22 Eylül 2006 Sayı: 2006/37 (37)
  Kızıl Bayrak'tan
   Özgürlüğün yolu emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı birleşik devrimci mücadeleden geçer
  Diyarbakır halkı devlet terörüne boyun eğmedi
  Uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmalıyız
  Sendikacılar Miami'ye, askerler Lübnan'a!
  İMF-TÜSİAD patentli sosyal yıkım programlarına geçit vermeyelim!
"Laik Cumhuriyet" düzeninde tarikatlar cirit atıyor
"Meşru ve fiili mücadele" bir söz kalıbı olmaktan çıkarılmalıdır!
BJ Tekstil işçileri mücadelelerine devam ediyor!
Eylem ve etkinliklerden
 "Tarihin sonu"ndan "post demokrasi"ye... / Orta sayfa
  Ulucanlar katliamının 7. yılında; Direniş öğretmeye devam ediyor!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği açıldı!
  TMMOB mecliste görüşülen yasalara karşı yürüdü
  Siyonistler savaşı yeniden başlatma tehdidi savuruyor
  14. Bağlantısızlar Zirvesi Havana'da gerçekleşti
  Dünya'dan kısa kısa
  Büyük tekeller rekabetin faturasını işçilere kesiyor
  Diyarbakır katliamını lanetliyoruz! / Sosyalist Şoreşger
  Eylem ve etkinlik haberleri
  Bir-Kar Gençliği "Enternasyonal Gençlik Buluşması"na hazırlanıyor!
  Sermayeyi okullardan, emperyalizmi Ortadoğu'dan kovacağız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Fırtınalı bir yaz döneminin ardından yeni bir döneme girerken...

Uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmalıyız!

Siyasal bakımdan oldukça sıcak geçen bir yazın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Oysa dönemin başında herşey “sütliman” görünüyordu. Oldukça sert geçen bir kış döneminin ardından, kısa süreli de olsa bir mola dönemine giriliyormuş havası vardı. Fakat, İsrail'in Lübnan saldırısıyla iklim bir anda tersine döndü. Gerek dünyada ve gerekse ülkede siyasal atmosfer bir anda değişti, fırtınalar esmeye başladı. İsrail'in 35 günlük kıyımı, emperyalist-kapitalist dünyada maskelerin düştüğü, diğer taraftan düzen karşıtı güçler cephesinden safların netleştiği ve iki cephe arasında gerilimin yükselerek sert mücadeleler biçiminde kendisini dışavurduğu bir dönem oldu. Bu fırtınalı atmosfer şu an yerini daha dingin bir iklime bırakmış gibi görünüyor. Kuşkusuz bu, her an kopması muhtemel sert fırtınalar öncesi kısa bir mola anından başka bir şey değil. Yalnızca savaş farklı cephelere kaydırılmış bulunuyor.

İçerisine girmekte olduğumuz bu yeni dönem, bugün yüzeydeki görüntüler ne olursa olsun, çok daha sancılı ve sert bir süreç olarak yaşanacaktır. Bu yeni dönemde, devrimci güçler için bugüne kadar önemsiz gibi görünen zaaf ve zayıflıklar, telafisi güç sonuçlara yolaçabilecektir. Dolayısıyla, geçmişin nispeten rahat dönemlerinin tarz ve alışkanlıklarını geride bırakmak kaçınılmaz bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun gerektirdiği biçimde davranmayanların siyasal ciddiyeti tartışmalı hale geleceği gibi bir geleceği de olmayacaktır. Yaz döneminde yaşananlar, savaş ve düzen karşıtı toplumsal güçler payına bu uyarıların ne denli önemli olduğunu doğrulamıştır.

Bu ön uyarılarla birlikte, içerisine girilen dönemin genel özelliklerini ana başlıklar halinde şöyle özetleyebiliriz:

Birincisi; ABD emperyalizmi önderliğindeki emperyalist savaş cephesi, kardeş halklara yönelik yeni ve oldukça kapsamlı bir saldırı hamlesi için son hazırlıklarını yapmaktadır. Önümüzdeki dönem emperyalist savaş makinası bir kez daha harekete geçirilecek ve savaş cephesi alabildiğine genişleyecektir. Bu, emperyalist-kapitalist güçlerle ezilen halklar arasındaki mücadelenin alabildiğine keskinleşmesine yol açacaktır.

İkincisi; ABD emperyalizmi önderliğindeki emperyalist savaş cephesinin atağa geçmesi, sadece emperyalistler ve ezilen halklar arasındaki çelişkileri değil, yanısıra emperyalizmin bölgedeki uşaklarıyla ezilen halklar arasındaki çelişkileri de keskinleştirecektir. Zira, savaş durumu safların netleştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Maskeler inecek, dost-düşman safını bulacaktır. Aslında Lübnan'a yönelik siyonist saldırı sırasında saflar son derece net biçimde ortaya çıkmıştır. Bundan sonrası artık saf tutmak, aktif olarak savaşa katılmak anlamına gelmektedir.

Üçüncüsü; iktisadi-mali krizlere çare bulmak ve bunun için gerekli kaynakları ele geçirmek uğruna yapılan savaşlar, işçi sınıfı ve emekçi halkların üzerindeki sefalet zincirinin daha da kalınlaştırılması ve yıkımın katmerlenmesi sonucunu yaratacaktır. Sosyal hoşnutsuzluk ve öfkenin son derece yoğunlaştığı ülkemiz örneğinde olduğu gibi, bu durum sosyal mücadelelerin sertleşmesine yolaçacak, sınıflar arası çelişkileri keskinleştirerek çatışmalı bir düzeye sıçratacaktır.

Dördüncüsü, ABD emperyalizminin çıkarları merkezinde yürütülecek yeni savaş hamleleri, bugün her ne kadar uyumlu bir görüntü veriyor olsa da, emperyalistler arası rekabeti yoğunlaştıracaktır. Diğer taraftan, ABD emperyalizmine kölece bir boyun eğiş içerisinde olan ve emperyalist saldırganlığın maşalığı için hazırlanan Türk sermaye iktidarı cephesinde iç mücadelenin yoğunlaşacağı bir dönemdir bu aynı zamanda. Tarafların konumlarını ve güçlerini ABD emperyalizmine hizmette yarışarak korumayı hesap ettikleri düşünülürse, düzen cephesinde ABD uşaklığı ile atbaşı giden bir iç siyasal çatışmaya tanık olacağımızı söyleyebiliriz.

Doğal olarak bu tablo, önümüzdeki dönemin görev ve sorumlulukları ile sunduğu olanaklarını ortaya koymaktadır. Emperyalist-kapitalist düzen cephesi işçi sınıfına ve ezilen halklara karşı kapsamlı bir saldırı hamlesi yapacak, fakat bu aynı zamanda iç zayıflıklarını büyütecek, diğer taraftan ise karşı mücadelenin imkanlarını arttıracaktır. Yani içeride ve dışarıda emperyalist-kapitalist savaş, saldırı ve yıkım politikaları ile işçi sınıfı ve kardeş halkların mücadelesinin gelişeceği bir döneme girmekteyiz.

Fakat, yaz döneminin de bir kez daha gösterdiği gibi, savaş karşıtı toplumsal güçler henüz süreci karşılayabilecek durumda değiller. Emperyalist saldırılarla ısınan sürece hazır olmamakla birlikte bir süre sonra kendisini toparlayarak sürece dahil olan mücadeleci güçler, saldırıların ritminin düşmesi karşısında mücadelenin ivmesini koruyamamakta, savaş karşıtı hareket giderek sönmektedir. Irak'a yönelik emperyalist savaş başlamadan önce dünya ölçüsünde büyüyen ve dev gösterilerle düzen cephesini sarsan savaş karşıtı muhalefet, savaş başladıkta bir süre sonra durumu izler ve giderek kanıksar bir pozisyona düşmüştür. Emperyalist-siyonist savaş cephesi Lübnan'a yönelik savaş atağına geçtiğinde, savaş karşıtı mücadele cephesi, Irak öncesinde sahip olduğu genişlik ve derinliğin çok gerisinde, oldukça dağınık bir tablo ile ve gecikmeli olarak süreci karşılamıştır.

Üzerinde özellikle düşünülmesi ve aşmaya yönelik müdahalelerin gerçekleştirilmesini gerektiren bir sorun alanıdır bu. Yaz dönemi bu bakımdan özellikle uyarıcı olmalıdır. Yanısıra, bu kısa süreçte elde edilen güç ve imkanlar, bu yönde yapılacak müdahaleler için dayanak haline getirilebilmelidir.

Bununla birlikte belirtmeliyiz ki, sorunun çözümüne yönelik adımların yoğunlaştırılması gereken iki alan vardır. Bunlardan birincisi, mevcut durum ve görevleri devrimci sınıfın çizgisi temelinde değerlendirmek ve böyle bir değerlendirmeden süzülmüş sonuçlar üzerine oturtmaktır. İkincisi ise, mücadeleyi devrimci sınıf güçlerine dayalı olarak örgütlemek ve sınıfa karşı sınıf perspektifi doğrultusunda yürütmektir. Zorluğu ortada olmakla birlikte, sonuç alıcı ve uzun soluklu bir mücadelenin bundan başka bir yolu bulunmamaktadır.

-------------------------------------------------------------------------------------

Adana: “Yaşasın halkların kardeşliği!”

17 Eylül günü Adana Meydan Mahallesi'nde gerçekleştirdiğimiz eylemle Lübnan'a asker gönderme kararını protesto ettik. Direnen Ortadoğu halklarının sesini bulunduğumuz alandaki işçi ve emekçilere taşımaya çalıştık.

Devam eden emperyalist savaş ve işgal hazırlıkları, Türkiye'deki işbirlikçi uşakların emperyalistlerin çıkarı için Lübnan'a asker gönderme tezkeresini meclisten çıkartması, ABD-İsrail'e askeri taşeronluk yapması, uzun süredir faaliyet yürüttüğümüz mahallede eylemli bir süreci yakıcı hale getirdi. İşçi ve emekçileri emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı tutum almaya çağırmak amacıyla eylemimizi gerçekleştirdik.

Öncelikle okurlarımızla ve ilişkilerimizle süreci tartışmaya çalıştık. Gülpınar Parkı'ndan Kıbrıs Caddesi'ne bir yürüyüş gerçekleştirme ve ardından bir basın açıklaması yapma kararı aldık. Eyleme çağrı yapan bildirilerimizi olanaklarımız ölçüsünde yaygın bir şekilde dağıttık. Faaliyetimiz sırasında birçok emekçiyle tanıştık. Birçoğu eyleme olumlu baktılarını ve katılacaklarını söylediler.

Eylem günü pankartımızı açarak ve yolu tek taraflı trafiğe kapatarak yürüyüşe başladık. Coşkulu sloganlarımızla başlayan yürüyüşümüzü Kıbrıs Caddesi girişinde basın açıklaması ile sonlandırdık. “Filistin/Lübnan halkı yalnız değildir!”, “Katil ABD-İsrail Ortadoğu'dan defol!”, “ABD-İsrail askeri olmayacağız!” sloganları çevredeki emekçilerin alkışlı desteğiyle karşılandı.

Katılım beklediğimizin altında olsa da, mahallede yaptığımız ilk eylem olması bakımından anlamlıydı. Yol kenarında izleyen emekçiler alkışlarla destekleklerini ortaya koydular. Mahallede yürüteceğimiz kesintisiz faaliyetin yoğunluğu emekçilerin sürece katılımını da etkileyecektir. Bunun için tüm enerjimizle mücadeleyi yükselteceğiz.

Meydan Mahallesi BDSP