06 Ekim 2006 Sayı: 2006/39 (39)
  Kızıl Bayrak'tan
   Düzen ordusunun dizginleri ele almaya
yönelik çıkışları
  Türkiye'nin gerçek anayasası ya da
kontrgerilla devleti gerçeği!
  Egemenlerin utanç verici Amerikancılık
yarışı
  Erdoğan'ın ABD ziyaretinden yansıyanlar
  PKK'nin yeni ateşkes süreci ve ötesi
Üniversitelerde sertleşen süreç ve
büyüyen tepki
Kadın emeğinin istihdama katılımı
çalışmaları ve kapitalist düzen gerçeği
Yasaların dili ve
sendikaların tututumu/ Yüksel Akkaya
Darbe şakşakçıları vazife başında!
 Gelişen saldırıları göğüslemek için
Devrimci birleşik mücadelenin artan
önemi / Orta sayfa
  Ulucanlar anmalarından
  Emekli-Sen Kartal Şube Başkanı Emir
Babakuş'la 7 Ekim mitingi üzerine
konuştuk
  Ders din kültürü ve ahlak bilgisi... Konu
Kneipp kürü!
  Türkiye Sosyal Forumu
etkinliklerinden
  Genel-İş Sendikası işyeri temsilcisi Göker
Şahin ile sınıf hareketinin durumu ve İstanbul İşçi Kurultayı’nı konuştuk
  Gürcistan: NATO-Rusya çekişme arenası
  Ortadoğu'da savaş cephesini genişletme
tehditleri!
  Meksika'da öğretmenlerin grevi sürüyor
  Brezilyaída başkanlık seçimleri ikinci
tura kaldı.
  Sorgulanan Doğu
  ESP ile dayanışma eylemlerinden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ortadoğu'da savaş cephesini genişletme tehditleri!

Geçen hafta yapılan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) toplantısında, Arap ülkeleri temsilcileri, İsrail'in nükleer tesislerinin denetime açılmasını talep ederek, Ajansın bu yönde bir karar almasını istediler. Ancak uzun tartışmalara konu olan talebin kabulü, ABD emperyalizmi tarafından engellendi. Nükleer silahların yayılmasına karşı olduğunu iddia eden Bush liderliğindeki savaş kundakçıları, nükleer silah deposuna dönüşen İsrail'i savunarak, bu iddialarında ne kadar riyakâr olduklarını birkez daha tüm dünyaya gösterdiler.

Beyaz Saray'dan İran'a yaptırım yasasına onay

İsrail'e kalkan olan ikiyüzlülük şampiyonu savaş kundakçıları, aradan bir hafta geçmişti ki, nükleer silah üretebileceği gerekçesiyle, İran'a karşı ekonomik yaptırım kararı aldı.

Haydutbaşı Bush, İran'a, kitle imha silahı yapmasına yardım edecek biçimde destek veren şirket, kuruluş veya devletlere yaptırım uygulanmasını öngören yasayı onayladı. Yasa ABD Temsilciler Meclisi'nde benimsenmesinden iki gün sonra, herhangi bir tartışmaya bile konu edilmeden Senato'dan da geçti.

Yasanın kabulüyle ilgili konuşan senato çoğunluk lideri Cumhuriyetçi Parti'den Bill Frist, “Bu yasa, İran'ın nükleer çalışmalarına indirilmiş en büyük darbe olacağı gibi ayrıca İran'la nükleer işbirliği yapan Rusya'ya karşı da Amerika'nın her türlü imkânını kullanması için elini açacakatır” dedi.

Yasanın Beyaz Saray'da onaylanması üzerine bir açıklama yapan İran Meclis Başkanı Gulamali Haddad Adil, ABD'nin ülkesine 27 yıldır yaptırım uyguladığını, yeni yaptırım kararının İran'ı etkilemeyeceğini savundu.

Tel Aviv'den askeri saldırı tehdidi

Savaş çetesinin kurmayları Washington'dan ekonomik ambargoyla tehdit ederken, Tel Aviv'deki tetkikçiler de askeri saldırıyla tehdit ediyorlar. Aynı günlerde gündeme gelen bu küstah saldırılar, Washington-Tel Aviv arasındaki koordinasyona da işaret ediyor.

ABD'de yayınlanan savaş borazanı gazetelerden The Sunday Times'e konuşan İsrailli askeri ve siyasi kaynaklar, “Tahran ile Şam'a karşı savunmanın (yani saldırının), İsrail savunma gündeminin öncelikli maddesi” olduğunu ve “konunun Filistin'den bile daha fazla önem arzettiğini” söylediler.

Siyonist kaynaklar, “Hizbullah ile çatışmaların ardından İsrail, askeri stratejisini yeniden gözden geçirme ihtiyacı duydu. Buna göre kilit nokta, İsrail'in, teröre destek veren bu iki haydut devletin yerine, Gazze ile Batı Şeria'daki Filistinli militanlara çok fazla odaklandığı meselesi oldu. İsrail devleti'nin varlığı açısından büyük tehlike arz eden Tahran ile Şam'a karşı savunma (Tahran ile Şam'a karşı saldırı diye okunmalıdır), İsrail savunma gündeminin öncelikli maddesi. Hatta bu konu, Filistin meselesinden bile öncelikli önem arzediyor” diye konuştular.

“İran'ın nükleer faaliyetlerini sürdürmesi, savaşa ramak kaldığının bir göstergesidir. Kısa bir süre öncesine kadar İran'ın nükleer tesislerine yönelik hava saldırıları planı yapılmış, fakat masada bırakılmıştı” diye konuşan siyonist kaynaklar, İran ile Suriye'ye yönelik saldırı planları çerçevesinde İsrail Savunma Bakanlığı'nın yeni bir komando birliği kurduğunu da dile getirdiler.

Emperyalist/siyonist zorbalarla işbirlikçilerinin, İran'la Suriye'ye saldırmak için sabırsızlandıkları kimse için bir sır değil. Zira “Büyük Ortadoğu/Büyük İsrail” projesi, bu iki engel ortadan kaldırılmadan hayata geçirilemez. Ancak Filistin, Irak ve Lübnan'da sergilenen direniş, bu arada Afganistan'ın da giderek işgal güçleri için bir bataklığa dönüşmesi, savaş kundakçılarıyla siyonist tetikçilerini şimdiye kadar frenledi. Fakat bu, saldırıdan vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Tersine, altından kalkacaklarına kanaat getirdikleri anda, savaş tamtamlarını birkez daha çalmaktan geri durmayacaklar.

Washington-Tel Aviv merkezli vahşi projeyi bozguna uğratmakla yükümlü olan bölgenin anti-emperyalist, anti-kapitalist güçleri ile ezilen halkları, gerici savaşın yayılarak devam edeceğini hesaba katarak mücadeleyi daha da geliştirip güçlendirmelidirler.

-------------------------------------------------------------------------------

Amerikan yönetiminin faşizan icraatları yayılıyor…

ABD: Polis devletine geçişte yeni adımlar!..

Dışa karşı saldırgan olan bir devletin içe karşı “demokratik” olması mümkün değil. Tarihsel ve güncel olaylar, dışta saldırgan olan rejimin, içe de faşizan bir niteliğe büründüğünü sayısız kere göstermiştir. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere emperyalist ülkelerin son yıllarda polis devletine doğru hızla yol almaları bu olguyu yeniden doğrulamaktadır.

Emperyalist güçlerin işgal ettiği ülkelerde uygulanan sınırsız vahşet artık bir sır değildir. Ebu Garib zindanı, Guantanamo toplama kampı, gizli işkencehaneler, CIA'nin işkence için tahsis ettiği uçak filosu… Tüm bunlar buzdağının sadece görünen kısmı olsa da, savaş kundakçılarının ezilen halkları nasıl “özgürleştirdiğini” göstermeye yetiyor.

Ezilen halklara karşı işlenen bu ağır suçlar, içe dönük önlemleri de zorunlu kılıyor. Hem savaşı ciddi sorunlarla karşılaşmadan finanse edebilmek, hem de işgalci güçlerin barbarca icraatlarına karşı biriken tepkileri kontrol altında tutabilmek için, cephe gerisinde de faşizan uygulamalar hayata geçiriliyor.

Dümeni polis devletine doğru kıran emperyalistler, ivme kazanması kaçınılmaz olan sınıf çatışmalarına hazırlanıyorlar kuşkusuz. Ama bu hazırlıklar, aynı zamanda emperyalist saldırganlık ve savaş politikasını ciddi bir engelle karşılaşmadan sürdürme hevesine de hizmet ediyor.

Geçen hafta Temsilciler Meclisi ve ABD Senatosu'nda onaylanan yeni bir yasa ile haydutbaşı Bush'a “kral” yetkisi verildi. Onaylanan bu yasaya göre Bush, “bir saldırının meydana geleceğine inandığı takdirde” telefonların dinlenmesi ve elektronik postaların izlenmesini istemek için tek yetkili olacak.

Bush'a sınırsız yetki vermek için ABD Senatosu'nda yapılan oylamada, ayrıca, “terör şüphelilerinin sorgulanması ve yargılanmasıyla” ilgili bir yasa tasarısına da nihai onay verildi. Sözkonusu yasa, özel askeri mahkemelerin kurulmasını öngören maddeler de içeriyor.

Senato'nun onayladığı, ‘terör şüphelilerinin sorgulanması ve yargılanmasıyla' ilgili olan yasa, insan hakları savunucularını şimdiden kaygılandırıyor. Zira işkenceyi bir sorgulama biçimi olarak kullanan Amerikan kolluk kuvvetlerinin bu yasa ile ellerinin büsbütün serbest kalacağına dikkat çekiliyor.

Bu yasanın ilk cümlesinde, zanlılar, “yasa tanımaz düşman savaşçılar” diye niteleniyor. Bu tanım Guantanamo işkence kampındaki esirlere yakıştırılan isimle aynıdır. Dolayısıyla bu yasal hazırlığı, gerektiğinde ABD zindanlarını birer Guantanamo'ya çevirme planının bir parçası saymak gerek.

Hukukçular, ABD'nin benzer yasaları, Meksika-Amerikan Savaşı, İç Savaş yılları ve 2. emperyalist paylaşım savaşı sırasında ilerici güçlerle komünistlere karşı geliştirilen “cadı avı” döneminde de, çıkartmış olduğuna dikkat çekerek, Bush yönetimini, “özel savaş mahkemeleri” kurmakla suçladılar.

Saldırgan ülkelerin işçi ve emekçileri, ezilen halkları hedef alan emperyalist savaşa engel olmadıkları içindir ki, bu aynı saldırganlık dönüp kendilerini de vurmaktadır.