Eylül ayında yitirdiğimiz devrimci sanatçıları andık!
Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu olarak Eylül ayı içerisinde düzenlediğimiz film gösterimleri ve etkinliklerimizi sürdürmeye devam ediyoruz.
1 Ekim günü yaşamını kavgaya, mücadeleye adayan, sanatını devrimciliği ile birleştirerek emeği, kavgayı, mücadeleyi yapıtlarına taşıyan sanatın üç ustasını, Yılmaz Güney, Ruhi Su ve Pablo Neruda'yı anmak üzere bir etkinlik düzenledik. Etkinliğin ön çalışmasında davetiyeler hazırladık, şiir ve müzik dinletisi için hazırlık yaptık. Böylece tarihsel süreçleri, yaşamları ve sanata bakışları ortak olan devrimci sanatçıları, yapıtlarından oluşmuş bir program hazırlayarak bölgemizdeki işçi ve emekçilere tanıtmaya çalıştık.
Düzenlediğimiz etkinliğin amacı, devrimci sanat ve sanatçının mücadele içerisindeki önemini vurgulamak ve Eylül ayında yitirdiğimiz bu üç ustayı bir arada anmaktı. Bu doğrultuda hazırlanan davetiyeler bir hafta boyunca kullanılarak, etkinliğe çağrı yapıldı. 1 Ekim Pazar günü anma etkinliği gerçekleştirildi.
Program Emekçi Kadın Komisyonu'ndan bir arkadaşımızın komisyonun kuruluş amacı ve şimdiye kadar düzenlediği etkinlikleri anlatmasıyla başladı. Emekçi kadınların yaşam içerisinde karşılaştığı baskı ve zor koşullara karşı birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye çağıran konuşma ile açılış yapıldı.
İlk olarak, sinemayı halkın kurtuluş kavgasında bir araca dönüştüren, döneminde bir dizi popüler filmyapılırken, gerçeği, emeği ve sosyalizmi savunan, bu duruşu nedeniyle devletin hedef tahtasına çaktığı, susturmaya, yoketmeye çalıştığı devrimci sanatçı ve kavga adamı Yılmaz Güney'i anlatan sunumun ardından bir belgesel gösterildi. Belgesel Yılmaz Güney'in yaşamından ve yaptığı filmlerinden kesitler içeriyordu. Belgeselin sonunda Yılmaz Güney'in kendisinin yazmış olduğu bir şiir okundu.
İkinci olarak kendini “ayakkabısız ve okulsuz yoksul halkın”, işçilerin şairi olarak tanımlayan dünyanın en büyük ozanlarından Şili'li Pablo Neruda'nın şiire ve kavgaya bakışıyla ilgili bir sunum yapıldı. Emekçi Kadın Komisyonu'nun Neruda'nın kendi şiirlerinden seçmelerle hazırladığı şiir dinletisi, müzik eşliğinde sunuldu.
Şiir dinletisinin ardından, yaşamı boyunca emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı duyduğu öfkeyi son nefesine kadar haykırmaktan kaçınmayan, sosyalizme olan inancını hep dipdiri tutan, bu yüzden bedeller ödeyen devrimci ozan Ruhi Su'nun yaşamına dair bir sunum gerçekleştirildi. Ruhi Su'nun türkülerinden oluşan bir programla hazırlanan müzik dinletisi ile etkinliğimiz sona erdi.
Yaklaşık 40 kişinin katıldığı etkinlik, devrimci sanata ve sanatçıya dair Yılmaz Güney, Ruhi Su ve Pablo Neruda şahsında bir anlayış çizmiş oldu. Yaşamlarını ve sanatlarını mücadele ile birleştiren bu üç devrimci sanatçıyı bir kez daha anıyoruz.
Neruda'nın ifade ettiği gibi, böylelikle “şiir boşuna yazılmış olmayacak”; tıpkı emeği ve gerçekleri yansıtan filmlerin, halkın değerlerini taşıyan türkülerin boşuna yapılmış olmayacağı gibi.
Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu
-----------------------------------------------------------------------------------
Kavgada düşen yoldaşlarımızın anısına...
Eğilmeye değil kırılmaya hazırım!..
Aslında bu gecikmiş bir yazı. Şehit yoldaşlarımıza ilişkin söylenecek her sözün belki de bir yoldaşın deyimiyle yarım kalacağını yada anlatımın yetersiz olacağını biliyoruz. Aslında bir yerden başlayabilmeli. Yüreğimizi ateşlendiren, kinimizi bileyen, öfkemizi çoğaltan o günlere geri dönmek, sanki unutmuşuz, sanki bir an olsun aklımızdan çıkmış gibi.
Aslında yaşanan her olayda, her süreçte bir şeyler anlatılır, her yoldaşın duygusu düşüncesi aynılaşır böyle zamanda ve belki de bu güne kadar yazmamamın nedenidir bu. Yoldaşlığın en yalın halidir böylesi zamanlar ama yine de o güne, o katliam gününe doğru gitmek, yüreğinde tarifi imkansız acıları depreştirmek, işte belki de bundandır bu kadar zaman dilimi koymak araya. Biliyorum hakkımız yok buna, söylenecek her sözü zamanında söylemek gerekir, ama dedim ya, böylesi zamanda her şey ortaklaşır. Genç bir devrimci olarak o günleri hafızamda tutuyorum. Belki de herşey günlük çelişkiler içinde sürüp gidecekti, ne bilebilirdim ki ben, o gece yoldaşların siper ettiklerini kurşunlara, gaz bombalarına bedenlerini, kendilerini.
Aslında en çok da bu acıtıyor canını insanın; bir şey yapamamak, elinin kolunun bağlandığını hissetmek, içindeki öfkenin, kinin bir şey yapamamaktan kaynaklı seni yiyip bitirmesi. Gençtim, toydum, yeni tavlanıyordu yüreğim mücadele ateşinde ve yalnızlık; belki de en çok bu acıtırdı insanı, bir şey yapamamak, yoldaşların katledilirken bir şey yapamamak.
O günlere dönüyorum; dedim ya ne bilebilirdim ki yoldaşlarımın siper ettiklerini bedenlerini kurşunlara karşı. En çok o zaman acıdı canım. Kimsenin olmaması, yalnız olmam, örgütsüz olmam, ne yapacağımı bilememem. İlk gazetemizde gördüm yoldaşlarımı. HABİP tıpkı hafızamdaki gibiydi, yazılarını okurdum. ÜMİT sanki beni selamlar gibi gülümsüyordu işte. Her şey o andı, bugüne kadar yaşadıklarım belki de hiç birşeydi. İlk o zaman ağladım, zayıflık değildi bu, karamsarlık hiç değil. Daha bir gün önce yoldaştılar ve şimdi şehit yoldaş. Sonra yoldaşlara dair yazılar, anlatımlar... Her şeyin kesiştiği o büyük davamız, onun asli yürütücüsü yapımız, her şeyimiz, uğrunda tereddüzsüz öleceğimiz davamız, kinimizi öfkemizi kavgamızın harcına katık yapıp sizlere ulaştırana kadar, o son güne kadar taşımamız...
Sizleri anlatırken heyecanlanmamız, mezarınızın başına gelip ben geldim yoldaş artık örgütlüyüm, yalnız değilim diyebilmek. Belki de beraber “Drama köprüsü” türküsünü söylemek, sonra saatlerce anlatmak. İşte sizleri yaşatmak, HABİP'leşmek, ÜMİT'leşmek, HATİCE'leşmek. O günlerde aklımda kalan bir söz, bir yoldaşın sözü; “Unutma parti biziz, parti sensin, parti benim” deyişi. Şimdi ne kadar da berraklaşıyor bilincimde. Nefes alıp vermeyi kavgada öğrenmek. Uğruna tereddütsüz öldüğünüz davamız şimdi çok daha güçlü. Özlemlerimizin kurmayının ayak sesleri çok daha bir hissediliyor ve sizler, yoldaşlar her direnişte, her solukta her işkencede sınıf düşmanlarımızın karşısına çıkıyorsunuz. Sizleri katlederek yok olduğunuzu sanan katil devlet her seferinde sizleri görüyor karşılarında. Uğruna yaşamınızı verdiğiniz bu büyük davamız o büyük güne kadar yeni neferler verecek yoldaşlarınızla dolu ve haykırıyoruz sesinizden, soluğunuzdan, yüreğinizden; “biz hazırız! Eğilmektense kırılmayı yeğleriz!” Şeyh Bedreddin ve Habib'imin gözlerinin buluştuğu. Zindanın en ince gün ışığı sızıntısındayım. Deniz gözlerinin heybetindeyim. Eğilmeye değil kırılmaya hazırım...
A. Alkin
------------------------------------------------------------------------------------
Zulmediyor burjuvazi
Bitmek bilmiyor ekonomi krizi
Yakıyor, yıkıyor cümlemizi
Kardeşliğe bir adım gel be kardeşim.
Emekçinin evinde yok ki aşı
Kurumak bilmiyor yaşı
Birbirine düşman ediyor ana, baba, gardaşı
Mutluluğa bir adım gel be kardeşim.
Nerde tırpanın, çekicin, örsün
Elele haykırda gücünü görsün
Gel katılda kölelik ölsün
Özgürlüğe bir adım gel be kardeşim.
Oktaş Oluklu Mukavva'dan bir işçi |