22 Eylül 2006 Sayı: 2006/37 (37)
  Kızıl Bayrak'tan
   Özgürlüğün yolu emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı birleşik devrimci mücadeleden geçer
  Diyarbakır halkı devlet terörüne boyun eğmedi
  Uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmalıyız
  Sendikacılar Miami'ye, askerler Lübnan'a!
  İMF-TÜSİAD patentli sosyal yıkım programlarına geçit vermeyelim!
"Laik Cumhuriyet" düzeninde tarikatlar cirit atıyor
"Meşru ve fiili mücadele" bir söz kalıbı olmaktan çıkarılmalıdır!
BJ Tekstil işçileri mücadelelerine devam ediyor!
Eylem ve etkinliklerden
 "Tarihin sonu"ndan "post demokrasi"ye... / Orta sayfa
  Ulucanlar katliamının 7. yılında; Direniş öğretmeye devam ediyor!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği açıldı!
  TMMOB mecliste görüşülen yasalara karşı yürüdü
  Siyonistler savaşı yeniden başlatma tehdidi savuruyor
  14. Bağlantısızlar Zirvesi Havana'da gerçekleşti
  Dünya'dan kısa kısa
  Büyük tekeller rekabetin faturasını işçilere kesiyor
  Diyarbakır katliamını lanetliyoruz! / Sosyalist Şoreşger
  Eylem ve etkinlik haberleri
  Bir-Kar Gençliği "Enternasyonal Gençlik Buluşması"na hazırlanıyor!
  Sermayeyi okullardan, emperyalizmi Ortadoğu'dan kovacağız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

ÖO direnişçisi Sevgi Saymaz'a zorla müdahale edildi!

Uşak Hapishanesi'nde Ölüm Orucu eyleminin 140. gününde Sevgi Saymaz'a müdahale edilerek zorla hastaneye kaldırıldı. Sermaye iktidarının ölüm orucu eylemini bitirmek için zorla müdahale yöntemine sık sık başvurduğu biliniyor. Devlet bu yöntemle direnişçilerin hafızasının kaybına neden oluyor.

Sevgi Saymaz'a yapılan zorla müdahale işkencesine karşı TAYAD'lı Aileler bir açıklama yaptılar. Açıklamada şunlar söylendi:

“16 Eylül Cumartesi günü Uşak Hapishanesi'nde, ‘Tecritin kaldırılması' talebi ile Ölüm Orucunu sürdüren Sevgi Saymaz, zorla hastaneye kaldırılmıştır. Sevgi Saymaz direnişinin 140. günündedir. 140 gündür Sevgi, tecritin kaldırılmasını açlığı ile beklemektedir. Tecriti kaldırması ve hapishanelerde süren bu zulme son vermesi gereken Adalet Bakanlığı, çözümü direnişçilere ve tecritteki savunmasız insanlara saldırmakta bulmaktadır.

Sevgi Saymaz şu anda zorla müdahale işkencesi ile karşı karşıyadır. Zorla müdahale suçtur.

Zorla müdahale demek kişinin kendi iradesi dışında istemediği halde zor kullanılarak tıbbi müdahalede bulunmaktır.

Zorla müdahale aynı zamanda bilinçli olarak yanlış tıbbi müdahalede bulunmaktır.

Uzun süreli açlıklarda açlığın sona erdirilmesi doğru tıbbi yöntemlerle yapılmazsa kişide kalıcı sakatlanmaların ve ölümlerin olması kaçınılmazdır. Kalıcı sakatlanmalarda en sık görülen ve müdahaleden amaçlanan direnişçide ‘hafıza kaybını' sağlamaktır.

Çünkü hafıza kaybına uğrayan bir direnişçi Ölüm Orucunu ve yaşadıklarını unutacaktır. Böylece direniş kırılacaktır.

Bu şekilde olan yüzlerce sakat insan vardır. Kimi F tiplerindedir halen, kimi sakatlığı sonucu adeta dışarı atılmıştır kimi de mezardadır.

İktidarın zorla hastaneye kaldırmaktan amaçladığı direnişçiyi kurtarmak değil tecriti kurtarmaktır.”

--------------------------------------------------------------------------------------

“Eşitlik, kardeşlik, özgürlük kavramları, emeğin özgürleşmesiyle gerçek anlamını bulacak...”

Ne zaman ki işçiye, emekçiye, öğrenciye, tarım üreticisine dönük yoğun hak gaspları gündeme gelse, saldırıların sivri ucu ilerici, devrimci, yurtsever, sosyalist, komünist basım yayın kuruluşlarına yöneltilmiştir.

Elbette saldırıların tesadüfi olmayıp, bilinçlenmeyi önlemeye yönelik olduğu bilinmelidir. Son günlerde, Atılım Gazetesi'ne yönelik yayın durdurma cezasının arkasında TMY ile startı verilen sistemli saldırının diğer yayın kurumlarını da içine alacak şekilde tırmandırıldığı görülmektedir.

Dünyada ve Türkiye'de son yüzyıl dengelerin sermaye lehine evrildiğini ancak Küba'nın başını çektiği Bağlantısızlar Hareketi'nin ezilen ulus ve halklara umut aşılamaya devam ettiğini, dizginlerinden boşanan emperyalist-kapitalist sistemin, para ve güce dayanan işgalci politikalar, kriz bataklığının giderek daha çok emekçi halkta nefret duygularını beslediğini gözlemlemekteyim.

Tüm dünyanın gözleri önünde 33 gün boyunca Lübnan bombalanırken, başta ABD ardından BM açıkça veya üzerine hafifçe gölge çekerek İsrail'e destek vermiştir. Yaşanan bu trajediye, sermayenin ve ABD'nin sadık sözcüleri tarafından 5 Eylül günü TBMM olağanüstü toplantıya çağrılarak ikirciksiz onay verilmiştir. 33 gün boyunca Lübnan halkının yanında olamayanlar nedense barış havarisi kesilebilmişlerdir. Çünkü bölgede temsil ettikleri sermaye gruplarının çıkarları var.

İsrail Lübnan'da direnişle karşılanmasaydı, BM ‘Barış Gücü'ne ihtiyaç duyulacak mıydı? Timsahlar başarılı olamayınca sahte gözyaşı dökmekte, işçi-emekçi çocuklarını da alet edecek biçimde yeni saldırılara hazırlanmaktadırlar.

Ayrıca 13 ülkeye Türkiye'den sınırsız mülk edinme hakkı tanıyanların, özkaynaklarımızı peşkeş çekenlerin yenileceğini, bütün dünyada eşitlik, kardeşlik, özgürlük kavramlarının, emeğin özgürleşmesiyle gerçek anlamını bulacağına inanıyorum. Bu akışın giderek güçlenmesinin yarattığı korkuyla saldırıların dozunun arttırıldığı gerçeğini hatırlatmadan edemiyorum.

“Gerçekler inatçıdır” sözünü unutmadan, basına ve çalışanlarına yönelik açık veya gizli tüm tehdit, sansür ve saldırıları kınıyorum.

Rahime Henden

--------------------------------------------------------------------------------------

Tutuşunca deniz

Eeyy… Gecede kartal kanatlarını

çırpan öfke!

Dağ yamacına sevdalı umut.

Meydanlarda

çağlaya çağlaya

dirilen kavga…

Kavgamız…

Sanmayın ki;

ölülerimizde atan

bu son nabız.

Zamanda yürünen

kaçıncı iz?

Kanayan yaralardan

evlat tadında bir kız.

Saçları samyeli

bakışı giz…

Bakır renginde

tutuşunca deniz;

Bu kaçıncı ölümün:

-Eeyy… Azrail?

Öldürdükçe düşkün

öldürdükçe kahpe

öldürdükçe it.

Rahime Henden

8 Eylül ‘06