03 Mayıs'03
Sayı: 17 (107)


  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı kazanılmadan 1 Mayıslar kazanılamaz!
  İstanbul'da 1 Mayıs...
  Ankara'da 1 Mayıs...
  Ankara'da 1 Mayıs'a yoğun gençlik katılımı...
  Türkiye'de 1 Mayıs...
  İzmir'de 1 Mayıs...
  1 Mayıs eylemlerinden...
  Irak halkının direnişi işgalcilerin planlarını bozacak!
  Irak'ta yeni bir Vietnam sendromu korkusu
  Kölelik yasası TBMM Genel Kurulu'na geliyor...
  Özelleştirme yağmasına karşı topyekûn mücadeleye!
  1 Mayıs dünya ölçüsünde yaygın ve kitlesel gösterilerle kutlandı
  Almanya'da 1 Mayıs...
  Dünyada 1 Mayıs...
  Depreme değil çürümüş düzene isyan!
  Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan...
  1 Mayıs çalışmalarından...
  1 Mayıs çalışmalarından...
  1 Mayıs çalışmalarından...
  İsviçre'de Ekim Gençliği kampı...
  Devrim davasının yenilmez neferi Hatice Yürekli'yi andık...
  İmparatorluğun şeytani dehası: Irak yeniden ayağa kalkacak mı?
  Bıji 1 Gulan!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
İşçi sınıfı kazanılmadan 1 Mayıslar kazanılamaz!

Sınıfa devrimci müdahale ihtiyacı

Türkiye’de 1 Mayıs bu yıl da pek çok kentte gerçekleştirilen yaygın gösterilerle kutlandı. Emperyalist savaş ve sermayenin saldırılarına karşı mücadele çağrıları yapıldı. Sermaye devleti yer yer gösterilere saldırarak terör estirdi. Genel olarak bakıldığında bu yılın 1 Mayıs’ının herşeye rağmen anlamlı bir kitlesel katılımla gerçekleştiği söylenebilir. Özellikle geçmişte 1 Mayıslar’a belli düzeyde katılım gerçekleştiren reformist partilerin bu yıl daha az kitleyle alanlara katılmalarına rağmen, toplam katılımdaki düzey anlamlı sayılmalıdır.

Fakat aylardır süren emperyalist savaş ve işgale karşı irili ufaklı pek çok eylem ve protestoların yapıldığı, dünya halklarının emperyalist zorbalığa ve kapitalist barbarlığa karşı ayağa kalktığı bir süreçte 1 Mayıs gösterilerinin hiç değilse bir parça daha güçlü gerçekleşmesi beklenirdi. Seçimlerde ortaya çıkan tablo ve emperyalist savaş ve kapitalist saldırılarla süren tepkiler açısından bakıldığında beklenilenin gerisinde bir 1 Mayıs tablosuyla karşı karşıya olduğumuz açıktır.

Bu yılın 1 Mayıs gösterileri toplamda, yaklaşık olarak geçen yılın katılım düzeyinde kaldı. Yapılan değerlendirmelerde ortaya çıkan ve henüz kesinleşmeyen sayılara bakıldığında bazı kentlerde katılımda bir zayıflamanın olduğu da görülüyor. Gösterici kitlenin ağırlıklı bir bölümünü başta üniversiteliler olmak üzere yine gençlik güçleri oluşturdu. Devrimci parti ve örgütler geçen yıllardakinden biraz daha fazla bir katılımla alanlarda yerlerini aldılar.

Sınıf cephesi açısından ise ortada geçen yıllardakinden farklı olmayan bir 1 Mayıs tablosu vardı.

Kuşkusuz 1 Mayıs’ın iş gününe denk gelmesi, sendika bürokratlarının öncesinde ciddi hiçbir hazırlık içine girmemesi işçi sınıfının ve dolayısıyla toplam katılım düzeyini ciddi bir şekilde etkiledi. 1 Mayıs’ın öncelikle üzerinde durulması gereken yönü burasıdır. Emperyalist savaşın ve başta özelleştirmeler, kölelik yasası, personel rejimi yasası ve diğer saldırılar olmak üzere sınıfın gündeminin bu kadar yoğun olduğu koşullarda pek çok kentte işçi ve memur sendikaları alanlara sınırlı bir katılımla çıktılar. Hiçbir konfederasyon ve neredeyse hiçbir sendika iş bırakarak alanlara çıkma tok çağrısında bulunmadı. Bulunanlar ise bunu ciddi bir çalışmaya konu etmediler ve bu yöndeki çağrılarının altını dolduramadılar.

Sendika bürokrasisi açısından bunun anlamı yeterince açıktır. Peşpeşe gelen saldırılara karşı bu asalaklaşmış yönetici takım, esip gürlemenin, göz boymak için bir takım sınırlı şeyler yapmanın ötesine geçmeyecektir. Bir kez daha uğursuz rollerini oynayacakları bu vesileyle gözler önüne serilmiştir. Fakat öte taraftan işçi sınıfının bu ihanet şebekesine karşı öfke ve tepkilerini ortaya koymaktan, sürmekte olan saldırılara karşı bağımsız bir tutum almaktan henüz geri durduğu da söylenmelidir.

Sınıf ve sendikalar cephesinde uzun bir dönemdir karşı karşıya olduğumuz şaşırtıcı olmayan tablonun bir özetini 1 Mayıs gösterileri bir kez daha bize sunmuş oldu. Yalnızca sınıfsal anlamına yaraşır devrimci 1 Mayıslar için değil, saldırılara karşı durmak için gerekli olan bir takım temel silahların kazanılması ve giderek saldırıların püskürtülmesi için de sınıfa bağımsız, devrimci müdahale ihtiyacı yakıcı biçimler alarak sürmektedir.

Reformist partiler ve 1 Mayıs

Toplam 1 Mayıs tablosu açısından bakıldığında reformist solun bazı temsilcileri nezdinde hiç değilse 1 Mayıs’a katılım açısından bariz bir zayıflama söz konusudur. Özellikle ÖDP kendi içindeki bölünmeden sonra bugün alanlara geçmiştekinin yarısı kadarını bile bulamayan bir kitleyi zar zor sevkedebilmektedir. Emek, Demokrasi ve Barış Bloku’nun yeni bileşini haline gelen ÖDP’den ayrılanların kurduğu SDP ise, geçen yıla göre daha da gerilemiş bulunuyor.

1 Mayıs gösterilerine daha ciddi bir katılım zayıflığını ise DEHAP-HADEP yaşamaktadır. Bu bir bakıma hem siyasal tercihlerin ve önceliklerin hem de bir zorlanmanın sonucudur. Büyük bir iddia ve hevesle kendini parlamenter hesaplara kaptıran, İstanbul’da 300 bin kişilik bir seçim mitingi düzenleyen bu partinin başını çektiği Blok, aldığı anlamlı sayılabilecek oy oranına rağmen giderek daha da azalan bir kitleyi alanlara çıkarabilmektedir. Geçen yıllardaki 1 Mayıslar’da tuttukları yerle kıyaslanmayacak bir katılım düzeyi göstermektedir bu parti. Kuşkusuz bu yalnızca 1 Mayıs için değil, daha genelde de yaşanan bir durumdur. Seçimin hemen ardından yüzbinlerle barış eylemleri düzenleyeceklerini iddia edenler, alanlara çıkmak bir yana, çoğu yerde sembolik bir katılımdan da geri durdular. Açık ki bu zaafiyet esas olarak politik alandan, giderek düzen i¸i çözüm bulma ve uzlaşma arayışına daha fazla kendini kaptırmaktan kaynaklanmaktadır.

1 Mayıs gösterilerine katılım açısından diğer iki reformist sol parti ise (EMEP ve TKP) halihazırda kendi güçlerini korumaktadırlar. Gerçek bir demokratik reform programını bile kazanma iradesi, iddiası ve programından uzak bu partiler bugün hala bir yer tutabiliyorlarsa, bunu bütünüyle aldatıcı bir propagandaya ve sınıf ve kitlelerine dönük devrimci önderlik boşluğunun doldurulamamasına borçludurlar.

Devrimci önderlik ve inisiyatif sorunu

Türkiye işçi sınıfı daha geçtiğimiz yüzyılın başında, daha en cılız durumdayken ve devrimci bir önderlikten yoksunken bile birlik, mücadele ve dayanışma kavramlarında ifadesini bulan 1 Mayıs geleneğine sahip çıktı. Kesintisiz olarak süren sermaye devletinin 1 Mayıs’ın içeriğini boşaltmaya dönük oyunlarını ve her türden baskı, yasak ve kanlı provokasyonlarını boşa çıkardı. Bir dizi şanlı direnişe imza atarak temel hak ve özgürlüklerinin önemli bir kısmını dişiyle tırnağıyla söküp aldı. ‘80 sonrasında da kitlesel gösterilerle, direnişlerle herşeye rağmen, mücadele alanında yerini almasını bildi.

Ne var ki, son yirmi yılın köklü kapitalist saldırılarıyla gerçek bir sendikal mücadele aracından, sınıfa dönük güçlü bir devrimci müdahale ve önderlik imkanından yoksun olarak yüzyüze kaldığı için bugün çok ciddi bir açmaz yaşamaktadır. Her yeni saldırı dalgasıyla bu açmaz biraz daha büyümekte ve sınıf haraketi birdizi yara almaktadır.

1 Mayıslar, mevcut açmazları gidermek, mücadele bayrağını yükseltmek için sınıf devrimciliği görevlerine bir çağrıdır. Sınıf devrimcileri mevcut tabloyu tersine çevirmek için tüm güç ve olanaklarıyla sınıf çalışmasına yüklenmek ve kendi cephelerinden bir dönemi geride bırakmayı başarmak göreviyle karşı karşıyadır. Programımızın gösterdiği açıklıkla, yılları bulan deneyimimizle bu zorlu görevlere yüklenelim.