9 Mart 2007 Sayı: 2007/09(09)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,
halkların kardeşliği!
  Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin
ücretlerinin satın alma gücü - Yüksel Akkaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik koordinasyonu’nun 4. toplantısı…
 Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...
  “Geleceğimiz hakkında söz söylemek
bizim için acil bir ihtiyaç!..”
  13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”
  İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için
çarpan bir yürek…
  Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!
  8 Mart etkinliklerinden.
  8 Mart faaliyetlerinden...
  Grev tüm Airbus işletmelerinde!
  Dünyadan kısa kısa...
  ÖSS’ye karşı mücadeleye!
  Özgürlük ve gelecek mücadeleyle
kazanılır!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu görev ve sorumlulukları
  Etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

Sermaye düzeni ile medyadaki “görevli”leri ırkçı-faşist histeriyi körüklemek için her fırsatı değerlendiriyorlar. Ortamı zehirleyen bu kampanyanın başını çeken düzenin resmi kurumları ile “sivil” uzantıları, Hrant Dink’in katledilmesine yüzbinlerin tepki göstermesi karşısında iyiden iyiye zıvanadan çıkmışlardı. Şimdi ise PKK’ye karşı sınır ötesi operasyon, Kerkük kentinin statüsünün belirlenmesi, Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği iddiasına gösterilen tepkiler etrafında koparılan fırtınalarla ırkçı-şoven kampanya tırmandırılıyor.

Irkçı-inkarcı politika can çekişiyor

Beyaz Saray’ın kapılarını aşındıran düzenin askeri, siyasi, diplomatik kurum şeflerinin girişimleri, Kerkük kentinin statüsünü belirleyecek referandumu engellemeye yetmedi. Bush liderliğindeki savaş çetesi, PKK’ye karşı sınırötesi bir askeri saldırıya da şimdilik “yeşil ışık” yakmadı. Hatta Washington’da sağlam haber kaynakları bulunan bazı “gazeteci”ler, ışığın giderek kırmızıya dönüştüğünü söylüyorlar.

Kürt halkının haklarını savunduğundan değil, fakat saplandığı Irak bataklığından çıkış yolu bulamadığından dolayı Kürtlerle karşı karşıya gelmeyi göze alamayan ABD emperyalizmi, Ankara’daki sadık işbirlikçilerinin isteklerine destek veremiyor. Bu durum, ırkçı-inkarcı politikayı sürdüren egemenleri ciddi bir açmazla yüzyüze bıraktı. Sermaye devletinin şefleri, efendi-uşak ilişkisinin kaçınılmaz sonucu olarak ABD dayatmalarını sineye çekerken, ırkçı-faşist histeri eşliğinde Kürt halkına saldırıyı sürdürüyor.

Yılları bulan kirli savaş döneminde Kürt halkına karşı en vahşi yöntemleri kullanmaktan geri durmayan sermaye devleti, zorbalığın çıkar yol olmadığını biliyor olmalı. Ancak iflas eden politikanın yerine ne koyacağına henüz karar veremeyen egemenler, geleneksel politikada uzatmaları oynuyorlar. Sokaklara salınan linççi güruhlar, kolluk kuvvetleri, medya cephesindeki apoletsiz mücahitler, düzen yargısı, kısacası, düzenin tüm kurumları saldırganlıkta birbiriyle yarışıyor. Medya ırkçılık eşliğinde kin kusarken, kolluk kuvvetleriyle savcılar Demokratik Toplum Partisi (DTP) yöneticilerini hapse atmakla meşguller. Sokaklara salınan faşist sürüler ise cinayet işlemekten geri durmuyor.

Egemenler arası çatlak

Geleneksel ırkçı-inkarcı politikanın iflası egemenler arasındaki çatlağı da derinleştirdi. Bunların bir kesimi Kürt devletine karşı çıkmanın faydasız olduğunu teslim ederek, artık bu gerçeğin kabul edilmesi gerektiğini savunuyor. Bunlara göre “Kürt federe devleti” kurulabilir, ancak Türkiye’nin “himayesi” altında olmak şartıyla. Henüz pek kabul görmeyen bu görüşe göre, Türk burjuvazisi stratejik derinliğe, yeni sömürü alanlarına, en önemlisi de petrole kavuşacak. Tabii böyle bir tercih savaş kundakçılarının planlarına da uygun olacağı için, işbirlikçi burjuvazinin emperyalist yağmadan pay alma hevesleri de kısmen karşılanabilecek. En azından yansıyanlar, hesapların bu şekilde yapıldığına işaret ediyor.

Barzani-Talabani şahsında Güney Kürtleri’ne de küstahça saldıran geleneksel politikanın savunucuları ise, halen Kürtleri birbirine kırdırma hevesindeler. Bu girişimleri karşılık bulmayınca da iyice çileden çıkıyorlar. “Hem birbiriyle savaşan, hem de PKK’ye karşı Türk devletiyle işbirliği yapan Barzani-Talabani” isteyen ırkçı-inkarcı zihniyetin hareket alanı daralıyor. Zira süreç Kuzey-Güney Kürtleri’ni birbirine yakınlaştırıyor. Bu ise Kürtler’i birbiriyle çatıştırma hevesindeki inkarcı kesimlerin bu konuda hüsrana uğramasını kaçınılmaz kılıyor. Kerkük’e dönük olası bir saldırının Kürt halkı tarafından Diyarbakır’a yapılmış kabul edileceğini dile getiren DTP’li belediye başkanının anında saldırıya uğraması, dahası bu sözler gerekçe gösterilerek ırkçı bir kampanyanın yürütülmesi, Kürtler’in birbirine destek olmasından duyulan rahatsızlığın dışavurumu aynı zamanda.

Devletin inkarcı politikasında ısrarcı olanların, Kerkük veya Güney Kürdistan’a müdahale heveslerinin kursaklarında kalması da kaçınılmaz görünüyor. Zira yalnızca Kürtler değil, Araplar, hatta Türkmenler’in önemli bir kesimi de böylesi bir saldırganlığa açıkça karşı çıkıyor. Diğer bir zorluk ise Washington’daki efendiden bu yönde onay almanın pek olası görünmemesidir. Irkçı-faşist histerinin kışkırtılması ve içe dönük saldırganlığın tırmandırılmasının bir nedeni emperyalist saldırganlarla suç ortaklığına hazırlıksa, bir diğer nedeni de iflas eden inkarcı politikanın Ankara’daki Amerikancılar’a içte ve dışta yaşattığı sıkıntılardır.

“Türk-Kürt savaşı” değil halkların kardeşliği!

Kürt hareketinin bazı sınırlı tavizler karşılığında düzenle birleşme talebine bile karşılık verilmemesi, ırkçı-inkarcı devlet politikasının kolayından terkedilmeyeceğinin de göstergesidir. İflas etmiş bir politikada ısrarın ise, devletin gözü dönmüş bir saldırganlığa sarılmasını beraberinde getirmesi kaçınılmazdır. Bunun yetmediği yerde de ırkçı-faşist histeriyle sersemletilmiş sürüler sistemli bir şekilde sokaklara salınabilir. Nitekim son zamanlarda “Türk-Kürt savaşı” söylemi farklı çevrelerin dilinde dolaşmaya başladı.

Bu söylem farklı gerekçelere dayandırılıyor olabilir. Farklı çevreler buna farklı anlamlar da yükleyebilir. Ancak etnik, dinsel, mezhepsel kimliklerin öne çıkarıldığı, farklılıkların halkları bölüp-parçalamaya gerekçe sayıldığı bir dönemde gündeme gelen bu söylemin kime hizmet edeceği bellidir. Dolayısıyla bu söylem, ne gerekçeyle gündeme getirilirse getirilsin, ırkçı-şoven histeriyi kışkırtanlara malzeme sağlamak dışında bir işe yaramamaktadır.

Emperyalist-kapitalist düzenin kirli silahlarından biri, işçi sınıfı-burjuvazi çatışmasının üstünü örtmek için etnik, dinsel, mezhepsel ayrımları kışkırtmaktır. Bu tuzağa düşen işçi sınıfı birliğini sağlayamaz, gerektiği gibi sınıf savaşı veremez. Dolayısıyla kölelik zincirleri günden güne kalınlaşır. Halklar ise kardeşliğini yitirmekle kalmaz, kendilerini kurban eden emperyalistlerle işbirlikçileri adına birbirini boğazlamaya başlarlar. Yirminci yüzyılda yaşanan deneyimler ve halen Irak’ta devam eden boğazlaşma, bu tuzağa düşen halkların ödediği ağır bedeller hakkında fikir vermektedir.

Irkçı-şoven histeri işçi sınıfını, emekçileri, baskı altındaki halkları, demokratik hak ve özgürlükleri, ilerici-devrimci güçleri bir bütün olarak hedef almaktadır. Bu azgın saldırıya karşı etkili bir mücadele hattı örebilmenin yolu, işçilerin birliğini/halkların kardeşliğini güçlendirmekten geçiyor.

Güncel planda çabalar bu noktada yoğunlaştırılmalıdır.


Emperyalizme, işbirlikçilerine, ırkçılığa ve şovenizme karşı

17 Mart’ta DOLMABAHÇE’ye!

ABD’nin Irak’a başlattığı saldırının ve işgalin üzerinden 4 yıl geçti. Dört yıl içerisinde ABD Emperyalizmi ve işbirlikçileri Irak’ta binlerce insanı katletti, katletmeye devam ediyor. İnsanlık tarihinin en kanlı işgallerinden birisi hala devam ediyor. Bununla birlikte ABD Ortadoğu ve dünyanın hemen her yerinde sürdürdüğü saldırganlığın sınırlarını genişletmeye devam ediyor. İran yeni bir saldırıyla karşı karşıya iken aynı zamanda Irak’ta Filistin’de ve tüm Ortadoğu’da ülkeler etnik çatışmalarla iç savaşa sürüklenmeye çalışılıyor. ABD emperyalizminin işgaline karşı Irak halkı 4 yıldan beri direnmeye devam ediyor, teslim olmuyor.

ABD emperyalizminin işbirlikçisi ülkemiz egemenleri ise savaşın ve işgalin başından beri Ortadoğu’daki kanlı işgale ortak olmak için çabalamaktadırlar. Diğer yandan Hrant Dink cinayeti ve sonrasında yaşanan gelişmeler ülkemizin kanlı bir sürece doğru sürüklenmek istendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Egemenler bir yandan K. Irak’a girme planları yaparken, diğer yandan da ırkçılığı ve şovenizmi körüklemekte, Kürt halkını yok saymakta, halkları birbirine düşman yapmaya çalışmaktadırlar.

Bizler ABD emperyalizmi ve işbirlikçilerinin Ortadoğu ve tüm dünyada sürdürdüğü saldırgan politikalarına karşı direnen Ortadoğu halkının yanında olduğumuzu haykırmak için, ülkemizin emperyalizmin politikalarının işbirlikçisi olmasına, yükseltilmeye çalışılan ırkçılık, şovenizm ve düşmanlığa karşı çıkmak için, Irak savaşının 4. yıldönümünde 17 Mart Cumartesi günü “Emperyalizm Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Yaşasın Halkların Kardeşliği” ana pankartıyla Taksim’den Dolmabahçe’ye yürüyeceğimiz bir eylem düzenleyeceğiz. Eylem saat 14:45’te Taksim AKM önünden başlayacak, Dolmabahçe’de yapılacak basın açıklaması ve müzik dinletisiyle sona erecektir.

ABD Emperyalizminin her geçen gün daha saldırganlaştığı, Türkiye egemenlerinin işbirlikçi politikalarının halkımıza yoksulluk, sefalet ve ölüm getirdiği ortadayken, toplumsal muhalefet güçlerinin birlikte yan yana, omuz omuza olması hem Ortadoğu hem de Türkiye halklarının kaderi açısından kritik bir öneme sahiptir.

Bizler aşağıda imzası bulunan kurumlar 17 Mart’ta düzenleyeceğimiz eyleme katılımınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dileriz.

Toplantı Tarihi: 13 Mart Salı

Saat : 19:00

Yer : İstanbul Halkevi

Adres : Asmalı Mescit Mah. Orhan Adli Apaydın Sk. No: 34 Beyoğlu (Ada Müziğin Sokağı 245 82 65)

 

EMPERYALİZME KARŞI YURSEVER CEPHE, HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER CEPHESİ, HALKEVLERİ, BAĞIMSIZ DEVRİMCİ SINIF PLATFORMU, EMEKÇİ HAREKET PARTİSİ, KALDIRAÇ, DEMOKRATİK HAKLAR PLATFORMU, DEVRİMCİ HAREKET, ODAK, HALK KÜLTÜR MERKEZLERİ