22 Eylül 2006 Sayı: 2006/37 (37)
  Kızıl Bayrak'tan
   Özgürlüğün yolu emperyalizme ve her türden gericiliğe karşı birleşik devrimci mücadeleden geçer
  Diyarbakır halkı devlet terörüne boyun eğmedi
  Uzun soluklu bir mücadeleye hazırlanmalıyız
  Sendikacılar Miami'ye, askerler Lübnan'a!
  İMF-TÜSİAD patentli sosyal yıkım programlarına geçit vermeyelim!
"Laik Cumhuriyet" düzeninde tarikatlar cirit atıyor
"Meşru ve fiili mücadele" bir söz kalıbı olmaktan çıkarılmalıdır!
BJ Tekstil işçileri mücadelelerine devam ediyor!
Eylem ve etkinliklerden
 "Tarihin sonu"ndan "post demokrasi"ye... / Orta sayfa
  Ulucanlar katliamının 7. yılında; Direniş öğretmeye devam ediyor!
  Tersane İşçileri Birliği Derneği açıldı!
  TMMOB mecliste görüşülen yasalara karşı yürüdü
  Siyonistler savaşı yeniden başlatma tehdidi savuruyor
  14. Bağlantısızlar Zirvesi Havana'da gerçekleşti
  Dünya'dan kısa kısa
  Büyük tekeller rekabetin faturasını işçilere kesiyor
  Diyarbakır katliamını lanetliyoruz! / Sosyalist Şoreşger
  Eylem ve etkinlik haberleri
  Bir-Kar Gençliği "Enternasyonal Gençlik Buluşması"na hazırlanıyor!
  Sermayeyi okullardan, emperyalizmi Ortadoğu'dan kovacağız!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Siyonistler savaşı yeniden başlatma tehdidi savuruyor

ABD-İsrail çıkarlarına hizmet etmek amacıyla BM bünyesinde oluşturulan “barış gücü” (UNIFIL) henüz “asli vazifesi”ni icra etmeye başlayamadı. Her ne kadar 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararıyla görev tanımı yapılmış olsa da, işgalci bir güç olarak UNIFIL'in işlevini yerine getirmesi, verili koşullarda pek kolay görünmüyor.

Hizbullah'tan UNIFIL'e “haddini bil” uyarısı

BM işgal gücü UNIFIL'e biçilen misyona dair farklı yorum ve açıklamalar yapılsa da, belirleyici olan Lübnan'daki verili koşullardır. Bunun anlamı ise, emperyalist/siyonist barbarlığa karşı direnmekte kararlı güçlerin onay vermediği işlerin yapılamayacağıdır. Dolayısıyla aksi yöndeki girişimler, ancak savaş göze alınarak gündeme getirilebilir.

Her tür olasılığa hazırlanan Hizbullah yönetimi, Güney Lübnan'a konuşlanmakta olan BM işgal gücünü uyararak, olası çatışmaların önüne geçmeye çalışıyor.

Konuyla ilgili açıklama yapan örgütün üst düzey siyasi yetkilisi Nebil Kavuk, “BM barış gücü UNIFIL, İsrail karşısında Lübnan'ın egemenliğini korumaktan başka bir şey yapmazsa, bu güçle hiçbir sorunumuz olmaz” sözleriyle işgal gücünün misyonunun sınırlarını çizdi. Kavuk, AFP'ye verdiği demeçte, “UNIFIL'in BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararıyla tanımlanan görevini yapmasını istiyoruz. İsrail bu güce yeni bir rol oynatmak peşinde, bir başka deyişle, bu gücü kendi kontrolüne geçirmek niyetinde. UNIFIL, Lübnanlılar'ı ve Lübnan'ın egemenliğini korumak için orada ve biz görevinin bununla sınırlı kalmasını istiyoruz” dedi.

Tel Aviv'deki siyonist canileri rahatsız eden bu tutum karşısında, işgal gücüne komuta eden gerici Fransız rejiminin temsilcileri, dün söylediklerini bugün geri almak zorunda kalıyor.

Fransa Savunma Bakanı'nın son açıklaması

Bir süre önce “Fransız güçleri, Lübnan ordusunun ülkenin güneyine yerleştirilmesine yardım etmek ve Hizbullah'ı silahsızlandırarak Güney Lübnan bölgesinde barışı sağlamak hedefiyle gönderilmektedir” şeklinde açıklama yapan Fransa Savunma Bakanı Michele Alliot Maire, Hizbullah'ın, Lübnan halklarının çoğunluğu tarafından da desteklenen kararlılığı karşısında çarketmek zorunda kaldı. Beyrut'ta Lübnanlı yetkililerle görüşen Alliot Maire, Güney Lübnan'a konuşlanacak olan UNIFIL güçlerinin çatışan tarafların onayını aldığını belirterek, “Lübnanlılar, kendi toprakları üzerinde kendi hakimiyetlerini kuracak ve kendi iç sorunlarını ele alıp çözecek onura sahiptir” dedi. Bu açıklama, doğal olarak Hizbullah'ı silahsızlandırma iddiasının geri alınması şeklinde yorumlandı.

Siyonist rejimin savaş makinesi tehdide başladı

UNIFIL'in yüklendiği misyonu yerine getirmesinin güç olduğunun, hele İsrail yıkım aygıtının bile yarım bırakmak zorunda kaldığı işi tamamlamasının sözkonusu bile olmayacağının açığa çıkması, Tel Aviv'deki siyonist şefleri fazlasıyla rahatsız etti. Zira onlar, BM işgal gücünün bir an önce Lübnan halklarına karşı saldırıya geçmesini sağlamak için can atıyorlar. İstedikleri yönde somut adımlar atılmayınca da savaşı yeniden başlatma tehdidi savurmaya başladılar. Bizzat UNIFIL de, İsrail ordusu kaynaklı tehditlerin hedefleri arasında yer alıyor.

Tel Aviv merkezli siyonist basın, İsrail ordusunun, UNIFIL ve Fransız komutanı General Alain Pellegrini'nin Hizbullah hakkında yaptığı “ılımlı açıklamalar” nedeniyle tedirgin olduğunu savundu. Jerusalem Post gazetesine konuşan bir İsrailli komutan ise, Hizbullah'a karşı yeni saldırı için hazırlık yaptıklarını, bir sonraki saldırının öncekine göre çok daha karmaşık olacağını söyledi.

Adı açıklanmayan İsrailli komutan, son saldırıda olduğu gibi Güney Lübnan köylerini ele geçirmekle kalmayacaklarını, “Lübnan ordusu ve BM gücü ile çatışmayı dahi değerlendirmeye aldıklarını” söyleyerek, küstahça tehditler savurdu.

Gelişmeler, Lübnan'daki verili durumun siyonist şefler eliyle her an sabote edilme riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Hizbullah liderlerinin İsrail işgali sona erinceye kadar direniş haklarının da saklı kalacağını vurgulaması, sürecin ırkçı İsrail rejiminin istediği yönde ilerlemediğini anlatıyor. Bundan dolayı, İsrail savaş makinesinin uygun bir fırsat bulduğunda yeniden saldırıya geçeceğinden kuşku duyulmamalıdır. Bu durum, Lübnan'a Türk askerinin gitmesini engellemeyi de kapsayan anti-emperyalist/anti-siyonist mücadelenin güçlendirilmesi gerektiğine işaret ediyor.

--------------------------------------------------------------------------------------

Zimbabve: İşçi sınıfının hak arama mücadelesine karşı devlet terörü!

Enflasyon oranının yüzde bine ulaştığı Zimbabve'de işçi sınıfının hak arama mücadelesi, gerici rejimin kolluk kuvvetlerinin azgın saldırganlığıyla engelleniyor. Baskıyı had safhaya vardıran rejim, en ufak bir demokratik hak kullanımını bile tutuklama gerekçesi sayıyor.

İşsizlik, açlık, yoksulluk, salgın hastalık gibi musibetlerin kol gezdiği, ortalama insan ömrünün ise yalnızca 30 yıl olduğu ülkede, Zimbabve Sendikalar Meclisi (ZCTU) kitle eylemleri ve grevlerle bu durumu protesto etmeye hazırlanıyordu. ZCTU'nun eylem programını açıklamasıyla saldırıya geçen kolluk kuvvetleri, işçiler üzerinde terör estirdi. Devlet, eylemleri yaptırmamak için silahlı güçlerini emekçilerin üzerine saldı.

“Güvenlik önlemleri” adı altında başkent Harare'de caddeler bloklarla kapatılırken her türlü muhalif çaba ise tutuklama ile sonuçlanıyor. Örneğin herkes için eğitim isteyen öğrencilerin toplantısı basılarak 8 öğrenci tutuklandı, belediye hizmetlerinin yetersizliğini protesto eden onlarca kadın da aynı saldırıya maruz kaldı. Terör estiren polis son olarak da ZCTU'nun Genel Sekreteri Wellington Chibebe ile 15 sendikacıyı cop ve dipçiklerle döverek tutukladı.

Tutuklamalar ve kolluk kuvvetlerinin ablukası sadece başkent Harare'de değil diğer şehirlerde de uygulanıyor.

ZCTU'nun düzenlemek istediği gösterilerde başlıca talepler, yüzde bin oranındaki enflasyonun düşürülmesi, daha yüksek ücret, daha düşük vergiler ve AIDS'le savaş için daha fazla ilaç şeklinde formüle edilmişti. ZCTU bu taleplerle Zimbabve'nin 34 şehrinde gösteri ve grevler yapılması için çağrıda bulundu. Sendikanın eylem kararı kilise çevreleriyle ülkenin ana muhalefet partisi Demokratik Değişim İçin Hareket tarafından da destekleniyordu. Fakat gerici rejimin polis eliyle estirdiği terör sonucu, sendika, ilan ettiği eylem ve grevleri iptal etmek zorunda kaldı.

Gösteri ve grevlerin devlet terörüyle engellenmesi, mücadele dinamiklerinin ortadan kaldırıldığı anlamına gelmiyor. Tersine, çözüm yolu bulunmayan çelişkiler giderek daha da keskinleşecektir. Bugün için geri adım atmış olsalar da, işçi sınıfı ve emekçiler devlet terörüne karşı meşru-militan direniş yolunu seçmek durumunda kalacaklardır.

---------------------------------------------------------------------------------------

Emperyalist ordular Bağdat'ı dikenli tellerle çevirecek!

Binlerce Amerikan askeri ile onbinlerce devşirme Iraklı asker ve polisin bulunduğu Bağdat'ta denetim bir türlü sağlanamıyor. Başkenti bile denetleyemeyen işgal güçlerinin aczi ise günden güne derinleşiyor. Gelinen noktada Bağdat, ölümün kol gezdiği bir cehennemi andırmaya başladı.

İşgal güçlerinin Bağdat'ta “güvenliği” sağlamak için buldukları “çözüm” ise, tam da onlara yakışan cinsten. Emperyalist ordularla kukla hükümete bağlı güçlerin yürüttüğü “operasyonlar” güvenliği sağlamaya yetmediği için, Bağdat'ı siperler, çitler ve dikenli tellerle çevirmeye hazırlanıyorlar. Plan çerçevesinde kente giriş çıkışları denetleyebilmek için, anayollara onlarca kontrol noktası kurulacak, tali yollar ise kapatılacak. Arabaların denetimden kaçmasını önlemek için de boş arazilere siperler kazılacak.

Bağdat'ı dışarıya bağlayan ana yollarda 28 kontrol noktası kurulacağını duyuran Amerikan basını, Albay Barry Johnson tarafından hazırlanan planın ABD ordusu tarafından onaylandığını ve çevirme inşaatının başladığını bildirdi.

Anglo-Amerikan emperyalistlerinin Irak'a ihraç ettikleri “demokrasi”, yıkım, katliam, işsizlik, açlık ve işkencenin yanısıra, artık etrafı dikenli tellerle çevrilmiş üstü açık hapishane kentler eşliğinde inşa edilmeye devam edecek.