Meclis duydu, onlar duymuyor
Bir telaş bir telaş efendim, anlı şanlı medyamızın ünlü kalemlerinde, şanlı yorumcularında, demeyin gitsin. Bir panik, bir hayal kırıklığı, bir derin üzüntü. Yükseklerden uçan savaşçı akbabalar, ekranlarda ahkâm kesen diplomat eskileri, her şeyi bilen uzmanlar, elli binlik mitinglerde halkı göremeyen, köşeleri babalarının malı yazarlar öyle üzgün, öyle kızgınlar ki içimden teselli etmek geliyor onları.
Umur Talunun yazdığı gibi onlar, akıllarını, kurumuş vicdanlarını, piyasalarını, kârlarını, tarzlarını, ille de parayla değil, ama mutlak bir manevi beslemelikle savaşa yazdıranlar, müthiş bir hayal kırıklığı içinde şimdi baykuşluğa evrildiler.
Bu gamlı baykuşları unutmak olmaz.
Bunlara karşı çok, ama çok sessiz kaldığımızı düşünüyorum.
Usta gazeteci, belagat sahibi yazar, değerli emekli uzman, eşi bulunmaz diplomat diye göklere çıkardığımız yetmez mi bunları?
Savaş çığırtkanları bizim tarihimizde hiç bu kadar itibar sahibi olmamışlardı.
O unvanları geri alamaz mıyız?
Savaş lordlarının sadık bendeleri bir okur tepkisini hak etmiyorlar mı?
****
Almanyanın Düsseldorf kentinde yayımlanan Rheinische Post gazetesi, muhafazakâr eğilimli, Katolik kilisesine yakın bir bölge gazetesidir. Bölge gazetesi deyip geçmemek gerek; tirajı beş yüz elli bin dolayındadır. Geçen hafta bu gazetenin yüz otuz okuyucusu, ortak bir mektupla gazetenin redaksiyonuna başvurdular ve savaş yanlısı yayın politikasını terk etmesini, objektif yayın yapmasını istediler. Der Spiegel dergisi de konuyu haber yapmaya değer buldu. Mektuba imza atanlar kendilerini "Hıristiyanlar olarak tanıttılar. Yani gazetenin genel eğilimi, muhafazakâr tutumu ile bir problemleri yoktu. Ama açıkça savaş kışkırtıcısı, tek taraflı yayın onların tepesini attırmıştı.
Şöyle dediler: "Gazetede yayımlanan pek çok haber, savaş konusunda tırmanan iç politika tartışmaları ile bağlı redaksiyonun genel çıkarları ile belirlenmektedir. Iraktaki insanların kaderi redaksiyonu hiç ilgilendirmiyor. Gazete Irak savaşında ölecek sivillerin sayısından hiç söz etmiyor; Iraka uygulanan ambargonun insanlık dışı sonuçları konusunda hiç haber yayımlanmadı; ABD ve İngilterenin atom silahı kullanma tehdidi konusunda tek bir satır yok; buna karşılık, savaş propagandası için üretilmiş materyal ve argüman çok...
Gazete tam kendini savunmaya çalışırken yine okurların ortaya çıkardığı bir dalavereyle sarsıldı. Gazete, BM silahsızlanma uzmanlarının şefi Blixin Güvenlik Konseyinin sunduğu raporu, ilk 30 bin baskıda "Blix savaş makinesini durdurdu diye vermiş, sonraki 500 binde ise "Blix ABDyi frenledi demeyi tercih etmişti.
Bu ikiyüzlülüğe sinirlendi okurlar ve şimdi "aboneliklerinizi iptal edin kampanyası açmak niyetindeler...
****
Tezkerenin Mecliste reddedilmesinden sonra yüzlerinden düşen bin parça, üzüntüden ne dediklerini bilemeyen, hatta ölçüyü kendi cetvellerine göre bile kaçıranları eleştirenler yok mu? Farklı bir mantığı savunanlar, genel hava içinde hiç dikkate alınmamaya çalışılan yazarlar, gazeteciler, düşünen insanlar da var. Ama onların durumla ilgili saptamaları, gerçekleri açıklamaları tek başına yeterli değildir. "Şahin kalemlerin arkasında ABD ve onun politikalarını Türkiyede egemen kılmak isteyenler, kendilerini açıkça ortaya koydukları için yazalım, örneğin TÜSİAD saf tutuyor.
Öteki taraftakiler kim?
Savaşa karşı çıkanlar.
Medyadaki bu sorumsuz ve yüzsüz duruma dur diyecek olanlar da onlardır. Yüzsüz takımına, "Söylediklerini bir düşün bakalım, zaman geçer, insan utanır, sahte olan sırıtır, yalanın üstündeki kum dağılır, her şey uçar yazı kalır; üstat, nereye böyle dese birileri olmaz mı?
Hiç değilse, günah bizden gitmez mi?
Güray Öz
(Cumhuriyet, 5 Mart 03)
Doğan medya neden savaş istiyor?
(...) Nedir Doğanı bu kadar savaş histerisine kaptıran? Grup olarak savaştan bir çıkarları mı var? Petrol Ofisini almak, petrol iştahlarını mı kabarttı diye sorarsanız, ilgisi yok. Onlarınki, tamamen sınıfsal!
Filmi başa saralım
Doğan Grubunun temel yaklaşımlarında Koç Grubu etkilidir. İlk sinyali ve eğilim işaretini Rahmi Koç, 2002 sonunda, Rusyada, Tayyip Erdoğanın da katıldığı bir tesis açılışında verdi ve eveleyip gevelemeyelim, Türkiye bu savaşa ABDnin yanında girmelidir. Doğrusa da budur, dedi. Milliyette şöyle yer aldı Koçun demeci:
Hükümetimizin Amerikalılarla İngilizlerle, müttefiklerimizle ne konuştuğunu bilmiyorum, fakat 1. Çöl Fırtınasında yaptıkları hatayı yapmayacaklardır. Bu işe başında evet diyeceklerdir. Ve bu işin avantajlarını paylaşırken bizim de parmağımız içinde olacak diye tahmin ediyorum. Dolayısıyla kısa vadede belki bize biraz tesir edecek ama uzun vadede mutlaka Türkiyenin lehinde olacak. Çünkü bizim Irakla yapacağımız çok iş var. Doğalgaz almaktan tutun müthiş bir ihracat ithalat olacaktır. En başından itibaren ABDnin yanında olmalıyız çünkü Amerika bütün dünyaya Ya bizim tarafımızdansınız ya da değilsiniz dedi. Bu konuda Condoleezza Rice Sayın Erdoğana ABDde, Siz gelseniz de, gelmeseniz de biz gidiyoruz dedi. Dolayısıyla bizim başka alternatifimiz yok.
Rahmi Koçun bu eğilimi, TÜSİAD da da kabul gördü kısa sürede. Bunu da anlamak mümkün. Birincisi Türkiye burjuvazisinin karakterini anımsarsanız, buna şaşmamak gerekir. Cılız, omurgasız, ürkek ve kişiliksiz bir burjuvazidir bizimki. Ortaya çıkışı ve palazlanmasında da ABD sermayesi etkilidir. Şimdi, gövdesine sarılarak büyüdüğü ve onunla göbek bağı olan ABDnin arzusu hilafına davranmaya nasıl cesaret eder?
İkincisi komşuyu satmanın, kapıyı saldırgan hırsıza açmanın rüşveti olarak ucu gösterilen dolarlar, krizden krize sürüklenen büyük burjuvazinin rüyalarını süslemiştir. O hibelerle, o kredilerle, hiç olmazsa bir yılı kurtarmak belki mümkündür. O zaman neden almayacakmışız o parayı?
Hiç aklından çıkmamakta ve Non passaran! tokatını yemiş olmasına karşın, yine, yine!
diye tepinmekte ve tezkerenin tekrar Meclise getirilmesi için savaş tamtamlarını histerik biçimde çalmaya devam etmektedir.
TÜSİADda cisimleşen bu ABD muhipliği, Doğan Medya ile propogandaya dönmektedir. Bunu da anlamak mümkün. Aydın Doğan, TÜSİADın önemli bir üyesidir, ayrıca Yeni Harmanda yer alan söyleşisinde açıkça ABDnin yanında savaşa katılmak gerektiğini ifade etmişti. Yine Aydın Doğanın kızlarından biri bu yıl TÜSİAD yönetim kuruluna girmiştir ve Ertuğrul Bey, tabii ki üyesi olduğu TÜSİADın hislerine tercüman olacaktır
Türkiye, Meclisin tezkereye red kararıyla, onurunu kurtardı, barışçılığını dile getirdi...
Ertuğrul Özkök diyor ki, Ben bu olayda Türkiyenin çok ciddi bir karakter imtihanından geçtiğini ve ne yazık ki çok başarılı bir sonuç almadığını düşünüyorum.
Karakter ve Ertuğrul Özkök
Sizce yanyana iyi duruyorlar mı ?
Mustaf Sönmez
Ekohaber.net
|