9 Mart 2007 Sayı: 2007/09(09)

  Kızıl Bayrak'tan
   Kuşatmayı yarmak için devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim!
  Irkçı-şoven histeriye karşı işçilerin birliği,
halkların kardeşliği!
  Kamu TİS’leri hükümetin ve sendika
ağalarının seçim taktiklerinin gölgesi altında
Darbeci Evren’in yeni çıkışının anlamı
Türkiye’de ve dünyada metal işçilerinin
ücretlerinin satın alma gücü - Yüksel Akkaya
Ticari Eğitime Karşı Gençlik koordinasyonu’nun 4. toplantısı…
 Ekim Gençliği’nin 100. sayı etkinliği...
  “Geleceğimiz hakkında söz söylemek
bizim için acil bir ihtiyaç!..”
  13-14 Nisan “GATS, AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye? Sempozyumu...”
  İşçi sınıfının kurtuluşunun kadınların da kurtuluşu olduğunu gören, bunun için
çarpan bir yürek…
  Kadınlar emperyalizme, şovenizme, sömürüye ve ezilmeye karşı alanlardaydı!
  8 Mart etkinliklerinden.
  8 Mart faaliyetlerinden...
  Grev tüm Airbus işletmelerinde!
  Dünyadan kısa kısa...
  ÖSS’ye karşı mücadeleye!
  Özgürlük ve gelecek mücadeleyle
kazanılır!
  Devrimci yurtsever gençlik, durumu görev ve sorumlulukları
  Etkinliklerden...
  Mücadele postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Öğrenci Komisyonları’ndan Basına ve Kamuoyuna...

“Geleceğimiz hakkında söz söylemek bizim için acil bir ihtiyaç!..”

Mesleki yeterlilik, yetkinlik, uzmanlık, stajyerlik... hepimizin özellikle son dönemde sıkça duyduğu kavramlar. Tartışmaları uzun dönemlere dayansa da, meslek alanlarının yeniden düzenlenmesi kapsamında hayatımıza giren bu kavramlar; mühendislik, mimarlık, hukuk, eğitim, tıp gibi pek çok alanda somut adımlar atılmasıyla, öğrencileri daha bugünden geleceklerini düşünmek zorunda bırakıyor.

Her meslek alanında değişik biçimlerde ortaya çıksa da, özü itibariyle aynı olan uygulamalar karşımıza unvansız diplomalar, değişen sürelerde stajlar, mesleğe kabul kurulları, mesleğe kabul sınavları... olarak çıkıyor. Üniversite eğitiminin yetersizliği, meslek içinde karşılaşılan sorunlar sebep olarak gösterilse de, bu eş zamanlı dönüşümlerin gerisinde farklı bir amaç olduğu açık.

‘95 yılında imzalanmış GATS anlaşmasının koşulları gereği ve AB uyum sürecinde, mesleklerin yeniden yapılandırılması çerçevesinde, bazı düzenlemelerin yapılması dayatılırken, dönüp meclisten çıkan kararlara, bu kararların altyapısını oluşturan yönetmeliklere baktığımızda, geleceğimiz pahasına, bu yolda hızlı adımların atıldığını görüyoruz.

Pazarlık konusu edilen biz ve bizim geleceğimiz olduğundan, bu tartışmaların bir parçası olmak, kendi geleceğimiz hakkında söz söylemek bizim için acil bir ihtiyaç.

Bizler,

Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Öğrenci Komisyonu,

Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu,

Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu,

Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu,

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Öğrenci Komisyonu,

Toplumcu Mühendislik Mimarlık Öğrencileri,

Çağdaş Genç Avukatlar,

Tıp Öğrencileri Kolu

olarak, sorunlarımızı kendi öznel durumlarımızı da ortaya koyarak tartışabilmek ve birlikte çözüm üretmek için bir araya geldik. Ortak sorunların birlikte mücadele etmeyi gerektirdiğini düşünüyoruz.

Çağrımız benzer dönüşümleri yaşayanlara; 4 yıllık lisans eğitimi ve bu dönem içinde yaptığı stajları hiçe sayılan, tüm bu uygulamaların sonucunda işsizlikle karşı karşıya kalacak olan herkesedir! Sorunlarımıza çözüm arayacağımız bir platformu birlikte oluşturmak için, alanlarında benzer dönüşümleri yaşayan herkesi birlikte hareket etmeye, bu yönde yapacağımız “GATS ve AB Uyum Sürecinde Meslekler Nereye” konulu sempozyumu birlikte örgütlemeye çağırıyoruz!

Sempozyum 13-14 Nisan tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde gerçekleşecektir. Program, öğrencilerin de sunum yapabilmelerine imkan verecek şekilde oluşturulacak, ancak sunum yapmak isteyen öğrencilerden programın düzenlenmesi için önceden haber vermesi istenecektir. Sunumlar sonrasında, mümkün olan en geniş katılımla bir forum düzenlenecek, tartışma ortamı yaratılacaktır.

Bizim açımızdan sempozyum, öncesiyle sonrasıyla kurgulanmış, hedefli bir çalışmaya konu edilmek ihtiyacı taşımaktadır. Ortak çalışmayı da besleyecek olan yerel çalışmalar, öncelikle yerel toplantılar ile her alanın kendi içinde tartışmalar yapabilmesinin, bunun sonucunda da 2. gün yapılacak foruma somut talepler sunabilmesinin önünü açacaktır.

Bu yüzden çıkarılacak ortak afiş, bildiri, broşür gibi araçların kullanımı kadar, her alanın yaşadığı dönüşümü anlatacak ayrı çalışmasının olması kurgulanmaktadır.

Özet olarak yapılması amaçlanan:

* Çalışmayı dönüşümlerin yaşandığı tüm alanlara yaymak,

* Hazırlanan ortak afiş, bildiri, broşür gibi araçlarla dönüşümlerin genel kapsamını anlatmak,

* Dönüşümlerin her alanda farklı yansımaları olduğundan, örgütlerin kendi somut sorunlarıyla ilgili yerel çalışmalarını yapması,

* Konuyu üniversitelerde geniş katılımlı toplantılara konu edebilmek,

* Sempozyumu, sonrasına bir şeyler bırakma hedefiyle örgütlemektir.


Üniversiteye girişte “sınıf”landırma!

YÖK, üniversiteye giriş sistemini tümden değiştirecek yeni bir sınav sistemini öneren raporu Cumhurbaşkanı’na sundu. YÖK’ün iddiasına göre üniversite seçme sınavları daha “adil” olacak!

Tüm mekanizmaların ezen-ezilen, sömüren-sömürülen gerçeğine göre şekillendiği kapitalist sistemde “adalet” yalnızca kasası şişkin olanlara “hak”tır. Geride kalanların hiçbir değeri ve hükmü yoktur. Bir avuç asalağın sınıf çıkarı ve kârı için düzenlenmiştir herşey. Bu nedenle herhangi bir kurumun ya da YÖK’ün hangi gerekçeyle olursa olsun ileri sürdüğü “yeni”likler de bu mantığa hizmet etmektedir.

YÖK raporunda yeni sınav sisteminin dört aşamadan oluşacağını ifade ediyor. Öğrenciler dört aşamalı Ders Düzeyi Seçme Sınavı’nın tüm aşamalarına veya bir aşamasındaki tüm derslerin sınavına girmek durumunda kalmayacak, istediği bölümün ders ağırlığına göre istediği aşamasına girebilecek.

Yeni sınav sisteminin iki-üç haftalık sınavlar zincirinden oluşması ÖSYM’nin yükünü artıracağı için ilk aşamada tepkiye neden olabilir denilen raporda şunlar söyleniyor: “Ancak avantajları, bu yeni yüklere değecektir. Öğrenci zamanla yarışmak zorunda kalmayacak. Sınav daha kapsamlı ve güvenilir olacak. Böyle bir sistem içinde üniversiteler ve bölümler, hangi nitelikte öğrenci alabileceğini kendileri kararlaştırabilecek. Öğrenci daha az alandan sorumlu olacağı için dershane gereksinimi artmayacak belki de azalacak.”

Bu ifadeler herkesin kulağına hoş gelen sözler. Ancak rapor için öneri sunan çevrelere bakıldığında “kazın ayağı”nın öyle olmadığı görülecektir. YÖK bu raporu hazırlarken öğretim üyelerinden (yani faşist YÖK’ün yasakçı, baskıcı hizmetkarlarından), idari personelden (yani sermayenin uşaklarından), bürokratlardan ve iş dünyasından (yani doğrudan sermaye temsilcilerinden) akıl almış.

256 sayfalık raporda giriş sınavlarının ‘test sistemi’ yerine öğrencinin yorum da yapmasını gerektiren ‘açık uçlu’ sorulardan oluşacağı söyleniyor. Anti demokratik, gerici, bilimsellikten uzak bir eğitim sisteminde öğrencilerden beklenen ve istenen yorumlar da “milli görüş”e paralel olacaktır. Bu durum kuşkusuz mevcut sınavlar için de geçerlidir. Ancak rapordan yansıyan ve daha önemli olan ortaöğretiminin sonuna gelmiş öğrencilerin “sınıf”landırılması.

Ortaöğretimin sonunda tüm öğrenciler ‘bitirme sınavı’ndan geçecek. Sınavı geçenlere ise dört seçenek sunulacak:

Sınavsız geçişle iki yıllık meslek yüksekokuluna girmek; Özel yetenekle öğrenci alan bölümler için özel yetenek sınavına başvurmak; Üniversitelerin iki yıllık önlisans programları için Öğrenci Temel Düzey Seçme Sınavı’na (TDSS) girmek.

Bu sınav sıralama sınavı olacak, baraj puanı uygulanmayacak. Öğrenciler bu sınavın sonucuna göre iki yıllık meslek yüksekokullarıyla bazı dört yıllık lisans programlarına kayıt için başvurabilecek, ÖSYM yerleştirme yapacak;

Dört yıllık ve üstü lisans programları için Ders Düzeyi Seçme Sınavı’na (DDSS) girmek: Bu sınavla, üniversitelerin tıp, mühendislik, hukuk gibi iyi derecede temel donanım öngören bölümlerinde eğitim almak isteyen öğrenciler seçilecek. ‘Sıralama niteliğinde ve ileri düzeyde’ olacak bu sınav, haziranın ikinci yarısında, birbiri ardından gelen haftalarda dört aşamada yapılacak: Matematik, sosyal bilimler, fen bilimleri, Türkçe-yabancı dil.

Ders Düzeyi Seçme Sınavı (DDSS) sonrası yerleştirmelerde, puan türü başarısı yerine ilgili programın matematik, sosyal, fen ya da Türkçe-yabancı dil ağırlıklı olmasına bakılarak, belirlenecek derslerdeki başarı puanı esas alınacak. Örneğin tıp fakülteleri; matematik, biyoloji, kimya ve Türkçe, inşaat fakülteleri; matematik, fizik ve Türkçe, temel bilimler alanında fizik ve matematik ders başarıları esas olacak.

Böylesi bir sınıflandırma taşrada veya varoşlarda hiçbir ödenek ayrılmayan “devlet” okullarında eğitim görenlerin yani emekçi çocuklarının meslek liselerinden sonra meslek yüksekokullarına mahkum edilmesini, yani sermayeye kalifiye ve ucuz işgücü olarak yetiştirilmesini sağlamayı hedeflemektedir. Amerikalar’da, Avrupalar’da, kolej ve paralı okullarda eğitim gören paşa çocukları ise “seçkin” mesleklere doğuştan “hak” kazanmış oluyorlar.

Ancak işçi ve emekçi çocuklarının gerçek ve ikinci bir seçeneği daha var. O da yaşamın her alanında böylesi bir “sınıf”landırmayı kabul etmeden isyanı seçmek, sömürücü düzene karşı örgütlü mücadeleyi yükseltmek, devrimci mücadeleye katılmaktır.