TEKEL işçilerinin özelleştirme karşıtı eylemleri genişliyor...
Özelleştirme yağmasına karşı
topyekûn mücadeleye!
Tek Gıda-İş Sendikasının TEKELin özelleştirilmesine karşı gündeme getirdiği sürekli eylem takvimi 25 Nisandan bu yana sürüyor. Eylemin biçimi olarak basın açıklamaları belirlendi. 11 hafta boyunca her Cuma TEKEL işçileri basın açıklamaları vesilesiyle alanlara çıkacaklar. Eylemler tütün üreticisi emekçi köylülükle de birleşmeyi hedefliyor.
Eylemlere katılım henüz sürecin yeni bir evresinde olunmasına rağmen yaygın ve kitlesel. Diyarbakırda TEKEL Tütün ve Yaprak İşleme Fabrikası önünde yapılan eyleme 400ü aşkın TEKEL işçisi katıldı. Samsunda yapılan eyleme de yüzlerce TEKEL işçisi omuz verdi. Yozgat, Elazığ, Malatya, Alaşehir, Batman ve Eskişehirde yapılan eylemlerde binlerce TEKEL işçisi özelleştirme karşıtı sloganlarını haykırdı.
İstanbulda yapılan basın açıklamalarına da TEKEL işçilerinin önemli bir kısmı destek verdi. Cevizli TEKEL işçileri gece vardiyası çıkışında Kartalda yapılan basın açıklamasına katıldılar. Bine yakın işçi TEKELin özelleştirilmesine izin vermeme kararlılıklarını ortaya koydular.
Basın açıklamaları ile sınırlanmış eylem çizgisi
Basın açıklaması eylemlerinin başlangıçta elbette belli bir anlamı var. Ancak TEKELin özelleştirilmesi saldırısını bu tarz bir eylemlilikle püskürtmek mümkün değil. Böyle bir eylem çizgisinin sermaye devletini zerre kadar rahatsız etmeyeceği ortadadır. Zira kendini tekrar eden bir eylemlilik bir süre sonra TEKEL işçisinin yorulmasına neden olacaktır. Dahası öfke ve tepkisi bu eylemlerle boşaltılacaktır.
Basın açıklamalarıyla özelleştirme saldırısının püskürtülemeyeceğini sendika ağaları da elbette çok iyi biliyorlar. Ama onların özelleştirme saldırısını başarısız kılma gibi bir dertleri yok. Nitekim sendika bürokrasinin ihanetçi çizgisi pratikte boy vermeye de başlamıştır. Sermaye hükümeti resen emeklilik yoluyla 1500 işçiyi işinden etmek istemektedir. Resen emekliliğe karşı çıkması gereken sendika bürokratları hükümetle yapacakları görüşmeler sonunda bu sorunu çözebileceklerini söylüyorlar. Üstelik şubelerin eyleme dönük inisiyatif kullanmalarının önüne set olmaktan da geri durmuyorlar.
TEKEL işçilerinin özelleştirme saldırısını ihanetçi sendika bürokratlarının önderliği ile boşa çıkaramayacağı açıktır. TEKELin özelleştirilmesi saldırısının püskürtülmesinde herkesten önce öncü sınıf bilinçli, ilerici TEKEL işçilerinin oynayacağı rol önemlidir. TEKEL işçileri fabrikasında, işyerinde kararlı bir önderlik ve sağlam taban örgütleri oluşturabildiği koşullarda özelleştirme saldırısına karşı daha ileri bir mücadele örgütlenebilir. Ancak bu yolla sendika bürokratlarının ihanetinin önüne geçilebilir.
Özelleştirme saldırısıyla yüzyüze olan sadece TEKEL işçisi değildir. PETKİM, SEKA, TELEKOM, enerji sektörü işçileri de özelleştirme kıskacında bulunmaktadır. Bugün en temel görevlerin başında sermaye sınıfının bu saldırısına karşı sınıfın birleşik, militan direnişinin örgütlenmesi görevi gelmektedir.
Birlikte mücadele ortak hedefler ve talepler uğruna verilen mücadeledir. Bugün tensikatlarla yüzyüze olan işçiler işsizliğe, özelleştirmelerle karşı karşıya bulunan işçiler özelleştirmelere, sendikasız, sigortasız çalışan işçiler ise sosyal hak gasplarına duyarlılık göstermektedirler. Oysa yeni iş yasasından personel rejimi yasasına, özelleştirmelerden nemaların gaspına kadar sermayenin tüm saldırıları işçi sınıfı ve emekçilerin tümünü kesmektedir.
Sermaye devletinin saldırılarını özelde TEKEL işçisinin, genelde Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin püskürtmesinin yolu savunma çizgisinin aşılıp saldırı çizgisine ulaşılmasından geçmektedir. İşçi sınıfının saldırıları önlemesi ve kazanımlar elde edebilmesinin tek yolu topyekûn militan bir mücadeleye yönelmesidir. İçinde bulunduğumuz süreç, karşı karşıya bulunan saldırıların kapsam ve niteliği düşünüldüğünde, önemli olanakları içinde barındırmaktadır. Topyekûn saldırıda sınır tanımayan sermaye sınıfı ortak mücadele için de uygun zemini bizzat kendisi yaratmaktadır.
İşçi sınıfı devrimcilerinin görevi bu imkandan en iyi şekilde yararlanmaktır.
TELEKOM da sermayeye peşkeş çekilecek!
Emperyalist savaşın ekonomide yarattığı tahribat gerekçesinin ardına sığınan sermaye hükümeti, özelleştirme saldırısına hız verme kararı aldı. 17 yılda yapılan özelleştirmelerin yarısı kadar özelleştirmeyi 7 ay içinde tamamlama hedefini İMFye sunduğu niyet mektubunda da yazılı olarak taahhüt etti. TEKEL, PETKİM, TÜPRAŞ, SEKA, Şeker fabrikaları Türk TELEKOMda özelleştirme süreci tamamlanacak.
Başlangıçta özelleştirme saldırısını şirin göstermek için sermaye politikacılarının ve medyasının kullandığı en temel argümanlardan birincisi, devletin zarar eden KİTler kamburundan kurtulacağıydı. İkincisi kârlı kuruluşların kesinlikle satılmayacağıydı. Oysa gelinen yerde en kârlı kuruluşlar bir bir sermayeye peşkeş çekilmek isteniyor.
Onbinlerce işçi ve kamu emekçisinin çalıştığı Türk TELEKOM işletmesi, en kârlı kamu kuruluşlarının başında geliyor. Büyük bir rant alanı gözüyle bakılan TELEKOM sermayenin iştahını kabartıyor. Sermayeye hizmet yolunda tam bir gözü karalıkla özelleştirme saldırısına girişen sermaye hükümeti, Ağustos ayı sonuna kadar TELEKOMun özelleştirilmesi sürecini tamamlamak istiyor.
Bugüne kadar yapılan özelleştirmeler sonucunda işçi sınıfının payına sendikasızlaştırma, sefalet ücretleri ve işsizlik düştü. Özelleştirme saldırısını boşa çıkaramama durumunda TELEKOM işçi ve emekçilerini de benzer bir son bekliyor.
Sermayeyi özelleştirme saldırısında bu denli pervasızlığa iten, işçi ve emekçilerin örgütlü-militan topyekûn mücadeleyi ortaya koyamamasıdır. Sınıf ve kitle hareketinin içinde bulunduğu güçsüzlük tablosudur. Oysa sermaye sınıfı son derece örgütlü ve bilinçli hareket etmektedir. Sermaye medyasıyla, siyasi partileriyle, emrindeki devletiyle bir bütün olarak özelleştirme saldırısının başarısı çerçevesinde seferber olmuştur. Sendika ağaları aracılığıyla sermaye sınıfı kontrolü altında tutmaktadır.
TELEKOM işçilerinin ve kamu emekçilerinin önünde sermayenin saldırı programına karşı dişe diş mücadeleyi yükseltmekten başka çıkar yol yoktur. TELEKOM işçileri ve emekçileri işsizliğe, sefalete, açlığa mahkum olmak anlamına gelen özelleştirme saldırısına karşı topyekûn direniş hattını oluşturma sorumluluğunun hakkını verdikleri oranda özelleştirme belasından kurtulma şansına sahip olabileceklerdir.
TELEKOM işçilerinin ve kamu emekçilerinin öncelikle yapmaları gereken, her işyerinde taban örgütlülüklerinin oluşturulmasıdır. İşçi önderlerinden oluşan bu taban örgütlülükleri sendika bürokratlarını harekete geçirmek çerçevesinde basınç uygulamalıdırlar. Sendika ağaları sorumluluklarını yerine getirmediklerinde mevcut komiteler kendi bağımsız tutumuyla hareket edebilmelidir.
TELEKOM işçileri ve emekçileri sermayenin son derece örgütlü bir saldırısıyla yüzyüzedirler. Örgütlü saldırının boşa çıkarılması ise ancak örgütlü bir karşı koyuşla mümkün olabilir.
Ormanlar da özelleştirme kapsamında!
Sermaye hükümetinin Maliye Bakanı göreve gelir gelmez tuttuğumu satarım demişti. Zira sermaye hükümetinin borçları ödemek için başvurduğu iki yol vardı. Birincisi işçi ve emekçilerin cebinden aşırılacak paralardı. Diğeri ise KİTlerin ve yerüstü zenginliklerinin peşkeş çekilmesi. Gelinen yerde özelleştirme saldırısı en kârlı KİT kuruluşlarının özelleştirilmesi ile bitmiyor. Tuttuğunu satan Kemal Unakıtan orman arazilerinin satışı ve yabancıların mülk sahibi olması doğrultusunda kolları sıvadı.
Orman talanına yolaçacağı kesin olan böylesi bir özelleştirmeyi gündeme getirenler, bu yolla Türkiyenin çok zenginleşeceğini iddia ediyorlar. Tıpkı Özalın özelleştirmeler sonucunda Türkiyenin beş yıl içinde zenginleşeceğini iddia etmesi gibi. Özalın özelleştirmelerinin sonuçlarını biliyoruz. Yoksulluk, işsizlik, sefalet aldı başını yürüdü. Dahası özelleştirilen işletme ve işyerlerinin büyük bir kısmının kapısına kilit vuruldu. Onbinlerce işçi işsiz kaldı, onbinlercesi sendikasız ve sigortasız olarak çalışmaya zorlandı.
Ormanlık alanlar eğer özelleştirilirse sermaye tarafından yokedilecektir, çünkü arazilerin arsa olarak kullanılması sermayenin daha fazla işine gelecektir. Ekonomiyi ormanlardan, lojmanlardan ve diğer kurumların özelleştirilmesinden elde edecekleri gelirle kurtarma iddiaları koca bir yalandır. Yapacakları tek şey elde edecekleri geliri sermaye sınıfının kasasına akıtmak olacaktır.
|