Irak direnişi emperyalist işgalcileri
cephe gerisinde zorluyor
Saddam Hüseyinin oğullarının öldürülmesi ile birlikte Irakta rahat bir nefes alma olanağı elde etmiş olduğunu sanan ABD emperyalizmi, birkaç gün aradan sonra bunun boş bir yanılsama, bir sama. alevi olduğunu gördü ve kendisini aynı noktada buldu.
Bush ve Blair yönetimlerinin
kıvranmaları sürüyor
Bush yönetimi ve Tony Blair hükümetinin Irak sorununu gündemden düşürme veya en azından yükünü hafifletme çabaları sonuçsuz kalmaya devam etmektedirler. Dolayısıyla, basın konuyu haftalardır mekani. bir tekrarı andıran aynı yöntemle işlemeyi sürdürmekte. Irakta öldürülen Amerikan askerlerinin sayıları; Bush ve Blairin kendi ülkelerinin kamuoyları önünde karşılaştıkları -ölçeği ve sayıları her gün kabaran- sıkıntıların envanteri; işgal güçlerinin Irakta mevcut duruma bir alternatif bulmakta yaşadıkları çaresizlik, yapılan tüm değerlendirmelerin değişmez bel kemiğini teşkil etmektedir.
Bu tekrar, arasıra Irakta cehennemde yaşadıklarını, hiyerarşileri tarafından kurbanlık koyun olarak orada terk edildiklerini bağıra bağıra anlatan Amerikan askerleri ile yapılan röportajlarla takviye edilere., Iraka özgürlük taşımayı vaad etmiş ABD emperyalizminin kendisini içinde bulduğu iç karartıcı manzaranın tasvirini tamamlamaktadır.
İngiltere kamuoyunda David Kellynin intihar etmesinden sonra yeni bir boyut kazanan Irak sorunu artık yeni kavramlarla tartışılmaya başlandı. Basın toplantılarında Tony Blair Eliniz kana bulaştı mı bulaşmadı mıı veya Ne zaman istifa etmeyi düşünüyorsunuzı türünden sorularla karşılaşmaktadır. İstifa talepleri sadece soru olarak başbakana sorulmamakta, İşçi Partisi sorumluları ve hükümetten istifa etmiş eski bakanlar bunu talep de etmektedirler. Basın Irakta ölen İngiliz.askerlerinin ailelerinin başbakana hitaben yazdığı Sayın Tony Blairi birey olarak oğlumun ölümünden sorumlu tutuyorum! başlığını taşıyan mektuplar yayınlamakta.
ABD Kongresinin Dışişleri Komisyonu, 29 Temmuz günü, Irak konusunda Bush idaresinin teorisyeni ve Pentagonun iki numarası Paul Wolfowitz ile Hazine Müşteşarı Joshua Bolteni dinledi. Senatörlerin sorularına cevap vermek.e güçlük çeken ve basına sızan bilgilere göre zor anlar yaşayan iki sorumlu, ne işgalin mali yükü ve ne de süresi konusunda kendilerini ne söyleyeceklerini bilemez konumda buldular. Delaware demokrat senatörü Joseph Biden bağırmak zorunda kaldı: Burada, bu masa etrafında bulunanlardan kim yıl sonuna kadar Iraktaki gücümüzü 100 bin askerin altına düşüreceğimizi düşünüyorı Siz ne zaman bizimle samimi olmaya başlayacaksınızı.
Rahatsızlık ve endişe sadece muhalefet tarafından dile getirilmemekte. Kongrenin Dışişleri Komisyonu Başkanı ve Indiana cumhuriyetçi senatörü Lugar da, Savaş öncesi döneme kadar dayanan bürokratik duyarsızlık, politik ihtiyatlılık ve gerçekçi olmayan beklentilerin çakışması sonucu Irakta hangi yöne doğru ilerlediğimizi pek bilmeyen bir kon.mda olduğumuz intibasını veriyoruz diyerek aynı kanıyı paylaşmaktadır. Bush yönetiminin bu sıkıntılarına New York Timesin Irakta bize yardımcı olmaları için müttefiklerimize yalvaralım! çağrısını içeren makaleler eklendiğinde, ABD emperyalizminin Irakta paçasının iyice tutuşmaya başladığı görülüyor.
Irakın işgalinin ilk aylarının yaşandığı ve direniş hareketinin başlangıç evresinde olduğu bir dönemde, ABD emperyalizmi ve onun koltuk değneği İngilterenin ne kadar rahatsız oldukları birçok aland. görülmektedir. Asker kaybetmeye tahammül etmiyorlar, işgalin mali yükünü fazla kaldıramayacaklarını söylüyorlar, petrolü ihraç etmekte karşılaşılan güçlüklere ve yaşanan gecikmeye, biraz gizlice de olsa, aynı şekilde sitem ediyorlar. Oysa, her geçen gün acil çözüm gerektiren sorunlar ağırlaşmakta, direniş eylemleri sistematikleşmektedir. Bunun yanı sıra, Bush idaresi ve Tony Blair hükümetinin mut bağladıkları, medet umdukları gelişmeler bir türlü yaşanmamakta.
BM ve NATO yu kullanma
çabaları sonuçsuz
ABD emperyalizmi çıkmaza çare bulmak için yoğun bir faaliyet içindedir. Konuya ilişkin inisiyatifleri bir çok cepheden geliştirmeye çalışmaktadır: Birleşmiş Milletler Örgütüne sığ.nma, NATOyu devreye sokma, müttefiklerinin gönüllü katkılarına çağrıda bulunma vs. Haftalardır bu alanda yapılan gizli veya açık temaslar en ufak bir sonuç vermediler.
İşgal güçlerine Irakı yönetmekte tam yetki tanıyan 1483 sayılı kararın özüne sadık kalınarak sorunun BMye devredilmesi imkansız gibi görünüyor. 1483 sayılı karar çerçevesinde sorunun BM.6;ye havale edilmesi özetle şu anlama gelmektedir: Irakın petrolünü işletme, satma ve gelirini kullanma yetkisi ABD ve İngiltereye bırakılacak, sorunun geriye kalan tüm kapsamı da işgal güçlerinin sorumluluğundan çıkartılarak BMnin başına bir bela olarak terkedilecektir. Kimse karşılığı olmayan böyle bir riski göze alamaz, hele de bu riskin ne olduğunun iyi bilindiği ve görüldüğü bir dur mda.
Bu yönde yapılan nabız yoklamaları olumsuz sonuç verdikleri için, Washington konuyu resmen Güvenlik Konseyiine getirmeyi ve gündeme koymayı dahi göze alamamakta, sözlü tekrardan ileri gidememektedir. ABDye .öz veren Hindistan ve Pakistan bile verdikleri sözden geri dönmek zorunda kaldılar. BMnin açık ve net bir kararı olmadan Iraka asker göndermeyeceklerini açıkladılar.
NATOya yüklenmek istenen misyon da yaklaşık benzer sorunlarla yüzyüzedir. Iraka saldırı gerçekleşmeden önce ABDnin dayatmaları NATOyu tarihinin en ciddi krizi ile yüzyüze bırakmış ve bir oturumda.üç veto oyu kullanılmasına yol açmıştı. Kaldı ki NATOnun en güçlü üyelerinden ikisi Almanya ile Fransa Irak konusunda iddia sahibi bir politika izlemeye çalışıyorlar. Birkaç ay önce ABD ile ilişkilerinin gerginleşmesini göze alan birçok NATO üyesi ülke, bugün çok daha elverişsiz koşullarda Washingtonun taleplerine olumlu cevap vermekten yana değiller.
Onun için, ABDnin NATO üzerinde yapmaya başladığı hesaplar da resmen onun gündemine konmuş ve tartışmaya açılmış değil. İlkin NATOnun Irakta görev üstlenen Polonyaya yardımcı olması ge.ekir dendi, ardından ABD sorumluları konuyu biraz daha açık bir biçimde dile getirdiler ve şimdi de NATO Genel Sekreteri bu görevi devralmış bulunuyor. Bu dolaylı çağrılara, artan ısrarlara rağmen Natonun diğer üyeleri talebe sarılarak konuyu örgütün gündemine almaya yanaşmamaktadırlar.
Gönüllü müttefikler bile ayak sürüyor
ABD emperyalizminin umut bağladığı diğer olasılık, müttefıklerin gönüllü katkılarına gelince, o da fos çıkmaya başlamışa benziyor. İspanya, İtalya, Polonya ve benzeri devletler Iraka az sayıda da olsa a.ker sevk edeceklerine, istikrarın sağlanmasında işgal güçlerine yardımcı olmaya çalışacaklarına dair söz vermişlerdi. Onlar verdikleri sözden vazgeçmiş değiller. Fakat, genelde katkılarının sembolik bir düzeyi aşmasına yanaşmamaktadırlar. Üstelik o kadar yavaş davranıyor, ortamı inceleyecek öncü bir ekip gönderme, malzeme taşıma, iklime alışma türünden prosedüre başvuruyorlar ki, sanki verdikleri sözden pişman olm ş bir halleri var. Her halükarda, gönüllü müttefiklerden ABDnin yarasında merhem olacak, onun acısını dindirecek bir destek olmayacaktır.
Irak direnişinin potansiyel gücü
işgalcileri ürkütüyor
Bu durumda iddialarından feragat etmek için henüz erken olan ABD emperyalizmi açısından Irak sendromunun ilk acılarını sineye çekmeken başka bir seçenek kalmıyor. Fakat bunun faturasının ağırlaşmaktan başka bir persp.ktifi yoktur. Muhtemelen ABD Kongresini en çok rahatsız eden ve Bushun bakanlarını azarlamaya kadar götüren geleceğin korkusudur. Çünkü, henüz hakkında ciddi bir değerlendirme yapmak için yeterli bilginin olmadığı direniş hareketi giderek güçlenmek ve yayılmak durumundadır. Bugüne kadar tanık olunan ve düzenli bir seyir kazanmış durumdaki eylemler genellikle belli kentlerde ve Bağdat çevresinde görülmektedirler.
Fakat ülkenin güneyinde, Şiilerin nüfusun çoğunluğunu temsil ettikleri bölgelerde, İngilizlerin Basrada verdikleri kayıplar hariç, benzer eylemlere rastlanmamaktadır. Bu demektir ki Şiiler h.nüz işgal güçlerine karşı aktif bir direniş başlatmış değiller. Elbette, bu tavır işgale seyirci kalma olarak tanımlanamaz. Şii sorumlular camilerde ve mitinglerdeki konuşmalarında işgali sert bir dille kınamakta, derhal son bulması.ı talep etmektedirler. İşgal güçleri bugüne kadar kendileri ile aktif işbirliği yapan bir Şîî sorumlu ortaya çıkaramadı, bayraklaştıramadılar. İran üzerinde yoğunlaştırılan baskılar ve estirilen ter&ou.l;r, Paul Bremerin atadığı geçici Konseyde Şiilerin temsil oranı Irak Şiilerinin ABD güçlerine karşı biraz daha ihtiyatlı davranmalarının kısmi bir açıklaması olabilir. Fakat bu geçici bir urumdur. Emperyalist işgal Irak halkını işbirliği ile direniş arasında seçenek yapmaya zoruluyor. Saddam diktatörlüğüne karşı fırsat buldukça direnen, ağır bedeller ödeyen Şîîler Washington 6;un uşaklığına soyunmayacaklarını saldırının başladığı andan itibaren gösterdiler.
Bu demektir ki Irak
halkının önünde çok daha geniş bir direniş perspektifi, bir güç
rezervuarı duruyor. Oysa, iki ay içinde 50 civarında asker kaybetmekle
avaz avaz bağıran, tüm dünyaya imdat çığ;lıkları atan, Güney Amerika
ve Afrikanın en yoksul ülkelerini kendi barbarlığına alet
etmek, kalkan olarak kullanmak için baskı yapan, rüşvet teklif
eden ABD emperyalizminin önünde Irakta her gün derinleşen
bir uçurum oluşuyor.
|