06 Ekim 2006 Sayı: 2006/39 (39)
  Kızıl Bayrak'tan
   Düzen ordusunun dizginleri ele almaya
yönelik çıkışları
  Türkiye'nin gerçek anayasası ya da
kontrgerilla devleti gerçeği!
  Egemenlerin utanç verici Amerikancılık
yarışı
  Erdoğan'ın ABD ziyaretinden yansıyanlar
  PKK'nin yeni ateşkes süreci ve ötesi
Üniversitelerde sertleşen süreç ve
büyüyen tepki
Kadın emeğinin istihdama katılımı
çalışmaları ve kapitalist düzen gerçeği
Yasaların dili ve
sendikaların tututumu/ Yüksel Akkaya
Darbe şakşakçıları vazife başında!
 Gelişen saldırıları göğüslemek için
Devrimci birleşik mücadelenin artan
önemi / Orta sayfa
  Ulucanlar anmalarından
  Emekli-Sen Kartal Şube Başkanı Emir
Babakuş'la 7 Ekim mitingi üzerine
konuştuk
  Ders din kültürü ve ahlak bilgisi... Konu
Kneipp kürü!
  Türkiye Sosyal Forumu
etkinliklerinden
  Genel-İş Sendikası işyeri temsilcisi Göker
Şahin ile sınıf hareketinin durumu ve İstanbul İşçi Kurultayı’nı konuştuk
  Gürcistan: NATO-Rusya çekişme arenası
  Ortadoğu'da savaş cephesini genişletme
tehditleri!
  Meksika'da öğretmenlerin grevi sürüyor
  Brezilyaída başkanlık seçimleri ikinci
tura kaldı.
  Sorgulanan Doğu
  ESP ile dayanışma eylemlerinden
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ders din kültürü ve ahlak bilgisi... Konu Kneipp kürü!

22 Eylül tarihli gazetelerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 11. sınıf kitaplarında bir bölüm yeraldı. “Bunları biliyor musunuz?” adı altında abdest almanın faydaları sıralanıyor. Kan dolaşımını hızlandırır, alyuvar sayısını artırır, atılan karbondioksit oranı fazlalaşır vb. gibi. Bu haber üzerinden AKP eleştirisi başladı. Sonuçta islami çizgiye yakın bir hükümete karşı “laiklik” savunuluyordu. Hükümet adına hemen savunuya geçildi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik açıklamayı yaptı. “Bu sözler hurafe değil, bir bilim adamının sözleridir…” Böylece liselerde verilen eğitimde “bilimsel” olan bir şeyler olduğunu öğrenmiş olduk.

Sırf Alman bir “bilim adamı” söylediği için, kitapta yeralanlar “bilimsel” sayılıyor.

Daha gülünç bir savunma ise Recep Tayyip Erdoğan'dan: “Bir sakatlık varsa onu bağlar”! Milli Eğitim Bakanlığı'nın onayladığı, hatta okullarda bedava dağıttırdığı kitapta yer alan bir bölüm için “yanlış olması ihtimali” yazarın hatası oluyor. Böylece tüm sorumluluğu üzerlerinden atmış oluyorlar!

Bu tartışma sermaye hükümetinin “bilim”den ne anladığını göstermişken, ortaya yeni bulgular çıktı. Dr. Albert Schalle adında bir yazara ait kitap kaynak gösterilerek, Kneipp kürü olarak bilinen ve suyla terapiye dayanan alternatif tıp tanıtılıyor. 1932 yılında yayımlanan kitaba bakarsanız, aslında abdestin faydası diye bir bölüm bulamazsınız. Din kitabında belirtilen sayfalar üzerinden de bakıldığında, çok farklı bir su kürünün anlatıldığını görüyorsunuz. Yani bu kitap ve abdest arasındaki tek ortak yan suyun kullanılmasıdır. Ve şimdi 3 Ekim itibariyle yapılan bir açıklamayla sözde yapılan hata kabul ediliyor. Şimdi kitapla görevlendirilmiş birkaç piyon soruşturma sonucu ufak cezalar alacak ve asıl sorumlular aklanacak.

Düzen kendisine muhalefet etmeyen, düşünmeyen, tartışmayan bireyler yetiştirmek için bu tür araçlara her zaman ihtiyaç duymuştur. Eğitim sistemi bu ihtiyacı karşılayacak kanalların başında yer alıyor. Onların sömürü düzeninin devamı için bu çürümüş eğitim sisteminin işletilmesi, beyinlerin uyuşturulması gerekiyor.

Buna izin vermemek ise bizlerin görevi.

------------------------------------------------------------------------------------

TMMOB 14 Ekim'de Ankara'da!

Öğrenciler kendi talepleri ile alanda yerini almalıdır!

TMMOB son dönemde meclise taşınan ve mühendisliğin girdiği tüm alanları yakından etkileyen yasalara ve yasa değişikliklerine karşı 14 Ekim Pazar günü Ankara'da merkezi bir miting yapacak. Geçen yıl Eylül ayı içerisinde benzer bir miting gerçekleştiren TMMOB, bu seferki mitingi “tarihi bir buluşma” olarak niteliyor. Mühendis, mimar ve şehir plancıları aşağıda sıralanan taleplerle alana çıkacak:

“1- Son yıllarda özellikle dış bağımlılığın arttığı enerji sektöründe, nükleer enerji santralleri ve benzer maceralardan vazgeçilmesi ve ulusal kaynaklara dayalı, planlı bir politika izlenmesi için.

2- Hizmet Ticareti Genel Anlaşması ile neredeyse bütün geleneksel kamu hizmeti alanlarının piyasalaştırılarak yabancı sermayenin istilasına açılmasına karşı çıkmak için,

3- Eğitimde öğrencileri müşteri olarak gören zihniyetin egemen olmasını sağlamaya yönelik girişimlere ve eğitim hizmetlerini bütünüyle bir pazar haline getirme çalışmalarına karşı durmak için.

4- Bütün çalışanlara grevli, toplu sözleşmeli sendikalaşma hakkının tanınması için,

Tutuklu ve hükümlülerin tecridine dayalı hücre (F) tipi cezaevi uygulamalarına son verilmesi, cezaevlerinde insani yaşam koşullarının hâkim kılınması için.

5- Başta düşünce ve örgütlenme özgürlüğü olmak üzere tüm demokratik hak ve özgürlüklerin, sözün özü demokrasinin önündeki engellerin kaldırılması için,

6- Ülkemizin doğasının korunması, sanayileşmenin çevreyi ve doğayı tahrip etmeden gerçekleştirilmesi için.

7- Kentsel mekânın, toplumsal yarar ve kullanım değeri ilkesi etrafında üretilmesi-paylaşılması ve doğal-kültürel varlıkların koruma-kullanma dengesi içerisinde yaşatılması için.

8- Kadına yönelik şiddeti ve toplumsal hayatın her noktasında cinsiyet ayrımcılığını önlemek için ve tüm emekçi kadınların mücadelelerinin yanında olmak-birlikte mücadele etmek için,

9- Tarım arazilerinin yok olmasına, kirlenmesine, genetik tohum ve gıdaların ülkemize sokulmasına, çiftçimizi üretimden, tarlasından koparan işsiz, yoksul bırakan politikalara karşı durmak için.

10- Su ve suya bağlı hizmetlerde çevre ve insan esas alınarak suyun mülkiyeti ve hizmetlerinin kamuda kalmasının sağlanması için.

11- AB müzakere sürecinin ülke çıkarları, çalışanlar, demokratik hak ve özgürlükler yönünden bir mücadele süreci olarak değerlendirilmesi için,

12- Kıyı ve orman yağmasına karşı çıkmak için.

13- “Madenlerimizin gerçek sahipleri halkımızdır” şiarını her zaman her alanda daha güçlü haykırmak için.

14- Hasankeyf'te uzun bir tarihi süreci yansıtan bir birikimin dağıtılmasına, Bergama'da, Eşme'de, Belek'te sermayenin halkın karşı çıkışına rağmen hukuk dışı yönelimlerine, Fırtına Vadisi'nde, Munzur'da, Sinop'ta, Aloinoi'de doğanın tahribine zemin hazırlayanlara, deprem ve taşkınları kader olarak kabul edip, hızlandırılmış tren kazalarına neden olanlara dur demek için.

15- Dünyanın her yerinde işgallere ve saldırılara karşı mazlum halkların yanında olduğumuzu ifade etmek için.

16- Savaşa karşı barışı savunmak için.

17- TMMOB yasasına gereksiz ve yanlış yapılan müdahaleleri engellemek için.

18- Ücretli çalışan üyelerimiz ile emekli üyelerimizin sorunlarını ülke gündemine taşımak; işsiz üyelerimize sahip çıkmak için.

19- “Geleceğe uzak olan üzüntüye yakındır” lafzından yola çıkarak “gençlik geleceğimizdir” şiarını her zaman her alanda daha güçlü haykırmak ve yaşama geçirmek için,

20- Üreterek büyüyen ve paylaşarak gelişen bir ülkede insanca ve barış içinde yaşamak için,

21- İnsanımıza, üyemize, yaşama, mesleğimize ve ülkemize sahip çıkmak için.

22- Ülkemizdeki ve dünyadaki emek güçleriyle dayanışma içinde, bağımsızlıkçı, eşitlik ve özgürlükçü bir Türkiye ve Dünya için.

14 Ekim 2006 günü Ankara'da buluşuyoruz!

Kapitalizmin ve emperyalizmin askeri, ekonomik, politik ve kültürel tüm örgütlerinden bağımsız, “Bir Başka Dünya, Bir Başka Türkiye, Bir Başka Yaşam Mümkün”dür

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!

Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü!”

Talepler arasında eğitimle ve gençlikle ilgili olanların çokluğu dikkat çekici olsa da, madalyonun arka yüzünde AB ve GATS üzerine söylenen tüm sözler, miting öncesi İMO tarafından çıkartılan “Yetkin Mühendislik Yönetmeliği” ile anlamsızlaşıyor. TMMOB'un öğrenci örgütlülüklerinden uzak durma politikası da bu taleplerin üniversitelere taşınmasının önünde ciddi bir engel oluşturuyor.

Ancak tüm bunlar mitingi öğrenciler açısından hiç de önemsizleştirmiyor, tersine binlerce mühendisin bulunduğu bir alanda öğrencilerin alacağı tutum büyük önem taşıyor. 14 Ekim mitingi alanını öğrencilerin geleceğini çalmaya yönelen “Mesleki Yeterlilik Kurumu”, “Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun”da yapılan yeni düzenlemeler ve “Yetkin Mühendislik” uygulaması gibi saldırılara karşı duracağımız bir alan haline getirmemiz gerekiyor.

Mitingin talepleri ancak, tüm öğrencilerin aynı şiarların altında birleşmesi, bu karşı duruşu tok bir şekilde alana yansıtması ve mitingin bu bakışa uygun bir çalışmaya konu edilmesi ile gerçek anlamına kavuşacaktır. Bugün mitingin ana gövdesini oluşturacak ve fiili olarak da esas örgütleyicisi konumundaki odaların yönetimlerinin AB patentli yasalara karşı aldıkları tutum ortadadır. TMMOB kendi deyimiyle kamunun vicdanıdır. Ancak dizginlerinden boşalan kapitalizm vicdanları esir almaktadır. Eğer bugün TMMOB esir alınmışsa, bu görev artık bilenlerin, görenlerin omuzlarındadır. İşte bu yüzden alanda değişik odaların pankartları arkasına dağıtılmış öğrenci kortejleri yerine öğrencilerin kendi gündemleri ile alana çıkması büyük önem taşıyor.

Gelecek kaygısı taşımak bir anlam ifade etmez. Kendi geleceğimizi ancak kendimiz yaratabiliriz. Susmak ve tüm bunları izlemek kendi geleceğimizin yok edilmesini onaylamaktır. Biz bu oyunu bozacağız.

Toplumcu Mimarlık-Mühendislik Öğrencileri