6 Aralık'03
Sayı: 2003 (10)


  Kızıl Bayrak'tan
  Genel "terör" edebiyatı ve temel ayrım noktaları
  Hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi yükseltelim!
  Semiren burjuvazi, tüketilen insanlık!
  Terör örgütleri ve terör devletleri!
  İnsanca yaşamaya yeterli, vergiden muaf asgari ücret!
  Esenyurt İKE'ye keyfi jandarma baskını
  Kamuda tasfiye saldırısı ve KESK
  Genel kurulların aynasında sendikal hareket
  Direniş emperyalist zorbaları Irak'tan söküp atacaktır!
  İşgal güçlerine moral operasyonu!
  Sınıftan...
  Sermayenin saldırılarına karşı Almanya'da gençliğin mücadelesi büyüyor!
  KADEK'in feshi ve KONGRA-GEL oluşumu...
  Gürcistan: Kitle tepkisi düzenin potasına akıtıldı
  Emperyalist-siyonist zorbalar barışın önünde engeldir!
  AB: Militarizme bir adım daha
  Avrupa'da üniversiteli gençlik sokaklara iniyor!
  Bültenlerden...
  Partimiz 25. kuruluş yıldönümünde de yaşıyor, yaşayacak!..
  Kadın: Kapitalizmde köle!
  Cemal Keser'in anısına...
  Kısa polis tarihi
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Partimiz 25. kuruluş yıldönümünde de
yaşıyor, yaşayacak!..

PKK, 25 yıl önce kuruldu!..

Bu kuruluşun üzerinden tam bir çeyrek yüzyıl geçti. Bu çeyrek asırlık süre içinde çok önemli gelişmeler, alt-üst oluşlar yaşandı. Bu çeyrek asırlık mücadele süreci, Kürt halkının kaderi üzerinde çok önemli bir etkide bulundu. Bunda kuşkusuz PKK’nin yeri belirleyici bir öneme sahiptir. Ancak bu büyük gelişmelere damgasını vuran parti, ihanete uğradı, tasfiye edildi, adı ve yarattığı değerlerin tümünün bilinç ve bilinç altlarından silinmesi için her şey yapıldı, bugün de yapılmaya devam ediliyor...

PKK adı, kendi adına işlenen bunca olumsuzluğa rağmen direnişle, özveri ve kahramanlıkla özdeşleşti, adı Kürtleri ayağa kaldıran parti olarak bilinçlere yerleşti, TC’yi ve onun resmi ideolojisini, kurulu iktidar ilişkilerini sarsan parti olarak tarihe geçti. Bu adın ve çağrıştırdığı tüm kavramların ve imajların yok edilmesi istendi; bu, “Şaşmaz Önderi” tarafından gerçekleştirildi. PKK feshedildi, yerine KADEK kuruldu. Ama KADEK, çok kısa sürede görüldü ki, tam anlamıyla bu işlevi yerine getirecek örgütsel yapıya, esnekliğe ve beceriye sahip değil. Çok kısa sürede o da feshedildi. Yerine KONGRA-GEL kuruldu.

Gelinen bu nokta, birbirine sıkı sıkıya bağlı iki temel hedefle açıklanabilir: Öcalan ve İmralı Partisi yönetenleri, bir, PKK adını ve onun mücadelesini verdiği temel amaç ve ilkeleri, bunların ortaya çıkardığı değerleri tasfiye etme konusunda ne kadar mesafe aldıklarını ve bunda ne kadar samimi ve kararlı olduklarını kanıtlamak; iki, bundan dolayı da kendi düzenlerine kabul edilmeleri için her şeyi yapmaya hazır olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar. İhanet ve tasfiyecilikte sınırsızlık, ama buna karşılık ise düzen içine yamanmak, bunun için af edilmek, işte KONGRA-GEL denilen şaklabanlığın en genel ve kısa özeti budur!

Utanmadan hala PKK adını ağızlarına alıyor, onun kuruluş yıldönümünü kutluyorlar. Değerlerimizi bir silah olarak yine değerlerimizi tasfiye etmede kullanmak, Öcalan ve İmralı Partisi’nin en temel yöntemlerinden biri olmuştur.

Ancak bu çabalarının er geç sonuçsuz kalmaya mahkum olduğunu belirtmek bir kehanet olmayacaktır. Bu kendiliğinden değil, gerçekten devrimci bir çizgi ve o doğrultuda doğru bir tarihsel hesaplaşma temelinde geliştirilecek mücadeleyi yeniden ayağa kaldırma ve inşa çabalarıyla mümkün olacaktır. Bu amaçla aralıksız bir çaba sürdürüldü, bundan sonra bu, daha da büyütülerek sürdürülecektir...

Doğru bir hesaplaşma ve doğru temelde kendini aşma her şeyden önce doğru bir bakış açısı ve sorumlu davranışla mümkündür. Ancak ne yazık PKK tarihine en azından sorumlu yaklaşılmadığını hemen vurgulamamız gerekir. Devrim ve ulusal kurtuluş iddiasında olanlar, bu iddialarında samimi olanlar öncelikle PKK tarihine, onun muhasebesine sorumlu yaklaşmak zorundadırlar. Sorumlu yaklaşım, doğru bakış açısını da koşullar.

Doğru yaklaşım ve bakış açısı konusunda kısaca şunlar söylenebilir. Bir yıl önce yayınlanan bildirimizden aktarıyoruz:

“27 Kasım 1978 tarihinde kurulan PKK’den bugün geriye ne kaldı, ne bırakıldı?

‘Partimiz’ derken bununla neyi anlatmak istiyoruz? PKK adı altında yürütülen ve gerçekleştirilen hangi pratiklere, hangi çizgiye, hangi değerlere sahip çıkıyoruz? Neyi reddediyoruz? Bize ait olan ne, bizden çalınan ne ve nasıl çalındı? Adımıza işlenen cinayetler, yapılan ihanetler, katliamlar, kötülükler nelerdir? Bunlardan kim, kimler sorumludur? Nasıl?

Kısacası PKK tarihinin bütün boyutlarıyla sorgulanması, çözümlenmesi ve her bir ayrıntısının yerli yerine konulması, ayrıştırılması, sahip çıkılması gereken ile reddedilmesi gereken yönlerinin bir birinden kesin çizgileriyle ayrıştırılması gerekir.

PKK tarihinin yeniden yazılması bir zorunluluktur!

Peki, bunu kim yapacak, nasıl, neyle, hangi sorumlulukla, hangi yetkiyle? Bu tarihin nasıl bir bakış açısıyla, hangi yöntemle yazılması gerekir?

Bu tarihimizin yazılmasında yöntem ve bakış açısı çok önemli. Toptancı inkar ve ret yaklaşımlarının çeyrek asırlık tarihi doğru çözümlemeyeceği çok açıktır. Aynı şekilde Öcalan’ın resmi PKK tarih yazımı ve açıklaması da inkar ve ret yaklaşımın öteki yüzüdür! Bu nedenle doğru ve bütün çelişkileri, çelişik uçları kavrayan ve her bir ayrıntıyı yerli yerine oturtan bir yaklaşım esastır. Bu da sorumlu olmayı gerektirir.

Tarih yazımı büyük bir sorumluluktur ve çok ciddi bir iştir!

Sorumluluk duymak, her şeyden önce Kürdistan’ın, halkımızın kaderi, geleceği üzerine söz ve iddia sahibi olmak, bu konuda tutarlı bir eylem gücüne sahip olmak anlamına geliyor.

Sorumlu ve ciddi tarih yazımı ile sırça köşklerinde ahkam kesmek birbirinden çok farklı şeylerdir.

PKK adına işlenen olumsuzlukları, kötülükleri, cinayetleri, ihanetleri sıralamak, bunları tekrarlayıp durmak, dahası kendini bununla sınırlamak sorumlu, ciddi, verimli ve üretken bir tarih yaklaşımı, tarih yazcılığı değildir!

PKK tarihini doğru bir biçimde yazmak, onun adına işlenen kötülüklerin hesabını tarihimize, halkımıza ve halklarımıza vermek sorumlu olmayı gerektirdiği gibi, gerçek PKK’liler için, gerçek devrimci yurtseverler ve devrimci sosyalistler için siyasal ve ahlaki-vicdani bir sorumluluktur! Bugünü ve geleceği doğru temellerde yeniden kurmak için bu vazgeçilmez bir zorunluluktur!

Yöntem ve doğru bakış açısı kadar bu tarihi ‘muhasebeyi kim yapar, kimler yapar’ sorusunun yanıtı da çok önemlidir!

Aydınların bireysel çalışmaları, bu konuya kimi katkılar sunsa da bu tarihi muhasebeyi tam anlamıyla yapamayacağı açıktır. Ortada on binlerce şehidin, yaralının bulunduğu, binlerce köyün yakılıp yıkıldığı, bir ülkenin baştan başa viraneye çevrildiği, milyonların işkencelerden geçirildiği, yüz binlerin zindanlara tıktırıldığı, sayısız direnişin yanında büyük ihanetlerin yaşandığı, devrim, yurtseverlik ve sosyalizm adına sayısız cinayetin işlendiği ve kötülüğün yapıldığı bir savaş ve siyasal mücadele tarihinin muhasebesini yapacak güç, ülke ve halk kaderi üzerine söz ve iddia sahibi, bu mücadele tarihinin mirasına dayanan ve onun içinden gelen siyasal kadrolar ve onların oluşturduğu devrimci bir çekirdek, siyasal bir parti olabilir.

Başka bir ifadeyle 1978 devrimci çizgisine ve ruhuna sahip devrimci sosyalist ve devrimci yurtsever kadroların oluşturacağı ve geliştireceği bir çekirdek böyle bir çalışmayı başarabilir! Bu muhasebe, hukuki bir çalışma değil, geleceği yeniden kurma projesinin çok önemli bir dayanağı olacak siyasal bir çalışma olacaktır. Dolayısıyla ciddi bir tarihi muhasebeye ihtiyaç duymak, aslında, ciddi, tutarlı, samimi, her yönüyle geçmişi aşan bir örgüt, bir öncü çekirdek ihtiyacını duymak anlamına geliyor...

Muhasebe ihtiyacı devrimci bir öncü çekirdek ihtiyacı ile birlikte dillendirildiği ölçüde anlamlı, tutarlı ve verimli bir yaklaşım olur.

Bugün görev, Partimizin 24. yıl dönümünü kutladığımız bugünde görev böyle bir çekirdeği inşa etme ihtiyacını derinden hissetmek, bu doğrultudaki çalışmalara etkin bir biçimde katılmak ve desteklemektir! Günlük çalışmalarının odağında devrimci bir çekirdeği geliştirme hedefi olmayan bir çabanın, bir sözün fazla bir değerinin olacağını sanmıyoruz. Son üç-dört yıl içinde tek başına ‘söz’ün anlamından ve değerinden çok şey yitirdiği kabul edilmesi ve üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken bir olgudur çünkü!”

Partimizin 25. kuruluş yıl dönümü kutlu olsun!

Aynı bildiriden devam ediyoruz.

“‘Partimiz’ derken neyi kast ediyoruz? Hangi PKK? Kutladığımız, sahip çıktığımız PKK, ‘Bizim’ PKK’dir! Yani ’78 devrimci programında somut ifadesini bulan emekçilerin, sosyalistlerin PKK’si, zindan direnişlerini gerçekleştiren Mazlumlar’ın, Hayriler’in, Kemaller’in PKK’si, 15 Ağustos’lara imzasını atan Agitler’in PKK’si, serhıldanları gerçekleştiren emekçilerin, yoksulların, halkın PKK’si, kısacası direnenlerin, özgürlük, bağımsızlık ve sosyalizm davasına gönül verenlerin PKK’si, ‘Bizim’ sahip çıktığımız, ‘Bizim’ olan PKK budur! Bu PKK, aslında bir bakıma partileşemeyen, organlaşamayan, III. Kongre’den itibaren sistematik bir biçimde Öcalan tarafından çalınan, gaspedilen ve her şeyine el konulan PKK’dir! Öyle olmasına rağmen bütün değerleri yaratan a bu PKK’dir! Yaratan ‘biz’ olduk, ama bir hırsız gibi yarattıklarımıza el koyan Öcalan oldu ve egemenlik sistemini kurdu, kendi sistemini, iktidarını devrimimizin, halkımızın ve geleceğimizin başına bela etti...”

Değerlerimize sahip çıkmak, geleceğimizi bugünden devrimci temellerde yeniden inşa etmek için öncü çekirdeğe ve onun çalışmalarına ihtiyacımız var.
KADEK, KONGRA-GEL adı altında yürütülen bilinçleri katletme, bellekleri silme ve ruhsuzlaştırma hareketini kırmanın, yaratılan sanal dünyayı parçalamanın yolu, öncü bir çekirdek yaratmaktan geçer...

Yeni bir 27 Kasım’a ihtiyacımız var...

Ama kendisini tekrarlamayan, her açıdan kendisini aşan ve devrimci tarzda yenileyen yeni bir 27 Kasım’a ihtiyacımız var!

Şimdi görev yeni bir 27 Kasım’a ulaşmaktır!

Partimizin 25. kuruluş yıldönümü kutlu olsun!
Kahrolsun teslimiyet, ihanet ve tasfiyecilik!
Yaşasın KUKM’ni toparlama ve yeniden inşa mücadelemiz!

PKK-Devrimci Çizgi Savaşçıları