9 Mart 2007 Sayı: 2007/09(09)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,
halkların kardeşliği!
  Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin
ücretlerinin satın alma gücü - Yüksel Akkaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik koordinasyonu’nun 4. toplantısı…
 Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...
  “Geleceğimiz hakkında söz söylemek
bizim için acil bir ihtiyaç!..”
  13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”
  İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için
çarpan bir yürek…
  Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!
  8 Mart etkinliklerinden.
  8 Mart faaliyetlerinden...
  Grev tüm Airbus işletmelerinde!
  Dünyadan kısa kısa...
  ÖSS’ye karşı mücadeleye!
  Özgürlük ve gelecek mücadeleyle
kazanılır!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu görev ve sorumlulukları
  Etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ulagay direnişi belirsizlikle sona erdi

Sendikal örgütlenmeyi başaran Ulagay işçileri, 21-22 Şubat’ta, sendikanın işveren tarafından tanınması talebiyle fabrikayı terketmeme eylemi gerçekleştirmiş, direniş Lastik-İş Genel Başkanı’nın TİSK Başkanı ile yaptığı görüşme üzerine, hiçbir somut kazanım elde edilmeksizin sonlandırılmıştı. Böylece patrona yeni bir saldırı için zaman kazanma fırsatı verilmişti.

Nitekim, daha bir hafta dolmadan, 27 Şubat günü beş öncü işçi işten atıldı. İşçiler arkadaşlarını sahiplenerek üretimi durdurarak yeniden direnişe geçtiler. Direniş sürerken, patron öncü işçileri atma saldırısını sürdürdü. Toplam 17 öncü işçi işten atıldı.

6 Mart günü öğle saatlerinde, işten atılan 7 işçinin dışarıya çıkartılmasını emreden patron, fabrikayı terketmeyi reddeden işçilere kolluk güçleri ile müdahale ederek apar topar dışarıya attırdı. Yaşanan küçük çaplı arbedenin ardından çevik kuvvet içeri girerek işçiler üzerinde psikolojik baskı oluşturdu.

İlerleyen saatlerde direnen işçilerin kararlı tutumu polis ablukası karşısında zayıflamaya ve giderek karamsarlığa dönüşmeye başladı. Sendikalı işçilerin büyük bir bölümünün evlerinden geri dönmemesi, toplam 17 işçinin de işten atılmasının üzerine yeni bir açıklama yapılarak 110 işçinin daha işine son verilmesi, direnişin giderek kırılmasına yol açtı.

İlk olarak üç işçinin ve hemen arkasından iki işçinin işbaşı yapmak üzere fabrikanın içine girmesi, direnişçi işçilerin moral ve motivasyonunu olumsuz etkiledi. Direnişçi işçilerden birinin güvenlik camını kırmasının ardından dışarıda ve içeride tamamen kontrol dışı bir durum oluştu. Sinir krizi geçiren ve fenalaşan 6 işçi, ambulanslarla hastaneye kaldırıldı. İş başı yaparak direnişçi arkadaşlarına ihanet eden ve direnişi baltalayan işçilere karşı gösterilen tutumun giderek sertleşmesi ve yönetime yönelik küfür ve saldırılar boyutuna varması üzerine çevik kuvvet bir kez daha içeri girerek sermayenin uşaklığını yaptı.

“Burada yok” denilen ve bir türlü görüşülemeyen İtalyan müdür de birden ortaya çıkarak işçileri toplantı yapmaya davet etti. Bunun üzerine yemekhanede yapılan yaklaşık yarım saatlik toplantının ardından durum iyice kritik bir hal aldı. İyi niyet gösterileri yapan ve “benim elimden ne gelirse sizler için yapacağım” gibi zırvalarla zaten kırılmış olan motivasyonu iyice dağıtan İtalyan müdür, işçilere “yarın iş başı yapın biz de atılan arkadaşlarınızı geri almak için elimizden geleni yapalım” önerisinde bulundu. Bazı işçiler sendikanın tanınmadığı ve atılan işçilerin geri alınmasının kesinleşmemesi koşulunda iş başı yapmayacaklarını söyleyerek toplantıyı terkettiler. Fakat diğer işçilerin kararsız ve ne yapacaklarını bilmeyen tutumları, aynı zamanda sendikanın yetersiz yönlendirmesi ve kırılan motivasyon işçilerin çoğunun iş başı yapmayı kabul etmesine yolaçtı.

Fabrikadaki direnişi yönlendiren yaklaşık 15 işçi, arkadaşlarının işe geri alınmasının garantisini istedi. Atılan arkadaşlarıyla konuşmak ve sendikayla beraber bir karar almak için dışarı çıktılar. Sendikanın kararı, “size bırakıyoruz, siz varsanız biz de varız” oldu. Sendikanın bu tutumu üzerine atılan işçilerin geri alınması için baskı oluşturma yönünde bir müdahale kararı alınarak toplantıya geri dönüldü.

Yine de atılan işçilerin geri alınması konusunda net bir tutum koymayan patron vekilleri aynı gün atılan işçilerle bir toplantı yapacaklarını ve kendi adlarına işçilerin geri alınması için söz verdiklerini söyleyerek toplantıya son verdiler.

Saat 21:00 civarında gelen servislerle işçiler direnişi sonlandırarak fabrikadan ayrıldı. Atılan işçiler de ertesi gün yapılacak olan toplantı için hazırlanmak ve dinlenmek için evlerine döndüler.

Bu ayak oyunuyla Ulagay işçisi ilk kez karşılaşmıyor. Direnişin başladığı ilk haftada (28 Şubat) benzer sözlerle kandırılan işçiler yeniden iş başı yapmışlardı. Hemen ardından 5 işçinin atılmasıyla yeniden direniş başlamıştı. Son saldırı ile bir kez daha işçiler patronun aynı ayak oyunuyla karşılaştılar. Bu sefer de yine “bir adım atın, bakın biz de bir adım atacağız” diyerek işçileri kandırdılar. Patron, yasal sürecin bitmesinin ardından sendikayla masaya oturacağını söylüyor. Patron vekilleri de bunu öne çıkararak direnişi kırmaya ve içerideki ileri öncü işçileri budamaya çalışıyor.

1992’de Petrol-İş Sendikası sürecinde de benzer oyunlarla ve sendikanın işçileri satması üzerine sendikasızlaştırılan Ulagay İlaç Fabrikası işçileri bugün de aynı tuzağa düşmüş durumda. Ulagay işçilerini bekleyen yine belirsiz bir akıbet.

Kızıl Bayrak/Topkapı


KİP’ten Ulagay işçilerini ziyaret

Küçükçekmece İşçi Platformu, 4 Mart günü gerçekleştirilen 8 Mart Dünya Emeki Kadınlar Günü mitingi sonrası direnişte olan İbrahim Ethem Ulagay işçilerini ziyaret etti. Saat 17:30’da otobüsten inen yaklaşık 40 platform üyesi işçi ellerinde “Eşit işe eşit ücret!” dövizleriyle fabrikaya doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca “Ulagay işçisi yalnız değildir!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları atıldı.

Fabrika önüne gelindiğinde Küçükçekmece İşçi Platformu adına bir konuşma yapıldı. Konuşmada işçilerin anayasal bir hakkı olan sendikalaşma hakkına yönelik saldırılar teşhir edildi. Küçükçekmece İşçi Platformu’nun Ulagay işçilerinin direnişinin yanında olduğu vurgulandı.

Ulagay işçileri sloganlarla Küçükçekmece İşçi Platformu üyelerini uğurladılar.

Kızıl Bayrak/İstanbul


Tez-Koop-İş Sendikası’ndan “geçiçi işçi” eylemi

Uzun bir süreden beri kamuoyunu meşgul eden “Geçici İşçilerin Kadroya Geçirilmesi” ile ilgili hazırlanan yasa tasarısı Bakanlar Kurulu tarafından imzalandıktan sonra TBMM Genel Kurulu’na sevk edildi.

Bunun üzerine 215 bin geçici işçiyi ilgilendiren 4B Yasası ile ilgili Tez-Koop-İş Sendikası 7 Mart günü İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsü önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Eyleme iş bırakarak gelen 4B mağduru geçici işçilere İstanbul Üniversitesi öğrencileri de destek verdi.

Basın açıklaması yapılmadan önce tüm kadın emekçilerin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlandı ve basın açıklamasına katılan kadınlara karanfil dağıtıldı.

Basın açıklamasını okuyan Tez-Koop-İş Sendikası İstanbul 2 No’lu Şube Sekreteri Selahattin Karakurt, 215 bin geçici işçiye hakları korunarak kadro verileceğini açıklayan hükümetin, çıkaracağı yasa taslağıyla bazı kamu kuruluşlarında çalışan önemli sayıda geçici işçiyi örgütsüzleştirmeyi hedeflediğini ifade etti.

Yapılan açıklamada şunlar söylendi:

“İlk tasarıda işçilere ya 4-B’ye geçersiniz ya da tazminatınızı verip işten çıkarırız denilmekteydi. Sendikaların itirazları sonucunda hükümet taslağı yeniden hazırlamıştır. Bu kez taslakta 4-B’ye geçiş sözde işçinin tercihine bırakılmaktadır. Yani her halükarda sendikalı işçileri 4-B ye geçirmenin fırsatı kollanmaktadır. Bu ülkede hangi demokratik tercihe saygı duyuldu da işçilerin tercihine saygı duyulacak? Bu zihniyette ne kadar işçiyi sendikadan koparırsak kârdır mantığı vardır ve örgütlülükleri yok etmeyi hedeflemektedir.”

Sadece hükümete değil sendika konfederasyonlarına da seslenmek istediklerini söyleyen Karakurt, sendika yöneticilerinin 4B Yasası’na karşı yeterli mücadeleyi örgütlemediklerini ifade etti ve açıklamada konfederasyon yöneticilerine işçilere sahip çıkma çağrısında bulundu. Bu sözler işçiler tarafından “Kahrolsun sendika ağaları!”, “Türk-İş uyuma, işçine sahip çık!”, “Ankara mitingi istiyoruz!” sloganları ile karşılandı.

Basın açıklaması her hafta bir işyeri önünde yapılacak eyleme tüm duyarlı kişileri destek vermeye çağırılması ile bitirildi.

Eylemde “4B değil kadro istiyoruz!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!” sloganları atıldı. Eyleme yaklaşık 100 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak/İstanbul