25 Ocak '03
Sayı: 04 (94)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaş karşıtı mücadelenin güncel sorunları ve görevlerimiz
  Kapalı kapılar ardında hazırlıklar ve pazarlıklar kesintisiz sürüyor!
  Savaş karşıtı eylemlerden...
  TÜSİAD resmi politikayı açıkladı: Savaşa katılmamız gerek!
  Barışın güvencesi saraylar değil, sokaklardır!
  Ankara BES 1 No'lu Şube Başkanı Fikret Aslan'la savaş üzerine konuştuk...
  Dünya halkları savaşa ve saldırganlığa karşı ayakta!
  Savaşa karşı omuz omuza!
  Amerikancı medya savaş kışkırtıcılığına devam ediyor!
  AK Parti düzenin pislikleini aklamaya devam ediyor!
  Ciddiyetsizliğin son perdesi/5
  Özelleştirme emperyalizmin dünyayı köleleştirme planlarının bir parçasıdır
  Onurlu bir yaşam için mücadele saflarına!
  Tekstil-konfeksiyon işçilerinin durumu...
  Küçük-burjuva devrimciliği ve sınıf çalışması
  Emperyalist savaş ve emperyalist çıkarlar
  Sorular, sorular...
  İÜ'de bir dönemin ardından...
  İKE etkinliklerinden...
  M. Suphiler'in ruhuyla emperyalist savaşa karşı mücadele...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Küçük-burjuva devrimciliği ve sınıf çalışması

Sınıfsız, sömürüsüz bir dünyayı kazanmak zorlu mücadeleleri gerektiriyor. Burada doğallığında sınıf devrimcilerine çok büyük görev ve sorumluluklar düşüyor. Sınıf temelinde yürütülen çalışmaların henüz çok yetersiz olduğunu biliyoruz. Sınıf içerisinde varolmak, ayağımızı sağlam bir biçimde bu zemine basmak gibi çok zorlu bir görev bizi bekliyor.

Tam da bu noktada küçük-burjuva kimlik sorunu karşımıza çıkıyor. Devrimci mücadele saflarına katılan küçük-burjuva kökenli devrimciler, küçük-burjuva bakış, yaşam tarzı ve alışkanlıklarını aşamadıkları koşullarda, bu sınıf içinde çalışmasında yetersizliklere yolaçıyor.

Mesela bir fabrikada ya da atölyede çalışan bir küçük-burjuva kimlik şu zaaf ve zayıflıkları çok kolay sergileyebiliyor. Diğer işçilerle diyalog kurmada zorlanma, sabah erken kalkamama, işten kaytarma, sık sık işten çıkıp, nasıl olsa başka bir iş bulurum rahatlığı ile davranma vb.

Oysa sınıf mücadelesinde yerimizi netleştirmek ve bilince kendi sınıfsal konumunun bilincinde olmak çok önemli. Netleştiğimiz noktada sorunun önemli bir kısmını aşmış olacağız. Kendi zaaf ve zayıflıklarımızı açıkça ortaya koymak ve cesurca üzerine gitmek ise apayrı bir önem taşıyor. Bundan sonrası ise ısrarlı bir çaba konusu.

Peki sınıf devrimcisi nasıl olunur? Zaafların ortadan kalkması için bir formül, bir ilaç, sihirli bir değnek yoktur. Bunun çözümü en başta kendimizdedir.

Sınıf içerisinde çalışmak neden zor geliyor? İşçi sınıfı içerisinde olmamız neden gereklidir? Burada nihai hedefe nasıl ulaşacağımız noktasında bir bilinç açıklığına sahip olmamız gerekiyor. Burjuva sınıfını alt edebilecek tek bir sınıf vardır, o da işçi sınıfıdır. Özlem duyduğumuz sosyalist bir sistemi yaratmak ancak ve ancak işçi sınıfının mücadelesiyle mümkündür.

Tam da bu nedenle işçi sınıfının mücadelesine omuz vermek, tüm enerjisini buraya yöneltmekle sorumludur sınıf devrimcisi. Sabah erken kalkmak, bu bakışı özümseyen bir devrimci için hiç de zor değildir.

Sınıfın bir parçası haline gelebilmek ise, işçilerin yaşamlarına girerek, semtinde, kahvesinde, fabrikasında onlarla birlikte olarak başarılabilir.

İşçiler geri bilinçli oldukları için “bunlardan bir şey çıkmaz” damgasını vurmak çok kolaycı bir yaklaşımdır. Çalıştığımız fabrikada kaç kişiyi tanıyoruz, kaç kişiyle daha yakın diyaloğumuz var? Kaç kişiyle dışarıda görüşüyor, farklı mekanlarda biraraya gelebiliyoruz? Sorular çoğaltılabilir. Küçük-burjuva kişilikler bu sorulara büyük oranda olumsuz cevaplar verecektir.

Öncelikle kendimizi bir işçi gibi, onların bir bileşeni olarak görebilmeliyiz. İşveren çok çalıştırıyor, ustabaşı durmadan bağırıyor, hakaret ediyor, öyleyse ben de çıkar giderim, nasıl olsa başka yerde iş bulurum... Bu mantık sınıfla bütünleşmenin temel engellerinden birisidir. Kimi zaman bu şekilde koyulmasa da, bilinç altında bu vardır. Önemsenmediği yerde bu böyledir. Aynı kişilik işçilerin gittiği kahveye gitme konusunda da oldukça tutucudur. Çünkü kahve geri bilinçlilerin gittiği yerdir, gidilmemesi gerekir.

Bilindiği gibi maden işçileri dünyanın her yerinde alkol alma özellikleriyle tanınır. Bunun temelinde bu işçilerin çok ağır koşullar altında çalışıyor olmaları yatar. Fakat böyle olmasına rağmen onlar çoğunlukla çatışmalarda en ön saflarda yer alırlar, diğer kesimlere göre daha gelişkin dayanışma bilincine sahiptirler. Sık sık yaşanan kazalarda hayatlarını kaybettikleri için, sağ kalanlar ölenlerin ailesine sahip çıkma sorumluluğunu gösterirler. İşte sınıfta ileri ve geri yanlar, hep bir aradadır.

Evet, işçi sınıfının büyük bir kısmı boş zamanını kahvelerde harcıyor. Çünkü onun boş zamanını devrimciler değil, düzen dolduruyor. İşçi-emekçi semtlerinde her sokakta birden fazla kahve vardır. Son yıllarda müzikholler ve barlar da çoğaldı.

Bu durumda bizim küçük-burjuva kişilik ne yapar? Zamınının önemli bir kısmını bu geri bilinçli işçilerle değil, kendi düşüncesine yakın insanlarla geçirir. Böylece sınıf çalışmasında bir adım bile yol alamaz.

Kapitalizmin krizi onu çöküşe götürüyor. Onun içindir ki emperyalistler ve işbirlikçileri her geçen gün biraz daha barbarlaşıyor ve pervasızlaşıyorlar. Bu pervasızlığı işçi sınıfının örgütsüzlüğünden alıyorlar. Ülkemizde de estirilen emperyalist savaş rüzgarını tersine çevirmek sınıfla bütünleşmekten geçiyor. Bu ihtiyaç her zamankinden daha yakıcı ve acildir. Tüm zaaf ve zayıflıklarımızı gözden geçirip, mücadelede “düşünen ve savaşan militan”lar olarak daha ileriden yerimizi alma sorumluluğuyla hareket etmeliyiz.

B. Su