9 Mart 2007 Sayı: 2007/09(09)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,
halkların kardeşliği!
  Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin
ücretlerinin satın alma gücü - Yüksel Akkaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik koordinasyonu’nun 4. toplantısı…
 Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...
  “Geleceğimiz hakkında söz söylemek
bizim için acil bir ihtiyaç!..”
  13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”
  İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için
çarpan bir yürek…
  Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!
  8 Mart etkinliklerinden.
  8 Mart faaliyetlerinden...
  Grev tüm Airbus işletmelerinde!
  Dünyadan kısa kısa...
  ÖSS’ye karşı mücadeleye!
  Özgürlük ve gelecek mücadeleyle
kazanılır!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu görev ve sorumlulukları
  Etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ağar’dan sonra şimdi de Evren!..

Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı

Ağar’ın, PKK’ye “düz ovada” siyaset yollarının açılması gerektiği açıklamasının ardından, bu kez de Kenan Evren’in yaptığı “DTP’nin Meclis’e girmesi”, “Kuzey Irak’ta Kürt devletinin zaten kurulduğu”, “Türkiye’de eyalet sisteminin olabileceği”, “Türkiye’nin Kerkük’e girmemesi gerektiği” vb. şeklindeki açıklamalarının yarattığı şaşkınlık devam ediyor. Bu sözlerin bugün bu kadar tartışılmasının ve tepki görmesinin gerisinde, düzen siyasetinin özellikle Kürt sorunu ve Güney Kürdistan gibi konulardaki tıkanmışlığı ve sözkonusu yeni politik açılımların ABD’nin dayatmalarıyla şekillenmekte oluşu yatmaktadır. Elbette buna bir de rejimin Kürt sorunundaki katı tutumu, düzenin geleceğinden duyulan korku ve kaygıların hızla artmakta olduğunu da eklemek gerekir.

Ülkenin 8 eyalete bölünebileceğini açıklayan Evren, bunları “Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Eskişehir, Trabzon” olarak sıraladı. 1980’li yılların başında bunları düşündüğünü, Ankara’dan 81 ile hakim olmanın zor olduğunu, 1983’te Türkiye’yi bir takım bölgelere bölüp, yetkileri devrederek yönettiklerini açıklayarak, “Türkiye bir gün mutlaka bu adımları atacak. Yoksa huzur bulmamız mümkün değil” dedi.

Evren’in bu açıklamaları, farklı tepkilere yol açtı. Hürriyet gazetesinin konuya ilişkin bir anket başlatması konuyu gündemin ön sıralarına taşıdı. Ertuğrul Özkök ise, “Evren yaşlanmadı hala genç ve dinç, söylediklerinin farkında” açıklaması ile Evren’in açılımlarına destek sunan gazetecilerin başında geldi. Demirel’den Evren’e “Türkiye iyi yönetilmeli” şeklinde açıklamalarla destek gelirken, MHP ile BBP Evren’in açıklamalarını eleştirdi. DYP Başkanı Mehmet Ağar, üniter devletten yana olduklarını, ancak buna benzer bir tartışmayı daha önce yaptıklarını belirterek, önceki yıllarda ekonomik bölge valiliklerinin tartışıldığının altını çizdi. CHP’li milletvekilleri ise, Evren’in açıklamalarının 12 Eylül mantığının bir ürünü olduğunu belirtirken, AKP milletvekilleri Evren’in sözlerini eleştirdiler.

Kürt hareketi cephesinden Abdullah Öcalan, Kenan Evren’in “bir askeri deha” olduğunu söyleyerek, görüşlerine önem verdiğini belirtti. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Darbe yapmış birinin bunları söylemesi, eyalet sistemini de bir olasılık olarak dile getirmesi olumludur. Kenan Evren de gerçeği ve çözüm yolunu görmüş” dedi. Eski DEP milletvekili Selim Sadak, “Türkiye, Kenan Evren’in bile gerisinde kaldı” derken, liberal Kürt siyasetçilerinden biri de Evren’in “De Guelle’nin Fransa’da oynadığı rolü oynayabileceği” ihtimalinden söz etti.

12 Eylül darbesinin başındaki ismin açıklamaları, düzen cephesindeki çelişkilerin derinleştiğini de gösteriyor. Bugün 12 Eylül faşizminin uzantısı gerici-şoven güçlerin, açıklamaları nedeniyle faşist 12 Eylül anayasasını mimarı Kenan Evren’e soruşturma açılmasını istemesi, öte yandan Evren’in görüşlerinin, 12 Eylül’ün işkence tezgahlarından geçenler tarafından savunulması bir bakıma trajikomiktir. Öte yandan bu durum, rejimin değişime karşı ne kadar kapalı olduğunu ve onun saldırganlığının boyutunu da gözler önüne sermektedir. Önümüzdeki dönem, egemenlerin açmazlarının derinleştireceği, buna bağlı olarak da saldırganlığın artacağı gelişmelere gebe görünüyor. Mevcut tablo, 12 Eylül’ün mirasçısı güç odaklarının, baskı ve şiddetleriyle Kenan Evren’i bile aratmayacak düzeyde olduklarını göstermektedir. Bugün Kürt halkına yönelik yoğun bir baskı ve sindirme kampanyası, günbegün artarak sürdürülmektedir. DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk’a geçtiğimiz günlerde birer buçuk yıl hapis cezası verildi. Pek çok DTP il ve ilçe binasını basan polis, birçok kişiyi gözaltına aldı. Son bir ay içinde onlarca DTP’linin tutuklandığı belirtiliyor.

Kürtlere yönelik baskı ve terörün artırdığı bir dönemde Evren’in açıklamalarının gerçekte fazla ciddiye alınacak yanı yoktur. Kaldı ki bunlar resmi siyaset dünyasında ilk kez söylenmiş sözler de değildir. “Eyalet” yaklaşımı herhangi bir yenilik içermediği gibi, Kürt halkının ulusal-demokratik hakları açısından bir değer de taşımamaktadır. Zira eyalet sistemi, Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgeleri bölecek, örneğin Evren’in önerisine göre, Kürtler’in yaşadığı bölgelerde Diyarbakır ve Erzurum eyaletleri olacaktır. Bu ise, Kürt halkını kendi içinde bölüp parçalayacaktır. Ayrıca Evren, örneğin DTP’lilerin meclise girmelerine izin verilmesini, kendi ifadesiyle, bu sayede “olgunlaşacakları” ve zararsız hale gelecekleri amacına bağlamaktadır.

Gerek Ağar’ın gerekse Evren’in çıkışlarını ABD’nin Ortadoğu politikalarından ayrı düşünemeyiz. Her iki tescilli faşist de kanlı geçmişlerinin sağladığı referans üzerinden diğer düzen politikacılarının çeşitli denge hesaplarıyla göze alamadıkları “cesur” çıkışları yaparak Türkiye’nin ABD’nin bölge stratejisine uyumunu sağlamayı hedeflemektedirler. Düzen politikacılarının söyleyemediklerini Evren’in ifade etmesi, onlara önemli bir rahatlama sağlamaktadır. Dün ABD’ye hizmetini 12 Eylül faşizminin kirli iç ve dış politikalarıyla yerine getiren Evren, bugün de bu misyonunu “akil adam” olarak siyasi yaşama müdahale ederek devam ettirmektedir. Bilindiği gibi, Kıbrıs’ın AB üyeliği ve Annan Planı görüşmeleri sırasında Evren, “1974’te Kıbrıs’ta biz daha sonra vermek üzere fazla toprak aldık” demiş, bu açıklamaları ile ABD politikalarına destek vererek o dönemdeki Genelkurmay çizgisine ters düşme pahasına bir “tabu”yu daha yıkmıştı. Bu bakımdan gelişmeleri yakından izleyenler açısından bu son çıkışta da sürpriz bir yan bulunmamaktadır.

Şurası açıktır ki, sermaye düzeni altında Kürt ulusunun tüm temel ulusal hakları inkar edilmekte ve Kürtler sistematik olarak ulusal baskı altında tutulmaktadırlar. Türk burjuvazisi Kürdistan üzerindeki egemenliğini içte Kürt burjuva-feodal sınıflara, dışta emperyalizme dayanarak sürdürmektedir. Dolayısıyla gerçek ve kalıcı çözüm ancak bu güçlerin tümünü birarada hedef almakla olanaklıdır. Bu, bugünkü egemen sınıf düzenini ortadan kaldırmayı hedefleyen devrime dayalı bir çözüm demektir. Özgürlüğe, eşitliğe ve bu temel üzerinde halkların gönüllü devrimci birliğine ulaşmanın başkaca bir yolu yoktur. Hiçbir sistem içi yaklaşım ve sözde çözüm önerisi, elle tutulur ve ömürlü olabilen sonuç yaratmaz, yaratamaz; tersine yalnızca Kürt ulusunun köleliğinin değişik biçimlerde sürmesini sağlar ve Kürt sorunun kanayan bir yara olarak kalmasına yolaçar.

Yüzyıla yaklaşan tarihi seyrin döne döne önümüze koyduğu yalın gerçek budur.


Kenan Evren kimi kandırmaya çalışıyor?!..

Faşist katilleri konuşturmayın, suçlarının hesabını sorun!..

Faşist darbeci, general eskisi Kenan Evren bir laf etti, düzen cephesi günlerce bu lafla oyalandı. Ordunun başındaki ardıllarından pek ses çıkmadı ama -ki, konu itibarıyla öncelikle onların bağırması beklenirdi- sicilli faşistinden yeni faşistine neredeyse tüm düzen partileri ve onların medya organlarının köşelerini tutmuş avukatları bir ağızdan itirazlarını haykırdı. Evren’e destek veren tek faşist, denebilir ki, bin operasyoncu Ağar oldu.

Böylece, iki eski kontracı ve kadim faşist yine bir noktada buluşmuş oluyordu. Mehmet Ağar’ın dağdakileri indirme önerisiyle, Kenan Evren’in eyalet önerisi, güya, Kürt sorununun çözümü konusunda yerleşik resmi görüşe aykırı, barışçı ve biraz da demokratikti. Dün Ağar’a yönelen tepkinin başını ordunun başındakiler çekmişti, bugün Evren’e yönelen tepkiler daha ziyade politik cepheden geliyordu. Bununla birlikte, sonuçta her iki “eski”yi ve görüşlerini buluşturan da bu tepkiler oldu.

Ortak tepkiler, aynı zamanda, bu faşist eskilerine “demokrat”, “ilerici”, “barışçı” yapıştırma çabasına da katkıda bulunuyordu. Öyle ya, bir faşist partinin başındaki şahıs en şiddetli tepki verenlerin başını çekiyorsa, tepki gösterdiği şey illa ki “ileri” olmalıydı!..

Biri, faşist bir darbeyle, diğeri bin operasyonla ve elbirliğiyle ülkeyi kan gölüne çevirmiş, sosyalist, devrimci, demokrat, ilerici, aydın namına kim varsa ortadan kaldırma azmi ve şevkiyle düzenin hizmetine koşulmuş bu azgın katillerden, bu kirli savaşçı eskilerinden “barışsever”, “ilerici” çıkarmaya çalışma avanaklığını da ancak katiller düzeni yapabilirdi. Ağar’ı nasıl allayıp-pullayıp millete yutturacaklar, şimdilik muğlak. Ama Kenan Evren’den bu saatten sonra ve artık elbette bekledikleri aktif bir hizmet yoktur. Sermayenin düzeni, anayasal koruma haricinde bir de bu yolla ona olan minnetini ifade etmeye çalışıyor olmalı. Yoksa, boğazına kadar ilerici, devrimci, Kürt kanına gömülü birini, uyduruk bir etiketle temizleyebileceklerini düşünüyor olamazlar.

Evren’in konuşmasında ve bu konuşmayla yapıştırılmaya çalışılan etikette, en ironik yan, tıpkı Ağar’ın söylemlerinde olduğu gibi, Kürt sorunuyla ilgisindedir. Bu ikili, bu düzenin maşaları içinde en azılı Kürt düşmanlarının başında geliyor. Ama öyle sadece söylemde bir düşmanlık da değil onlarınki. Onlarca Kürt aydını, binlerce Kürt devrimcisi bunların komutası altında katledildi, kaybedildi, işkencelerden geçirildi. Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşın en kanlı cepheleri Evren’in darbesi altında açıldı. Ağar’ın “bin operasyon”u arasında köy baskınları ve örneğin sırf PKK’ye kara çalma adına “Türk” öğretmenlerin katledilmesi de bulunuyor. Kürt köylülerine b.. yedirenler de, balık avlamak için “denizi kurutmak” taktiğiyle Kürdistan’da orman bırakmayıp yakanlar da bunlardır.

Bugün Kürt sorunu üzerine “barışçılık” taslayan bu Kürt katillerinin suçlarından bu kısacık bahis, düzenin suçlarını unutma ve unutturma eğilimindeki teslimiyetçi Kürtler’e kısa bir hatırlatma yapmak için. Yoksa, Kürt halkı da, Türk halkı da -özellikle her iki halkın devrimci, ilerici, demokrat, aydın kesimleri- darbecilerin ve kontracıların suçlarını unutmuş değildir. Şimdiye kadar gerekli hesabın sorulamamış olması da unutmaktan değil, hesap soracak güçleri derleyip toparlayamamak, harekete geçirememekten ileri geliyor. Ama elbet o hesap günü de gelecektir.

Buna hiç kuşku yok. Bu konuda kaygı verici tek olgu darbeci generalin yaşı, yani Şili diktatörü gibi hakettiği hesabı veremeden göçmesidir. Bu yüzden, derlenip toparlanma konusunda elimizi çabuk tutmakta yarar var. Arkasından şenlik düzenlemek de bir tür hesap sorma kabul edilebilse de, en uygunu şenliğin sağlığında düzenlenmesi olacaktır.