımız bu mücadele döneminin çetin geçeceği bugünden görülüyor. Emperyalist saldırganlığın arttığı, Türkiye’nin işbirlikçi burjuvazisinin emperyalizmle kurduğu uşaklık ilişkisinin derinleştiği, bu bağlamda halklar arasına düşmanlık tohumlarının ekildiği bir dönemden geçiyoruz. Dönemin bütün bu koşullarının yanısıra sermaye düzeninin işçi-emekçi kesimleri hedef alan ve arkası kesilmeksizin süren saldırıları da derinleşmektedir. Mücadele döneminin çetinliği de buradan gelmektedir. Sözkonusu toplam tablo, her dönem olunandan daha canlı, daha yoğun ve daha çok yönlü bir faaliyeti kaçınılmaz kılmaktadır. Zira süreç her yaştan devrimcilerin, her düzeyde örgütlülüğün var gücüyle püskürtmeye çalışması gereken saldırılarla doludur.

Liseli gençlik bu toplam tablodan çok yönlü olarak etkilenmektedir. Öncelikli olan elbette eğitim alanında yaşadığı sorunlardır. Sermaye politikaları eksenli yaşanan dönüşümler eğitim alanında hızlı bir özelleştirme ve ticarileştirme sürecini doğurmuş, bunun doğal sonucu da eğitim sisteminin işçi ve emekçi kesimlerden gelen liseli gençliği bir bütün olarak bünyesinin dışına itmesi yahut oyalamasıdır.

Keza eğitimin anti-bilimsel ve gerici niteliği de son yıllarda görülmedik bir hızla derinleşmektedir. Ders kitaplarının içeriği, yalan yanlış bilgiler, ezberci yöntem dayatması koca bir neslin çürütülmesini, etkisizleştirilmesini hedef alır niteliktedir.

Ancak ülke ve dünya genelinde yaşanan süreçten liseli gençliğin salt eğitim alanındaki dönüşümler merkezli etkilendiklerini düşünmek saflık olacaktır. Toplumun genelinde yaşanan gericileşme bugün en fazla karşılığını liseli gençlik içerisinde bulmaktadır. Vatan-millet-Sakarya edebiyatı ile yetiştirilen liseli gençler bugün gelecekte halklar arasında yaratılmak istenen düşmanlığın sahiplenicisi kılınmak istenmektedir.

Ancak bütün bu tanımladığımız tablo doğal olarak düzen açısından ciddi bir çelişkiyi de barındırmaktadır. Düzen, yoğun ve sistemli saldırılarla geleceksizleştirdiği kesimlerden, sonsuza kadar sessiz kalmaları gibi bir beklenti içerisindedir. Elbette sermaye düzeni bu sessizliği, tepkisizliği salt güçlü bir beklenti duyarak bir kenara atmamakta, bu yönlü önlemler de almaktadır. Son dönemde değişen disiplin yönetmeliği, okullarda artan baskı, kameralar, özel güvenlikler, okul önlerine istihdam edilen polisler, hepsi düzenin beklediğinin karşılığını alabilmek için harcadığı çabalardır.

Liseli gençliğin dört koldan saldırılara maruz kaldığı böylesi bir dönemde biz liseli genç komünistlere düşense düzenin bu beklentisini boşa çıkartmanın çabasını harcamaktır. Açık ki bu çabanın yönü liseli gençliği kendi talepleri ve ülke-dünya sorunları karşısında taraflaştırmak ve örgütlü mücadeleye sevk etmekten geçmektedir. İşte, Liselilerin Sesi olarak ikinci dönemin başından sonuna kadar harcayacağımız çabanın yönünü de burası oluşturmaktadır.

Liseli gençlik eğitim sorunlarına karşı mücadele etmek zorundadır!

Liseli gençlik bugün hangi gündeme ilişkin mücadele ederse etsin, esasında uğruna mücadele ettiği kendi geleceğidir. Bu noktada eğitim sorunları özel olarak önem taşımaktadır. Çünkü bugün liseli gençliği bir bütün olarak geleceksizliğe iten şeyin kendisi, eğitim sisteminde neo-liberal politikalar merkezli yaşanan saldırılar ve dönüşümlerdir.

Bu çerçevede ÖSS özel olarak önem taşımaktadır. Zira ÖSS; açığa çıkarttığı eşitsiz tablo ile, oluşturduğu rant alanı ile, yarattığı rekabet, hırs duyguları ile, öğrencileri içine ittiği ağır psikolojik sorunlarla bir bütün olarak kokuşmuş sistemin, çürümüş bir uygulamasıdır. Yanısıra ÖSS’ye dair burada kısaca sıraladıklarımız bugün liseli gençlik tarafından iyi-kötü bilinen, kavranan sorunlardır.

Liselilerin Sesi militanları, bulundukları bütün alanlarda, ÖSS’ye karşı zaten var olan tepkiyi ve bilinç açıklığını eylemli bir hareketliliğe dönüştürmek sorumluluğu ile karşı karşıyadır. ÖSS’ye karşı olmak açık ki tek başına bir sınava karşı çıkmanın çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. Bugün liseli gençlik kesimleri hangi saiklerle bu sınava karşı olurlarsa olsunlar bu bir olumluluktur. Ancak liseli devrimciler bu karşıtlıktan güçlü bir mücadele süreci örme kaygısı taşıyorlarsa, bilinçli-bilinçsiz tepkilerin kendisini ÖSS’nin ardına gizlenmiş gerçeklere yönlendirmenin çabasını harcamak zorundadırlar. Çünkü bugün liseli gençliğe geleceksizliği dayatan ÖSS değil, ÖSS gibi bir uygulamayı yaratan sömürü düzeninin kendisidir.

Liseli gençlik halkların kardeşliği için mücadele etmek zorundadır!

Liseli gençliğin bir geleceksizlik sorunu ile karşı karşıya olduğunu ısrarla söylüyoruz. Ancak bu söylemimiz tek yönlü olarak iş bulabilmek-bulamamak sınırında algılanmamalıdır. Aksine bizim yapmaya çalıştığımız bir bütün olarak liseli gençliği gelecekte bekleyen karanlıktır. Bu karanlığın bir parçasını da çok açık ki toplumun bütününde hüküm süren şovenist atmosfer oluşturmaktadır.

Coğrafyamızda yaşanan katliamlar, linç girişimleri, son günlerde pıtrak çiçeği gibi açan faşist örgütlenmeler, bordo berelilerin yerine geçen beyaz bereliler… Kısaca toplumsal yaşamda devlet eliyle kudurgan bir şovenizm aşılanmaya çalışılıyor. Bunda sermaye düzeninin azımsanamayacak bir başarıya sahip olduğunu da söylemek gerekiyor.

Yaratılan bu atmosfer karşısında liseli gençliğin saf tutmak zorunda olduğu, yaratılan suni düşmanlığın karşısına devrimci kardeşleşme çağrısını büyüterek, kardeşleşmenin çabasını harcayarak çıkması da olmazsa olmaz bir sorumluluktur. Bu açıdan Liselilerin Sesi militanları ve okurları Ekim Gençliği’nin 100. sayısı vesilesiyle başlattığı “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz!” kampanyasının bir parçası haline gelmeli, bu kampanya kapsamında liseli gençliği halkların kardeşliği mücadelesinin aktif bir bileşeni haline getirme çabası içinde olmalıdırlar.

Bu çağrının liseli gençlik içerisinde bir karşılık bulacağı da açıktır. Zira bugün sermaye düzeninin bütün gericileştirme çabalarına, düşmanlaştırma politikalarına karşın liseli gençlik halen toplumun en az önyargıya sahip kesimlerinden birini oluşturmaktadır. Aslında eğitim alanında etnik ayrım gözetmeksizin karşı karşıya kalınan saldırılar, halkların kardeşliği mücadelesinde birleşebilme zorunluluğunun temeline de işaret etmektedir.

Bugün “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz” şiarı, Filistin’i, Irak’ı, Afganistan’ı, Lübnan’ı, Somali’yi, Latin Amerika’yı kendi coğrafyamız saymak, bu sayılan topraklarda yaşayan halkla bütünleşmek demektir. Bugün “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz” şiarı, bu coğrafyada yüzyıllardır bir arada yaşayan halkların, Kürtlerin, Türklerin, Ermenilerin, Rumların, Lazların, Çerkezlerin, Arapların kardeşliğine vurgu yapmak demektir. Bugün “Dünyanın bütün dillerini konuşuyoruz” demek, bizlere geleceksizliği reva gören bu çürümüş düzenin karşısına yek vücut çıkma mücadelesi vermek demektir.

Liselilerin Sesi olarak ikinci dönem çalışmamızın temel bir ayağı bütün bu nedenlerle bizleri birbirimize kırdırmaya çalışan, “bir bebekten” henüz 17 yaşındayken “katil yaratan” bu kapitalizm karanlığına karşı mücadele etmek olacaktır.

Liseli gençlik toplumsal muhalefetin bir parçasıdır!

Bizler, liseliler; toplumsal muhalefetin bir parçasıyız! Toplumsal yaşamın bir parçasıyız.

Sömürü ve talanın egemen olduğu bir toplumda yaşamanın “insan” olana yüklediği sorumluluk, insanca yaşam koşulları için mücadele etmektir.

Bu bilinçle Liselilerin Sesi’nden liseli devrimciler olarak ikinci dönemde mücadelemizi dün olduğundan daha güçlü kılmak zorundayız. Çünkü sermaye düzeninin bütün saldırıları bugünümüzle sınırlı kalmayıp, geleceğimize yöneliyor.

Ve bizler geleceğimize sahip çıkmak dışında bir seçeneğe sahip değiliz!


Liselilerin Sesi

(Liselilerin Sesi, Sayı: 14, Mart 07)