9 Mart 2007 Sayı: 2007/09(09)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,
halkların kardeşliği!
  Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin
ücretlerinin satın alma gücü - Yüksel Akkaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik koordinasyonu’nun 4. toplantısı…
 Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...
  “Geleceğimiz hakkında söz söylemek
bizim için acil bir ihtiyaç!..”
  13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”
  İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için
çarpan bir yürek…
  Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!
  8 Mart etkinliklerinden.
  8 Mart faaliyetlerinden...
  Grev tüm Airbus işletmelerinde!
  Dünyadan kısa kısa...
  ÖSS’ye karşı mücadeleye!
  Özgürlük ve gelecek mücadeleyle
kazanılır!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu görev ve sorumlulukları
  Etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

ÖSS’ye karşı mücadeleye!

Liseli gençlik ÖSS’yi sokakta parçalayacak!

İkinci dönem başladı ve kavganın kızıl Mart ayına girmekteyiz. Okulların açılmasıyla liseli gençlik çalışmamız yeni bir dönemin ilk hareketlerini başlatmıştı. Liselilerin Sesi’nin bir yaşına bastığı dönem çalışmamızın daha çok yerelde kurumsallaştığı, örgütlerimizin genişlediği ve daha çok liseliye sesimizi ulaştırdığımız bir dönem oldu. İlk dönem boyunca “Savaşa değil eğitime bütçe!” şiarını yükselttik. Okulların tatile girmesiyle birlikte birçok alanda politik eğitim ve seminer grupları oluşturuldu. Liseli gençlik mücadelesinde bir dizi önemli tartışma bu tatil aracılığıyla tüketilmiş oldu. İstanbul’daki Devrim Okulları ve İzmir’ deki eğitim seminerleri ile mücadelemizin geleceğine yön verecek tartışmalar yürüttük. İkinci dönem mücadelesinin önceleyen evrelerini bu çalışmalarla besledik.

Şimdi ise baharın başlangıcı olan ikinci dönem başlamış oldu. İçinden geçtiğimiz dönem neredeyse her hafta liseli gençliğin geleceğine ilişkin açıklamaların yapıldığı, bu konuda tartışmaların yürütüldüğü bir dönem. Peki, bu dönemi bu kadar özel kılan ne? Neden televizyonlardan düzen partilerine, burjuva derneklerinden YÖK başkanlarına kadar birçok kişi ve kurum liseli gençliği gündeme taşıyorlar? Bu sorunun yanıtı açık; bu ülkede iki milyonu aşkın öğrencinin “geleceği” olduğu iddia edilen sınav sistemi ve esasta bu iki milyon üzerinden kimin nasıl bir çıkar elde edebileceği!

Burjuvazinin farklı farklı klikleri tarafından ÖSS’yi gündemine alan tartışmaların yarattığı keşmekeş içerisinde, her zamanki gibi konuya ilişkin söz hakkı tanınmayan tek kesim sorunun esas muhatapları olan liseli gençliktir. Ancak ÖSS’nin ardına gizlenmiş geleceksizlik gerçeği düşünüldüğü yerde, bu tartışmalarda konuşması gereken, belirleyici olması zorunlu olan tek kesim de yine liseli gençliktir!

İkinci dönem ile birlikte bizler de Liselilerin Sesi militanları ve okurları olarak kendi geleceğimiz adına konuşma hakkımızı kullanacağız! Önümüze çıkartılacak engellere, fikrimizin sorulmamasına takılmadan, tutumumuzu açıklayacağız. Onların bizlere sunduğu ve hepsi aynı kapıya çıkan seçeneklerin karşısına tek bir seçenek, tek bir tutumla çıkacağız: ÖSS’ye karşı, geleceğimiz için mücadele!

ÖSS’ye neden karşıyız?

Uzun yıllardır uygulanan ve uygulandığı her dönemde çok yönlü sorunlara neden olan Öğrenci Seçme Sınavı her yıl 2 milyonu aşkın gencin yaşamında belirleyici bir yere sahip. Bütünüyle bir eleme mantığı üzerine kurulmuş bu sınav, yine her yıl yüz binlerce öğrenciyi eğitim sürecinin dışına iten bir yapıya sahip. Ancak en başından ifade edelim, ÖSS’ye karşı mücadelemizin temel yanını bu elemeden öte, elemenin kendisinde belirleyici olan kriterler oluşturuyor.

“Oysa ÖSS tek başına bir eleme sınavı olduğu için mücadele yürütülecek bir başlık değildir. Yani esasta sorun liseli gençliğin elenerek üniversiteye girmesi sorunu değil, ötesinde bu elemede belirleyici olan kriterlerin ne olduğudur. Sonuç itibariyle liseli gençliğin geleceksizliğinde belirleyici olan bugün somutta üç saatlik bir sınav gibi görünse de, ötesinde bu sınavın sonuçlarında baştan belirleyici olan sınıflı toplum yapısı, sömürü düzeni, doğal olarak bunun eğitim sistemi üzerindeki yansımalarıdır. Dolayısıyla bizler kaç öğrencinin üniversiteyi kazanamadığı ile ilgilenmiyoruz. Kazananı ve kaybedeni neyin belirlediğiyle, başarı-başarısız saptamalarının endeksli olduğu gerçekle ilgileniyoruz. Doğal olarak biz ÖSS’nin kaldırılmasını talep ediyoruz, ama bunu sınavsız üniversiteyi bir hak olarak tanımlamak yerine, üniversite hakkında belirleyici olan eşitsizliğe işaret ederek formüle etmeyi tercih ediyoruz.”(Liselilerin Sesi, Sayı:6)

Burada da zamanında belirttiğimiz gibi, bugün eğitim alanında ortaya çıkan toplumsal yaşamdaki eşitsizliğin bir yansımasıdır. Yani eleme esasta 3 saat 15 dakikalık sınavın sonucunda, yahut bu sınavdan önceki bir yılda ne kadar çalışılıp, çalışılmadığıyla tümüyle ilgisiz, bu toplumda hangi sınıfa mensup olunduğu ile ilgilidir.

Bu gerçekliğin kendisi ÖSS’ye karşı olmamızdaki temel nedeni oluşturmakta, ayrıca ÖSS’ye karşı oluşumuzun esasında sınıfsal eşitsizliğin bir yansıması olan eğitimdeki fırsat eşitsizliğine karşı duruşumuzla bütünlüğünü ifade etmektedir.

ÖSS’nin arka planında yatan bu eşitsizlik gerçeğinin dışında nedenleri sıralamaya girdiğimizde hiç zorlanmadan onlarca neden sıralayabiliriz. Bu noktada geleceksizlikle eş anlamlı hale gelmiş olan ÖSS’nin öncelikle eğitim alanında yarattığı sonuçlar tartışılabilmelidir. Eğitim sürecinin kişiliğin biçimlenmesi açısından taşıdığı önem gözetildiğinde, bu başlığın özel önemi daha iyi görülecektir:

“…(ÖSS’ye) Bir geleceksizlik saldırısı olmasının yanısıra eğitim alanında doğurduğu sonuçlar üzerinden de karşı çıkmak bir zorunluluktur. Eğitim sisteminin bütününe hakim olan anti-bilimsellik ve ezbercilik, ÖSS’de çok daha yalın bir biçimde görünür. Beraberinde kişinin üniversite eğitimi almak adına dahi olsa böylesi bir sınava tabi tutulmasının doğal sonucu, bilgiye ve öğrenmeye yabancılaşması, öğrenmede temel kriter olarak bilginin işlevselliğini (daha somut ifadeyle sınav müfredatında olup olmadığını) almasıdır. Bu tek başına ÖSS’ye hazırlık süreci ile sınırlı kalan bir yabancılaşma da değildir. Üniversiteye bu sistematikle giren bir öğrencinin bütün bir eğitim yaşamı bilgiler içerisinden işlevsel olanı, yani sınavda çıkacak olanı ayrıştırmakla geçecektir.

“Yine ÖSS sorunu gündeme geldiğinde özel olarak işlenmesi gereken diğer bir nokta da bu sınava hazırlanan öğrenciler üzerinde yarattığı sosyal ve kültürel sonuçlar olabilmelidir. Burada kaba olarak sınava hazırlık sürecinin yoğunluğundan kaynaklı sosyal hayattan kopuştan söz etmek yeterli olmayacaktır. Zira bu sorunun salt bir yanıdır. Gerçekten de kişi sosyal hayattan, üretimden kopar, derin bir yalnızlık ve bunalım içerisine girme riskiyle karşı karşıyadır.

“Bu bunalımı tetikleyen diğer bir nokta ise, öğrencinin yoğun bir biçimde duyduğu sınavı kazanma basıncıdır. Bu baskı özellikle işçi ve emekçi çocukları arasında yoğunlaşır. Zira sosyal-ekonomik sıkıntı çekmeyen liseli gençlik kesimlerinde görülen basınç, bir aile baskısı, çevreye kendini ispat duygusunun yarattığı basınç olarak açıklanabilecekken, işçi ve emekçi kesimlere mensup liselilerde esasta bir gelecek sorunu, varlık-yokluk basıncıdır sözkonusu olan.

“Aynı zamanda sınava hazırlık sürecinde tetiklenen rekabet duygusu, öğrencilerde ciddi bir yalnızlaşma ve güvensizlik sorununu doğurur. Sıra arkadaşı ile rakip hale getirilen ve sürekli olarak bir puanın geleceğinde nasıl bir belirleyiciliğe sahip olacağını dinleyerek yetişen liseli gençler, bir süre sonra bilgiyi paylaşmaktan kaçınır hale gelirler, paylaşımlarda çıkar, hırs ve rekabet belirleyici duygular haline gelir. Bu yüzden ÖSS’ye karşı mücadele aynı zamanda yalnızlaşmaya ve yabancılaşmaya karşı örülen bir mücadele olmalıdır.

“Bütün bu sorunların yanı sıra ÖSS sermaye iktidarı açısından ciddi bir rant alanını ifade etmektedir. Dershaneler bunun en önemli ayağını oluşturmaktadır. Milyarlar saçılarak kaydolunan dershaneler, liselerdeki eğitimin niteliği ile sınavın uyumsuzluğundan kaynaklı bir zorunluluk olarak dayatılmaktadır. Bunun sonucunda ÖSS’ye ilişkin beklentileri olan bütün kesimler dershanelere para saçmak zorunda kalmaktadır.” (Liselilerin Sesi, Sayı:6)

ÖSS çürümüş eğitim sisteminin bir parçası olarak artık elenmiştir!

Bugün ÖSS her yönüyle çürümüş sisteminin bir eklentisidir. Nereden tutulursa tutulsun ÖSS’yi savunmak imkansız hale gelmiştir. Sermaye düzeni için amaca hizmet eden her araç ancak kitlelerin gözünde bir yere sahip olduğu sürece kullanılır. ÖSS yıllardır değişen yapısıyla, işçi-emekçi çocuklarına üniversite kapılarını kapatmasıyla gerçek yüzü açığa çıkmış bir sitemdir. “Eşit” bir sınav olmadığını, ezbere dayandığını bugün bir çocuk bile söyleyebilir. Son dönemde halen ÖSS’nin değişikliğe uğraması ise ayrı bir komedidir. Her yıl “reform”larla sorunları sözde çözülen ÖSS için son 3 ay kalmış olmasına rağmen köklü değişiklikler yapılmaktadır. Ve son günlerde ise ÖSS’nin kaldırılması tartışılıyor! Son iki yıldır ÖSS’nin kaldırılması geniş bir çevre tarafından konuşulmaktadır. Aslında bu tartışma devrimciler tarafından çok daha öncesinde zaten yapılmaktaydı ama şimdi farklı olan düzen cephesi de bu tartışmayı yapmaktadır.

Burada bir gerçeğe dikkat etmek gerekiyor, iki taraf aynı şeyi istiyor gözükse de tartışmaların amacı ve çözümler farklıdır.

ÖSS’nin kaldırılmasını tartışanların başını TED ve bir dönem boyunca CHP çekmişti. Fakat bu burjuva sözcüsü kurumlar ÖSS’nin yerine alternatif ya sunmuyor ya da sermaye düzeninin çizdiği hattan ileri gitmiyorlardı. Onlardan zaten böyle bir beklenti taşımasak da sınırlarını belirtmek için söylüyoruz. Ve artık sermaye düzeninin günümüzdeki sözcüsü Hükümet partisi bile ÖSS’nin “alternatiflerini” tartışıyor.

Sınav isimleri değişir, eşitsizlik baki kalır!

ÖSS’nin kaldırılmasını tartışanlar yerine Avrupa’da yıllardır uygulanan Bakalorya sistemini getirmeyi düşünüyorlar. Olgunluk sınavı projesi ile Lise 2’de alan seçimi öncesi, Lise son sınıfta bitirme sınavı ve sonrasında üniversite giriş sınavı planlanıyor. Peki, bu ÖSS’yi değiştirmek yani sınavı kaldırmak mıdır? Tabii ki hayır. ÖYS, LGS, OKS, ÜGS, ÖSS, olgunluk sınavı isim değişse de aynı amacın araçları sabit olarak durur. Farklı ihtiyaçlar doğrultusunda hepsi yeniden şekillendirilir. Şimdi karnelerin not hesaplanması değişti. Artık 100’lük sistem üzerinden puan hesaplanıyor. Şimdi bazı bölümlere sınavsız kayıt yapılıyor. Şimdi ÖSS için sınav puan hesaplaması değişiyor. Ama amaç hala liseli gençliğin umutlarının bir sınav sonuç belgesine bağlanmasıdır.

Yukarıda tanımlanan bütün değişiklikler yapılsa dahi, ortada koca bir eşitsizlik gerçeği durmaktadır. Ve bunun anlamı, bu sene de sıralamada sonunculuğu Hakkari ve Şırnak’ın paylaşacağı, hiçbir düz liseden ve meslek lisesinden sınav birincisi çıkmayacağıdır!

Liseli gençlik için gün gerçekleri görmeve mücadele günüdür!

Geleceksizlik saldırılarının bu ölçüde yoğunlaştığı son yıllarda ÖSS bu saldırılardan sadece biridir, ancak simgesel bir örneğidir. Bugün bize düşen de liseli gençlik içerisinde ÖSS’ye karşı bilinci geliştirmek, mücadeleyi yükseltmektir. “ÖSS kaldırılamaz” diyenlere, “sınav eşitlik sağlıyor” diyenlere yanıt mücadele alanlarından verilir. Liseli gençliğin gelecek hayallerini yok eden bu sistemi ancak sokaklarda parçalayabiliriz. Ve bu imkansız değil! Bugün ÖSS’yi değiştirmeye çalışmalarının, yerine yeni bir sınav sistemi koyma girişimlerinin arkasında daha çok insanın “ÖSS’ye hayır!” demesi yatıyor. Bugün ÖSS’yi kabullenmeyen, bu sistemin yanlış olduğunu bilen binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce genç bulunuyor. Onlar bu tepkinin etkiye dönüşmesinden korkuyor. Bize düşen bu korkuyu gerçek kılmaktır.

Liselilerin Sesi olarak baharı ÖSS karşıtı mücadelenin yükseltileceği bir dönem olarak ele alıyor ve planlıyoruz. Bu kapsamda başlattığımız kampanyamız bugün bütün yerellerimizde uygun materyallerle etkinleştirildi. İlk adımlarını attığımız bu kampanyamızı büyütmek temel hedefimizdir. Bu çerçevede anketler, referandumlar, imza kampanyaları örgütleyecek, liseli gençliğin ÖSS’ye karşı öfkesini haykıracağı sokak eylemleri ve etkinlikler örgütleyeceğiz. Biz sözümüzü son kez ve inançla söylüyoruz:

Onlar değil biz değiştireceğiz, geleceğimizi sokakta kazanacağız!

ÖSS’nin beş seçeneğine karşı, tek seçenek mücadele!

Liselilerin Sesi

(Liselilerin Sesi, Sayı: 14, Mart 07)



İLGP’den “ÖSS’ye hayır!” kampanyası:

ÖSS’nin 5 seçeneğine karşı tek seçenek mücadele!

Herkesin ÖSS hakkında konuştuğu bir dönemden geçiyoruz. Birileri ÖSS’nin mali külfetini, başka bazıları ise ÖSS’nin yapısını tartışıyor; ÖSS kaldırılsın deniyor. Hatta tüm düzen partileri seçimin yaklaşmasıyla birlikte bu fikri ortak olarak dillendiriyor. AKP, bugün ÖSS yerine geçecek yeni sınav projeleri sunuyor. Ama hepsi ÖSS yerine farklı bir eleme sınavı koyuyor. Yani adı değişen ancak işlevi aynı olan bir sistem öneriyorlar.

Biz İLGP’ler ise, herkesin ÖSS’yi konuştuğu bugünlerde işçi-emekçi çocuklarının saflarını belirlemesi için bir çalışma başlatıyoruz. Liseli gençliğin kendi geleceği hakkında sözünü daha tok ve daha net söylemesini istiyoruz. ÖSS’ye ve eleme sınavına muhalif güçleri bir araya getiren ve bu güçleri birleştirmeyi hedefleyen yoğun bir çalışma planlamasıyla 2. döneme başlıyoruz. ÖSS 2 milyondan fazla öğrencinin hayatını değiştiriyor, geleceğini belirliyor. Daha doğrusu geleceğini karartıyor. Ancak bu tabloya rağmen ÖSS öğrenciler için halen bir umut kapısı olmaya devam ediyor. Liseli gençliğin bu temelsiz umutlarını değiştirmek zorundayız.

ÖSS’ye dair sözümüzü söylediğimiz kampanyamızın ilk çalışmasını bir referandumla başlatıyoruz. Referandum çalışmasıyla liseli gençliğe sunulan ÖSS dayatmasını ve neden ÖSS’ye karşı olduğumuzu tartışacağız. Aynı zamanda yeni çıkarılacak özgün araçlarla (bülten, bildiri, broşür vb.) liseli gençliğin sorunlarını tartışacağız ve sistemin geleceksizlik saldırısını teşhir edeceğiz. Meslek liselerine ve dershane öğrencilerine seslenen iki ayrı bültenin hazırlıklarını başlattık.

ÖSS karşıtı kampanyamızı bu ilk çalışmalarla başlatmış bulunuyoruz. İlerleyen günlerde daha etkili ve tempolu bir çalışmayla kampanyamızı sürdüreceğiz.

İstanbul Liseli Gençlik Platformu


 

İLGP: ÖSS’ye karşı mücadeleye!

İLGP olarak başlattığımız kampanyamızda birinci haftayı geride bıraktık. Kampanyamızın ilk haftası iddiamıza uygun bir şekilde yoğun bir çalışma temposuyla tamamlandı. ÖSS karşıtı referandum çalışmamız ilk haftasında 300’ü aşan rakamlara ulaştı. Meslek liselilere yönelik çıkardığımız Meslek Liseliler Bülteni’ni birçok meslek liseli gence ulaştırdık. Bu yılın ilk sayısı olan bültenimiz yoğun bir ilgiyle karşılandı. Kampanya çalışmalarımız içinde yer alan Dershane Öğrencileri Bülteni’ni teknik bir nedenden dolayı şimdilik çıkaramadık. Liselilerin Sesi’nin 14. sayısının ilk dağıtımları başladı. Kampanya faaliyetimiz Liselilerin Sesi’nin yeni sayısı ile birlikte ivme kazanacak.

Kampanyamızın yerel araçları olan Parantez ve Güneşin Mevsimsiz Doğuşu dergilerinin yeni sayıları çıkarıldı. Parantez’in 2., Güneşin Mevsimsiz Doğuşu’nun ise 4. sayısı çıktı. Bu yerel araçların dışında yeni bir yerel yayın daha bu hafta sonu çıkarılacak.

***

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mitingi 4 Mart günü gerçekleştirildi. İLGP olarak mitinge yaklaşık 30 kişiyle katıldık. Katılan dostlarımızın bazıları ilk defa böyle bir mitinge katılıyorlardı. Bu nedenle bu katılım anlamlıydı. Mitingte, “Eğitimde, cinsel, ulusal, sınıfsal eşitsizliğe son!/İLGP” şiarlı pankartımızı açarak alana liseli gençliğin sesini taşıdık.

Yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmamızın temposunu ve kapsamını güçlendirerek somut kazanımlarla taçlandırmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki günlerde bir yandan Irak işgalinin 4. yıldönümünde gerçekleştirilecek eylemlere hazırlanırken, diğer yandan sürmekte olan kampanya çalışmalarımızı güçlendirecek adımlarla süreci başarılı bir tarzda geride bırakmayı umuyoruz.

İLGP