Kızıl Bayrak'tan Geçen hafta sonu tüm dünyada gerçekleşen savaş karşıtı gösteriler gündeme damgasını vurdu. Artık milyonlar sokaklara çıkıyor. Artık yalnızca haydutlar değil, emekçi halklar da kendi cephelerinden savaşa karşı tutumlarını ortaya koyuyor. Emperyalist savaş ve saldırganlığı durdurmak için bu gösterileri daha da yaygınlaştırmak, daha militan daha örgütlü bir karakter kazandırmak göreviyle karşı karşıyayız. Özellikle işçi sınıfının üretimden gelen gücü ve bağımsız sınıf tavrıyla bu mücadelede yerini alması can alıcı bir önem taşıyor. Bu bilinçle tüm gücümüzü sınıf çalışmasına yoğunlaştırmalıyız. Türkiye cephesinde savaş hazırlıkları, pazarlıklar ve diplomasi trafiği alabildiğine hızlanırken yaygın fakat henüz kitlesel olmayan gösterilerle sokaklar ısınmaya başladı. Bu anlamlı çıkışı güçlendirmek ve haydutların hesaplarını bozmak Türkiyede yaşayan emekçilerin boynunun borcudur. Bu hafta sonu (Pazar günü) silah denetçilerinin vereceği rapor vesilesiyle tüm dünyada ortak eylem kararı alındı. Aynı gün Beyazıt Meydanınında saat 13:00de yapılacak basın açıklamasına tüm güçlerimizle katılalım. Ankara, İzmir, Adana gibi kentlerde aynı içerikle yapılacak eylemlere de katılım sağlamalıyız. Savaş karşıtı eylemler karşısında sermaye devleti çaresizliğini saldırarak göstermeye başladı. Aynı şekilde tecride karşı sürdürülen mücadeleyi gündeme getirmek için pek çok ilden Ankaraya yürüyüş yapan TAYADlı Aileler de bu saldırıdan paylarını aldılar. Manisa çıkışında saldırıya uğrayan ailelerden pekçoğu ağır şekilde yaralandı, Ankaraya ulaşabilen aileler ise sağır kulaklara, kör gözlere sürmekte olan direnişi bir kez daha duyurmaya çalıştı. Seçim dönemi öncesi afiş
çalışması yapan üç arkadaşımız polis tarafından gözaltına alınmış, ertesi
gün çıkarıldıkları savcılık tarafından serbest bırakılmıştı. Arkadaşlarımız
hakkında soruşturma başlatan Beyoğlu Savcılığı eğitim kurumuna
izinsiz afiş asmaktan dolayı arkadaşlarımıza bir ile iki yıla
kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Aslında sorunun hiç de eğitim
kurumuna afiş asmak olmadığını, asıl sorunun düzeni teşhir amaçlı ajitasyonu
engellemek olduğunu biliyoruz. Bundan dolayıdır ki seçim döneminde okul
duvarlarından duraklara ve üst geçitlere kadar her tarafa afiş asan
düzen partilerine hiçbir şekilde müdahale edilmezken, muhalif kimliklerinden
dolayı çalışanlarımıza keyfi dava açıldı. Düzenin demokratikleşme iddialarının
göstermelik bir yalandan ibaret olduğu bu olayla bir kez daha açığa
çıkmıştır. Antakyada çalışanımız Abdullah Lif devletin resmi terör güçleri tarafından gözaltına alınmak istendi. Çalışanımızın direnişi karşısında çaresiz kalan polis işkenceci yüzünü göstererek şiddet kullanma yoluna gitmiştir. Her zaman söylediğimiz gibi çalışmamızı işçi ve emekçilere taşımaya devam edeceğiz. Hiçbir güç bizi engelleyemedi, engelleyemez! Geçen haftaki sayımızda duyurmamıza rağmen yer sıkışıklığı nedeniyle yayınlayamadığımız anket sorularını ileriki haftalarda yayınlamayı umuyoruz. |
|||||