03 Mayıs'03
Sayı: 17 (107)


  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı kazanılmadan 1 Mayıslar kazanılamaz!
  İstanbul'da 1 Mayıs...
  Ankara'da 1 Mayıs...
  Ankara'da 1 Mayıs'a yoğun gençlik katılımı...
  Türkiye'de 1 Mayıs...
  İzmir'de 1 Mayıs...
  1 Mayıs eylemlerinden...
  Irak halkının direnişi işgalcilerin planlarını bozacak!
  Irak'ta yeni bir Vietnam sendromu korkusu
  Kölelik yasası TBMM Genel Kurulu'na geliyor...
  Özelleştirme yağmasına karşı topyekûn mücadeleye!
  1 Mayıs dünya ölçüsünde yaygın ve kitlesel gösterilerle kutlandı
  Almanya'da 1 Mayıs...
  Dünyada 1 Mayıs...
  Depreme değil çürümüş düzene isyan!
  Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan...
  1 Mayıs çalışmalarından...
  1 Mayıs çalışmalarından...
  1 Mayıs çalışmalarından...
  İsviçre'de Ekim Gençliği kampı...
  Devrim davasının yenilmez neferi Hatice Yürekli'yi andık...
  İmparatorluğun şeytani dehası: Irak yeniden ayağa kalkacak mı?
  Bıji 1 Gulan!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Irak halkının direnişi işgalcilerin
planlarını bozacak!

Büyük bir yıkım ve katliam eşliğinde Irak halkına karşı girişilen emperyalist saldırı, çürümüş Saddam rejiminin kısa sürede çöküşü sayesinde ilk amacına kolayca ulaşmış oldu. Güney kentlerinde sergilenen kararlı direnişin Bağdat, Musul gibi büyük kentlerde yaşanmaması işgalcileri önemli ölçüde rahatlattı. Bundan güç alan Bush ve savaş çetesi diğer halkları tehdit etmeye başladılar. Suriye’yi hedef alan açıklamalar birbirini izlerken, Yaser Arafat baskı altına alınarak ABD ve İsrail’in isteğine uygun olarak Ebu Mazen kabinesine onay vermek zorunda bırakıldı. Bu arada Kuzey Kore’ye karşı da daha sert ve saldırgan bir üslup kullanılmaya başlandı.

İşgal sonrası birkaç haftalık zaman dilimi gösterdi ki, Irak’ı işgal etmek ile Bağdat’ta ABD uşağı bir yönetimi başa geçirmek farklı şeylerdir. Saldırganlık, yıkım ve katliamlar konusunda oldukça deneyimli olan Amerikan/İngiliz emperyalistleri 20 günde Irak’ı işgal edebildiler, ancak işgalin ardından geçen aynı süre içinde kentlerin su ve elektrik şebekelerini bile devreye sokamadılar. Bağdat’ta kukla bir yönetimi işbaşına geçirme konusunda ise bir arpa boyu yol bile alamadılar. Basra kenti örneğinde olduğu gibi, atadıkları yerel valileri ise, işbirlikçi oldukları için halk tarafından kabul edilmedi. Şimdiye kadar Amerikalılar organize ettikleri toplantılara Irak halkının kendi temsilcisi olarak kabul edebileceği hiç kimseyi katamadılar. Zira itibarının yerlerde sürünmesini göze almayan hiçbir şahsiyet ABD’lilerle işbirliğiyapmaya cesaret edemiyor.

Elbette ki işgalcilerin asıl sorunu tahrip ettikleri altyapı, sağlık, eğitim, iletişim vb. hizmetleri yeniden işler hale getirmek değil. Bunları gecikmeli de olsa Irak halkından gaspettikleri para ile yapabilirler. Onları asıl kaygılandıran Irak halkının işgale ve işgalcilere karşı aldığı tutumdur. Zira çiçeklerle/tezahüratlarla karşılanmayı beklerken şiddetli bir direnişle karşılanarak ilk şoku yaşayan işgalciler, kitlesel boyutta olmasa da her gün yeni direniş ve protestolarla karşılaşmaya başladılar. Özellikle Şii’lerin işgale karşı çıkmaları, her fırsatta Irak’ta yabancı bir güç istemediklerini dile getirmeleri emperyalist işgalcileri kaygılandırıyor.

Kerbela’da gerçekleşen ve 5 milyona yakın Şii’nin katıldığı İmam Hüseyin anması, Irak halkının işgale karşı taşıdığı direnme potansiyeline açık bir gösterge oldu. Milyonlar “Amerika’ya hayır! İsrail’e hayır! Saddam’a hayır! Tiranlığa hayır! İslam’a evet!” sloganları attılar. Yine Şiilerin lideri Şeyh Ali Es Sistani Irak’ta yabancı yönetimi reddetti, yönetim boşluğunun doğru ve nitelikli insanların görevlendirilmesiyle aşılmasını istedi. Kerbela’da gerçekleşen anmaya yaklaşmaya Amerikan askerleri, Bağdat’a giriş yapan Şii din adamı Muhammed el Fertusi’yi bir grup arkadaşıyla tutukladılar. Olayın duyulmasından sonra gerçekleşen yoğun protesto eylemleri üzerine tutuklananlar serbest bırakıldı.

Bağdat’a giderek kitleye dönük bir konuşma yapan Irak İslam Devrim Yüksek Konseyi (IİDYK) liderlerinden Abdülaziz Hekim de, Iraklılara hiçbir yönetimin dayatılamayacağını, Iraklılar’ın kendi kendilerini yönetebileceğini söyledi. Hekim’i dinleyen kitle ABD’ye ve Saddam’a hayır sloganları atıp, Irak’ın birliğini savundular. IİDYK’nın sözcüsü Ebu Eslam El Sakir ise, Irak halkı için ABD egemenliğinin Saddam rejiminden daha iyi olmadığını söyledi.

Bu ve benzer gelişmeler üzerine açıklama yapan ABD’li bir askeri yetkili, işgalcilerin içine girmekte olduğu çıkmazı şu sözlerle dile getirdi: “Bush yönetimi Şii’lerin bu ölçüde güçlü ve örgütlü olduğunu tahmin etmemişti. Amerikan karşıtı bir yönetimin kurulmasını önlemek için ise hazırlıksız.”

Irak’taki işgal karşıtı tepki elbette Şii’lerle sınırlı değil. Bağdat’ta bulunan Ebu Hanife Numan Camisi’nde Cuma namazı sonrası tanınmış Sünni bir imam tarafından verilen hutbede de Irak’taki ABD varlığının reddedilmesi istendi. İmam, “Sünni ve Şiiler uyum içinde yaşamalıyız. Amerika’ya ve işgale hayır diyelim. Bir zorbanın yerine diğerini getirmeyelim” sözleri ile halkı işgale karşı direnmeye çağırdı.

ABD emperyalizmi yıllardır böl-parçala-yönet taktiği ile halkları birbirine kırdırmaktadır. Ancak bu kirli taktiği Irak’ta uygulama şansı gittikçe azalıyor. Baas rejimi döneminden kalma bazı mezhepsel sorunlar işgale karşı direniş sayesinde aşılabilirse (ki hem Şii’ler hem de Sünniler birliğin önemine dikkat çekiyorlar) eğer, Irak halkının yükselteceği anti-emperyalist direniş çok daha etkili olacaktır.

Emperyalist işgale karşı güçlenme eğilimi taşıyan bir diğer direniş odağı Irak gençliğidir. Necef’te bulunan işgalci güçler tarafından yapılan açıklamada; 250-300 kişilik genç grupların kendilerine “Filistin tarzında” taş atmaya başladığı söyleniyor. Benzer eylemler Kerbela, Bağdat ve Musul’da da görülmeye başlanmış. Bu, Filistin halkının siyonist işgale karşı yıllardır devam eden direnişinin bölge halkları üzerinde bıraktığı olumlu etkiye iyi bir örnek.

Başta Bağdat olmak üzere birçok Irak kenti işgal karşıtı eylemelere sahne olurken, Bağdat’ın emekçi mahallelerinden Zaferaniye’de silah imha eden ABD’li askerler 40 Iraklı’nın ölümüne, 30’unun da yaralanmasına yol açtılar. Cephaneden fırlayan füze ve bombalar etraftaki birçok evi yerle bir etti. Ölü ve yaralılarını enkaz altından çıkarmaya çalışan Iraklılar, bölgeye gelen Amerikan askerlerine taş ve silahlarla saldırdı. Halkın açtığı ateş sonucu bazı işgalci askerler yaralandı. Ölen Iraklılar’ın cenazeleri büyük bir Amerikan karşıtı gösteriye dönüştü. Halk, “Sivillerin yakınında patlamaları durdurun! Savaştan sonra terör! Amerikalılara, Saddam’a hayır!” sloganları attı. Halkın tepkisinden korkan Amerikalı askerler Zaferaniye semtinden çekildiler. İşgalcilerin sebep oldukları bu vahşi katliam Filistin Oteli &oum;nünde toplanan ve ABD-İsrail karşıtı sloganlar atan kitle tarafından da protesto edildi.

Tüm veriler işgalcilerin giderek güçlenen bir direnişle karşı karşıya kalacağını gösteriyor. İşgal karşıtı mücadelenin yükselmesi emperyalist haydutların günden güne daha saldırgan bir tutum almalarını beraberinde getirecek. Nitekim bunun ilk örneği yaşandı bile. Gösteri yapıp Amerikan askerlerine taş atan Iraklılar’a ateş eden işgalci askerler 13 kişiyi katledip 70’i aşkın insanı yaraladılar. Ertesi gün de ABD’li askerlerin ateş açması sonucu 2 Iraklı katledildi. Ancak saldırganlığın halkları sindiremeyeceği, tam tersine sömürgecilere karşı yükselen direnişe güç katacağı Vietnam, Filistin ve başka birçok örnekten bilinmektedir.

Amerikan-İngiliz işgaline karşı Irak halkının henüz son sözünü söylemediği ve asıl sürecin yeni başladığı farklı kişi ve çevreler tarafından da kabul ediliyor. Bu da Irak’ın sert çatışmalara gebe olduğunun göstergesidir. Irak halkı önünde zorlu ama bir o kadar da onurlu bir direniş süreci duruyor. Emperyalist işgal karşıtı mücadelenin dini motifler altında gelişmesi bir dezavantaj olmakla beraber, bu mücadelenin bölge halkları açısından taşıdığı önem hiçbir şeklide gözardı edilmemelidir. Bugün Irak halkıyla dayanışmayı yükseltmek her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Zira Irak’ın işgalinden sonraki günlerde bölgede ve dünyada emperyalist saldırganlık ve savaş karşıtı mücadelenin hızında bir düşüş yaşandı. Eylemlerin devam etmesine karşın kitle katılımında yaşanan zayıflamada Bağdat’ın kolay düşüş&uul; ve “işgal gerçekleşti, artık yapacak bir şey yok” türünden yüzeysel bir bakış önemli bir rol oynamıştır.

Irak’ta gerçekleşen işgal karşıtı birçok protesto eyleminde hem Amerikan emperyalizmi hem İsrail siyonizminin aynı anda hedef alınması da oldukça anlamlıdır. Zira Ortadoğu halklarının tümüne yönelen bu haydutça saldırı ABD’nin yanı sıra İsrail’in de çıkarlarını korumayı amaçlamaktadır. Bağdat’ın dumanı hala tüterken Filistin yönetimi ve halkı üzerinde baskıların yoğunlaşması bunun somut bir göstergesidir. Bu kısa sürede Bush-Şaron katillerinin dayattığı “yol haritası”nın yaşama geçmesini kabul eden Mahmut Abbas (Ebu Mazen) başbakanlığa getirildi. ABD, AB, BM, Rusya ve Mısır tarafından baskı altına alınan Arafat, Mahmut Abbas’ın kabinesini de onayladı. Görüldüğü gibi Irak’tan sonra sıra Filistin’e gelmiştir. Dolayısıyla bölgedeki anti-emperyalist mücadele siyonizmi de hedeflemek durumundadır.